TTB Covid-19 Salgını İkinci Ay Raporu: Süreç şeffaf yönetilmiyor

TTB’nin Covid-19 pandemisinin ikinci ayına ilişkin hazırladığı raporda, sürecin şeffaf yürütülmediğinin altını çizildi

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 Danışma ve İzleme Kurulu’nun, Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının görüldüğünün açıklandığı 11 Mart 2020 tarihinden bugüne geçen 2 aylık süreci çeşitli boyutlarıyla ortaya koyduğu “TTB Covid-19 Pandemisi İkinci Ay Raporu”, zoom üzerinde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.

Basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör ve TTB Covid-19 Danışma ve İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala ile Prof. Dr. Özlem Azap katıldı.

BAKANLIĞIN KARARLARI KAYGI VERİCİ

TTB Merkez Konseyi Başkanı Sinan Adıyaman, Covid-19 salgını başladığından bu yana Dünya Tabipleri Birliği, diğer ülke Tabip Birlikleri ve Dünya Sağlık Örgütü’nün ilgili birimleri ile iletişim içinde olarak bilgi aldıklarını ve bilgilendirme yaptıklarını belirterek, “Başlangıç döneminde Sağlık Bakanlığı iletişim kanalını kısmen açık tutmuş olsa da son dönemde iletişimin tekrar monoloğa dönmesi, TTB olarak soru, öneri ve taleplerimizi açık mektuplar aracılığıyla iletmek zorunda bıraktı” dedi.

Sağlık Bakanlığı’nın sürece ilişkin tutumunu eleştiren Adıyaman, “Bakanlığın kendi ‘bilimsel danışma kurulunun’ mu, ‘Bakanlık bürokrasisinin’ mi ya da bir başka ‘yetkili kurulun’ mu verdiğinin tam olarak bilemediğimiz, hekim ve sağlık çalışanlarını da doğrudan etkileyen kaygı duyduğumuz kararlarla salgın yönetimine devam ediliyor” diye konuştu.

PANDEMİ YÖNETİMİ ŞEFFAFLIKTAN UZAK

Prof. Dr. Kayıhan Pala da raporda yer alan tespitlere ilişkin bir sunum yaptı. Pala, “ülkeler tarafından kullanılan bazı halk sağlığı yöntemleri, Türkiye’de benimsenen pandemi stratejisi, sağlık çalışanlarının sağlığı, olgu, ölüm bildirimi ve kayıtlar” gibi çeşitli başlıklardaki tespitleri aktardı.

Türkiye’de Covid-19 pandemisinin yönetiminin şeffaflıktan uzak olduğunu belirten Pala, Sağlık Bakanlığı, klinik ve epidemiyolojik olarak Covid-19 tanısı konulan, ancak laboratuvar testi ile kesinleştirilmemiş kuşkulu olgular ve ölümlerin sayısını açıklamadığı için meslek örgütleri ve bağımsız bilim insanları tarafından pandeminin gerçek etkisinin değerlendirilemediğine dikkat çekti.

Sürecin toplum ve meslek örgütlerinin katılımına açık olmamasının büyük bir eksiklik olduğunu belirten Pala, alınan önlemlerin etkili olup olmadığının da Sağlık Bakanlığı tarafından değerlendirilmediğini kaydetti.
Pala, Türkiye’de var olan pandemi stratejisinin salgının baskılanması değil, etkisinin azaltılması yönünde olduğunu belirterek, salgının doğru yönetilebilmesi için adımların epidemiyoloji biliminin gereklerine göre atılması gerektiğini kaydetti.

AVM’LERİN AÇILMASI İÇİN ÇOK ERKEN

“Normalleştirme” denen sürecin aslında sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda olduğunun altını çizen Pala, DSÖ’nün pandeminin kısa sürede sona ermeyeceği, aşı ve ilaç çalışmalarının halen sürdüğü yönündeki açıklamalarını da hatırlatarak, halen çok dikkatli olunması gerektiğini vurguladı. Pala, AVM’lerin açılması için erken olduğunu belirterek, “AVM’ler açılıyor ama parklar kapalı. Bu durum bize kararların sağlıkla ilgili veriler ışığında değil, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda alındığını düşündürüyor” diye konuştu.

RAPORDA YER ALAN ÖNEMLİ TESPİTLER:

>> Türkiye’de nüfusa göre yapılan test sayısı birçok ülkenin gerisindedir. Ayrıca pandeminin ikinci ayı biterken halen yalnızca toplam test sayısı açıklanmakta, test yapılan kişi sayısı ve bu kişilerin özelliklerinin açıklanılmasından kaçınılmaktadır.

>> Türkiye, milyon kişi başına günlük doğrulanmış ölüm sayısı bakımından komşu ülkelerle karşılaştırılacak olursa (10 Mayıs 2020), ilk 30 günde İran ile benzerlik gösterdiği, daha sonra günlük ölüm sayısının İran’dan düşük seyrettiği; Bulgaristan ve Yunanistan’da ise günlük doğrulanmış ölüm sayısının Türkiye’den düşük olduğu gözlenmektedir.

>> Türkiye’de Covid-19 salgını sırasında enfeksiyona yakalanan sağlık çalışanlarının sayısını Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca tarafından 29 Nisan’da 7 bin 428 olarak açıklandı. Hastalığı hafif ya da belirtisiz geçirenler olmasının yanında testin yüzde 30 gibi bir düzeyde yalancı negatiflik oranına sahip olması gibi nedenlerle, gerçek durumun açıklanandan daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.

>> Sağlık Bakanlığı, klinik ve epidemiyolojik olarak Covid-19 tanısı konulan ancak laboratuvar testi ile kesinleştirilmemiş kuşkulu olgular ve ölümlerin sayısını açıklamadığı için meslek örgütleri ve bağımsız bilim insanları tarafından pandeminin gerçek etkisi değerlendirilememektedir.

>> Türkiye’de Sağlık Bakanlığı yalnızca moleküler yöntemlerle SARS-CoV-2 saptanan kesin olguları ve kesin olgulardan yaşamını yitirenleri kamuoyuna açıklamaktadır. Türkiye’de klinik ve epidemiyolojik olarak tanı konulan olgular ile olası/kuşkulu olgular ve bunlardan yaşamını yitirenlere ilişkin herhangi bir veri açıklanmamaktadır. Oysa Dünya Sağlık Örgütü 25 Mart 2020’de yayınladığı belgede Covid-19 pandemisi sırasında olgu ve ölüm kayıtları için iki farklı uluslararası kodun kullanılması gerektiğini belirtmiştir, Türkiye ısrarla bu kodları kullanmamaktadır.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir