6. Sosyalist partiden süreç çalıştayı: ‘Antifaşist mücadele birliği örmemiz gerekiyor’

Example HTML page

DEM Parti, EMEP, TİP, TÖP, EHP ve SMF tarafından Ankara’da düzenlenen “Demokrasi ve Barış için Buluşuyoruz, Mücadelenin Olanaklarını Konuşuyoruz” başlıklı çalıştay ikinci gününde devam etti.

DEM Parti, EMEP, TİP, TÖP, EHP ve SMF tarafından Ankara’da düzenlenen “Demokrasi ve Barış için Buluşuyoruz, Mücadelenin Olanaklarını Konuşuyoruz” başlıklı çalıştay, demokrasi, barış ve ortak mücadele ekseninde yürütülen tartışmalarla ikinci gününde devam etti. 

Asgari müştereklerde buluşmanın önemi vurgulanan çalıştayda, iktidarın sürecin toplumsallaşmasını engellemeye çalıştığını belirtildi. Barışın demokrasiyle birlikte inşa edilmesi gerektiğine dikkat çekildi ve “Genel eylem, genel grev, genel direnişe doğru halkın acil sorunları üzerinden bir program etrafında antifaşist mücadele birliği örmemiz gerekiyor” denildi. Demokrasi ve toplumsallaşma olmadan barış teşebbüsünün ateşkesin ötesine geçemeyeceği ifade edildi. “Yeni bir demokrasi” fikrinin ancak tabandan, halkın katılımıyla ve dayanışma içinde yükselebileceği görüşü öne çıktı.

“Asgari müştereklerde bir araya gelmenin yöntemleri zorlanmalı”

“Temsil ve Demokrasi Krizinin Aşıldığı Yeni Bir Demokrasi ve Mücadelenin Olanakları” başlıklı son oturumda, ilk sözü CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp aldı.

Konuralp, “Çok büyük sözlere, çözümlere ihtiyaç yok belki de. Küçük birlikteliklerden başlayarak onları büyütmenin önemli olduğu görüşündeyim. Kayyım uygulamalarına yönelik verdiğimiz kanun teklifini her parti imzalamıştı. EMEP’in sendikalaşma üzerine verdiği kanun teklifine de partiler imza verdiler. Hiç yan yana gelmeyeceğini düşündüğümüz siyasi partilerle, gruplarla yan yana gelebiliyoruz. Biz asgari müştereklerde buluşarak bir araya gelmenin yol ve yöntemlerini zorlamalıyız” diye konuştu.

Umutlandıran bir süreçten geçildiğini söyleyen Konuralp, “CHP’ye yönelik gayrihukuki bir süreç yönetiliyor. Biz direnmeye çalışıyoruz farklı siyasi partilerin desteğiyle de. Bu direnmede dostlarımızı daha iyi tanıyoruz. Demokratlar birlikteliğini geliştirebililir ve yerelden başlayarak herkesi kucaklayan, demokrasiyle taçlandırdığımız yeni bir Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lokomotifinin buralardan çıkarabiliriz” dedi.

Sürece dair desteğin çok ama güvenin az olduğunu belirten Konuralp, “Önemli olan barış için mücadele etmektir. Hepimiz bu barışı inşa etmeye çalışıyoruz. Umarım bu barışla hepimize iyi gelecek uzun bir süreç başlar. Bazı şeyleri daha rahat konuşur oluruz” değerlendirmesinde bulundu.

“İktidar istediğinde yıkabileceği bir masa yaratıyor”

Ardından konuşan DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Kürt hareketinin “demokratik bir toplum için yol ve yöntem değiştirdiğini” söyledi.

Temel, “CHP’nin ısrarla masadan kalkması için neden sürekli bir baskı politikası yürütüyor? Ya da sol sosyalist partilerin sürece dair güvenini sarsmaya yönelik kuşatma yaratıyor? Eğer bu süreç toplumsallaşırsa, bu AKP’nin zayıflamasınadır. Bundan dolayı önüne geçmeye çalışıyorlar. İstediğinde yıkabileceği bir masa yaratıyor iktidar” değerlendirmesinde bulundu.

Sürecin “gerçek bir mücadele süreci” olduğunu belirten Temel, “Kürt siyasi hareketi ve liderliği, başta Kürtler olmak üzere gerçekten toplumsal muhaletin silah, şiddet, çatışma zeminini terk ettiği ve kendi varlığının örgütlülüğünü özgürce kulanma zemini istiyor. Bu sürece sahip çıkmak Türkiye demokrasisine sahip çıkmaktır” diye konuştu.

“Demokrasinin olmadığı bir barış ne kadar barış olacak?”

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, Kürtlerin hakları çerçevesinde bir süreç izleniyor olsa da barışa, bütün halkların muhtaç olduğunu söyledi. Emperyalizmin ve faşizmin gölgesinde halkların ihtiyaç duyduğu bir barışı kazanmanın oldukça zor olduğunu vurguladı. 

Toplumun barış talebini sahiplenmesi ve ileri taşımasının önemli olduğunu vurgulayan Tüzel, “Demokrasinin olmadığı bir barış ne kadar barış olacak?​” diye sordu. Halkın barışa desteğinin edilgen kalmaması gerektiğine dikkat çeken Tüzel, “Bulunduğumuz örgütlerde mücadele dinamiklerini belirleyek örgütlü bir birliktelik inşasına girmemiz gerekiyor. Genel eylem, genel grev, genel direnişe doğru halkın acil sorunları üzerinden bir program etrafında antifaşist mücadele birliği örmemiz gerekiyor” dedi.

“Kurtarıcı beklemek yerine güç birlikleri inşa edilmeli”

TÖP Sözcüler Kurulu Üyesi Juliana Gözen, halkçı, devrimci, demokratik bir cumhuriyetin inşasının, bugün parça parça yürütülen mücadelelerin bir araya getirilmesi ve halkın talepleri eksenine oturtulmasından geçtiğini belirtti. 

Halkın bu mücadelenin öznesi olması gerektiğini ifade eden Gözen, “Bir kurtarıcı beklemek ya da sandığı işaret etmek değil, olduğumuz her yerde halkın karar mekanizmalarını örgütleyebildiği bir süreç… Somut talepler etrafında güç birlikleri inşa etmek… İttifakları programatik bir hale sokmamız lazım. Sadece siyasi partilerin yan yana gelişi olarak değil, bir kurucu özne olarak görmemiz lazım. Yerel iktidar ve kamusal alan kazanımlarını önemsememiz gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.

SMF adına konuşan Mahir Gürzü, “Bugünkü temel kavramlar aslında gelecek toplum projemizin prototipi olmak durumundadır. Nasıl bir demokrasi istiyoruz? Buralarda önemli problemlerimiz var. Yaşadığımız kriz halinin tıkanmalarının birisi bu. Sosyal tabanlardan koptuk. Kendi tarihsel marksist kodlarımıza dönmek durumundayız. Uzaklaştıkça başka yerlere savruluyoruz” dedi.

“Toplumsallaşmayan barış teşebbüsü ateşkesten öteye geçemez”

TİP, çalıştaya Genel Başkan Erkan Baş’ın imzasıyla mesaj gönderdi. Mesajda, “Barış, önümüzdeki en öncelikli ve temel görevlerden biridir. Demokrasi ile taçlanmadıkça gerçek, adil ve kalıcı bir barışın yaratılamayacağını ise tarihimizin acı tecrübeleriyle gayet iyi biliyoruz” ifadeleri yer aldı.

Baş, şunları kaydetti: “Demokrasi, toplumsallaşma ve şeffaflık olmaksızın inşa edilmesi arzu edilen hiçbir barış teşebbüsü ateşkesten öteye geçemez. Kürt sorununu tarif etmeyen, anadil sorununu gündeme getirmeyen, eşit yurttaşlığı güncel ve ulaşılması gereken bir hedef olarak önüne koymayan bir sürecin, ateşkesi barışa taşıma ihtimali bulunmamaktadır. Barışın tesisi için gerekli olan demokrasi de ancak ve ancak toplumsallaşma ve şeffaflık ile sağlanabilir. Barış ve demokrasi toplumsallaştığında, Meclis koridorlarını ve arka kapı diplomasisini aşan bir hüviyete büründüğünde gerçek, kalıcı ve adil bir barışı kazanmaktan söz edebiliriz.”

“Özlemini duyduğumuz şey halkın özne olmasıdır”

EHP adına konuşan Sanem Deniz Kural da “Siyasi iktidar, kendi çıkarı olmadan böyle bir şey ortaya olmaz, gibi bir eğilim var. ‘Mesafeli duralım’ deniliyor. Buna katılmıyoruz. Bu kendi gücümüzü görmemek anlamına geliyor. ‘Bu da öncekilere benziyor’ dememek gerekiyor. Çözümde farklı fikirler olabilir. Sonuna kadar tartışmaktan geri durmamalıyız” dedi.

DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar da “Devletten beklediğimiz kadar, birlikte yol yürüdüğümüz herkesten de beklentimiz var. Beklentimiz de bu meselenin toplumsallaşmasıdır. Mevcut olanı aşan eylemsel bir birlikteliğe ihtiyacımız var. Özlemini duyduğumuz şey yerel demokrasinin hayata geçirilmesi, halkın özne olmasıdır” ifadelerini kullandı.

Devrimci Parti adına konuşan Elif Torun Öneren, “Masada sürdürülen her sürecin güvencesi sokaktadır. Devletin niteliği bellidir. Bunu atlamıyoruz ama tüm bu zulmün, baskıların örgütlü bir halk mücadelesiyle yenileceğini biliyoruz” dedi.

ESP adına konuşan Murat Çepni de “Bugün en çok duyduğumuz laf yan yana gelmek gerektiğidir. Çubuğu mücadeleye bükmek gerekiyor. Biz gerçek demokrasi mücadelesini inşa edemezsek AKP ile mücadele edemeyiz. Protestoculuğun, yakınmacılığın aşılmak zorunda olduğunu söylüyoruz” şeklinde konuştu.

SODAP adına konuşan Sevtap Akdağ, “Bir yandan baskının daha da arttığı, bir yandan da barış sözünün yükseltimesi için yaratılan bir zemin. Kurulan masada biz bir tarafın, barış ve demokratik toplumun inşa edilmesinin tarafıyız. Bu tarafın güçlendirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

SYKP adına konuşan Mertcan Titiz, “Barış ihtimaline sahip çıkacağız. AKP’nin tek başına iktidar olamamasını 7 Haziran’da başardık. Hayal kurmuyoruz. Önümüzde çok net mücadele alanları var. Bir an önce yan yana gelmemiz gerekiyor” dedi.

“Ortak cepheyi örgütlemeliyiz”

KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak da “Çözüm gelişecekse, bizim çıkaracağımız politik hatla nasıl olacağını konuşma gerekir. Yok sayma AKP ile başlamadı, devlet aygıtının kendisi bunları üretmekle yükümlü çünkü. Meseleyi AKP’ye güvenilir mi güvenilmez mi tartışmasından çıkarmak gerekiyor. Oy üzerinden şekillenen bir demokrasi daraltma hali var. Temsil ve demokrasi meselesinde özne olmamak sorun emekçiler açısından. Emek, demokrasi ve barış için bir araya gelmeyiz. Ortak cepheyi örgütlememiz gerekiyor” dedi.

TTB MK Üyesi Hilmi Önder Okay, “10 Ekim’de 104 yoldaşımız hayatını kaybetti. Barış için yapıldı bu miting. Hafızayı geri getirmek gerekiyor. Meseleninin toplumsallaştırmasında hekimlerle bir araya geliyoruz. Demokrasi mücadelesi alanlarını boş bırakmamamız gerekiyor. Barış olmadan demokrasi tesis edilemez. Yapılacak pek çok iş var. Birlikte olan örgütlerle bu alandaki bu çabamıza devam edeceğiz. Alanları ayırmadan, birlikte mücadele iradesi göstererek hem negatif barışı pozitife yönlendirmek hem de iktidarın bizi sindirmesine karşı demokratik müdahale gücünü göstermemiz gerekiyor” diye konuştu.

PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, “Aleviler ve kurumlar sonuna kadar barıştan yanayız. Aynı zamanda özgürlüklerden, demokrasiden yanayız. Sorunların ana nedeni demokrasi olmayışıdır. Barışın konuşulduğu süreçlerde ardından mutlaka ağır sonuçlar yaşanır diye korkarız. Gerçek anlamda bir barışı halklar inşa edebilir” dedi.

“Basın ve ifade özgürlüğünü birlikte savunmamız gerekiyor”

TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Demokrasi, barış önemli bir mücadele alanı ama basın özgür değilse bu gerçekten zor olacak. Her dönem iktidarların baskısı altında kalan bir medyamız var. BİK, RTÜK ceza kurumlarına dönüştü. Bugün 13 gazeteci tutuklu. Son bir yılda 67 gazeteciye adli kontol verildi. Basın özgürlüğü gasbı, gazeteciliği güvencesiz bir meslek haline dönüştürüyor. Basın özgürlüğü yoksa halkın haber alma hakkı yoktur. Barış mücadelesinin topluma ulaşması, medyanın sizlerle birlikte yürümesiyle olabilir. TELE1’e bir çökme yaşandı. 80 kişi işsiz kalacak ama milyonlarca kişi TELE1’i izleyemeyecek. Basın özgürlüğü varsa yürüttüğünüz mücadele görünür olur. Bu mücadeleyi birlikte yürütmeliyiz, basın ve ifade özgürlüğünü birlikte savunmamız gerekiyor” dedi. 

DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu, “Nazım Daştan ve Cihan Bilgin bir SİHA tarafından öldürüldü. Bunun sahibi kim, biliyoruz. Hakan Tosun’u kim öldürdü bilmiyoruz. Bir açıklama da yok. Musa Anter’in, Hrant Dink’in katilini biliyoruz. Metin Göktepe’yi öldürenler peki… Kimin öldürdüğünü biliyoruz. Ama söyleyemiyoruz çünkü ifade özgürlüğü yok. Yazamıyoruz çünkü basın özgürlüğü yok. Barış gazeteciliğinin ne olduğunu öğretmemiz gerekiyor. Umarım barışı bu topraklarda gerçekleştirebiliriz” dedi.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir