O dünya mümkün
O dünya mümkün
Bugün Che’nin 51’inci ölüm yıldönümü. Che’nin en yakınındaki iki isim Cumhuriyet’e konuştu. Che’nin sağ kolu Villegas, onun çıkar gözetmeden savaştığı için gerçek bir efsane olduğunu vurgulayarak, ‘daha iyi bir dünya’ idealini paylaşıyor.
Bu dizi için yıllarca uğraştım. Bugün Che’nin 51. ölüm yıldönümü. Karısından bile daha yakın insanladan Che’yi dinleyecek olmak beni çok heyecanlandırdı.
Karşımda duran yaşlı beyefendiyi, yıllardır arıyorum. 1999’da Küba Devrim Müzesi’nde açılan “Küba Devriminin 40. Yılı ve Che” sergim için geldiğimde, birçok röportaj gerçekleştirdim ama o üst düzey bir asker olarak yurtdışında görevdeydi.
Nihayet ulaştım
2015’te, Che hakkında ikinci kitabımı hazırlamak üzere gittiğim Küba’da, nihayet ulaşabilmiştim kendisine. Javier Dominguez’den Froilan Gonzalez’e, rehberim Julia’dan yazarlar sendikası UNEAC’a uzanan bir çizgide, nihayet onun numarasına ulaşıp, bir randevu koparabildim. Adı Harry Villegas. Gerilla lakabı, Pombo. Evi, Havana’da, merkezin biraz dışında, çok mütevazı bir yerleşim biriminde bulunuyor.
Beni bu kadar heyecanlandıran bu değerli insan, aşırı samimi olmadan nazikçe bizi evine kabul ediyor. Ama dünyayı yerinden hoplatacak bir başka özelliği daha var. Pombo, Küba seferi, Kongo seferi ve Bolivya seferlerinin her birinde Che’nin yanı başında, onun sağ kolu ve hatta koruması olarak bulunmuş biri ve hâlâ yaşıyor!
16 yaşında tanışma
Şu anda 78 yaşında… Ama, Che ile henüz sakalı yeni terleyen 16 yaşında bir gençken tanışmış! Bizi içeri buyur edip, kim olduğumu rehberden tam olarak bir kere daha öğrendikten sonra, röportaja hazır olduğunu söylüyor. Bana ayrılan “90 dakika”yı, hayatta en uzatmak isteyeceğim maç gibi görüyorum. Canlı tarih Pombo ile geçireceğim her dakikaya sonsuz saygım var.
Ve başlıyor
Sonuçta bu maçı “uzatmalar, penaltılar ve tören” misali iki buçuk saate çıkarmayı başaracağım röportaja, bir ucundan başlıyorum. (Çevirmen: Bilge Cerah Sunal)
Harry Villegas- Bedri Baykam
Disiplin, zaferin temeli
– B.B: Che’yle tanıştığınızda yaklaşık 16 yaşındaydınız. Sizi bu direnişe iten neydi?
H.V: Temel sebebimiz Batista diktatörlüğüydü ki, iktidarı vahşi bir şekilde ele geçirmişti, darbe yapmıştı. 1940 Cumhuriyet Anayasası’nı devre dışı bırakmıştı. Gençler, genel olarak halk, buna karşı çıktı. Amaç, Batista’yı devirmek, demokrasiyi yeniden sağlamak ve 1940 Anayasası’nı yeniden tesis etmekti.
Hep yanındaydım
– Sayın Villegas, siz Che’nin bütün harekâtlarına ve bağlantılı seyahatlerine katılmış, bugün hayatta olan tek kişisiniz. Sierra Maestra, Santa Clara, Kongo, Bolivya, ayrıca Prag vs. Onunla bu kadar zaman geçiren başka biri var mıydı?
Benim, mücadelenin tüm aşamalarında Che’nin yanında olma şansım oldu. Onun ideali, toplumu dönüştürme ve daha iyi bir dünya yaratma isteğiydi – ki üstelik o dünya mümkündü, o dünya mümkündür. Savaşı veya şiddeti sevdiğinden değil, amacına ulaşması için başka bir yol yoktu Küba için.
– 1957-67 arası on yıl boyunca Che ile beraberdiniz. İlk karşılaştığınızda onun en yakınındaki kişilerden biri olacağınızı tahmin etmiş miydiniz?
Ben çok gençtim. Che zaten bir efsane haline gelmişti. Sierra Maestra civarındaki köylülerin gözünde, bir Arjantinli olarak bizim bağımsızlığımız uğruna savaşmaya gelmişti. Bunda herhangi bir çıkarı yoktu, o yüzden bir kahraman ve efsaneydi. Onu, geçmişten, Başkomutan Maximo Gomez Baez gibi görüyorduk.
– Başarılı olmak zorundaydı, başka seçeneği yoktu. Bu nedenle bazen çok sert bir disiplin uyguluyor ve genç gerillalara ceza veriyordu.
Mücadelede zor yolu seçmiş biriydi. Bir orduda disiplin çok önemlidir, hele bu bir devrim ordusuysa çok daha fazla önemlidir; çünkü hedefine ulaşmak için eline silah almış bir halktan oluşur. Bilinçli olarak uygulanan bu disiplin, zaferin temeliydi.
Castro-Che
FİDEL’İ ÖLDÜRMEYE GELDİLER
– Bazı gerillalar yemekten şikâyet etmiş ve açlık grevi yapmış. Che de “Tamam o zaman, size dört günlük gerçek bir açlık grevi yaptırıyorum, nasıl bir şey olduğunu görürsünüz” demiş.
Paylaşacak kadar yemek yoktu ki. Elimizdeki yemek, ne varsa oydu, dağın ortasında ne bulabilirsek, köylülerden ne satın alabilirsek. Tek şart, en iyi şekilde hazırlanmış olmasıydı.
– Che, onlara ihanet eden ve rejim güçlerine bilgi veren köylü ya da gerilla hainlerden nefret ederdi.
Bu normal bir şey. Adı üstünde zaten hain, asaletten yoksun, mücadele şartlarına saygı göstermeyen biri, gerillayı dağıtmak için bilgi sızdırmak üzere gelmiş kimse. Hainlerden nefret edildiğini sanmıyorum ama hor görülürlerdi. Fidel’i öldürmek için yanına kadar sızdılar. Bir tanesi Fidel’in yanında bile uyudu ama Fidel sezgileri sayesinde onun bir hain olduğunu anladı. Adam Fidel’i vuracak cesareti kendisinde bulamadı. Sonradan yargılandığında da Che onun aşağılık bir adam olduğunu ifade etti ve idam cezası talep etti, ve ceza kabul edildi.
– Che, Eutimio Guerra’yı tek kurşunla infaz ettiğinde orada mıydınız?
Hayır, değildim.
Che ve tüm gerillalar ona çok kızgındı.
Doğru, sadece Che değil, herkes ona çok kızgındı.
Esirlerle yemeğimizi paylaşırdık
– Öte yandan, Che’nin düşman ordularından alınan esirlere karşı çok saygılı olduğunu biliyoruz.
Bu, İsyan Ordusu’nun etik bir değeri, ahlak normudur. Esirlere saygı gösterir, az olan yiyeceğimizi onlarla da paylaşırdık. Bu aynı zamanda bize saygınlık da kazandırıyordu; vahşi savaşçılar değildik, cani değildik.
– Sierra Maestra’daki mücadelenin, satranç oynar gibi risk almaya dayalı bir strateji savaşı olduğunu, Che ve Fidel’in üstün zekâ ve sezgileri olduğunu söyleyebilir miyiz?
Fidel, Che, Raul, Almeida, devrimin tüm büyük önderleri… Hepsinin aklında mücadelenin çok net bir tanımı vardı, aralarında çok sağlam bir ast-üst ilişkisi, saygı ve birlik vardı ve hepsi Fidel’i büyük önder olarak görüyordu ve bu nedenle de en önemli kararları da o alıyordu. Hepsi Sierra Maestra’dan çıktılar, çünkü Fidel, İsyan Ordusu’nun ilk grubunun komutanıydı. O adamları Fidel eğitti, hepsi Fidel’in astı ve aynı zamanda da kardeşiydi.
– Bu, sizin bir gerilla ailesi olduğunuz anlamına geliyor.
Evet, aile. Gerilla yaşamının en önemli unsuru kardeşlikti ve altüst ilişkisi; kişisel çıkarların yerine uğrunda savaşılan amacın kolektif çıkarlarının alması. Bu nedenle büyük ve disiplinli bir aileydi.
Mükemmeliyetçi biriydi Che
– Verdiği cezalara dair bir anekdotunuz var mı?
O mükemmeliyetçi ve yapılması gerekenler yapılmadığında da biraz sert biriydi. Mesela beni defalarca cezalandırdı. Çünkü o genç yaşımda biraz disiplinsizdim. Mesela, doğudan batıya doğru, binlerce askerle beraber ülkeyi baştan başa geçmemiz gerekiyordu. Che bana talimat verdi, fazladan atımız olana kadar ben ata binmeyecektim. Görevim de yürüyüş halindeki askeri sırayı takip etmekti. Che’nin olduğu yere gidiyor, muhafıza doğru bakıyordum; muhafızın yanına gidip Che’nin verdiği mesajları iletiyordum; onun vaziyetle ilgili raporunu da Che’ye iletiyordum. Ama ata binemezdim. Yani tüm yolu ben iki kere gidiyordum. Ama bana bunun karşılığını verirdi: Bana iki kat kumanya veriyordu. Bir gün bitkin düştüm. Yanımdan bir atlı geçti: San Luis, kendisi sonradan Bolivya’da öldü. Ve ben, verilen emre karşı gelerek, ondan beni atına bindirmesini istedim. Ata bindim ve at tökezledi. Ben de yere düştüm ve silahım ateş aldı ve ben de Che’ye gidip, “Bir silah ateş aldı” diye haber verdim. “Kimin silahı?” diye sordu, “Benim” dedim.
Çok zayıftım
Yani itiraf ettiniz.
Taburda “Los descamisados” (Gömleksizler) adı verilen bir grup vardı; disiplinsiz davranan oraya gönderilirdi. O grup tencere gibi pişirme gereçlerini, kısaca ortak olan eşyaları taşırdı, üstüne de kendi silah ve gereçlerini taşırlardı tabii. Che, beni oraya yolladı. Bana orada kocaman bir tencere verdiler. Çok zayıftım, koca tencereyi sırtıma aldım, üstüne silah ve diğer gereçlerimi yükledim.
YARIN: HER KÖYÜ ALDIĞIMIZDA, KÖYÜN HALKI BİZE KATILIYORDU.
Kaynak Cumhuriyet Gazetesi