İstanbul Barosuna kadın başkan adayı
İstanbul Barosu başkan adayı avukat Filiz Saraç, Avukatlara yönelik şiddetin gerçek bir parlamenter sistemle çözüleceğine dikkat çeken Saraç, “Demokrasiden uzaklaşan sistemlerde avukatın varlığının gelişmesine destek olunmaz” dedi.
Sözcü Gazetesine yapmış olduğu açıklamasın da; Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu, ekim ayında seçime gidiyor. 144 yıllık geçmişe sahip Baro’nun ilk kadın başkanı olmaya aday olan Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun adayı avukat Filiz Saraç, 32 yıldır serbest avukatlık yapıyor. İstanbul’da kadın avukatların erkek avukatlardan fazla olduğunu belirten Saraç, “144 yıldır eşitlik de dahil olmak üzere, insan hakları mücadelesi veren bir meslek örgütüyüz, ama hiç kadın başkan çıkarmamışız; bu bir çelişki” diyor.
Saraç adaylığını ve toplumda tırmanışa geçen şiddeti konuşunda şu ifadelere yer verdi;
HEDEFİM ÇOK ÇALIŞMAK
– Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu’nun ilk kadın başkanı olmaya adaysınız. Neler söylemek istersiniz?
İstanbul Barosu’nda 144 yıldan beri bir kadın başkan yok. İstanbul Barosu’na kayıtlı 56 bin avukatın 28 bin 700’ü kadın avukat. 144 yıldır eşitlik de dahil olmak üzere, insan hakları mücadelesi veren bir meslek örgütüyüz, ama hiç kadın başkan çıkarmamışız; bu bir çelişki. Şu an baronun yönetimde olan Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun kurucularındanım. Nisan ayında yapılan ön seçimi kazanarak başkan adayı oldum. Hedefim çok çalışarak ve tüm meslektaşlarımla mesleği ve meslektaşı ileriye taşımak, mesleğe hak ettiği saygınlığı kazandırmak. Avukatların kendilerini ait hissettiği güçlü Baro’yu hep birlikte yaratmak istiyorum. Önümüzdeki süreçte tecrübe ile gençleri buluşturmaya önem veriyorum. Genç meslektaşlarımızın birlikte çalışmak konusundaki samimiyetimizi görmelerini istiyorum. Genç enerjinin Baro’ya aktarılmasının önce mesleğe, sonra meslektaşa ve ardından topluma büyük bir getirisi olacak.
– Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yargıya düşen görevler nedir? Bunun çözümünde en büyük rol yargının mı?
Şiddetle mücadele için öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan, bireylerin yetiştirilmesi lazım. Toplumsal değerlerimiz kadın ve erkeği eşit gören, şiddeti asla kabul etmeyecek bir anlayışta olmalı. Siyasi iktidarın kadını ikinci planda gören anlayışı olmamalı, şiddeti artıracak dili kullanmaması, vatandaşlara örnek olması lazım. Şiddetle mücadelede kararlı olunması gerekir. İstanbul Sözleşmesi’nin yol haritası olarak kabul edilip, ailenin korunmasına ilişkin çıkarılan kanunlarda önleyici, koruyucu tedbir kararları var. Tedbirler alınıyor, ama alındıktan sonra kadının ya da şiddet görenin yine korunamadığını görüyoruz. Uygulamada da sorunlar var. Sorunlardan biri uzaklaştırma kararının süresinin kısaltılması…
‘Şiddetle mücadele edeceğim’ deyip sözleşmeden çekilmek açık çelişkidir.
Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesine ilişkin 19 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanı kararına karşı açılan iptal davalarının Danıştay 10. Dairesi’nde oy çokluğuyla reddedilmesi kabul edilemez. Temel haklar kararname ile düzenlenemeyeceğinden, kararname Anayasa’ya aykırıdır. İstanbul Sözleşmesi’ni ve kadın haklarını savunmaya devam edeceğiz. Şiddetle mücadele sadece yasalarla olmaz. Tüm ülkelerin, tüm yurttaşların, STK’ların hep birlikte yapması gereken topyekûn bir mücadele.
Salgın avukat intiharlarını artırdı
– Son dönemde avukatlara şiddet olayları artış gösterdi. İntihar eden avukatlar var…
Avukatlığın toplumda önemsizleştirilmeye çalışılmasının bir sonucu yaşanan olumsuzluklar. Plansız hukuk fakülteleri açıldı. Avukatların alanı farklı mesleklere kaydırılmak istendi. Ve ülkeyi yönetenlerin söylemleri, eylemleri şiddeti özendirmemeli. Avukatlık mesleğinin saygınlığına yapılan her saldırı, iktidarca kullanılan haksız söylemler avukatlara şiddeti arttırıyor. Salgın sürecinde avukat intiharları arttı. Bu devletin gerekli önlemleri almadığının göstergesidir. Avukatlık ücretleri günümüz ekonomik koşullarında erimiş bir halde. Avukatsız savunma isteyen anlayış ve ekonomik zorluklar genç avukatların geleceğe dair umutlarını yitirmesine neden oluyor.
Parlamenter sistem düzeltecektir
– Ülkemizde en büyük tartışmalardan biri de yargı-siyaset, demokrasi ve insan hakları alanlarına ilişkin. Yargının verdiği tartışmalı kararları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Demokrasinin ölçütü insan haklarına ve hukuk devletine saygıdır. Hukuk devletinde ise yargı bağımsızlığı olmazsa olmazdır. Bağımsız yargı, toplumda adalet duygusunu sağlar. Yargıya güven ve adil yargılanma; parlamenter bir sistemin varlığını gerektirir. Kuvvetler ayrılığının güçlü bir şekilde uygulanması gerekir. Hakim ve savcılar siyasi iradeden bağımsız karar verebilmeli, bu bağımsızlık yasal düzenlemeyle güvence altına alınmalıdır. Bağımsızlığı sağlamak için Hakim ve Savcılar Kurulu’nun yapısının düzeltilmesi gerektiği söylenir, ancak siyasi iktidar hiçbir zaman bunu yapmaya yanaşmamıştır. Aslında çoklu baroların kurulmaya çalışılması siyasi iktidarın baroların bağımsızlığından duyduğu rahatsızlığın sonucudur. Çoklu baro bir dayatmadır. Bu hatalı düzenlemelerin parlamenter sisteme geçilmesiyle kaldırılacağını düşünmekteyim.