İki bin RES ve termiklerle Istrancalar’ı yok edecekler

Example HTML page

İki bin RES ve termiklerle Istrancalar’ı yok edecekler


Taşocaklarının ciddi tahribata neden olduğu Trakya’da, iki bine yakın RES başvurusu yapıldığı ortaya çıktı. Eski Çevre Komisyonu Başkanı Karakoç, “Termik santraller de RES’ler de Trakya’ya ihanettir” diyor

Bir Gün Gazetesinden UĞUR ŞAHİN’in Haberi;
ugursahin@birgun.net
@uugurs

Trakya’daki gezimizin ikinci gününde ilk olarak bölgede taşocaklarına karşı mücadelesiyle bilinen Pazarlı Köyü’nün muhtarı Mustafa Özdil ile köy kahvehanesinde buluşuyoruz. Özdil, “Benim hiçbir şeyden çekincem yoktur” diyerek başlıyor sözlerine. 4 yıldır köyün muhtarı olan Özdil’e sarf ettiği mücadeleyi soruyorum, yanıtlıyor: “Köyümde kil ocağı açılacaktı, iptal ettirdik onu. Arkasından bir kez daha geldiler. Projelerine bir bakıyorsunuz, sanki her şey en hassas noktaya kadar düşünülerek hazırlanmış gibi görünüyor. Ancak alana baktım, 68 hektar, koordinatlarına göre ise 160 hektar çıktı. Açıklarını bulmak çok önemli, mutlaka da açıkları oluyor. Ancak o ara yönetmeliği değiştirdiler, ona rağmen geçiremediler projeyi, engelledik. Sonrasında ise kömür ocağı açmak istediler. Proje, 6-7 köyü kapsıyordu ve 125 bin hektarlık alanda kömür çıkartmak istiyorlardı. Şirketin bilgilerine göre ise kömürün kalorisi 2 bin 800 ila 3 bin arasındaydı. O zaman biz termik santralın ayak seslerini hissettik. Sonuçta termik santral geldi. Yine bilimsel bir rapor hazırlattık. Bu sefer de o projeyi geri çevirttik. 295 noktada araştırma yapmak istiyorlardı. Bizde, ‘Daha önce kömür çıkartmak istediniz, geri çevrildi’ diyerek mahkemeye verdik. Çünkü ‘ÇED gerekli değildir’ kararı vardı. Davayı da nitekim biz kazandık. Karşı taraf Danıştay’a gönderdi ve karar burada bozuldu. Keşif yapıldı, bizim açımızdan sonuç olumlu oldu. Danıştay’da 2’ye 1 olumlu sonuçlandı. Şu anda kapanıyor. Bu senenin şubat ayında burada ‘iş yeri açma ve çalışma ruhsatı’ aldılar. Baktık, bizim mahkemeye verdiğimiz alan. Bu sefer Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ne dilekçe yazdım: ‘Bizim burası mahkemelik’ dedim.”

Su kaynakları kirletiliyor

Muhtar Özdil, taşocakların köylerindeki su kaynaklarını kirlettiğini vurguluyor. Özdil, “Patlatma yaptıklarından dolayı su kaynaklarının kesilme riski var. Doğal akışı bozuyorlar. Patlatma alanına en yakın yer de bizim köyümüz” diyor.

‘Karşı çıktığım için haber vermiyorlar’

Ardından Muhtar Özdil ile köylerinin hemen yakınında bulunan bir taşocağını ziyaret ediyoruz. Ancak kireç taşının tozu, kar yağmışçasına bir görüntü ortaya koyuyor. Bu esnada Muhtar Özdil, “İlk zamanlarda patlatma yapacakları zaman bana haber veriyorlardı. Şimdi bilgilendirme yapmıyorlar. Ben mücadele ettiğim için başka köye patlatma yapacağız diyorlar, bana bilgilendirme yapmıyorlar” ifadelerini kullanıyor.

Tarımla geçinen köye santral tehdidi

Sonrasında da termik santral kurulmak istenen Dokuzhöyük köyünü ziyaret ediyoruz. Burada halkın geçim kaynağı tarım ve hayvancılık. Ancak köy, termik santral tehdidi altında. Burada geçen dönem Kırklareli İl Genel Meclisi Üyesi ve Çevre Komisyonu Başkanı Aydın Karakoç ile görüşüyoruz. Karakoç’a göre Trakya’daki ilk tahribat 2000’li yılların başında başladı. Karakoç, “1/25 binlik planlar bizim dönemizde tartışmaya açıldı. Dönem içerisinde biz 18 türün Kırklareli il hudutlarında kurulmasına karşı çıktık. Bunlardan bir tanesi de kömüre dayalı termik santrallerdir. Enerji bölgeleri son anda, son saatte plan içerisine kondu. Biz iki arkadaş, ret oyu verdik. Diğer arkadaşların evet oylarıyla geçti.”

Tahribat 2000’de başladı

Karakoç, “Trakya’da tahribat, taşocaklarıyla başladı” diyor ve ekliyor: “2009 yılına geldiğinde artık tahribatların farkına varıldı. Şu anda Kırklareli’nde 168’e yakın ruhsatlı taş ocağı mevcut, ama bunların 50-60 tanesi faaliyette. Biz /25 binlik ve 1/100 binlik planlarda kireç taşlarının oluştuğu alanda malzeme alanını yasaklamıştık. Ama buna rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman Bakanlığı ocaklara her türlü izni verdi. Sonrasında mücadele başladı. Süreçte açılan birçok davayı da kazandık.”
Aydın Karakoç, kömüre dayalı termik santrallerin başlangıç noktasını 2009’da İğneada’ya kurulmak istenen santralle başladığını aktarıyor. Karakoç, şunları söylüyor: “Bundan önce de İğneada’ya çimento fabrikası yapılmak istendi. Biz mahkemede bunu durdurduk, kararın gerekçesi de balık havzalarının bozulmasıyla ilgiliydi. Bölgede Türkiye’deki balıkçılığın yüzde 20’si çıkarılıyor. Bu balık yataklarının bozulmasından dolayı izin verilmedi. Termik santral için de liman yapılmak istendi. Ancak ÇED sürecinde bu detay yoktu. Biz itirazımızı yaptık. Çünkü orada longoz oramı vardı. 15-20 maddede mücadele başlattık ve durdurduk. Geçen sene yasak olmasına rağmen Berat Albayrak’ın Enerji Bakanı olmasıyla birlikte tekrar termik santrallar gündeme geldi. Fakat derneklerin mücadelesiyle engellendi.”

İki bine yakın RES

Karakoç, kömürlü termik santralların dışında, bölgede iki bine yakın RES’ başvurusu olduğunu ifade ediyor: “RES’leri savunuyoruz. Fakat RES’lerin en verimli ormanların içerisine yapılmasına karşıyız. Kayın ormanlarına yapılan RES’ler için 30-40 metrelik yollar açılıyor. Şu an 2 bine yakın RES başvurusu var. Bu da 2 bin RES için yol açılacak. Bu da Istrancaların bütünlüğünü bozan bir kavramdır.”

Aydın Karakoç, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Trakya’nın göbeğine termik santraller de RES’ler de ihanettir!”

***

ERGENE’DEN KANSER AKIYOR

Trakya’nın en önemli su kaynaklarından olan Ergene Nehri, yıllardır zehir saçıyor. Ergene’nin son durumuna ilişkin BirGün’e konuşan Trakya Platformu’nun Hukuk Kurulu Üyesi Avukat Bülent Kaçar, “Yetkililerin de kirletmenin önlenmesi için etkin idari tedbirler almadığı gün gibi ortadadır. Aksi halde Ergene Nehri, Trakya’ya ölüm ve kanser saçmaya devam etmezdi” ifadelerini kullanıyor.

»Ergene için Trakya’nın can damarı diyebiliriz. Ancak sanayi tesisleri nehre yıllardır atıklarını döküyor. Trakya Platformu’nun hukuk kurulu üyesi olarak Ergene’nin son durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağlık Bakanlığı’nın araştırmaları ve bilimsel araştırmalar, Trakya’daki sanayi faaliyetlerinin Ergene havzasında birçok ağır metale ve kimyasal kirliliğe neden olduğunu ortaya koymuştur. Trakya’daki içme suyu kaynaklarında tespit edilen arsenik miktarı çok tehlikeli günler yaşadığımızı bize göstermektedir. Kanser hastalarımızda ve içme sularımızda tespit edilmiş arsenik, kadmiyum, kurşun gibi ağır metaller; bakır, manganez, nikel, krom, çinko gibi elementlerin yüksek orandaki varlıkları Ergene nehrinin mevzuata ve yetkililere rağmen hâlâ kapkara aktığının ispatıdır.

»Nehri bu durumdan kurtarmak için yetkililer bir çaba yürütüyor mu?
Ergene Nehri hâlâ 4.sınıf kıta içi kirli su niteliğinde akıyor. Debisinde beşte bir oranında su bulunan, ağır metaller ve zehirli kimyasallarla kirletilmiş bir nehir. Ergene hayata dönemiyor çünkü sanayi tesisleri nehri ve havzayı kirletmeye devam ediyor. Yetkililerin de kirletmenin önlenmesi için etkin idari tedbirler almadığı, kirletenlerin yargılanması için, kirliliğin kaynağında engellenmesi için etkili çabaların gösterilmediği gün gibi ortadadır. Aksi halde Ergene Nehri, Trakya’ya ölüm ve kanser saçmaya devam etmezdi. Siyasi iktidar yaptığı hiçbir plan ile Ergene Nehri kirliliğine hiçbir çözüm getirememiştir.

Ölçümler halktan gizleniyor

»Nehrin, Uzunköprü’den geçen bölümünde her ay ölçüm yapıldığını öğrenmiştik. Bu ölçüm hâlâ yapılıyor mu? Eğer yapılıyorsa, ölçüm sonuçlardan ağır metaller içerdiği görülüyor mu?
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü uzun yıllardır her ay Ergene nehrinin 17 ayrı noktasından nehirden örnek alıp analiz etmektedir. DSİ nehir suyu ölçüm sonuçlarını kendi halkına şu ana kadar açıklamamıştır. Edirne, Tekirdağ, Kırklareli Çevre ve Şehircilik il müdürlükleri de Ergene Nehri’ndeki kirliliği ve kirletenleri tüm boyutlarıyla halka bugüne kadar açıklayamadılar. Uzunköprü Belediyesi periyodik olarak akredite laboratuvara Ergene Nehri’nden akan sıvının analizlerini yaptırmaktadır. Bu analiz sonuçlarını da internet sitesinde kamuoyunun erişimine açmıştır. Haziran 2018 ölçümlerine göre Ergene nehrinde Kadmiyum, Kurşun, Krom, Siyanür, Çinko, Florür gibi tehlikeli maddeler halen mevcuttur. Sağlık Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Trakya’ya ilişkin tüm kirlilik parametrelerini, analizleri, araştırmaları açıklamasını istiyoruz. Halkın gerçekleri öğrenme hakkı vardır. Bu araştırmalar ve analizler, ölçümler neden gizlenmektedir?

»Nehrin kenarında tarım arazileri var. Tarımda bu su kullanılıyor mu?

Devlet kurumlarının bu vahşete karşı etkin idari tedbirler almaması, kirliliği kaynağında engellememesinin sonucu alternatifsiz su kaynağı olan Ergene Nehri tarımda kullanılamayacak durumdadır. Ancak çiftçilerin yaşaması, borçlarını ödemesi için tarlalarını ekmek dışında şansları yok. Maalesef bazı yerlerde Ergene Nehri’nin suyu tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Çakmak Barajı ve Meriç – Ergene İletim Kanalı tarımsal sulama için acilen devreye alınmalıdır. Tarımsal sulamada halkın kullandığı Meriç Nehri’nden Çerkezköy – Çorlu OSB’lerine Su Temini Projesi’nden vazgeçilmelidir. Sermaye sahiplerinin vicdansızlığının faturasını üreticiye, çiftçiye çıkarmak yerine kirletenlerden ve kirletenlere göz yumanlardan adli, idari, toplumsal hesap sorulmalıdır.

Trakya’da mücadele devam ediyor

»Hukuki anlamda nasıl bu noktaya gelindi?
Edirne İdare Mahkemesi 1998 yılında verdiği kararda Ergene Nehri’ndeki kirliliğin önlenmemesinin sorumlularının illerdeki Valilikler ve Çevre Bakanlığı olduğu hüküm altına alınmıştır. Danıştay 6.Dairesi de bu kararları onamıştır. Danıştay 6.Dairesi 2005 yılında verdiği bir kararda Ergene Nehri’ndeki kirliliğin Bakanlıkça önlenmediği ve kirliliğin çeltik üretimini olumsuz etkilediği vurgulanmıştır. Bakanlıklar, Valilikler hukukun üstünlüğü ilkesi gereği bu yargı kararları çerçevesinde kirliliği kaynağında engelleyecek adli ve idari tedbirleri etkin ve etkili bir şekilde uygulamadılar. İdari para cezası kesmekle Ergene havzasına yaşatılan bu kirliliği önleyemezsiniz, zaten önleyemediniz. Günümüzde Trakya ekolojisi birçok yıkım tehdidi altındadır. 40 yıldır kirletilen ve sermayeye karşı siyasi irade gösterilemediği için hayata dönemeyen Ergene’nin yanı sıra kurulan ve sürekli genişletilen Organize Sanayi Bölgeleri ve Enerji Üretim Bölgeleri ile artık Trakya sanayi havzasına dönüştürülmek istenmektedir. Trakya’da yaşamımıza kasteden her tür projeye karşı Trakya Platformu açtığı davalar, yaptığı bilimsel çalışmalarla, toplumsal mücadeleye önemli nitelikler ve deneyimler kazandırmaya çalışıyor. Trakya’da mücadele devam ediyor.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir