Sorumlular yargılanana dek mücadelemiz devam edecek
IŞİD’in başkentin göbeğinde gerçekleştirdiği Gar Katliamı’nın üzerinden 5 yıl geçti. 103 yurttaşı yaşamdan koparan katliamdan bugüne geçen bin 825 günde adalet tecelli etmedi. Katliamda yakınlarını kaybedenlerin acıları hâlâ taze. Katliamda sorumluluğu olan hiçbir kamu görevlisi yargılanmadı. Avukatlar, “Emniyet sorumluluğunu yerine getirmedi” diyor. Katliamın tanıkları da “Sorumlular yargılanana dek ruhumuz sızlayacak” ifadesini kullanıyor.
BirGün Gazetesinden Burcu CANSU‘nun haberine göre;
Bugün insanların hayatını 10 Ekim 2015 saat 10.04 öncesi ve sonrası diye ayıran, ülkenin en kanlı katliamının beşinci yıl dönümü…
Başkentin göbeğinde 103 insan IŞİD’in bombalı saldırısı sonucu katledildi; 580 insan yaralandı, 30 insan ise ömür boyu engelli kaldı. Katliam, binlerce insanda derin yaralar ve izler bıraktı. Aileler her ayın onuncu günü, aynı yerde kayıplarının yasağını tutuyor. Bugün de 10 Ekim’de katledilen 103 yurttaş katliamın yaşandığı yerde ve saatte anılıyor.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin çağrısıyla 10 Ekim 2015 Cumartesi günü Ankara’da Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nin düzenlenmesi planlandı. Miting için gelen yurttaşların sabah saat 10.00’da Ankara Tren Garı önünde buluşması ve buradan Sıhhiye Meydanı’na yürümesi planlanıyordu. Ancak yurttaşların toplanmaya ve kalabalığın artmaya başladığı sırada saat 10.04’te peşpeşe iki patlama meydana geldi. IŞİD’in gerçekleştirdiği saldırıda 103 kişi yaşamını yitirdi. Yaşananlar, Cumhuriyet tarihinin en kanlı katliamı olarak kayıtlara geçti.
Aradan bin 825 gün geçse de adalet tecelli etmedi. Katliam davası kapsamında IŞİD bağlantılı 19 kişi ‘anayasal düzeni yıkmaya kalkışmak ve örgüt üyeliği’ suçlarından ötürü müebbet hapisle cezalandırıldı. 16 firari sanık için ise yargılama sürüyor. Katliamda hayatını kaybeden 103 kişinin yakınları, öfkeyi ve acıyı ilk gün kadar taze yaşıyor. Emek ve demokrasi güçleri ise barış talebini hâlâ yüksek sesle dile getiriyor. Katliamın ardından hukuk mücadelesi için gece gündüz çalışan avukat komisyonunda yer alanlar da katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları da tek ses. Hepsi “Adalet” diyor.
10 Ekim Davası Avukat Komisyonu’nda yer alan İlke Işık, Senem Doğanoğlu ve Murat Kemal Gündüz, hukuk mücadelesini, kamu görevlilerinin neden yargılanması gerektiğini ve dosyada yaşanan son gelişmeleri şöyle anlattı:
SORGULANSALAR O BOMBALAR YAPILMAYACAKTI
Yargılama başladığında iddianameye dahil edilmeyen 9 klasör geçen sene açığa çıktı. Bu klasörlerde, Nizip Emniyeti’nin katliamdan 10 gün önce Antep Emniyeti’ne ihbarda bulunduğu görüldü. Katliamdan 10 gün önce Yakup Şahin ve Hüseyin Tunç, Nizip’ten bomba yapımında kullanılan amonyum nitrat almaya çalışıyor. Satıcı, yüklü miktardaki talep karşısında şüpheleniyor ve şikâyette bulunuyor. Bu ihbar üzerine de Nizip Emniyeti kimliklerini belirledikten sonra 1 Ekim’de Antep Emniyeti’ne bu şahısların bilgisini iletiyor. Fakat davada da gördük ki, bu ihbara karşın Antep Emniyet Müdürlüğü bu kişileri soruşturmuyor veya bir işlem yapmıyor. 10 gün sonra da bu malzeme ile yapılan bombaları donanan canlı bomba Yakup Şahin’in eskortluğunda Ankara’ya geliyor. Antep Emniyeti, katliamdan 10 gün önce bu şahısları sorgulasa o bombalar yapılamayacaktı.
TEDBİR ALINSA ARAÇ ARAMAYA TAKILIRDI
KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’den oluşan Tertip Komitesi’nin Ankara Valiliği ve Ankara Emniyet Müdürlüğü ile yaptığı görüşmeler doğrultusunda mitingin nerede, saat kaçta ve ne zaman yapılacağı biliniyordu. Buna rağmen Ankara Emniyeti’nin 9 Ekim gecesi yol aramasını sabah 09.00’a kadar durdurduğunun belgesi mevcut. Canlı bombaları taşıyan araç yol aramasına takılmadan 08.00 civarında Ankara’ya giriş yapıyor. Her zamanki miting tedbirleri alınsa idi canlı bombaları taşıyan araç aramaya takılırdı.
EMNİYET SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMEDİ
Katliamdan sonra görüyoruz ki Antep’te, Adıyaman’da IŞİD’in çay ocaklarında derneklerde örgütlenmesine izin verilmiş. Ailelerin şikâyetlerine karşın İslam Çay Ocağı’nı kuran ve Suruç’ta kendisini patlatan Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün kardeşi Yunus Emre Alagöz, Adıyaman Emniyet Müdürlüğü’nde ‘iki saat misafir’ edildikten sonra bırakılmış. Oysa bu kişi dinleniyor ve takip ediliyormuş. Suriye’ye defalarca elini kolunu sallaya sallaya girip çıkan bu kişi için Emniyet sorumluluğunu yerine getirse idi Ankara’da canlı bomba olamayacaktı.
BU İNSANLARLA İLGİLİ İHBAR BİLE VARDI
Katliamın planlayıcısı olan Yunus Durmaz, sınır geçişlerini sağlayan İlhami Balı, canlı bomba malzemesini temin eden Yakup Şahin, canlı bomba Yunus Emre Alagöz bu insanlarla ilgili ihbarlar olmasına ve yerleri bilinmesine rağmen Emniyet sorumluluğunu yerine getirmiyor. Dosyamızda 16 firari sanık var sebebi de IŞİD’lilerin zamanında yakalanmamış olması.
İSTİHBARATI GİZLEDİLER
IŞİD’in emiri olduğu iddia edilen fakat sınır emiri olduğu bilinen İlhamı Balı’nın tapelerinde sınır komutanları ile yaptığı konuşmalar yer alıyor. Askerlerle, komutanlarla, kaçakçılarla görüşerek ülkeye canlı bombaların girişini sağlıyor. Sınır kontrollerini bu kadar üstün körü yapan sınır komutanları sorguya dahi alınmadı. 14 Eylül 2015’te mitingde bomba patlayacağı ihbarı olmasına karşın TEM amirinin ve İstihbarat Daire Başkanı’nın bu bilgiyi gizlediği Mülkiye Müfettişi’nin raporunda görüldü. Bu istihbarat gizlenmek yerine önlem alınmalı ve tedbirlerin artırılması gerekirdi.
KAMU GÖREVLİLERİNİ DİNLEMEDİLER
Katliamın ardından ambulanslar ve sağlık ekipleri 45 dakika boyunca alana gelmedi. Patlamadan sonra polis onlarca insanın hayatını kaybettiği, yüzlerce insanın can çekiştiği alana biber gazı sıktı. Mahkeme bunlarla ilgili de hiçbir kamu görevlisini dinlemek dahi istemedi.
OLUMLU YANIT ALAMADIK
Dava süreci boyunca gördük ki Emniyet Genel Müdürlüğü’nün elinde IŞİD’li sanıkların fotoğraflı teşhis albümü mevcut. Bu albümler gelsin ki dosyada kimliği belirlenemediği için ‘x’ ve ‘y’ olarak kodlanan yaklaşık 40 kişiyi tespit edebilelim. Talebimize 4 yıl boyunca olumlu yanıt alamadık.
BAKANLIK BİLGİ PAYLAŞMIYOR
İçişleri Bakanlığı’nın ödüllü arama listesinde yer alan isimlerden 14’ü davamızda yer alan firari sanıklar. Bakanlığın listesinde yer alan ve başına ödül konularak önem atfedilen bu isimlerin bazıları dosyamızda önemsiz sanık görünmesine karşın bu kategorinin neye göre belirlendiğini soruyoruz. Fakat olumlu bir yanıt yok. Bakanlık bilgi paylaşmıyor.
Avukat Senem Doğanoğlu, İlhamı Balı’nın eşi Hülya Balı’nın beraat ettiğine dikkat çekti. Av. Doğanoğlu, “Mücadelemiz sonucunda Türkiye’de ilk kez insanlığa karşı suçtan bir yargılama başladı” dedi ve ekledi: “Erman Ekici esas davada yöneticilikten ceza aldığı ve Ebu Zeynep’ten aldığı katliam emrini ileten kişi olduğundan insanlığa karşı suçtan yargılaması başladı. 16 firari sanığın dosyası ile de birleştirildi. Firarilerle ilgili insanlığa karşı suçtan suç duyurusunda bulunun ve firarilerde insanlığa karşı suçtan da aransın diyoruz ama mahkeme bu kararı vermek için istinaf mahkemesinden yanıt bekliyor. İnsanlığa karşı suçtan hüküm kurulması gerektiğini çok önemsiyoruz. Bu dosya kapanmamalı.”
YARGILANMALILAR
103 kişinin yaşamını yitirdiği, 500’den fazla kişinin yaralandığı alanda olanların tek talebi var. O da adalet… Katliamdan yaralı kurtulan sınıf öğretmeni Ayşegül Duman, “Katliama ilişkin ihbara kulaklarını tıkayan, yollarda arama yapmayan, can çekişirken üzerimize biber gazı sıkan, ambulansları 45 dakika boyunca alan göndermeyen gerçek sorumlular yargılanana kadar ruhumuzdaki sızı bitmeyecek” dedi.
Hareket sınırlığı nedeniyle okul seçiminden, sınıf tercihine kadar bütün hayatının değiştiğini belirten Duman, şöyle devam etti: “Katliamda yitirdiğimiz 8 yaşındaki Veysel’den 70 yaşındaki Meryem Ana’ya, 103 canımıza adalet sözü verdik. Bu sözümüzü tutmak için de ülkenin dört bir yanından yüzlerce insan her duruşmada salondayız. Gerçek sorumlular yargılanmalı ki bir daha kimse böyle bir acıyı yaşamasın.”
BARIŞA DAHA FAZLA İHTİYACIMIZ VAR
Gökhan Yaralı, bombalı saldırıda bacağını kaybetti. Çok sayıda ameliyat geçirerek hayata tutundu. Yaralı, ülkenin 10 Ekim 2015 sürecinden daha fazla barış talebini dillendirmeye ihtiyacı olduğunu belirterek, “Bugün olsa yine barış talebi ile alanda olurdum” ifadesini kullandı. 10 Ekim sonrasında engelli olmanın verdiği zorlukların altını çizen Yaralı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Engelli için yapılan rampanın engelliye asla uygun olmamasından yoruldum.”
YARALARIM DAHA ÇOK SIZLIYOR
Mustafa Özdağ, patlamada karaciğerine saplanan şarapnellerle yaralandı. Özdağ, 10 Ekim’in yaklaşması ile uykularının kaçtığını, ağrılarının daha fazla artığını dile getirdi: “Bu ülkede bir daha katliam olmaması için gerçek sorumluların yargılanmasını istiyorum. Bu katliamda sadece birkaç IŞİD’linin ceza alması ile adalet yerini bulmaz. Kamu görevlileri yargılanmalıdır ki adalet tecelli edebilsin. Bizler barış demeye, adalet talebimizi daha gür sesle haykırmaya devam edeceğiz.”