İYİ PARTİ’Lİ İBRAHİM ÖZKAN: BU GEREKSİZ KANALIN KARŞISINDAYIZ!
Halk TV’de Can Coşkun ile Haber Masası’na katılan İBB İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, Kanal İstanbul ile Resmi Gazete’de yayımlanan ‘tasarruf tedbirleri’ başlıklı genelgeye dair görüşlerini paylaştı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bugünkü grup toplantısında Kanal İstanbul ve diğer kamu özel işbirliği projeleri için ortaya attığı ‘tiksindirici borç’ kavramının uluslararası hukukta var olduğunu işaret eden İbrahim Özkan dünyanın pek çok yerinde, Ekvador’da, Haiti’de daha önce pek çok örnekleri olduğunu da belirtti.
Türk halkını tehdit eden bir üslupla “söke söke paralarını alırlar” sözlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakıştıramadıklarını ifade eden Özkan,açıklamalarına şöyle devam etti:
“Bu ülkenin cumhurbaşkanı herkesin cumhurbaşkanıdır ve herkesi kucaklaması gerekir. Bu ülkede hazine garantisi verilmiş olan yatırımlarla 25 yıl bu gariban fakir halk borçlandırılmış durumda. Cumhurbaşkanının buradaki müteahhitlerin tahsilatçılığını, muhasebeciliğini yapmaması, Türk milleti için hareket etmesi, Türk milletinin menfaatine uygun söylemler geliştirmesi gerekir. Sayın cumhurbaşkanının söylemiş olduğu o söylemlerden bir de şunu anlıyorum. Ödemezseniz söke söke alırlar diyor da “ben öderim” diyemiyor. Çünkü artık iktidarda olmayacağını kendisi de biliyor. Buradaki 5 şehir hastanesinin hisselerinin Danimarkalı ISS Facilities’e devri de bu korkunun eseridir. Artık o 5 müteahhiti çıkmanın yollarını arıyor. O yüzden bizim genel başkanımız da diyor ki; O paraları alamazsınız kardeşim, hesabınızı kitabınızı düzgün yapın!”
“BU GEREKSİZ KANALIN İSTANBUL’DA BİR KARŞILIĞI YOK!”
Kanal İstanbul’un da ülke kaynaklarının plansız programsız, çevresinin heder edilmesiyle alakalı bir program olduğunun altını çizen İbrahim Özkan,
“Bu bir rant projesi, bir beton kanaldır. Maalesef hiçbir bilimsel gerçekliği de altyapısı da yoktur. Cumartesi günü atılan temel, bakın biz burayı yapacağız diye yatırımcıları oyalamaktır. Tüm dünyada yapılmış kanalların bir anlamı var. Su yolunu kısaltır,
ekonomik bir rahatlama getirir. Peki bu kanalın bize ne faydası var? Sadece etrafında yapılacak olan bir kentleşme. Floraya zarar verecek, ekolojik dengeyi bozacak,
orada deplase edilecek olan devasa yatırımlar var. İstanbul Boğazı gibi geniş bir alanda bile kazalar oluyorken siz 200-300 metrelik bir kanalda bu kazaları nasıl engelleyeceksiniz. Yeni tarihte yaşadığımız bir Süveyş kanalı kazası var ki milyarlarca liralık
nakliye sektörüne zarar vermiş bir kazaydı. Orası daha geniş bir kanal olmasına rağmen ve gerçekten gerekli bir kanaldır Süveyş Kanalı. Ne için bu kanal yapılıyor bunu izah edemiyorlar. Bu kanalın hiçbir anlamı yok. Gereksiz bir kanaldır. Sayın Akşener, sayın Kılıçdaroğlu, Sayın İmamoğlu’nun bu konuyla ilgili söylemleri de budur. Bu kanalın toplumda,
İstanbul’da bir karşılığı yoktur. Yüzde 60’ların üzerinde bir karşıtlığı oluşmuştur. Halk iradesini yok saymamalısınız. Ben yaptım oldu ile olmaz.” Dedi.
“TEHDİT ETMİYOR SADECE ÖNDEN BİLGİ VERİYORUZ”
İbrahim Özkan, “Bu, 2011 yılında gündeme getirdikleri bir seçim projesidir. Burası bir rant projesi haline geldi. Bölgede 45 milyon metrekarenin üzerinde alanlar el değiştirdi. Burası bir Katar projesi haline getirildi. Dolayısıyla bizler İYİ Partililer olarak bu Kanal’ın karşısındayız. “ diyerek buraya yapılacak yatırımları kesinlikle Millet İttifakı’nın ödemeyeceğinin bir kez daha altını çizdi. Müteahhitleri tehdit etmek gibi bir durumun sözkonusu olmadığını vurgulayan Özkan, “Sadece önden bilgi veriyoruz. Bu paraları alamazsınız. Uluslararası tahkime gitseniz dahi alamazsınız. Uluslararası tahkim de Hukuka bağlıdır. Usule göre karar verir.” ifadelerini aktardı.
“TEK KİŞİLİK İRADEYE MARUZ KALDI ÜLKEMİZ”
Özkan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini de şu sözlerle eleştirdi:
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra tek kişilik bir iradeye maruz kaldı ülkemiz. Küçük ortakları Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de “Kanal İstanbul’un
bilimsel bir gerçekliği yoktur” diye artık beyanat veriyor. İSKİ 8 Milyar TL yatırım bütçesi olan İstanbul’un gözbebeği bir kurumken, siz İSKİ’nin adına 30 Milyar Tl’lik
bir yatırımın içerisine girerken İSKİ’nin rıza ve onayını almadan bu işi nasıl yapacaksınız? Böyle bir şey kabul edilebilir mi?”
“BU ÜLKENİN İNSANLARI, CUMHURBAŞKANI VE AİLESİNİN HİZMETKARI DEĞİLDİR”
İbrahim Özkan, Resmi Gazete’de yayımlanan ‘tasarruf tedbirleri’ başlıklı genelgeye yönelik ise şunları söyledi:
“Yine bir gece yarısı genelgesi bu. Burada taşınmaz edinilmesi ve kiralanması, resmi taşıtların edinilmesi ve kullanılması ile ilgili birtakım tedbirler getiriyor.
Haberleşme giderleri, basın ve yayın giderlerine düzenleme, temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderleriyle ilgili düzenleme, kırtasiye ve demirbaş alımları v.s gibi bir takım tasarruf tedbirlerini içerirken , “cumhurbaşkanlığına dokunmayın kardeşim” diyor. Biz şatafatımızdan
taviz veremeyiz, itibardan biz tasarruf edemeyiz.” Akıl alır gibi değil! Bu ülkede cumhurbaşkanı ve ailesi çok önemli. Farklı bir detay daha var. Sayın cumhurbaşkanının oğlunun ‘İnsan ve İrfan Vakfı’ var. Dün bu vakfa da vergi muafiyeti getirildi. Bu, Sayın Bilal Erdoğan’ın 7. vakfı oldu. Bu ülkenin insanları sayın Cumhurbaşkanı ve ailesi’ninin hizmetkarı
değildir, devlet halkının hizmetkarıdır. Kabul edilebilir bir durum değildir bu. Yayınladığınız bu genelgenin bir inandırıcılığı olacak. Burada ben tasarruf yapmam, siz tasarruf yapın, cumhurbaşkanlığı bundan muaftır, TBMM bundan muaftır, cumhurbaşkanlığının bağlı olduğu iştirakleri bundan muaftır derseniz bu genelge halka tekrar kemer sıkmayı gösterir. Yerel yönetimlerin elini kolunu bağlamaya çalışır. Bir sürü altlığı oluşur bu detayların. Ama işin özü şu; cumhurbaşkanlığı ve meclis hariç herkes kemerini sıkacak, biz şatafatımıza devam edeceğiz diyor”
“BU GENELGENİN HİÇBİR SAMİMİYETİ YOK”
“Ülkenin 5 tane müteahhite ve bu vakıflara bakmaktan bezdiğine dikkat çeken Özkan, sözlerini şöyle noktaladı:
“Sayın İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde göreve geldiği zaman 850 Milyon TL’lik bu vakıflara olan yardımları kesti, sayıştay raporlarında var. Ne olduğu belli değil, tamamen siyasete kanalize olmuş, bir partinin gençlik kolları gibi çalışan vakıflardı bunlar. Artık vakıflara ve cemaatlere olan yardımlar İstanbul halkına aktarıldı.
Tasarruf tedbirleri kabul edilebilir, tasarruf kesinlikle yapılması lazım ama bu en tepeden başlar en aşağıya doğru iner. Aşağıya “seni engelliyorum bize her şey serbest” derseniz
bu genelgenin hiçbir samimiyeti olmadığını da biz buradan ifade etmek durumunda kalırız.”