Geleceği yoksul halk belirleyecek
Ekonomi politikaları nedeniyle yoksulluğa mahkûm edilen yurttaşlar iktidar dışındaki diğer partileri de tercih etmiyor. Anketlerde ‘kararsız’ olarak kodlanan halk, yoksulluğa çare olacak bir program istiyor.
BirGün Gazetesi Ekonomi bölümünde Yunus Tuna KOÇ’un kaleme aldığı değerlendirme yazısında; Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte genel seçim anketlerine ilgi daha çok artıyor. AKP’nin her yeni ankette oy kaybettiği tabloda, kararsızların oyu neredeyse ikinci parti durumunda. Anketler özellikle AKP seçmeni Saray politikalarından uzaklaşırken, kendisi için başka bir seçenek bulamadığını da gösteriyor dedi.
Yunus Tuna KOÇ yazısının devamında şu ifadeleri kullandı;
Giderek büyüyen kararsız seçmen oranı, halkın büyük bir kısmında siyasi arayış olarak sandıktaki partilerden başka türlü bir temsil imkanı ihtiyacını gündeme getiriyor. MetroPOLL’un son anketi, şu ana kadar AKP’nin aldığı en düşük oyu işaret ediyor. İktidar partisi yüzde 27’ye düşerken, ortağı MHP oyları da ankete göre 8,7 puanda. İttifakın bütününe baktığımızda bu son anket toplam puanda ciddi bir düşüş ifade etmiyor. Kararsızlar dağıtılmadan bakıldığı zaman bu yılın başından bu yana yayınlanan 18 ankette Cumhur ittifakı yalnızca iki kez 40 puanın üzerinde çıktı. Kararsız oranı ise birçok ankette 20 puanın üzerinde seyrediyor.
Özelde AKP’nin, genelde Cumhur ittifakının oy kaybının ana sebebi olarak ekonomik sorunlar gözüküyor. 2018’den beri ülkede ağır ekonomik sonuçlar yaratan kriz, seçmen davranışındaki en önemli faktör. 2019 yılı yerel seçimlerinde cumhur ittifakının beş büyük şehri kaybetmiş olmasının da temel etkenlerinden olarak gösteriliyor.
AKP’NİN BİR AKŞENER’İ YOK
Anketler ve 2019 seçimlerinin bir diğer göstergesi de MHP tabanından İYİ Parti’ye geçiş. Araştırmalar, özellikle batıdaki laik milliyetçiler başta olmak üzere politikalarından ve hükümetle ilişkisinden memnun olmadıkları MHP’den İYİ Parti’ye geçişin son dönemde arttığını gösteriyor. Son bir yılda yapılan anketlerde MHP oyları istikrarla düşüp yüzde 10 barajının altında gösterirken, İYİ Parti ise tek başına barajı geçebiliyor. MHP ile İYİ Parti arasındaki en temel fark olarak da AKP gösteriliyor.
Memnuniyetsiz MHP’liler içim İYİ Parti bir seçenek olabilirken, AKP’den uzaklaşan seçmen için böyle bir seçenek henüz yok. Geçtiğimiz yıl kurulan Gelecek ve Deva Partileri henüz hiçbir ankette 5 puanı görebilmiş değil. Yine Deva ve Gelecek Partilerinin yanı sıra Saadet Partisine yönelik de AKP seçmenlerinden gözle görülür bir kayma olmadı.
Birbirine yakın sonuçlar gösteren son üç anketin sayıları bu tabloyu destekliyor:
2 Nisan tarihli AKAM, 10 Nisan tarihli İEA ve 2 Mayıs’ta yayınlanan MetroPOLL anketlerine göre partilerin oy oranları şu aralıkta; AKP yüzde 26,5-29, CHP yüzde 18,3-23,4, İYİP yüzde 10,7-12, HDP yüzde 8,4-8,6, MHP yüzde 6-8,7, DEVA yüzde 2,1-2,7, Gelecek yüzde 0,7-2,5, SP yüzde 0,5-1,6. Kararsız oranı ise yüzde 12 ile 20 arasında.
AKP SEÇMENİNİN ÖNCELİĞİ İDEOLOJİK DEĞİL
MHP ve İYİ Parti arasındaki oy akışına kıyasla üç muhafazakar partinin de AKP’den eriyen oylar için adres olmaması, milliyetçi ve muhafazakar seçmenler arasında öncelik farkı ortaya çıkıyor. Milliyetçi seçmenler, üst kimliklerini koruyarak bir başka milliyetçi parti içerisinde kendi temsillerini arıyor. Bu kültürel tercih ise AKP’nin tabanını oluşturan muhafazakar seçmen için geçerli değil. AKP’ye oy vermeyi bırakan ya da bir sonraki seçimde oy vermeyeceğini söyleyen seçmenler için DEVA, Gelecek ve Saadet Partileri bir seçenek olmuyor. Yine İYİ Parti de AKP tabanı içerisinde popüler değil.
TERCİHTE ANA ETKEN ÜLKENİN EKONOMİSİ
Ekonomik durumu ölçen anketler, erimenin sebeplerini de sunuyor. YönEylem Araştırma’nın yaptığı son ankete göre Türkiye’de hane başına işsiz oranı yüzde 48,8 oldu. Bunun yanında, Nisan ayında faturasını ödeyemeyen ya da zorunlu ihtiyacını karşılamayanların oranı yüzde 51,4. Ülkede reel işsizlik DİSK AR raporuna göre yüzde 27. Yine nüfusa oranla gerçek çalışan sayısı da ülke nüfusunun üçte birine tekabül ediyor. Pandemi ile birlikte çalışan sayısının azalması işsizlik oranını ciddi şekilde arttırdı. Bunun yanında çalışan nüfusun da 10 milyonu asgari ücret sınırında çalışıyor. Asgari ücret ise açlık sınırına denk düşüyor, yoksulluk sınırının altında kalıyor.
Bu ekonomik faktörlerin pandemiyle artışı ile birlikte, Cumhur ittifakının temel oy kaybı beraber ilerliyor. YönEylem Araştırmanın son anketinde 128 milyar dolar sorusu katılımcıların yüzde 52’since haklı bulundu. Ekonomi temelli gündemler, parti fark etmeksizin halkın büyük çoğunluğunda iktidarın aleyhine ilerliyor. Fakat ülke yönetimine ilişkin kaygıların temelinde yatan ekonomi yönetimi ve yoksulluk, seçmenler için sandıkta başka bir alternatifin de olmadığını gösteriyor. Metropoll’un ekonomi yönetiminde kim daha başarılı olur sorulu anketinde Erdoğan sadece yüzde 21 ile başı çekerken, bilmiyorum cevabı yüzde 46’da idi.
EVDE KALMAK SİYASİ TERCİH
AKP tabanındaki bu belirsizlik için SODEV Başkanı Ertan Aksoy’un yorumu ise şu şekilde oldu: “AKP tabanının birinci derece aidiyeti partinin kurmay kadrolarına değil, lidere. Dolayısıyla hala daha büyük oranda tartışma Erdoğan’ın yönetebileceğine dair umutların azalmış olması üzerine. Bu umut tamamen kaybolmadı. O yüzden kararsızlar başka partiye kaymak yerine tercih belirtmiyor. Fakat araştırmacı için önemli olan şey trenddir, trendde ise geri çevrilemeyen bir düşüş olduğu görülüyor. Çözülme var.
Seçim iklimine girildiğinde normalde kararsızlığın dağıldığını biliyoruz. Ancak AKP tarafına geldiğimizde ise İstanbul seçimleri deneyimimiz var. Partiye duygusal bağı kopan seçmenler rakibine oy verebiliyor. Fakat bu duygusu zayıflamamış seçmen evde kalmayı tercih ediyor. Bu iki olasılık da önümüzdeki seçimlerde yüksek. Evde kalacaklar da olacaklardır.”
MUHAFAZAKÂR MUHALEFETİN SINIRI
Kamuoyu araştırmaları ve anketleri yan yana koyduğumuzda gözüken durum, ülkenin neredeyse çoğunluğunun ekonomi temelli gündemlerde iktidardan rahatsız olduğu, fakat bunun sandıkta bütünlüklü bir karşılığı olmadığı şeklinde. Örneğin 128 milyar dolar gündemi araştırmalarda yüzde 62 gibi bir oranla destek görebilirken, bunun sandığa yansıması ise çok daha düşük oluyor. AKP seçmeni içerisinde seçmen aidiyeti olarak tespit edilebilen bu durumun bir diğer sebebi ise seçmenlerin öncelik kriteri olarak gözüküyor.
YönEylem anketinde AKP’nin çekirdek seçmen oranı yüzde 15 ila 24 arasında. Gitgide de bu çekirdeğe doğru bir erime gözüküyor. Fakat 2002’den beri artıp azalan çekirdek dışı seçmenin oranı da yüzde 13 ila 24 arasında, azımsanmayacak bir miktar. Çekirdek seçmeni kültürel bir tercih, ideolojik bir bağ ve muhafazakarlık ile açıklamak kolay olsa da en az bir o kadar fazla olan, 2002’den beri seçimlerin çoğunda AKP’ye oy vermiş seçmenin öncelikleri, muhalefet açısından daha belirleyici. Bu açıdan baktığımızda, özellikle 2008’de zirvesini yapan göreli refah döneminde artan, 2011’de pik yapan, 2021 Nisan ayı anketlerinde ise neredeyse tamamen kopan bu seçmen kitlesi için öncelik ekonomi. Özellikle sınıfsal temeller üzerinden, sosyal yardım, refah düzeyi gibi önceliklerle seçim yapan ciddi bir nüfus için, muhafazakar muhalefet partileri heyecan yaratmıyor. Yeni kurulan partilerin bir sonraki seçimde ciddi bir atılım yapılmasına ilişkin bir öngörü de henüz bulunmuyor.
KRİZ YOLSUZLUĞU ÖN PLANA ÇIKARIYOR
Güven Gürkan Öztan, AKP tabanındaki erimenin bir seçenek yaratmamasını şu şekilde yorumladı: “AKP’nin içerisindeki erime birkaç yönlü bir erime. Ekonomik tablonun her geçen gün daha fazla bozulması, bazı politik meselelerin artık tabanda konuşulur hale gelmesine sebep oluyor. AKP tabanında yolsuzluk önceden bu kadar belirleyici bir gündem değildi. Fakat tabana yayılan yoksullukla birlikte bunlar da kadraja giriyor Rahatsızlık oluşturuyor.
Bir diğer mesele de rant dağıtım mekanizmaları. Yukarıya doğru bir daralma var. Rantın paylaştırılması artık herkese yönelik değil, yukarıya, üst kadrolara doğru sıkışan bir durum.
Oradan kaçan seçmen neden DEVA’ya Gelecek Partisi’ne gitmiyor çünkü henüz onların güçlü bir seçenek olma ihtimali ortada değil. Daha milliyetçileşmiş bir AKP’li kısım zaten MHP’ye gitti çoktan ama azlar.
ÇELİŞKİLERİ GELİŞTİRECEK BİR SİYASET İMKANI
Ekonomik krizin bu kadar büyüdüğü ve diğer krizlerle birleştiği bir dönemde sınıfsal siyasetin imkanı arttı. Sarayın kamusal alanı dinselleştirme siyaseti artık karın doyurmuyor. Her seferinde yeni bir adım atıyor bu yönde ama sonuç alamıyor.
Sınıfsal çelişki bu kadar gelişmişken, bunu merkeze alıp diğer sorunları bu hatta birleştiren bir siyaset, belki bir anda milyonları arkasına alıp yürüyemez fakat daha geniş bir kitleye dert anlatma şansı bulabilir, hitap edip seslenebilir. Bu bir imkan. Merkez siyaset perspektifi dolayısıyla bu imkana sahip değil, onlar çelişkileri yumuşatıp bir geçiş süreci istiyorlar. Halbuki bence Türkiye’de sınıfsal çelişkileri geliştiren bir siyasetin potansiyeli var.”