Erkan Baş: Kurtuluş ancak ve ancak bizim birliğimizde

https://askidafatura.ibb.gov.tr/

TİP Genel Başkanı Baş, partisinin düzenlediği halk buluşmasında konuştu.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Halk için Ekonomi Paketi’ni (HEP) konuşmak üzere partisi tarafından İstanbul Sancaktepe’de düzenlenen halk buluşmasında “Geride kalan 22 yıldan benim bir muhalif siyasetçi olarak çıkarttığım ders şudur, kurtuluş ancak ve ancak bizlerin birliğinde, bizim yan yana gelişimizde, bizim aklımızı, yüreğimizi ve bileğimizi birleştirmemizde” şeklinde konuştu.

TİP İstanbul İl Örgütü, uzun süredir devam eden ekonomik krize ve gün geçtikçe derinleşen yoksulluğa çözüm önerisi olarak geçtiğimiz ekim ayında ilan edilen HEP’i konuşmak üzere, dün akşam İstanbul Sancaktepe’de bulunan Sarıgazi Kültür Merkezi’nde bir halk buluşması düzenledi.

Halk buluşmasında, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve TİP Parti Meclisi Üyesi Doç. Dr. Meltem Kolgazi konuşmacı olarak yer aldı.

“HEP birlikte Halk Buluşması” başlığıyla düzenlenene etkinliğin açılış konuşmasını yapan Baş, “AKP iktidarı ekonomide bilerek, isteyerek suç işliyor. Muhalefet edeceksek topyekûn muhalefet etmek dışında bir çaremiz yok” ifadelerini kullandı.

‘İKTİDAR, DEMOKRASİYİ YÜK OLARAK GÖRÜYOR’

Erkan Baş’ın, “Kurtuluş ancak ve ancak bizim birliğimizde” sözlerini vurguladığı konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Sevgili dostlar, değerli yoldaşlar, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak başlayayım. Bugün Van’da bir kayyum ataması haberiyle uyandık. Türkiye’nin dört bir yanında halk iradesini yok sayma girişimlerinde, bunun için hukuku basit bir enstrüman haline çeviren yaklaşımlara karşı, haksızlığa uğrayan tüm yurttaşlarımızla beraber, ‘Bu ülkede herhangi bir yurttaşa yapılmış haksızlık hepimize yapılan bir haksızlıktır’ anlayışıyla mücadeleye devam edeceğimizi ifade ederek ve her birisiyle teker teker dayanışma duygularımızı paylaşarak başlamak istiyorum. Adını koyalım, bu Türkiye’de artık iktidar tarafından demokrasinin yük görüldüğünün bir itirafıdır. Bugün Türkiye’de demokrasi bir yük olarak görülmekte ve bir bütün olarak halkını seçme ve seçilme hakkının tasfiyesi hedeflenmektedir. Bununla başlıyorum ekonomi temelli bir toplantıya ve aslında tam da doğru yerde olduğumuzu düşünüyorum.

‘ARTIK YENİ BİR TAKTİKLERİ VAR, SÜREKLİ OLARAK YALAN SÖYLÜYORLAR’

Biz bu toplantılara 6 ay önce başladık. Neden böyle bir ihtiyaç duyduk? Sadece toplantılar değil, pazar ziyaretleri, iş yeri ziyaretleri, ev toplantıları ve mümkün oldukça yurttaşlarla sohbet edebileceğimiz zeminleri arttırmaya karar verdik. Bunun temel nedeni şu, parlamentoyu görüyorsunuz, artık orası konuşulan yer değil. Artık orada göremiyorsunuz, gazetelerde göremiyorsunuz, bunların tamamı artık sansürlenmiş durumda. Bütün bu baskıcı ortamda yapabileceğimiz tek şey bu: Birbirimizin elini tutacağız, birbirimizin gözüne bakacağız, kapı kapı gezeceğiz, iş yeri iş yeri gezeceğiz, mahalle mahalle gezeceğiz, pazar pazar gezeceğiz ve herkesten şunu isteyeceğiz, diyeceğiz ki ‘Arkadaşlar, dostlar, kardeşler, yoldaşlar, yurttaşlar, gördüğünüz gerçekleri haykırın. Gördüğünüz gerçekleri her yerde, gerekiyorsa bir kişiye gerekiyorsa milyonlarca kişiye hangi araçla ulaştırabiliyorsak ulaştırın’. Bu haksızlıkları dile getirdiğiniz zaman, bu gerçeklerin duyulmasını engellemek için tabii ki sizi sansürleyecekler, tabii ki sizi engelleyecekler, tabii ki sizi susturmaya çalışacaklar. Ama biz de sizlere güveniyoruz, yurttaşlara güveniyoruz, doğruya güveniyoruz. Gerçeğin gücüne güveniyoruz ve bunları elimizden geldiğince anlatmaya çalışacağız. Bana sorarsanız bu toplantıdan birkaç tane sonuçla çıkmamız gerekiyor. Bir tanesi şu, 200 yıl önceye gidelim, iktidarlar nasıl yönetiyordu? Hepimiz biliyoruz, cahil bırakarak yönetiyordu. İnsanların çok büyük bölümü okuma yazma bile bilmiyordu, bilgiye ulaşamıyordu, bilimsel gelişim düzeyi gerilerdeydi. Gittikçe insanlık ilerledi, birtakım engelleri aştı ve artık bilginin insanlara ulaşmasını engelleyemiyorlar. Okuma yazma oranları çok arttı, bilim arttı, teknoloji arttı. Fakat artık yeni bir taktikleri var, sürekli olarak yalan söylüyorlar. Gerçekle yalan, doğruyla yanlış hepsi iç içe geçerek ve bir neden sonuç ilişkisi kurulmadan insanların karşısına boca edilerek onların bir bütünlük kurması, düşünebilmesi, sorgulayabilmesi, değerlendirebilmesi, eleştirebilmesi engellenmeye çalışılıyor.

‘BİR GERÇEK BİN YALANI YOK EDEBİLİR’

Mesela hepimiz Kartalkaya yangınını hatırlıyoruz. Yakın bir tarihte gerçekleşti, 78 yurttaşımız hayatını kaybetti, öfkelendik. Aladağ’da kız çocuklarının yangında öldüğünü kaç kişi hatırlıyor şu anda? Esenyurt’ta bir inşaatın barınma alanında işçilerin yattığı yerde bir yangın çıkıp 12 kişinin öldüğünü, Beşiktaş’ta yine bir yangında 28 işçinin hayatını kaybettiğini sizce şu anda Türkiye’de kaç kişi hatırlıyor? Sürekli olarak yeni felaketler, yeni felaketler, yeni felaketler ve her karşılaştığımız yeni felaket aslında insan hayatının kaybedilmesini normalleştiriyor. Ölümleri normalleştirmeye çalışıyorlar, kayıpları normalleştirmeye çalışıyorlar, hesap sorulmamasını normalleştirmeye çalışıyorlar. İstifa olmamasını normalleştirmeye çalışıyorlar. Şimdi bunun karşısında biz ne yapacağız? Hafıza oluşturmak zorundayız. Toplumun hafızası olmak zorundayız. Birbirimize sürekli hatırlatmalıyız, ama asla unutulmasına ve normalleşmesine izin vermemeliyiz. Binlerce yalan söylemelerinden korkmayın. Onların çok parası var, çok gücü var, medya organları var, şu var. Ama şuradan inanalım, şuna güvenelim: Bir gerçek bin yalanı yok edebilir, yeter ki o gerçeğin arkasında biz bir güç oluşturalım, o gerçeği güçlü biçimde haykıralım.

‘ADALET VE KALKINMA PARTİSİ İKTİDARI EKONOMİDE BİLEREK, İSTEYEREK SUÇ İŞLİYOR’

Mesela bakın şöyle bir ezber var, ta Berat Albayrak’tan bu yana geliyor, ‘Vergiyi tabana yaymamız lazım’. Kimse buna itiraz etmiyor. Oysa tam tersi, Türkiye’de vergi zaten tabana yayılmış durumda. Sadece biz vergi veriyoruz, tavandakiler vergi vermiyor. Çok açık, Türkiye’de devletin kasasına giren 100 liranın 70 lirasını taban tabandakiler veriyor. Ama devletin kasasındaki 100 liranın 85 lirası tepedekilere gidiyor. Zaten tabanı eziyorsunuz, sizin bütün olayınız bu. Mesela bir örnek olarak söylüyorum, ‘Bunlar ekonomi bilmiyor, bunlar cahil’… Ben tersini söylüyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ekonomide bilerek, isteyerek suç işliyor. Adam 22 yıldır iktidarda, zenginler her gün daha zengin oluyor, fakirler her gün daha fakir oluyor, bilmeden böyle bir şey yapılabilir mi? Türkiye’de 22 yılın sonunda geldiğimiz yerde hepiniz takdir edeceksiniz, çalışma saatleri arttı, yıl olarak çalışma süremiz arttı, ücretlerimiz düştü, sendikalaşma oranı düştü, işçi ölümleri arttı, bu bir tesadüf olabilir mi? Bir ülke düşünün, 22 yıldır aynı iktidar tarafından yönetiliyor, 34 bin işçi hayatını kaybetmiş ve bu işçilerin hayatını kaybettikleri yerlere bakıyorsunuz, yüzde 98’inde sendika yok. Bu tesadüf olabilir mi?

‘TOPYEKÛN MUHALEFET ETMEK DIŞINDA BİR ÇAREMİZ YOK’

Bazen aklımıza geliyor, ‘Acaba bu gündem suni gündem mi? Şunu unutturmak için mi böyle yapıyorlar’. Yok böyle bir şey. Bizim hayatımızı etkileyen her gerçektir. Mesela kayyum atamaları bu sistemin devam edebilmesi için var, Türkiye’nin Amerika’yla kurduğu ilişkiler bu sistem devam edebilsin diye var, kadınlara dönük şiddet bu sistem devam edebilsin diye var. En başta şurada ortaklaşmamız lazım, karşımızda bir bütünlüklü bir sistem var ve karşılaştığımız her şey o sistemin bir sonucu. O yüzden de muhalefet edeceksek topyekûn muhalefet etmek dışında bir çaremiz yok. Yani AKP’nin baskı kurması, toplumun belli kesimlerini birbirine düşmanlaştırarak yönetmesi, korku, tedirginlik vermesi, cezaevlerine atması, tarikatlar, cemaatler hepsi bir bütünün parçaları ve ancak birlikte varlar.

Mesela biz ‘iş cinayeti’ diyoruz. Niye iş cinayeti? 3 kişinin yapacağı işi bir kişiye yaptırırsan, bir insanı 16 saat çalıştırırsan, daha ileri yaşlarda insanları çalıştırırsan, o insanlara masraf olmasın diye iyi yemek vermezsen, onların dinlenme koşullarını sağlamazsan, iş güvenliğini masraf kalemi olarak görürsen, işçileri yalnız ve çaresiz bırakmak için onların örgütlenmesinin önüne geçersen, sendikalaşmaya izin vermezsen, esnek çalışma adı altında güvencesiz bir çalışma rejimi inşa edersen ve orada sonunda işçi hayatını kaybederse buna kaza denilebilir mi? Böyle gün gibi ortada olduğu için anlatıyorum, AKP döneminde 190 bin tane işçinin grevi yasaklanmış.

‘KURTULUŞ ANCAK VE ANCAK BİZLERİN BİRLİĞİNDE, BİZİM YAN YANA GELİŞİMİZDE’

Bütün bu hikayenin özeti şu, bir tarafta para var, bir tarafta insan var. Hangisini seçeceksin? Burada orta yol yok. Ya ‘Bunların hepsi normal, para kazanmak için insanın kanını bile emerim’ diyeceksin ya da insanı tercih edeceksin. Halk için ekonomi paketi ilk olarak bize bunu söylüyor. İki, kaynakların olduğunu söylüyor. Biz üretiyoruz, biz çalışıyoruz, bu memleketteki milyonlarca insan bu ülkeyi aslında zenginleştiriyor. Zaten biz bu kadar çalışmasak, bu kadar üretmesek, bu ülke bu kadar zengin bir ülke olmazsa 22 yıldır bunlar bu ülkeyi çoktan batırırlardı. 22 yıldır AKP’nin yönettiği ülke hala batmadıysa biz o kadar zenginiz işte. Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım. Bunlar insan hakkı. Çağımızda geldiğimiz yer itibariyle elektrik, su, doğal gaz, internet, faturalar, bunların hepsi bizim en doğal haklarımız. Bunların hiçbirisi birilerinin para kazanması aracı olamaz. Parası olanın çocuğun özel okulda okuduğu, parası olmayanın okuyamadığı bir düzen normal bir düzen değil. Bakın bunun azı çoğu yok, tümden reddedeceğiz bunu, bu faturalı hayatı tümden reddetmemiz lazım. Ne yapalım, bu çağda mağarada mı yaşayalım? Barınma bir insan hakkı. Adam bin tane evden kira alıp onu da bankaya yatırıp faizinden para kazanıyor, öbür tarafta insanlar sokakta dolarak ölüyor. Bunlar normal değil. Bizim ne yapmamız lazım? Kendi gücümüze güveneceğiz, halkın birliğine güveneceğiz. Geride kalan 22 yıldan benim bir muhalif siyasetçi olarak çıkarttığım ders ne biliyor musunuz? Kurtuluş ancak ve ancak bizlerin birliğinde, bizim yan yana gelişimizde, bizim aklımızı, yüreğimizi ve bileğimizi birleştirmemizde.”

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir