2.Gezi
Daha önceki yazımda ABD’nin düğmeye bastığını yazmış ve Eylül ayına kadar operasyonların başlayacağını öngörmüştüm. Neyin operasyonu bu derseniz, bu tek adam egemenli ülkelerde tek adamların yıkılması operasyonudur.
Buna karşı olarak ABD’nin neden böyle bir tercih yaparak ana amaçlarından vazgeçmek zorunda kalması gerekeceği öne sürülebilir. Taktik ve strateji farklı iki unsurdur. Stratejiler her zaman uzun vadelidir ve taktikler gerekirse günlük bile değiştirilebilir. ABD’nin temel amacı ABD’nin kurulduğu günden bu yana hep aynıdır: Tek merkezli dünya hegemonyası. 30 yıllık stratejisi ise enerji yollarının ele geçirilmesidir.
Yaklaşık on beş yıl önceki bir makalemde ‘2030 lu yıllara doğru Asya’nın enerji ihtiyacının artacağı ve bu ihtiyacın ABD tarafından karşılanabilmesi ve kontrol altında tutabilmesinin tek yolunun Akdeniz’den başlayıp İsrail, Suriye, Irak, İran ve Pakistan üzerinden bir geçiş koridoru oluşturulmasına bağlı olduğunu’’ yazmıştım. Bu görüş dönemin strateji yazarlarının da ortak kanısıydı.
Bu gün bölgeye bakıp son durumu hızla okuyabilir ve analiz edebiliriz.
ABD bölgedeki hedeflerine ulaşmada Türk siyasi iktidarlarını kullanarak bölgeyi bölmeyi ve zayıflatmayı başarmıştır.
Açmayı düşündüğü enerji koridorunda siyasi ve askeri yapıyı dağıtarak etkisiz hale getirmiştir.
Bu oluşumlara seyirci kalmayan ve oyunda olacağını fiili olarak ifade eden Rusya ve İran ile gizli anlaşmalar yaparak onların müdahalesini engellemiştir ( Rusya’nın, Ortadoğu bölgesine gelerek sıcak savaşa katılmayı sürdürebilecek kadar askeri gücünün olduğunu kimse zannetmesin) .
Türkiye, Suriye ve Azerbaycan iktidarlarını hem siyasi, askeri ve hem de ekonomik olarak zayıflatarak bölgede yalnız kalmalarını sağlamıştır.
Irak ve Fırat’ın kuzeyinde bağımsız Kürt devletlerinin temelini atmıştır.
Bu ve benzeri ayrıntılara fazla girmeden söyleyebileceğimiz tek şey ABD’nin tüm bu taktikleri uygulaması sırasında esas olanın bölge iktidarları ve devletleri ile işbirliği değil kendi stratejik hedeflerine ulaşa bilirliğidir. Bölgedeki yıkımlar, kaos, insani acılar gibi alt konular ABD’nin umurunda değildir.
Gelinen bu durumda ABD’nin bölgedeki işbirliği yaparak güçlendirdiği iktidarlar (ki bunlardan en önemlisi Erdoğan diğeri de Aliyev iktidarıdır) artık kendisine ayak bağı olmaktadır. Bu saatten sonra bölgede ortaya çıkan kaos hiç bir şekilde ABD stratejisine engel olabilecek bir sorun yaratamayacaktır.
Bu yüzden ABD’nin güncel taktikleri tek adamlı iktidarları ortadan kaldırmak ve yerine bölünmüş ya da koalisyonlardan oluşan zayıf iktidarları egemen kılmak yönündedir. Bunun ilk örneği Azerbaycan’da ekonomik kriz yaratarak ve savaşa sokarak Aliyev’i zor durumda bırakmak olmuştur. Bu taktik ABD, Rusya ve İran arasında yukarda belirtilen anlaşma sonucu ortaya çıkmıştır. Hemen ardından da ‘Zarrab’ olayını patlatmış ve Türkiye’de yaşanan ve geçmişte sadece izleyerek kayıt altına aldığı yolsuzlukları gündeme getirmeye başlamıştır. Önümüzdeki günlerde Zarrap olayının daha da gelişeceği ve Türkiye’yi saracağı kuşkusuzdur.
Kusursuz bir senaryonun başı kadar sonu da önemlidir. Senaryo yazmaya başlamadan olası sonuçları öngörmek ve içlerinden en iyisini seçmek gerekir. Bize göre bu senaryonun en heyecanlı ve ana konuya en denk düşen sonu 2. Bir ‘Gezi olayı’ başlatmaktır. Daha öncesinde test edilmiş doğruluğu ve yöntemleri çıkarılmış bir toplumsal olay kendiliğinden ortaya çıkmış gibi görünür ve hiç kimse ne olduğunu anlayamadan içine çekilir.
Böyle bir olasılık önceki deneyimde olduğu gibi öndersiz bırakılamaz tabii. Bu son için önder kesimlere ihtiyaç vardır. Bu tür hareketlerde önderler stratejik öneme (silahlı bir güç yada siyasi kurumlar ) sahip değillerse başarı söz konusu olamaz.
Şimdi CHP, MHP ve Ordu’yu yakından izleyin ve 2. bir gezi olayını gözleyin.
Behman Menteşoğlu
19 Mayıs 2016