TİP Genel Başkanı Erkan Baş: Halkın ekmeğiyle oynayanlar sarayda bile huzur bulamaz!
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis Genel Kurulu’nda devam eden bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada “Halkın ekmeğiyle oynayanlar sarayda bile huzur bulamazlar. Sarayın ışıkları mutlaka sönecek, işte o zaman bu halkın yüzü gülecek” ifadelerini kullandı.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda devam eden İçişleri Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığının 2026 yılı bütçelerinin görüşmeleri sırasında konuştu.
Sözlerinin başında geçtiğimiz günlerde Maraş’ta yapılan bir polis tatbikatında grev yapılan işçilere müdahalenin konu edilmesini eleştiren Baş, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya “Bir kez hakkını arayan işçinin karşısına dikilen patrona ‘dur’ dediniz mi?” diye sordu.
Baş, “Beslenme çantası boş bir çocuğun annesi burada aramızda olsa el kaldırır ve ‘evet’ diyebilir mi? Ay başında maaşını alıp eve gidene kadar bitiren, kirayı ödeyemeyen bir işçi baba ‘evet’ diyebilir mi bu bütçeye?” diyerek, halkın ekmeğiyle oynayanların huzur bulamayacağını dile getirdi.
‘BİR KEZ HAKKINI ARAYAN İŞÇİNİN KARŞISINA DİKİLEN PATRONA ‘DUR’ DEDİNİZ Mİ?’
Erkan Baş, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
Çok ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Günlerdir burada bütçe tartışılıyor, ne söylense iktidar sıraları ‘Bu bütçe harika’ diyor. Birbirinin tam zıttı şeyler söyleyen insanlar var burada, bu çok acayip. Ben bunun üzerinde konuşmak istiyorum, ama önce İçişleri Bakanı burada iken ona bir çift sözüm var.
Şimdi geçtiğimiz günlerde Maraş’ta polisler tatbikat yapıyor. Polis tatbikatının konusuna bakar mısınız? Grev yapan işçilere müdahale. Yani grev işçinin anayasal hakkı, ‘Bu hakkı kullanırsa işçi, ben ona polisle müdahale ederim’ diye tatbikat yapılıyor. Ya daha ne diyeyim? Şunu sormam lazım ama. Bir kez hakkını arayan işçinin karşısına dikilen patrona ‘dur’ dediniz mi? Hiç böyle bir şey görmedik. Başka da söyleyecek hiçbir şeyim yok İçişleri Bakanlığı’na.
‘BAKANIN BECERİLERİNİ İNŞAAT BARONLARINA SORUN, BANKA SAHİPLERİNE SORUN’
Hazine’ye geleyim. Bakın yıllardır burada bütçe tartışmalarını izliyoruz, her bütçede birisi geliyor. Maliye Bakanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, ‘Her şey çok güzel’ diyor, sonra bir bakıyoruz gidiyor. Önce onu soralım, madem her şey çok güzel, sizden öncekiler nerede? Diğerlerini bilmiyorum, damat Bey galiba Londra’ya yerleşti. O gitti, onun yerine Mehmet Şimşek Londra’dan geldi. Açık söyleyeyim, ne değişti bilmiyorum. Ama Bakan’ın hakkını vermeye geldim buraya arkadaşlar. Şimdi bazen muhalefetten arkadaşlar konuşuyor. Diyor ki ‘Bakan Bey başarısız, Bakan Bey bilmiyor’. Ben açık söyleyeyim, buna hiç katılmıyorum. Mesela söyleyin bana arkadaşlar, muhalefete soruyorum: Hangi milyoner çıkıp ‘Bu Bakan başarısız’ dedi? Bakanın becerilerini bir gidin inşaat baronlarına bir sorun bakalım, banka sahiplerine bir sorun. Bakanın en büyük başarısı, finansal sermayeye müthiş kârlar sağlamasıdır. Türkiye ekonomisinden 29 ayda 88 milyar dolar faiz ve kâr payı ödemesi yapmıştır. Yine Bakan’ın görevi boyunca sadece gayrimenkul almak için Türkiye’den 5,5 milyar dolar yurt dışına kaçmış. Yani biz burada asgari ücret için, emekli için 3 binin, 5 binin pazarlığını yapıyoruz, ama Bakan’ın dediği gibi ‘program tıkır tıkır işliyor’. 3 milyar lira faize gidiyor. Halka ‘kaynak yok’ derken bütçeden vergi harcaması altında zenginlerin 3 trilyon lirayı götürmesini kimse konuşmuyor. Ama çocuklar aç, okulda susuz, açlıktan bayılıyor. Olsun, program tıkır tıkır işliyor. 12 milyon yeni yoksul var. Programın işlediğinin daha iyi bir örneğini gösterebilir misiniz?
‘RAKAMLAR HAYATA HİÇ UYMUYOR, HAYAT İSTATİSTİĞE SIĞMIYOR’
Şimdi Bakan geldi bir sürü rakam söyledi, söyledi. O rakamlar hayata hiç uymuyor ki… Hayat istatistiğe sığmıyor. Şimdi değerli arkadaşlar, bakın. Rakamların anlatamadığı bazı gerçekleri konuşalım. Yani şimdi burası, koltuklar rahat. Kocaman, sıcak, ışıl ışıl. Ama buradan gözükmeyen bir karanlığı var bu ülkenin. Ben onu, o yoksulluğu anlatayım. Yoksulluk nedir biliyor musunuz? Yaşamayı sadece nefes alıp vermek sanmaktır yoksulluk. Mesela apartman temizliğine giden bir ananın evladını biliyorum ben. Annesi yorulmasın diye tatil günlerinde hep annesiyle beraber gidiyor, merdivenleri siliyor, paspas yapıyor, çöpü atıyor. Sonunda da gurur duyuyor. Diyor ki ‘Annem benim sayemde yorulmadı’. Bu çocuk baba hasretiyle büyüyor. Üç kuruş para kazanmak için güneş doğmadan giden babası gece yarısından sonra geliyor. Yetmiyor, yurt dışına gidiyor. Çocuk hep babasını bekliyor. Babasının hayali ev sahibi olmak, yaşam amacı çocuklarını okutmak. Evini yapıyor, çocukları okutuyor, ama bu çalışmaya can mı dayanır? Evine girmeden, evladının diplomasını görmeden bu hayattan göçüp gidiyor.
‘HALKIN EKMEĞİYLE OYNAYANLAR SARAYDA BİLE HUZUR BULAMAZLAR’
Açık konuşalım. Mesela bu çocuk büyüyse, milletvekili olsa bu bütçeye ‘evet’ der mi ya? Mesela beslenme çantası boş bir çocuğun annesi burada aramızda olsa el kaldırır ve ‘evet’ diyebilir mi? Ay başında maaşını alıp eve gidene kadar bitiren, kirayı ödeyemeyen bir işçi baba ‘evet’ diyebilir mi bu bütçeye? Torunuyla pazara giden emekli amca buraya gelse ‘evet’ diyebilir mi?
Bir şiir okuyayım size: Uyuşmayız, yollarımız ayrı. Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi. Senin yiyeceğin kalaylı kapta, benimki aslanın ağzında. Zaman yetmeyecek, devamını bir zahmet siz okursunuz. Ben şunu söyleyeyim. Biz ciğerci kedisinin bütçesine, üstelik sokak kedilerinin de yemeğine göz diken, açgözlü ciğerci kedilerinin bütçesine hayır diyeceğiz. Ve sakın unutmayın arkadaşlar, buraya tarihe de bir not düşeyim: Halkın ekmeğiyle oynayanlar sarayda bile huzur bulamazlar. Sarayın ışıkları mutlaka sönecek, işte o zaman bu halkın yüzü gülecek.



