Sera Kadıgil, Polonez direnişini ziyaret etti: ‘Polisinizin görevi, hakkını arayan işçilere saldırmak mı?’

Example HTML page

Sera Kadıgil, Polonez direnişini ziyaret etti: ‘Polisinizin görevi, hakkını arayan işçilere saldırmak mı?’

TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, direnişlerinin 17. gününde Polonez işçilerini ziyaret etti.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü Sera Kadıgil, İstanbul’un Çatalca ilçesinde bulunan Polonez Gıda fabrikasında, sendikalaştıkları gerekçesiyle işten çıkarılan işçilerin direnişini ziyaret etti. Burada bir açıklama yapan Kadıgil, işçilerin taleplerini dile getirdikten sonra “Sizin devletinizin, polisinin görevi direnen, hakkını arayan işçilere saldırmak mı?” sözleriyle iktidara seslendi.

İstanbul’un Çatalca ilçesinde bulunan, Ürdün şirketi Siniora Food’a ait Polenez Gıda’da, Tek Gıda-İş Sendikasına üye oldukları gerekçesiyle 135 işçi tazminatsız olarak işten atıldı. İşe geri alınma talebiyle fabrika önünde bir araya gelen işçilerin direnişi, dün 17. gününü geride bıraktı.

TİP Sözcüsü Sera Kadıgil, işçilerle dayanışma amacıyla dün (3 Ağustos) direniş alanını ziyaret etti. İşçilerle sohbet eden ve süreç hakkında bilgi alan Kadıgil, daha sonra bir basın açıklaması yaptı.

‘SENDİKALI OLMAK İSTEDİKLERİ İÇİN KOVULAN 135 İŞÇİ, 17 GÜNDÜR DİRENİYOR’

İşçilerin taleplerini sıralayan ve Maliye, Sağlık, Çalışma Bakanlıkları ile Saray Rejimi’ne seslenen Kadıgil’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Şu anda Çatalca’da Polonez Fabrikası’nın önündeyiz. Buradayız çünkü bundan tam 17 gün önce insanca yaşamak için, emeklerinin karşılığını almak için sendikaya üye olan işçilerden önce 13’ünü kapının önüne koydular, yetmedi peşine onlarla dayanışmak isteyen, haklarını isteyen 60 işçiyi daha attılar, yetmedi üstüne 62 işçiyi daha attılar. Bu şekilde bu fabrikada emek veren, yıllardır çalışan işçilerden tam 135’i sendikalı olmak istedikleri için kovulmuş durumda ve 17 gündür bu insanlar burada direniyorlar. Görenleriniz olmuştur, çok sert bir polis müdahalesi yediler. Ayağı kırılan işçi oldu, hastanelik olan kadın arkadaşımız oldu. Kaymakamlığa kadar yürüdüler ama yine bir sonuç elde edilebilmiş değil.

‘İŞÇİLERİ ‘VERGİ DİLİMİNİZ DÜŞTÜ’ DİYEREK 14-15 BİN LİRAYA ÇALIŞTIRIYORLAR’

Direnişin 17. gününde biz de şu anda buradayız. Sabahtan beri işçi kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı dinledik. Dedik ki ‘Ne oldu, derdiniz neydi, bu iş nasıl başladı’. Şöyle anlattılar bize, bunların ilkinin başında maaş geliyor. Çok isterdim bizi şu anda televizyonlarından dinleyecek olan ya da canlı yayından dinleyecek insanların burada anlatılanları duymasını, ki duymanız için de elimizden geleni yapacağız. 20 yıldır, 25 yıldır burada çalışan insanlar var. Tamamı burada 240 işçinin, kadın işçinin özellikle tamamı asgari ücrete çalışıyor, biliyor musunuz bunu? O aldığımız, marketlerde satılan Polonez sucukları falan var ya, o Polonez sucuklarını üreten insanlardan bahsediyorum. 18 yıldır çalışıyor mesela Aynur abla, 18 bin lira maaş alıyor, almıyor. Bir de bir çakallık daha uydurmuşlar, asgari ücreti bile vermiyorlar insanlara. ‘Vergi diliminiz düştü’ diyorlar, 15 bin liraya, 14 bin liraya 10 yıllık işçileri hiç utanmadan burada çalıştırıyorlar.

‘PATRONLAR, EL ALTINDAN 100 KİŞİYİ İŞE ALIP SENDİKANIN YETKİSİNİ DÜŞÜRMEYE ÇALIŞTILAR’

Başka ne yapıyorlar onu da anlatalım. Çalışma şartları, iş güvenliğini anlattılar mesela arkadaşlar. Hiçbir iş güvenliği önlemi olmadan, inanılmaz yoğun soğuklarda, her yerleri ıslanarak, hiçbir koruyucu tedbir olmadan ve sanki niteliksiz işçilermiş gibi asgari ücrete mahkum ediliyor insanlar. Bir tane işçi arkadaşım anlattı, ‘Parmağımız kırıldığında bir Allah’ın kulu dönüp de ‘Ne oldu?’ diye sormadı’ dedi. Başka bir işçi kardeşim anlattı, ‘Elimiz kesildiğinde geçtik ilk yardım malzemesini bir yara bandı bile bulamıyoruz’ dedi. Başka ne için iş bıraktılar ben size söyleyeyim, başka ne için sendikalı olmaya çalıştılar? Çünkü bir gün olsun bunca yıldır çalışan insanlara bir izin günü reva görülmedi burada. Hafta sonlarında, ay sonlarında sayım yapıyoruz dedi buranın patronları. Zaten senede hepi topu 14 olan izin günlerine de böylece çöküldü. Başka bir ablam anlattı, rahatsız olan çocuğunun ameliyatı için izin alması gerektiğinde bile izin günlerin dolduruldu dedi bu insanlara. Ve ne yaptılar, dediler ki ‘Sendikalaşalım, haklarımızı arayalım, kanun bize bu yetkiyi vermiş mi, vermiş’. Ve bir gecede büyük bir çoğunlukla sendikalı oldular.

Çok uyanık o patronlar var ya, bu insanlara sendikalaşmak istedikleri zaman dediler ki ‘Kusura bakmayacaksın kardeş, madem siz burayı örgütlediniz, sendikalaştınız, ben buraya el altından kayıt dışı işçi yazarım, nitelikli dolandırıcılık yaparım’ dedi. Yani burada sendikalı olup işlerini arayan insanlar nitelikli çoğunluğa ulaştıkları için, ‘Gel bakalım patron efendi, otur karşımıza, bizim şartlarımızı bizimle konuşacaksın’ diyecek hakkı kazandığı için el altından 100 işçiyi daha hiç utanmadan kaydedip sendikanın yetkisini düşürmeye çalıştılar. Yetmedi, insanları ekmeğinden ettiler. Ekmeğinden olan işçiler geldiler, şurada kapının önünde dediler ki ‘Biz hakkımızı istiyoruz sizden fazlasını değil, biz kimseden sadaka istemiyoruz, biz kimseden iyilik istemiyoruz, biz hakkımızı istiyoruz kardeşim’. Ve diyorlar ki, ‘Burası Türkiye’nin en temiz, en nizami fabrikasıydı’. Niye? Hepsi kalifiyeydi ve 14 bin liraya mahkum edildiler.

‘İŞTEN ATILANLAR  İŞE GERİ ALINSIN, SENDİKALAŞMA HAKKI TANINSIN, DENETİM YAPILSIN’

Bu nitelikli dolandırıcılıktan sonra bu işi örgütleyen işçiler, bu kapının önünde direnirken içeridekiler ne demişler, biliyor musunuz? ‘Gelin siz bunları boş verin, siz bunları satın, biz size yüzde 25 zam verelim’ demişler. Herkesi kendileri gibi onursuz biliyor olacaklar ki, bu insanların da arkadaşlarını satacaklarını düşünmüşler. Ama bir teki bile satmamış ve arkadaşlarını satmama suçundan geldiğimiz noktada tam 135 işçi şu anda burada kahramanca 17 gündür direniyor. Eğer beni dinliyorsanız, bir şekilde bu ses size ulaşıyorsa, bir şekilde bu videoya denk geldiyseniz, sizden buradaki 135 işçi için, aileleri için, 8 aylık hamileyken Kod 46’dan ‘hırsız’ denip işten atılan kadın arkadaşım için bu sesi duymanızı rica ediyoruz. Bu sesi duyun, bu insanların taleplerini yükseltin.

Çok basit bir şey istiyorlar. Bir, burada haksız, hukuksuz yere bunca yıllık emeği olmasına rağmen, hakkı olanı talep ettiği için, sanki en küçük bir değeri yokmuş gibi kapının önüne konan 135 işçi hemen bugün işine geri alınmalıdır. İkinci talep, sendikalaşma hakkı tanınmalı, bu insanlara insan gibi yaşayabilecekleri ücretler, insan gibi çalışabilecekleri koşullar sağlanmalıdır. Ve üçüncü tarafına gelelim, denetim talebi var. Hem sendikamızın hem buradaki işçi kardeşlerimin denetim talebi var. Uyarıyorlar bizleri, kamuoyuna uyarıyorlar, Maliye Bakanlığı’na buradan sesleniyorlar bizim vesilemizle. Ne diyorlar, ‘Vergi dilimine girdin’ diye asgari ücrete çalıştırdığı insanların bile elinden avucundan parasını alan bir patron var burada. Sadece işçiden çalmıyor, devletten de çalıyor. Maliye Bakanı, gelecek misin, müfettişini gönderecek misin buraya, yoksa orada oturmaya devam mı edeceksin?

MALİYE BAKANLIĞI, SAĞLIK BAKANLIĞI VE ÇALIŞMA BAKANLIĞINA SESLENDİ

Sağlık Bakanı, bu milletin bir vekili uyarıyor seni şu an burada, buradaki işçiler diyor ki ‘Biz hepimiz hijyen eğitimleri olan, 18 yıldır burada çalışan insanlarız ve biz kendi hijyenimize kefildik ama şu anda içeriye bizim direnişimizi kırabilmek için hiçbir eğitimi olmayan, hiçbir vasfı olmayan taşeron işçileri doldurdular. Bu insanlar eliyle bir üretim yapıyor, içeriden bize çok kötü fotoğraflar geliyor’ diyorlar. Sağlık Bakanlığı yetkilileri, uyuyacak mısınız yoksa bir müfettiş mi göndereceksiniz, size sesleniyoruz. Üçüncü olarak, Çalışma Bakanlığı. Ne zaman bir iş olsa, ne zaman hakkını arayan bir insan olsa, nedense hiçbir zaman işçilerin değil ama her zaman patronların yanında duran o Çalışma Bakanlığı, burada olan rezalete daha sen ne kadar seyirci kalacaksın? Eğer seyirci kalacaksan sen kendine nasıl ‘bakan’ diyeceksin?

SARAY’A SESLENDİ: ‘POLİSİNİZİN GÖREVİ HAKKINI ARAYAN İŞÇİLERE SALDIRMAK MI?’

Son sözümüz de Saray Rejimi’ne olsun. Hani en çok insanları düşünüyorlarmış ya, en çok çocukları düşünüyorlarmış ya, geçen hafta burada patronu koruyacağız diye yaptığınız polis saldırısında 6 yaşında bir çocuk az kalsın eziliyordu. Bu çocuk, çocuk değil mi? Hani kadınları çok seviyorsunuz ya, arkamda atılan kadın işçiler, neredesiniz kardeşim, neredesiniz siz? Sizin devletinizin, polisinin görevi direnen, hakkını arayan işçilere mi saldırmak, yoksa o hakkı çalıp cebine koyan bu patronlardan hesap mı sormak? Ama sizin işiniz belli, sizin safınız belli, bizim de safımız belli, o yüzden bugün buradayız.”

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir