Ovacık’ta yetişen umut: ‘Komünist Başkan’
Ovacık’ta yetişen umut: ‘Komünist Başkan’
Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun hayatını anlatan ‘Komünist Başkan’ kitabının yazarı Erdal Emre ile konuştuk
Bir Gün gazetesinden OKTAY EVSEN’in söyleşisi ;
Tunceli’nin Ovacık ilçesinin Komünist Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun yaşamını ve ‘Komünist Belediyecilik’i anlatan ‘Ovacık’tan Yeşeren Umut: Komünist Başkan’ adlı kitap büyük ilgi gördü. Gazeteci Erdal Emre’nin Fatih Mehmet Maçoğlu ile yaptığı nehir söyleşiden oluşan kitapta Maçoğlu’nun çocukluğu, okul yılları, ailesi, siyasi kişiliği ve belediye başkanlığı dönemleri anlatılıyor. Siyah- Beyaz Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarı Erdal Emre sorularımızı yanıtladı.
»Yazma fikri nasıl oluştu?
Ücra bir coğrafyada kendi halinde yaşam sürdüren Ovacık, 2014’ten bu yana Türkiye’nin ve dünyanın ilgisini üzerine çekmeyi başarıyor. Belediye Başkanı Maçoğlu’nun çalışmaları Ovacık dışında da ilgi görüyor. Farklı bir deneyim ortaya koyuyor. Neden ilgi görüyor? Topluma nasıl umut oluyor? Diğer belediye başkanlarının yapamadığını nasıl yapabiliyor? Bu soruların gerçek yanıtlarını anlatma ihtiyacını karşılayamaya yönelik bir çalışma oldu.
»Kitapseverlerin ilgisi, olumlu, olumsuz tepkiler nasıl?
İlk 3 haftada 15 baskı yaptı. Toplumun her kesimi Ovacık Belediye Başkanını merak ediyor. İyi bir satış seyri yakaladı. Ancak bundan da önemli bir deneyim yaşıyoruz. Birçok ilden bizi arayan bakkal, şarküteri, kırtasiye sahibi kişiler “biz de bu kitabın satışına katkı vermek istiyoruz” diyerek dükkanlarını birer kitap satış noktası haline getirmek istiyorlar. Maçoğlu da bir televizyon programında anlattı. Yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda kişinin kendisini aradığını ve tepkilerin yüzde 90 olumlu olduğunu kaydetti. Kitabı okuyanların bir kısmı da “Biz neler yapabiliriz” sorularını yöneltiyorlar. Ovacık’taki çalışmalardan etkileniyorlar ve onlar da bir şeyler yapma gereği duyuyorlar.
»Telif gelirleri yoksul öğrencilere burs olarak aktarılacak…
Ovacık ve Fatih Maçoğlu ile ilgili bir kitabın orada yapılan çalışmalara uygun olmasını istedik. Maçoğlu, yaptığı her işte toplumsal yarar gözeten bir öncü. Biz de gazeteciliğe bu anlayışla yaklaşan insanlarız. Bu kitabın da Ovacık’taki diğer çalışmaların bir devamı olması daha şık olurdu. Bu nedenle kitabın kapağına da yazdığımız gibi telif geliri Onur Toplumsal Tarih ve Kültür Vakfı üzerinden ihtiyaç sahibi öğrencilere katkı olarak aktarılacak.
Kitabın bu toplumsal yarar yönünün gelişmesinde katkılarından dolayı başta Ovacık Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, Siyah Beyaz Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Murat Kaplan ve Onur Toplumsal Tarih ve Kültür Vakfı Kurucusu Ahmet Cihan’a teşekkür ederim.
a href=”https://haberetkin.com/wp-content/uploads/2018/08/ovacik-ta-yetisen-umut-komunist-baskan-502106-1.jpg”>
»12 Eylül öncesinde Fatsa’da Terzi Fikri deneyimi yaşandı. Yakın zamanda Hopa ve birçok küçük ilçede daha benzer yerel yönetim deneyimleri ortaya çıktı. Ovacık ve Maçoğlu’nun bu deneyimlerden farkı var mı?
Bu soruyu biz de kitapta sayın Maçoğlu’na sorduk. Kendisi gerek Fatsa, gerek diğer deneyimleri öncelemiş ve bu pratiklerden yararlanıyor. Fatsa’da Terzi Fikri, Diyarbakır’da Mehdi Zana’nın ortaya koyduğu yerel yönetim pratikleri hâlâ hafızalardaki yerini koruyor. Maçoğlu bunlardan etkilenmiş. Günümüzde ‘Dünyanın Tek Komünist Köyü’ olarak nitelendirilen İspanya’daki Marinaleda örneğinin, Maçoğlu’nun ilgisini çektiğini söyleyebiliriz.
Maçoğlu, Latin Amerika, Hindistan, Vietnam’daki benzer ütopyaları, pratikleri de araştırıyor.
Fatsa ve Terzi Fikri pratiği kısa sürdü. Devlet, bir yıl bile tahammül edemedi ve işte bildiğimiz acılar yaşandı.
Ovacık deneyimi ise beşinci yılını doldurmak üzere ve yeni dönemde de devam edecek gibi görünüyor.
Fatih Maçoğlu, esas olarak sosyalist-komünist dünya görüşünü 21. yüzyıl koşullarına uygulamaktaki başarısıyla ön plana çıkıyor. Somut projelere yöneliyor ve kısa sürede sonuç alıyor. İnsanlar yapılan bu çalışmaların olumlu etkilerini hemen yaşamlarında hissediyorlar. Kararları halk alıyor. Çalışmaları halk yapıyor ve sonuçlarını halk denetliyor. Dolayısıyla halk sorunlarına çözümlerini uygulama olanağı buluyor. Maçoğlu, buna öncülük eden, örgütleyen, yasal olarak da belediye başkanı olan bir taşıyıcı. Ortada kolektif bir başarı var. Bu başarının önemli yanı da bu. Bireysel ve geçici bir başarı olmaması. Altyapısı, toplumsal örgütlemesi yapılmış, halkın katılımı sağlanmış bir başarı çok daha değerli oluyor. Geleceğe yönelik de umudu büyütüyor.
»Ovacık’ta komünist-sosyalist bir devrim olmadı. Olan ne?
Ovacık’a gitmemiş ve yapılanları bazı medya organları üzerinden izleyen kimilerinde sanki Ovacık’ta tümüyle sosyalist bir düzen kurulmuş gibi bir algı var. Buna karşın kimileri de ‘nohut ile fasulye ile devrim mi olur’ gibi küçümseyici, değersizleştirici algı yaratıyorlar. Kitapta da anlattık. Ovacık’ta sosyalizm kurulmadı. Maçoğlu’nun da belirttiği gibi yapılanları sosyalizm olarak nitelendiremeyiz ancak ortaya konulan pratiğin sosyalizme hizmet ettiği kesin.
Maçoğlu, dört yıl gibi kısa bir sürede Ovacık’ta şunları gösterdi:
»Bu sistemin çizdiği sınırlar içinde bile çok şey yapılabilir ve böylece düzenin sınırları zorlanabilir.
»Toplumun somut sorunlarına dokunur ve insanlara güven verirseniz, halk değişmeye ve değiştirmeye hazırdır.
»Alternatif bir yaşamı teoriden pratiğe çıkarıp uyguladığınızda kapitalizmi çok etkili bir şekilde teşhir edebilir, insanları kapitalist cendereden uzaklaştırabilirsiniz.
»Günümüzde, insanların parasız eğitime, insani koşullarda çalışmaya, sağlıklı gıdaya, temiz çevreye erişimi son derece kısıtlı. Bu ihtiyaçların giderilmesine yönelik çabalar toplumda kısa sürede karşılık buluyor.
»Ayrıştırmadan, kimseyi ötelemeden herkesi kendi gerçekliği içinde kabul ettiğinizde halka ulaşmanız kolaylaşır.
»Kitapta trajik, komik ve ilginç bölümler, kesitler de var…
Kitapta hem Ovacık’ta uygulanan yerel yönetim modelini anlatıyoruz hem de Maçoğlu’nun yaşamını. Çünkü, Maçoğlu’nun çocukluğu, eğitim hayatı, memurluğu vs özellikle o bölge insanı için anonim bir özellik taşıyor.
Çocukluğu 1970’li, gençliği 1980’li, memurluğu da 1990’lı yıllara denk geliyor. 1970’li yılların devrimci dalgasının içinde şekillenen bir çocukluk, 1980’lerin acısını yaşamış bir gençlik ve 1990’ların kaotik ortamında çoğu sendikacılık faaliyeti olarak geçen memurluk yılları. Maçoğlu’nun hayatını anlatırken doğal olarak Türkiye’nin son 50 yılındaki siyasi olayları da fon olarak akıp gitti. O dönemlerde nasıl bir Türkiye vardı? Bu konuda bize önemli fikirler veriyor kitap.
Bir örnek vereyim: Henüz ilkokul yıllarında (1970’ler) ilçedeki devlet dairelerine ve karakollara gidip askerlere devrimci bildiriler dağıtıyor. O dönemde böyle bir ortam var. Sonra 12 Eylül’ün nasıl bir buldozer gibi toplumun üzerinden geçtiğine yönelik çok çarpıcı kesitler var Maçoğlu’nun yaşamında.