Kabine değil aile şirketi demokrasi değil otokrasi
Kabine değil aile şirketi demokrasi değil otokrasi
Kozanoğlu: Türkiye’deki yeni yönetim sistemini, çekirdeğinde ailenin bulunduğu bir şirkete benzetebiliriz. Erdoğan zaten ülkeyi şirket mantığıyla yönetmek istiyordu, sevdası gerçekleşti Oyan: Sermayenin doğrudan temsilcileri hiç bu kadar yoğun kabinede görev almamıştı. Sermaye grupları adına temsilciler mevcut. Gemiyi ne kadar yüzdürecekleri belirsiz
Bir Gün Gzetesi’nin haberi;
Erdoğan’ın açıkladığı turizm şirketi sahibinin Turizm Bakanı, hastane zincirleri sahibinin Sağlık Bakanı, özel okul sahibinin Milli Eğitim Bakanı, özel şirket CEO’sunun Ulaştırma Bakanı olduğu kabineye içeriden ve dışarıdan tepki var.
Muhalefet kabineyi şirket kabinesi olarak tanımlarken, dış basında da yeni yönetimin Saray’a bağlılığına vurgu yapıldı.
Dünya da yeni kabineye dair aile şirketi benzetmesi yaptı.
Altunbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Eski CHP Milletvekili Prof.Dr. Oğuz Oyan ve Marmara Üniversitesi’nden Prof.Dr. Nurşen Mazıcı “Amerikanvari Şirket Kabinesi”ni değerlendirdi.
***
Aile artık belirleyici etken
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu:
Erdoğan zaten ülkeyi şirket mantığıyla yönetmek istiyordu ve şimdi bu sevdası gerçekleşti. Türkiye’deki yeni yönetim sistemini, çekirdeğinde ailenin bulunduğu bir şirkete benzetebiliriz. Kabine artık bir aile şirketi. Bundan böyle bir kuruldan, kuraldan söz edilemez. Kabinedeki isimlerin tek tek büyük bir önemi kalmamış görünüyor. Çünkü bakanlar kurulundan değil de başkana bağlı olarak çalışan, başkana karşı sorumlu olan, onun gözüne girmek isteyen ve ondan talimat alan insan topluluğu olan bir nevi memurlardan bahsediyoruz. O anlamıyla da Türkiye’nin bütün yetkinin tek bir kişide toplandığı, totaliter bir mecraya doğru gittiğini söyleyebiliriz. Bunun en önemli göstergesi de başkanın yasa gücünde kararname çıkartabilmesi. Ayrıca bakanların, parlamentonun gensoru veya soru önergesi verme, sorgulama, denetleme şansı da kalmadığı için bu bakanlar doğrudan doğruya başkana bağlı insanlar olarak nitelenebilir. Yani kısaca bir kuruldan artık söz edemeyiz.
Erdoğan daha önceleri oligarşinin karar alma süreçlerini zorlaştırdığını söylüyordu. Şimdi monarşiye geçildi. Ailenin artık Türkiye’nin kaderinde ve yönetiminde belirleyici bir konuma geldiğini görüyoruz. Bunun kilit sembolik olayı Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanı olarak getirilmesi.
“Trump hükümetine özenilmiş bir kabine”
Öte yandan kabinedeki profiller de ilginç. Tek tek insanlara baktığımız zaman da doğrudan doğruya cemaat tarikat bağı öne çıkan bakanlar da yok. MHP kökenli ya da yakın dönem örgütsel ilişkilerinde MHP bağı bulunan kişilere de rastlayamıyoruz. Burada dikkat çeken nokta, seçilen bakanların daha evvel kabinede birlikte çalıştığı çok yakın güven ilişkisine dayalı kişiler olduğu görülüyor. Sağlık, milli eğitim, kültür ve turizm bakanlığına seçilen isimler özel sektörde şirket yöneticisi ya da sahibi. Bu kategorideki dört bakanın üçünün seküler geçmişe dayandığı yani İslami muhafazakar ilişkiler ve aile tarzından gelmediği görülüyor. Trump hükümetine özenilmiş, konusunda iş yapmış, para kazanmış kişilerin bakanlıkta görevlendirilme fonksiyonuna benziyor.
Kilit bakanlığın Berat Albayrak’a verildi. Başkan yardımcısının da başkana alternatif olarak görülebilen bir kişi olmamasına özen gösterilmiş.
İsmiyle müsemma kabine
Kabinen bir önceki Erdoğan kabinelerinden farklı. Daha iyi eğitimli, dünya deneyimi daha fazla, yabancı dillere daha hakim bir topluluk olduğu görülüyor. Bakanların isimleri dahi Türkiye’nin muhafazakârlaşmasının bir yansıması gibi görülüyor. İsimlere bakarsanız Berat, Albülhamit, Zehra, Mevlüt, Süleyman diye gidiyor. İsmiyle müsemma bir kabine.
***
Merkez sağı memnun eder
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nurşen Mazıcı:
»Yeni kabine hakkında yorumunuz nedir?
Ben yeni kabineyi merakla bekleyen birisi olmadım. Siz kabine içerisinde çok liberal, çok demokrat, çok solcu birisi olacağını mı bekliyordunuz? Sizi şaşırttı mı bu kabine? Hayır, onun için ben hiç şaşırmadım. Damadını Enerji Bakanlığı’ndan aldı Maliye’ye koydu. Bundan daha çarpıcı bir şey olabilir mi? Böylesi hiç ülke tarihinde görülmüş mü?
» Sizce bu yeni kabineyle beraber Türkiye iç ve dış politikada daha farklı politikalara yönelecek mi?
Bir kere AKP pragmatiktir, ne gerekiyorsa o an, günü nasıl kurtarmak gerekiyorsa ona göre yapar yani. AKP bundan sonra şu politikayı izler diyebileceğimiz bir parti değil, duruma göre şekil alan bir parti. Ona göre dış politikasını duruma göre değiştirebilir, iç politikasını da ona göre değiştirebilir. CHP ne yapar diye sorarsanız fikir yürütülebilir, MHP ne yapacak deseniz bir fikir yürütülebilir. Ama AKP için yürütülemez. Çünkü onlar güncel sorun neyse ona göre çözüm arayan bir parti.
» Son kabinede bakanların özel sektörden isim yapmış isimlerden seçildiğini görüyoruz. Siz bu isimlerin politikaların gidişatına bir yön verebileceğini düşünüyor musunuz?
Orada bir tane ticaret bakanı var. Özel sektörde faaliyet gösteren etkin isimler kabineye alındı. Kabineye, özel sektörden bayağı merkez sağı, liberal sağı etkileyebilecek kişiler seçildi. Bu isimler sektörün de istediği isimlerdi. Özel sektörün talebi yerine getirildi. O yüzden kalkıp da çok keskin birini seçmediler. Maliye’nin başına Ali Babacan bekleniyordu, ama tercih edilmedi, damat getirildi yerine. Ticaret Bakanlığı’na bakıyorsunuz İTÜ’lü bir sektör temsilcisi getirildi. Zaten bu kesimlere baktığınızda, AKP’yi ayakta tutan merkez sağın o %25’lik oyuna denk geliyor. Bana bu kabine, merkez sağın bu kesimini memnun edecek şekilde bir ekonomik ve mali politika izleyeceğini gösteriyor.
***
Gemi yüzer mi, belirsiz
Prof. Dr. Oğuz Oyan:
BirGün’e yeni kabine ile ilgili görüşlerini aktaran 24. Dönem İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan, kabinenin hanedanlık kabinesi olmasıyla birlikte yandaş şirketler kabinesi olduğunu söyledi. Oyan: “Sermayenin doğrudan temsilcileri hiç bu kadar yoğun kabine de görev almamıştı. Sermaye grupları adına temsilciler mevcut. Siyaset ile sermaye arasında doğrudan bir ilişki var” dedi.
Oyan, TÜSİAD temsilcilerinin bu durumdan memnun olmayacağını düşündüğünü söyledi. Çünkü Oyan’a göre, üyeler sermayenin genel çıkarlarının korunmasını ister ve özel sermaye çıkarlarına dönük kayırmacı politikaları iyi görmez. Oyan: “Yerli büyük sermaye ve dış sermayeye güven verici bir tarafı yok. Tam tersine aile içinden bir bireyin en önemli bakanlığa getirilmesi hiç güven telkin etmeyen bir şey. O nedenle olumsuz algılandı. Döviz dün akşam kurul açıklandığı andan itibaren oynadı” diye ekledi.
Bakanların atama bakanlar olduğunu vurgulayan Oyan: “Ceket iliklemeye alışık çok insan var. Erdoğan’ın sözlerini rahat geçirebileceği bir kabineden bahsediyoruz. Ekonominin bu kadar öne çıktığı bir ortamda güven telkin etmeyen bir kabine söz konusu. Gemiyi ne kadar yüzdürebilecekleri soru işareti” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Oyan, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Merkez Bankası’nın başkanı, başkan yardımcılarının görev ve seçimi ile ilgili değişlikler yaşanması ile başkan yardımcılarında aranan deneyim şartının kaldırılmasının para politikasında sorunlara yol açacağını belirtti.