Failleri tanıyoruz!
Sivas Katliamı ülkede siyasal İslamcı karanlığın bilfiil içinde olduğu bir katliamdı. Katliam boyunca atılan sloganlar laikliği, demokrasiyi, sanatı, çağdaşlığı, iyiliği, güzelliği yani bir bütün olarak insanlık değerlerini doğrudan hedef aldı. 33 aydın ve sanatçı, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” denilerek katledildi
Türkiye tam 27 yıl önce 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Oteli’nde yapılan katliam sonrası 33 aydınını yitirdi. Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak amacıyla Sivas’ta bulunan aydınlar ve sanatçılar dinci, gerici karanlık tarafından vahşice katledildi. Türk-İslam sentezinin esiri olmuş devlet, katliamcılara müdahale etmek yerine şehrin orta yerinde onlarca insanın göz göre göre yakılarak öldürülmesini izledi. Yine aynı devlet faillere dönük güçlü ve yerinde bir yargılama yapmadı. Katiller zaman içerisinde ‘aklandı’.
1990’LARIN BAŞINDA TÜRKİYE
Türkiye’de 1989 Bahar Eylemleriyle başlayan ve 1991 Büyük Madenci Yürüyüşüyle devam eden bir toplumsal hareketlilik vardı. 1991’de ANAP iktidarı son buldu. Özal 1989’da kendisini adeta bir katakulliyle Cumhurbaşkanı seçtirdiyse de sonrasında tabiri caizse Çankaya’da yalnız kaldı.
Öte yandan Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Turan Dursun ve Uğur Mumcu gibi aydınları hedef alan peşi sıra siyasi cinayetler işlenmeye başlandı. Hizbullah ve İBDA-C gibi İslamcı yapılanmalar Türkiye’nin aydınlık birikimine dönük saldırılarda bulundu. Türkiye’nin aydınları o günlerde tehdit altındaydı.
KATLİAM NASIL BAŞLADI?
Provokasyon, tahrik ve kışkırtma şenliklerden birkaç gün önce başladı. Sivas’ta çıkan bazı yerel gazeteler Pir Sultan Abdal şenliklerini ve şenliklere davetli Aziz Nesin’i açıkça hedef gösterdi. 30 Haziran 1993’te ve şenlik günleri boyunca şehirde kimin bastığı ve dağıttığı hâlâ tam olarak aydınlatılmamış el ilanları ve bildiriler dağıtıldı. Bu bildirilerden bir tanesi “Müslüman Kamuoyuna” diye başlıyor ve Salman Rüşdi’nin Şeytan Ayetleri kitabını Türkçeye çeviren Aziz Nesin’i şu kelimelerle hedef alıyordu: “Aziz Nesin Kuran’ın korunmuşluğuna dil uzatmış, Hz. Peygamber (S.A.V)’ın hayatını (haşa) bir genelev ortamına benzetmiştir.”
1 Temmuz’da Aziz Nesin’in açılış konuşması yapmasıyla Pir Sultan Abdal etkinlikleri başladı. Şehrin gergin ve provokasyona açık olduğu günler öncesinden biliniyor olmasına rağmen kolluk kuvvetleri hiçbir önlem almadı.
2 Temmuz günü çeşitli camilerden Cuma namazı çıkışı toplanan gerici güruh önce aydınları ve sanatçıları şehre davet etmiş Sivas valisini hedef aldı. “Vali İstifa” sloganlarıyla valilik taşlandı. Vali Ahmet Karabilgin’in çevre illerden talep ettiği takviye birlikler ne hikmetse şehre bir türlü ulaşmadı.
Şenliklerin yapıldığı kültür merkezine doğru ilerleyen kalabalık orayı da taş yağmuruna tuttu. Kültür merkezinin önünde bulunan “Halk Ozanları” heykeli parçalandı. Pir Sultan Abdal’ın heykeline ip geçirilerek heykel yerlerde sürüklendi. Kitle birileri tarafından organize ediliyor ve sürekli yönlendiriliyordu. Karşısına ne çıkarsa yakıp yıkan katliamcı kalabalık, “Sivas laiklere mezar olacak” ve “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak” gibi sloganlar atıp tekbir getirerek Madımak Oteli’nin önüne doğru yürümeye başladı.
MADIMAK OTELİ’NDE YAŞANANLAR
Sayıları 10 binleri bulan kalabalık Aziz Nesin’in ve diğer aydınlarla sanatçıların konakladığı Madımak Oteli’nin önüne ulaştı. Otelle kalabalığı ayıran sadece cılız bir polis şeridi vardı. Güruh önce taşlarla otelin camlarını kırdı. Dakikalar ilerledikçe sayıları ve öfkeleri artıyordu.
Madımak Oteli’nin içindekiler gergin bir bekleyiş içindeydiler. Telefonla tanıdık devlet görevlilerini ve siyasileri aramak haricinde ellerinden başka bir şey gelmiyordu. Kimi aradılarsa kendilerine telkin edici konuşma yaptı. Oysa durum gerçekte çok farklıydı. Takviye birlik diye bir şey ortada yoktu. Cılız bir askeri birlik otelin önüne gelmeye çalıştıysa da hemen geri çekildi. Madımak Oteli katliamcı, dinci, gerici karanlık karşısında yapayalnız bırakılmıştı.
Ne yaparlarsa yapsınlar kendilerini durduracak hiçbir güç olmadığından iyice emin olan kalabalık önce otelin önündeki araçları ardından da oteli ateşe verdi.
Otelin ateşe verilmesiyle birlikte 33 aydın ile sanatçı ve 2 otel çalışanı olmak üzere toplam 35 insan ateşten ve dumandan dolayı yaşamlarını yitirdi.
KATLİAMIN ARDINDAN YETKİLİLER
Katliamın gerçekleştiği dönemde Süleyman Demirel cumhurbaşkanı, DYP-SHP koalisyon hükümetindeyse Başbakan Tansu Çiller’di. SHP Lideri Erdal İnönü başbakan yardımcısıydı. Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’ti.
Cumhurbaşkanı Demirel katliamın ardından, “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş” dedi. Çiller, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyerek hocası Demirel’in açıklamasını daha ileriye taşıdı. İnönü, “Ne yapayım, yetkim yoktu” diyerek SHP’ye yöneltilen suçlamalara cevap vermeye çalıştı. Çiller’le olan derin muhabbeti için “Tak emrediyor, şak yapıyorum” diyen genelkurmayı başkanı Güreş ise katliamdan iki sene sonra DYP’den milletvekili oldu.
LAİKLİK MÜCADELESİ
2 Temmuz katliamı Türkiye’de siyasal İslamcı karanlığın bilfiil içinde olduğu bir katliamdı. Katliam boyunca atılan sloganlar laikliği, demokrasiyi, sanatı, çağdaşlığı, iyiliği, güzelliği yani bir bütün olarak insanlık değerlerini doğrudan hedef aldı. 33 aydın ve sanatçı, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” denilerek katledildi.
Katliam Türkiye için laikliğin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Dinci gericilik ve dini/mezhepsel temelli kutuplaştırma politikalarının önündeki en büyük engelin laiklik olduğu anlaşıldı. Laiklikten verilecek en ufak tavizin bile nelere yol açtığı görüldü.
SONUÇ
Türkiye 2 Temmuz 1993’te yaşadıklarına neden olan karanlığın içinden hâlâ çıkabilmiş değil. Neoliberal iktisadi akılla harmanlanan ve halk düşmanı karakterini daha da geliştiren Türk-İslamcı ideoloji, bugün AKP-MHP eliyle iktidarını sürdürüyor.
Türkiye’de egemen akıl, kendisini tehdit altında hissettiği her dönemde katliam ve linç siyaseti izlemekten hiç çekinmedi. Bu vahşet siyaseti, iktidarı sürdürmenin bir yöntemi olarak kullandı.
Ülkemizi kuşatan bu karanlığa karşı, toplumsal belleğini yitirmemiş insanlar ise dün olduğu gibi bugün de direnmeye devam ediyor.
***
Sivas’tan Berlin’e her yerde anılıyorlar
Sivas Katliamı’nı anmak için bugün yurtiçinde ve yurtdışında bir dizi etkinlik düzenlenecek. Aynı zamanda başta Alevi örgütleri olmak üzere birçok demokratik kitle örgütü, siyasi parti ve baro yaptıkları açıklamalarla katliamı lanetledi. Gerçekleşen ve gerçekleşecek olan bazı anma etkinlikleri şöyle:
♦ DERSİM: Alevi kadınlar mum yakarak ve lokma dağıtarak Ana Fatma Ziyaretgâhı’nda bir anma etkinliği düzenledi.
♦ İSTANBUL: Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından Kadıköy’de bir anma gerçekleştirdi.
♦ SİVAS: Valiliğin 100 kişilik katılıma izin verdiği anma bugün saat 12.00’de Madımak Oteli önünde başlayacak. Anma çevrimiçi olarak da yayımlanacak.
♦ İZMİR: İzmir Büyükşehir Belediyesi bugün İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde saat 19:00’da Eren Aysan, Zeynep Altıok ve Mazlum Çimen’in katılacağı “Sivas’ta Kaybettiklerimizi Anıyoruz” söyleşisi gerçekleştirecek.
♦ BERLİN: Berlin Alevi Toplumu-Cemevi saat 13:00’te Brandenburger Tor’da bir anma etkinliği düzenleyecek.
♦ KÖLN: Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu tarafından 18.00’de Hauptbahnhof’un önünde bir anma gerçekleşecek.
Not Bu yazı 02.07.2020 de BirGün gazetesinde yayınlanmıştır.