Erkan Baş, Gezi soruşturmasına ilişkin konuştu: ‘Esas mesaj bize’
TİP Genel Başkanı Baş, 3. İşçi Okulu’nda açıklamalarda bulundu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP), her ayın ilk pazar günü düzenlenen İşçi Okulu’nun üçüncü oturumunu gerçekleştirdi. Oturumda konuşan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Gezi, bu ülke tarihinin en onurlu halk isyanlarından biriydi. Sen bunu 12 yıl geçtikten sonra uyduruk biçimde yeniden gündeme getiriyorsan, esas mesaj orada tutuklanan menajere, sanatçılara değil, esas mesaj bize” ifadelerini kullandı.
TİP, 3 Kasım Pazar günü binlerce emekçinin katılımıyla İstanbul’da düzenlediği 1. İşçi Kurultayı’nda, parti üyesi olma şartı bulunmadan, Türkiye’nin farklı bölgelerinden işçilerin her ayın ilk pazar günü İşçi Okulunda bir araya gelmesini sağlamayı kararlaştırmıştı.
Bu kapsamda aralık ve ocak aylarında toplanan İşçi Okulu’nun üçüncü oturumu 2 Şubat Pazar günü düzenlendi. Çok sayıda işçinin katılımıyla Çatalca’da düzenlenen oturum, Türkiye’nin çok sayıda il ve ilçesinden online bağlantı yoluyla da takip edildi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, oturumda bir konuşma yaptı. 12 yıl aradan sonra Gezi soruşturması kapsamında yapılan tutuklama ve gözaltılara ilişkin konuşan Baş, “Esas mesaj bize’ ifadelerini kullandı.
‘DÜNYANIN NERESİNE GİDERSENİZ GİDİN, ALIN TERİNİN VE GÖZYAŞININ RENGİ AYNIDIR’
Erkan Baş’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Karşımızda bir yalan bombardımanı var o yalanlara karşı bizim doğruları birleştirmemiz lazım. Hani ilkokul çağımızda şey vardı, ‘3 yanlış bir doğruyu götürüyor’ diyorlardı. Ben diyorum ki, bir doğru bin yanlışı götürür. Eğer doğruyu güçlü biçimde ifade ederseniz karşınızdaki bütün yalanlar yıkılır gider. İktidar ne yapıyor? İktidar bizi bölmeye, parçalamaya, düşmanlaştırmaya çalışıyor. Bakın en önemli özelliği bu iktidarın, herkes birbirine düşman olmuş bu iktidar döneminde. Evlerde huzur kalmamış durumda, anne-baba çocukla kavga ediyor, akrabalar birbirine girmiş durumda. Markete giderken bakıyorsunuz, marketçi bizden midir değil midir? Pazarda alışveriş yapacaksınız, bakıyorsunuz pazarcı bizden mi değil mi? Herkesi birbirine düşman ediyor. Ama bakıyorsunuz herkesi düşman eden bu iktidar her gün daha zengin oluyor, biz, birbirine düşman olanlar çeşitli nedenlerle her gün yoksullaşıyoruz. Biz, emeğimizle alın terimizle yaşamaya çalışanlar her gün daha kötü şartlarda yaşıyoruz. Bunlar her gün daha zengin oluyor. O zaman ne yapacağız? Bir doğrularımızı birleştireceğiz. İki, aynı şeye sevinen, aynı şeye üzülen insanlar yan yana gelecek. Din, dil, ırk, inanç, mezhep, hiçbir ayrım bizim açımızdan önemli değil. Şuna inanıyoruz: Dünyanın neresine giderseniz gidin, insanların birçok şeyi farklıdır; dili farklıdır, inancı farklıdır, kültürü farklıdır, rengi farklıdır, ama alın terinin ve gözyaşının rengi her yerde aynıdır. O zaman, birbirimizin farklılıklarıyla uğraşacağımıza birbirimizin ortaklıklarını buluşturacağız.
‘ÜLKENİN ESAS GERÇEĞİ DAHA ÇOK ÇALIŞMAMIZA RAĞMEN EVİMİZE GİDEN EKMEĞİN KÜÇÜLÜYOR OLMASI’
Ocak ayında biz neler yaşadık? Bugün Şubat’ın başındayız, dönüp şöyle bir ocak ayına bakalım. Hatırlayın, ocak ayının ilk günlerinde ne konuşuyorduk? Asgari ücret konuşuyorduk, memur zammını konuşuyorduk, emekli zammını konuşuyorduk, enflasyonu konuşuyorduk ve bunların yetmeyeceğini, yetemeyeceğini konuşuyorduk. Bunlar gerçek mi? Yüzde 100 gerçek ve ülkenin esas gerçeği bu. Ülkenin esas gerçeği bizim yoksullaşıyor olmamız. Ülkenin esas gerçeği bizim çalışmamıza, daha çok çalışmamıza, daha çok çalışmamıza rağmen evimize giden ekmeğin küçülüyor olması. Ülkenin esas gerçeği elektrik, su, doğalgaz, internet, bütün faturaların artıyor ama maaşımızın ona oranla artmıyor oluşu. AKP esas olarak bunu sağlasın diye iktidar koltuğuna oturtulmuş bir partidir. 22 yıldır AKP iktidarının değişmeyen bir tane gerçeği var: Türkiye’nin en zenginlerinin toplam servetleri her gün artmış, zenginler her gün daha zengin olmuş. AKP iktidarında kardan zarar eden zengin bile yok, o büyük zenginler her gün daha zengin olmuş. Bunun anlamı ne? Biz her gün daha yoksul olmuşuz AKP iktidarı döneminde. Bunu sürdürebilmek AKP’nin temel amacı.
‘GEZİ’Yİ 12 YIL GEÇTİKTEN SONRA UYDURUK BİÇİMDE GÜNDEME GETİRİYORLAR, ESAS MESAJ BİZE’
Peki bunu nasıl sürdürüyor? Bu ayki gündemlere bakalım. Mesela ne oldu? Gezi dosyası yeniden açıldı değil mi? Bir kısım arkadaş diyor ki ‘Açlığı, yoksulluğu unutmak için Gezi dosyasını açtılar’. Hayır. Açlığa, yoksulluğa halkın duyduğu tepkinin büyüdüğünü gördükleri için ve halkın isyanından korktukları için, halkın yeniden gelip bunlardan hesap sormasının tedirginliğiyle, kendilerini şu anda güçlü hissettikleri bir anda, uyduruk gerekçelerle Gezi dosyasını açtılar. Çünkü Gezi neydi? Bu ülke tarihinin en onurlu halk isyanlarından biriydi gezi. Şöyle bir Gezi’nin öncesine gidin, sınav sorularının çalınmasına karşı liselilerin isyanını hatırlayın, kadınların kaç çocuk yapacağından kürtaj yapıp yapamayacağına, sokağa çıkıp çıkamayacağına kadar Tayyip Erdoğan’ın verdiği talimatları hatırlayın. Tekel direnişini hatırlayın. Gezi’nin öncesinde Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkan her şeyin kanun olmasını istedikleri bir ülke fikrine karşı herkes durduğu yerden isyan etti ve bütün bu isyanlar artık hiç kimsenin tartışamayacağı kadar hukuksuz bir biçimde Gezi Parkı’nın yıkılması girişiminde bir araya girdi. Yani aslında Gezi neydi? Gezi, ‘Bu ülkenin kaderi herhangi bir kişinin iki dudağından çıkacak bir söze teslim edilemez’ diyen milyonlarca insanın farklı renkten, farklı inançtan, farklı kültürden, farklı yaştan milyonlarca insanın bir araya geldiği ve ‘Biz halkız’ diye sesini en güçlü biçimde duyurduğu bir halk isyanıydı. Sen bunu aradan 12 yıl geçtikten sonra uyduruk biçimde yeniden gündeme getiriyorsan, esas mesaj orada tutuklanan menajere, oradaki sanatçılara, aydınlara falan değil, esas mesaj bize. Ancak ve ancak bu korkuyla yönetebileceğini görüyor ve bu korkuyu hakim kılmaya çalışıyor.
‘ERDOĞAN’I 22 YILDIR İKTİDARDA TUTAN ŞEY İYİ İTTİFAK KURMASI DEĞİL, İYİ İTTİFAK BOZMASI’
Tayyip Erdoğan için şöyle bir rivayet vardır ya, ‘Çok iyi ittifak kuruyor’. Bence aklımızdan çıkartmamamız gereken şey şu, Tayyip Erdoğan’ı 22 yıldır iktidarda tutan şey iyi ittifak kurması değil, iyi ittifak bozması. Kendisine muhalif olanları parçalıyor ve bunların bir bölümünü hedef haline getirip vuruyor, diğerlerini susturuyor. Sonra diğerini, sonra diğerini… Bütün bu sürecin sonunda ne oluyor? Bir tek adam rejimine doğru Türkiye gümbür gümbür ilerliyor.
‘YALNIZ DEĞİLİZ, ÇARESİZ DE DEĞİLİZ. BİZ BU ÜLKEDEKİ MİLYONLARCA İNSANIZ’
İktidar sinir uçlarına oynayarak bizi paralize etmeye çalışıyor, kendi yolunu açmaya çalışıyor. Bütün bu süreci böyle görmek lazım. Kendi yolu dediğimizde de sadece iki tane derdi var bunların: Bir, o Saray iktidarı devam etsin, iki, zenginler daha fazla kazanmaya devam etsin. O koltukta oturmaya devam etmek ve Türkiye’de zenginlerin daha zengin olmasını sağlamak, daha fazla kar etmelerini sağlamak. Bunun yolu ne? Bunun yolu bizim yoksullaşmamız, başka bir şey yok. Bunun sürdürülebilmesinin yolu bizim korkmamız, birbirimize düşman olmamız, yalnız kalmamız, yalnız kalınca kendimizi çaresiz hissetmemiz, tek başımıza üzülmemiz, sinirlenmemiz ve ‘böyle gelmiş, böyle gider’ fikrinin yaygınlaşması. İşte biz bunu değiştireceğiz. Bizim bütün işimiz bunu değiştirmek. Biz yalnız değiliz, biz çaresiz de değiliz. Biz bu ülkedeki milyonlarca insanız ve bu ülkenin yarattığımız değerleri, bu ülkenin zenginlikleri hepimizi, çoluğumuzu, çocuğumuzu, torunumuzu refah içerisinde mutlu, huzurlu bir ülkede yaşamaya yetecek kadar çoktur. Yeter ki o bir avuç azgın azınlığın insafına bu ülkenin kaderini terk etmeyelim.