Dursun Bulut’un tespiti ve Fırat Aykut’un katkılarıyla: Etik değerleri ve demokratik işleyişi kaybedersek, sağ partilere benzeriz!
CHP Önceki dönem PM üyesi Dursun Bulut‘un partisinin geleceği açısından duyduğu kaygıları ve tespitleri içeren tarihsel öneme sahip yazısına bir o kadar değerli katkı içere yazı Önceki dönem SHP Çatalca Belediye Başkanı Fırat Aykut‘tan geldi.
Bu noktadan hareket edersek CHP’si günümüz koşullarında kaybettiği etik değerlere ve demokratik işleyişine acilen geri dönmeli ve sosyal medyada süre gelen gerçek Cumhuriyet Halk Parti kimliğini özümsemiş kişileri rahatsız eden, partililerin bir birini linçlemelerinin önüne geçilmeli ve ülkemizde hüküm süren diktatörlüğe karşı iktidar mücadelesine ime kazandırılarak bu köhne düzenden halkı kurtararak Türkiye’yi ikinci yüzyılda demokrasiyle taçlandırılması önceliğimiz olmalıdır. Kişisel iktidar kavgalarının son bulması, demokratik işleyişin hayata geçirilmesi öne çıkan bir başlık olarak görünmektedir.
Bende aynı kaygıları taşıyan bir CHP’li Ramazan Yiğit olarak koşulsuz imzamı atıyorum ve keyifli okumalar diliyorum.

DURSUN BULUT: ”ETİK DEĞERLERİ VE DEMOKRATİK İŞLEYİŞİ KAYBEDERSEK, SAĞ PARTİLERE BENZERİZ!”
Biz bu hale nasıl geldik? Nasıl kırıp döküyoruz birbirimizi? İhbarcılık, karalama nasıl bu boyutlara ulaşır? Bunlar koltuk kavgasımıdır yoksa başka bir gelişmenin ürünümüdür? Bu soruların yarattığı sorunlar, beni rahatsız ediyor. O nedenle rahatsızlık veren bu sorunlara karşın kendimce bir şeyler yazmaya çalışacağım.
1- Neden Yalanlar, Hakaretler Soruşturulmuyor?
Türkiye yasta ve herkesin Rahmetli Ferdi Zeyrek Başkanı sıtayışla anlattığı, akın akın insanların cenaze törenine katıldığı bir günde, kayıtlara bir haber düşüyor, önceki Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu cenazeye gitmemiş. Akıl almaz yorumlar. Sonra orada olduğu anlaşılıyor, bu kez başka aleyhte yazılar. Bunu yazanlar partiliyse neden uyarılmıyor? Partili değilse kamuoyuna bu tür yanıltıcı açıklamaları teşhir eden doğru açıklamalar neden yapılmıyor? Bunlar yönetimlerin görevi değilimdir?
Bir trol veya insanlıktan nasibini almamış biri, eski yeni demeden resmen küfürler savuruyor, çıt yok. Bu anlayış düşmanlığı doğuruyor. Farkında değilmiyiz?
Önerilerim:
● Adil ve Hızlı İletişime geçen bir yapılanma sağlanmalı.
● Dezenformasyonla mücadele özellikle sosyal medyada yayılan asılsız haberlere ve iddialara karşı anında ve resmi açıklamalarla yanıt verilmeli. Partinin iletişim birimleri, bu tür manipülasyonlara karşı proaktif bir tutum sergilemeli ve doğru bilgiyi hızla kamuoyuyla paylaşılmalıdırlar. Yalan haberi yayan partililer varsa, parti tüzüğü çerçevesinde gerekli uyarılar veya disiplin işlemleri hızlıca başlatılmalıdır. Israrla söylüyorum, bu işlem muhalifleri susturmaya yol açmamak, adil, hakkaniyet, tarafsız ölçütlere oturtulmalı.
● Şeffaflık, katılmcılık günümüzün temel ilkelerinden biridir. Parti içi sorunların ve anlaşmazlıkların kapalı kapılar ardında değil, şeffaf platformlarda tartışılması teşvik edilmelidir. Üyeler ve yöneticiler arasındaki bilgi akışı kesintisiz olmalı, olası yanlış anlaşılmaların önüne geçilmelidir.
2- Hukuka Saygı ve Hesap Verebilirlik:
Yaklaşık 19 Ay önce bir telefon konuşması yapılmış güya. Şimdi servis ediliyor. Tam bir çirkinlik abidesi. Eğer bu doğruysa, devletin kayıtlarına dayandırılarak sızdırılıyorsa daha büyük garabet.
Önerilerim:
● Gizli kayıtlar etik değildir. Sızdırılması hukuk açısından suçtur. Telefon konuşmaları veya gizli kayıtların sızdırılmasını kim yapmışsa derhal hukuki süreç başlatılmalı ve sorumlular hesap vermelidir.
● Parti içindeki tüm olaylarda adalet duygusunun ön planda tutulması hayati öneme sahiptir. Kişisel çıkarlar veya grupsal aidiyetler yerine, partinin genel çıkarları ve etik değerler doğrultusunda hareket edilmelidir.
3 – Parti İçi Demokrasi, Uzlaşı ve Ortak Akıl!
Bizde ortak akıl ve uzlaşma yerini, kırmaya, dökmeye, ötekileştirmeye bırakmış durumda. Partililer birbirini sevmiyor. Kötülükler, ihbarlar, karalamaların çoğu partide üretiliyor. Partimiz üyesi bir akademisyeni Haber Türk’te izlediğimde utandım. Bu arkadaş kimin adına konuşuyor? Kim ona partimize emek vermiş insanların üzerini çiz diye görev vermiş? Bu tür tartışmalar Genç Akademisyen Arkadaşımıza birkaç alkışı getirir ama partiye zarar veriyor. Neden uyarılmıyor?
Önerilerim:
● Partimizde, inandığı düşünce peşinde yürüme yerine, kişisel ikbal peşinde olma anlayışı öne çıkmış durumda. Bu yok edilemeli.
● Liderlik ve yönetimlerin sorumluluğu, parti içi tartışmalarda ve olumsuz açıklamalarda tarafsız ve adil bir tutum sergilemelidir. Partinin birliğini ve saygınlığını zedeleyici açıklamalara karşı anında müdahale edilmelidir.
● Etik değerlere bağlılık vazgeçilmezdir. Parti üyeleri ve yöneticileri, siyasi etik kurallara ve parti tüzüğüne uymaları olmazsa olmaz koşullardan biridir.
● Diyalog ve istişare temel ilkelerimizden biridir. Parti içindeki farklı grupların ve kişilerin bir araya gelip sorunlarını konuşabileceği, uzlaşmacı diyalog ortamları yaratılmalıdır. Koltuk kavgaları yerine, partinin geleceği ve ülkenin sorunları üzerine odaklanılmalıdır. Eski ve yeni genel başkanlar ile parti üst yönetimi arasında düzenli istişare toplantıları yapılmalıdır.
● Birlik vurgusu partimizi güçlendirir. Partinin tüm kademelerinde birlik ve beraberlik mesajları sürekli olarak vurgulanmalıdır. Ortak hedefler ve değerler etrafında birleşmenin önemi anlatılmalı, ayrıştırıcı söylemlerin önüne geçilmelidir.
4 – AKP’nin Bir Tek Hesabı Var!
AKP, Türkiye’yi iyi yönetemediği, ekonomiyi düzeltemeyeceği de görüldğü için, seçmen AKP’den 2024 seçimlerinden uzaklaştı. Bu gerçeği AKP görüyor. Dolayısıyla iktidar olması ancak ve ancak CHP’nin parçalanmasıyla mümkün. AKP tüm gücünü CHP’nin parçalanması için harcamasına rağmen, biz birbirimizi yiyoruz. Yan yana gelip konuşamuyoruz bile…..
Kamuoyuna bir trol haber uçuruyor, önce CHP’liler balıklama dalıyor. Hatırlayalım, bir gazeteci hiçbir etik değere uymayan bir ifadeyle, “biri bana iletti, eğer Kemal Kılıçdaroğlu savcıya giderse ve ifade verirse, CHP Kurultayına açtığı davayı kapatacakmış”
Bu ifadeler, sözde CHP’nin iktidar olmasını isteyen bir gazeteciye ait. Bunu okuyup ilk destek verenlerde CHP’liler. İnsaf doğrusu! İfadenin her kelimesi sorunlu. Bu yalan bilgiyle önceki dönem Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na saldırıyorsa ve bu engellenemiyorsa o partide sorun var demektir.
Yine, Bolu belediye başkanımız önceki genel başkanımızın ihracını istiyor, yönetimlerden çıt çıkmıyor. Bunun izahı yoktur. Anında buna müdahil edilmiyorsa başka neye müdahale edilecek? Sessiz kalmak bu tür açıklama yapanları cesaretlendirmiyor mu? Bu tür olumsuzluklara ne zaman dur denilecek?
Önerilerim:
● İnadına müzakere, inadına birliktelik sağlanmalı. Kutuplaşmaya izin verilmemeli.
● Sürekliliği olan, Kriz Komiteleri kurulmalı.
● Mahalle Meclisleri üyelerle seçimle oluşturulmalı. “Mahalle Meclisleri”yle halkın organik bağı oluşturulmalı.
● Stratejist bir anlayışla hareket edilmeli.

‘’FIRAT AYKUT’UN KATKILARI’’
Sevgili BULUT, yazı başlığında “etik değerleri ve demokratik işleyişi kaybedersek, sağ partilere benzeriz!” dediğiniz gibi, partimizde etik değerler ile demokratik işleyişi kaybedeli en az 10 yıl olduğu için zaten biz ne yazık ki sağ partilere benzedik!
RTE Türkiye’yi nasıl yönetiyorsa, genel merkez yöneticilerimiz de CHP’ni aynen öyle yönettiler.
Gn. Başkanların partiyi örgüt ile yöneteceklerine, adına danışman veya başdanışman denen, oradan buradan toplanan, siyasi kimlikleri CHP ile hiç uyuşmamış, örgütün tanımadığı ve karakterleri hakkında hiç bilgi sahibi olmadığı, hangi güç odaklarının önerisi ile partiye sokuşturuldukları bilinmeyen meçhul kişiler ile yönetme tarzlarına kimse karşı çıkmadı.
BAYKAL döneminde yapılan değişiklik ile MYK seçme yetkisi PM’de iken, bu yetkiyi tamamen Gn. Başkana tanıyan anti demokratik ve çoğulculuğu reddeden bu sakat modeli değiştirmek için kimse kılını kıpırdatmadı. Milletvekili, Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi Üye listelerini bile tek seçici mantığı ile belirleyen Genel Başkanlara kimse “HOP DEDİK!” demedi! Diyemedi!
Koskoca CHP Kurultayı’nın güvenini kaybettiği için PM’ne seçmediği sevilmeyen ve beğenilmeyen kimseleri Gn. Merk. de BAŞDANIŞMAN sıfatı ile belirleyen Gn. Başkanlara kimse hesap sormadı!
Parti Üyesi olmadığı halde gece yarısı operasyonları ile PM’ne seçtirilip sonra da Milletvekili listelerinde seçilecek sıralarda değerlendirilen sağcı kişilerden birinin “tekke ve zaviyelerin kapatılmasının yanlış olduğunu ileri sürerek, laiklik ilkemizi dinamitlemesini” bir diğerinin de cinsiyet kotasından seçtirilip ertesi gün MYK Üyesi ve Gn. Başk. Yard. görevine getirilir getirilmez, CHP Gn. Merk. Binası’nda mescit açmasına kimse itiraz etmedi…
CHP liste başı yapılarak Milletvekili seçtirilen dinci bir tip, 2023 Cumhurbaşkanı seçiminde CHP Adayı Sn. KEMAL KILIÇDAROĞLU’na oy vermediğini övünerek ve utanmadan anlattı…
Bu gibi örnekler çoktur. O nedenle uzatmak istemiyorum. Ancak bir program ve örgüt partisi olan CHP’nin bu iki niteliği de unutuldu ve unutturuldu. Cumhuriyeti kuran ve Türkiye Cumhuriyetinin en büyük güvencesi olan CHP’nin ilkeleri paramparça edildi. Parti içinde ideolojik tartışmalar ve gruplaşmalar yerine hemşericilik öne çıkarıldı. Siyasi kanatlar ve sosyal sınıflar yerine, bölgeciliğe ve dini inançlara dayalı yapıların oluşması adeta teşvik edildi. Apolitik bir kadrodan politik bir davranış beklemek, yumurtasız omlet yapmak gibi bir şey olurdu..
Ve en sonunda Atatürk’ün partisi CHP, Özal’ın dört eğilimli ANAP’ına benzedi!..
Son yıllarda yaşadığımız sorunların hiçbiri sürpriz değildir kardeşim..
CHP’nin mayasını bozdular!
Hem de bilerek ve isteyerek bozdular!
Eski deyimle taammüden bozdular!
Bu mayayı bozmakla görevli olanlardan ve onların bozarak bıraktıkları mevcut mayadan, değişim adı altında sözde yeniden imal edilen şimdiki yapıya ben hiç inanmıyor ve hiç güvenmiyorum.
Ancak şu anda RTE’dan ve onun dinci kadrosundan TÜRKİYE’yi geri almak için laik ve demokratik Cumhuriyet’i özlemiş, adeta suya hasret toprak gibi ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİNE susamış çilekeş seçmenlerimize olan saygım ve yüksek güvenim nedeniyle bugünkü Parti içi antidemokratik yapıya bile tahammül ediyor ve çevreme de tahammül edilmesini öneriyorum.
Türk Ulusu’nu önce dinci ve etnik milliyetçi yapılara göre parçalayıp, sonra da Türk Yurdunu bölmek isteyenlere karşı direneceğimiz en önemli ve en büyük siyasi yapı olarak CHP kaldı be kardeşim..
Özetle; önce Türkiye’yi bu dinci ve ırkçı yapıdan geri alacağız. Sonra da CHP’yi Atatürk İlke ve Devrimlerine inanmış çağdaş değerlere saygılı yeni kadrolar ile katılımcı demokrasi ve insan hakları bildirgesini içselleştirmiş yurtsever ve namuslu kadrolara teslim etmek için çok çalışacağız.
Çok önemsediğim bir örnek ile yorumumu bitireceğim. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk “Kur’an’daki İslam” kitabında, yaşadığımız İslam ile kutsal kitabımız Kur’ani Kerim arasında çok çelişki olduğunu anlatır. Bundan esinlenerek ben de Program ve Tüzük deki CHP ile günümüz CHP’nin “eylem-söylem-kadro” yansıması arasındaki çelişkiye dikkat çekmek istiyorum…