Dr. Dilek Kaya İmamoğlu: Susmayacağız… Haksızlığa uğrayan herkesin sesi duyulana kadar, bu adalet nöbetini sürdüreceğiz

Example HTML page

19 Mart operasyonu mağdurları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı (ADA), ikinci buluşmasını Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi. Yaklaşık 5 aydır Silivri’de tutuklu bulunan İBB Başkanı, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, “Adaletin sessizliğinde daha da yıpranan insanların çaresizliğini, hep birlikte duyurmalıyız. Çünkü bu ülkede, ne yazık ki adalet suskun. Ama biz, susmayacağız. Haksızlığa uğrayan herkesin sesi duyulana kadar, bu adalet nöbetini sürdüreceğiz. Bu nöbet, yalnızca ailelerin değil, adalet bekleyen bir milletin nöbetidir. Hukuka inanan milyonların dayanışmasıdır” dedi.

İBB Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ile çalışma arkadaşlarına yönelit 19 Mart operasyonu mağdurları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı (ADA), ikinci buluşmasını Saraçhane Parkı’nda gerçekleştirdi. Buluşmaya, Ekrem İmamoğlu’nun eşi ve sivil toplum gönüllüsü Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, CHP Parti Meclisi üyeleri Ozan Işık, Berkay Gezgin, İBB Başkanvekili Nuri Aslan ve tutuklu aileleri ile bir grup vatandaş katıldı. 

ADA tarafından hazırlanan basın açıklaması, Silivri’de tutuklu bulunan İPA Başkanı Doç. Dr. Buğra Gökce ile cezaevinde evlenen Filiz Kahveci Gökce tarafından okundu. Basın açıklamasının ardından sırasıyla; önceki dönem CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu adına eşi Tuba Torun, eski Medya A.Ş. Genel Müdürü İpek Elif Atayman adına oğlu Efe Çakır, Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Rıza Can Özdemir adına Özge Saraç Özdemir ile kendisi de 19 Mart sürecinde tutuklanan ve bir süre cezaevinde tutulan CHP PM üyesi Berkay Gezgin söz alarak, yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı.

“Burası; adaletsizliğe uğrayan herkese açık bir dayanışma noktası, hukuksuzluklara karşı kamu vicdanının sesidir”

ADA’nın ikinci buluşmasında, bir kez daha Saraçhane’de bir arada olduklarını belirten Dr. İmamoğlu, açıklamasında şunları söyledi: 
“Burası sadece özgürlükleri ellerinden alınan yakınlarımız için değil; Türkiye için de adaletin sesi, umudun büyüdüğü bir yerdir. Burası; adaletsizliğe uğrayan herkese açık bir dayanışma noktası, hukuksuzluklara karşı kamu vicdanının sesidir. Sevdiklerinden haksız yere ayrılan aileler olarak burada bir araya geliyor, acılarımızı ve umutlarımızı paylaşıyoruz. Birbirimize destek oluyor, yalnız olmadığımızı bilerek güç buluyoruz. Çünkü bizler, dört duvar arasında sevdiklerinden ayrı günler, aylar geçirenlerin sesi olmak zorundayız. Toplum vicdanının sesi olmak zorundayız. Sınavdan aldığı başarıyı, ilk babasına söyleyemediği için sevinci yarım kalan bir gencin boğazına düğümlenen sözlerini, biz dile getirmeliyiz. Evladına en sevdiği yemeği pişirirken gözleri dolan bir annenin özlemini, biz anlatmalıyız. Hastalığıyla mücadele ederken, adaletin sessizliğinde daha da yıpranan insanların çaresizliğini, hep birlikte duyurmalıyız.

“Ne yazık ki bugün, sevdiklerimiz yargılanmıyor, cezalandırılıyor”

Çünkü bu ülkede, ne yazık ki adalet suskun. Ama biz, susmayacağız. Haksızlığa uğrayan herkesin sesi duyulana kadar, bu adalet nöbetini sürdüreceğiz. Bu nöbet, yalnızca ailelerin değil, adalet bekleyen bir milletin nöbetidir. Hukuka inanan milyonların dayanışmasıdır. Biz; insan haklarına saygılı, masumiyet karinesini gözeten, herkese eşit yaklaşan bir adalet düzeni talebiyle buradayız. Ama ne yazık ki bugün, sevdiklerimiz yargılanmıyor, cezalandırılıyor. Tutuksuz yargılama ilkesi, siyasi hesaplarla hiçe sayılıyor. 30 Ekim 2024’ten bu yana yapılan siyasi operasyonlarla belediye başkanlarımız, bürokratlarımız, siyasiler, belediye emekçileri, yani onlarca insan tutuklandı. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasından bu yana 140 gün geçti. Ortada ne bir iddianame var, ne de ne zaman hazırlanacağına dair bir bilgi.

“Düşüneni, konuşanı, anlatanı, itiraz edeni susturmak isteyen bir anlayışla karşı karşıyayız”

Biz dışarıda, sevdiklerimiz içeride bir belirsizlik içinde yaşıyoruz. Bu mağduriyet daha ne kadar sürecek, ne zaman kavuşacağız, bilmiyoruz. Suçlamaları ispatlamakla yükümlü olanlar, ‘suçsuzluğunuzu kanıtlayana kadar tutuklusunuz,’ diyor. ‘Suçumuz ne?’ diye sorulduğunda, ‘iddianameyi daha yazmadık,’ diyorlar. ‘Ne zaman yazacaksınız?” sorusuna ise, ‘belli değil,’ yanıtını veriyorlar. Düşüneni, konuşanı, anlatanı, itiraz edeni susturmak isteyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Bir yanda, eşim Ekrem İmamoğlu’nun 31 yıl önce hakkıyla aldığı üniversite diploması, siyasi baskılarla usulsüzce ve hukuksuz bir şekilde iptal ediliyor. Diğer yanda, sahte imzalarla diplomalar, ehliyetler, unvanlar dağıtılıyor. Gençlerin emeği, hakları bir çırpıda gasp ediliyor. Bu adaletsizlik; çocuklarının geleceğini düşünen tüm ailelerin, ülkesinin geleceğini önemseyen herkesin vicdanında derin yaralar açıyor.

“Bu adaletsiz düzen sürdürülemez”

“Bu eşitsizlik ortamında toplumsal huzuru sağlamak mümkün değildir. Bu adaletsiz düzen sürdürülemez. Bunu buradan bir kez daha yüksek sesle ifade ediyoruz; biz, asla yalnız değiliz. Biz, vicdanın sesiyle haykıran milyonlarız. Adalet ve demokrasi için korkmadan, yılmadan mücadele eden bir milletiz. Bugün burada bizimle olan, kalbi bizimle atan, mücadelesiyle bize güç veren herkese sonsuz teşekkürler. Birlikteyiz. Güçlüyüz. Ve mutlaka ama mutlaka kazanacağız.”

Ortak açıklamayı Buğra Gökce’nin eşi okudu

ADA tarafından hazırlanan basın açıklaması, Silivri’de tutuklu bulunan İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Doç. Dr. Buğra Gökce’nin eşi Filiz Kahveci Gökce tarafından okundu. “Sevdikleri tutuklu olan aileler olarak, aylardır büyük bir ıstırap içinde yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz,” diyen ve eşiyle cezaevinde evlendiklerini hatırlatan Kahveci, şu görüşleri kamuoyu ile paylaştı:

“Haklarında iddianame bile olmayan sevdiklerimizin sesi, görüntüsü, fotoğrafı, işi, aşı yasaklanıyor!”

“30 Ekim, 17 Ocak, 11 Şubat, 3 Mart, 19 Mart, 26 Nisan, 20-22-23-31 Mayıs, 3 Haziran, 1-4-5-8-14 Temmuz. Bu tarihler ve diğerleri, yalnızca akıp geçen takvimden bir gün değil. Her biri sevdiklerimizden ayırıldığımız, ailemiz için acı, ülkemiz demokrasisi için kara bir gün. Sevdiklerimizden uzak geçirdiğimiz günler birer birer geçip giderken, karşı karşıya kaldığımız hak ihlalleri artarak devam ediyor. Hala ortada iddianameler yok! Hala sevdiklerimiz yargılanmıyor, bir tedbir kararı olması gereken tutukluluk yöntemi ile cezalandırılıyor! Hala tutukluluk incelemeleri usulen yapılıyor! Hala savunma tehdit altında! Avukatlarımız mesleki faaliyetleri nedeniyle baskı görüyor, tutuklanıyor! Hala avukatlarımız bilgiye, dava dosyalarına ulaşmakta sorun yaşarken, bir kısım medyada haysiyet cellatlığı yapan trollerin saldırıları ile karşı karşıya kalıyoruz! Hala, hakkında iddianame bile olmayan sevdiklerimizin sesi, görüntüsü, fotoğrafı, işi, aşı yasaklanıyor!

“Hala suçunun ne olduğunu bilmeden yakınlarımız demir parmaklıklar ardında”

Hala bir gecede başka kentlere sürülen sevdiklerimizi görebilmek için yaşatılan eziyetler devam ediyor! Hala başta sağlık ve yaşam hakkı olmak üzere, en temel insan haklarına erişimde sorunlar yaşanmaya devam ediyor! Hala suçunun ne olduğunu bilmeden yakınlarımız demir parmaklıklar ardında ve bizler, masumiyetlerine kefil olduğumuz yakınlarımızın savunma hakkını kullanabileceği günü beklerken masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı ve adil yargılanma hakkı ihlallerinin en üst seviyede devam ettiğini görüyor, buna en yüksek perdeden itiraz etmeye devam ediyoruz. İçinde bulunduğumuz süreç, biz aileler ve tutukluluk yoluyla cezalandırılan sevdiklerimiz için tam bir insan hakları ihlali ve eziyet sürecine dönüşmüş durumda! Bizler bunları yaşarken, yaşam akıp geçmeye devam ediyor!

“Üzüntümüz çığlığa dönüşüyor!”

Bir sabah uyanıp, ülkemizin çok önemli kurumlarının tüm dijital altyapısının çökertildiğini, ülkemizin bir ulusal güvenlik krizi ile karşı karşıya olduğunu görüyoruz! Aklımıza bir avuç insanın çıkarı için değil, tüm yurttaşlarımız için adalet, huzur, refah ve sağlık isteyen sevdiklerimizin liyakati ve emeği geliyor; kahroluyoruz! Bir sabah uyanıp, ülkenin tüm dijital altyapısını sarmış organize suç örgütleri marifetiyle birilerinin sahte diplomalarla, unvanlarla, makam mevki, iş, aş sahibi olduğunu duyuyoruz! Aklımıza sevdiklerimizin diplomaları, iş yaşamları, mesleki unvanları, helal kazançlarına nasıl kolayca el konulduğu geliyor; üzüntümüz çığlığa dönüşüyor!

“İsyan ediyoruz!”

Bir sabah uyanıp, organize bir suç şebekesinin ülkenin resmi kurumlarının dijital altyapısında cirit attığını ama bu sahtekarların organize suçtan yargılanmadığını hatta salıverildiklerini görüyoruz! Aklımıza daha ortada iddianame bile yokken sevdiklerimizin nasıl kolayca suç örgütü mensubu ilan edildiği, tutukluluk hallerinin devam ettirildiği geliyor; delirecek gibi oluyoruz! Bir sabah uyanıp, ülkede eğitim, sağlık, milli emlak, yurttaşlık hizmetleri gibi alanlarda yaşanan inanılmaz sahtecilikleri hayretle, korkuyla, kaygıyla öğreniyoruz! Aklımıza ‘Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım.’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk geliyor; özlemimiz bir dağ gibi büyüyor! Bir sabah uyanıp, tutuklananlarca akademisyenlere yönelik yapılan bir itirafın kamu kurumlarınca nasıl da hızla ‘soyut beyan’ adı altında örtbas edilmeye çalışılmasının şokunu yaşıyoruz! Aklımıza, suç örgütü lideri olarak tanımlananların iftiraları ile özgürlüklerinden olan ülkemizin medarı iftiharı sevdiklerimiz geliyor; isyan ediyoruz!

“Her birimiz büyük acılar, yoksunluklar, üzüntüler yaşıyoruz!”

Bizler, 25 milyon yurttaşımızın yaşadığı kentlere hizmet etme aşkıyla görev yapan, çalışan, üreten belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, bürokratların, yöneticilerin, iş insanlarının, partililerin eşleri, çocukları, anne-babaları, kardeşleri, dostları, sevdikleriyiz! Her birimiz büyük acılar, yoksunluklar, üzüntüler yaşıyoruz! Hayatın her alanında sevdiklerimizden ayrı kalmanın acısını ve zorluğunu yaşıyoruz! Bir de bizim sevdiklerimizin yanı sıra, ülkemizin aydınlık geleceği için sesini yükselten, her biri ile ayrı ayrı gurur duyduğumuz, sorumlu yurttaşlar, gençlerimiz var! Yaşanan hukuksuzluklara karşı anayasal haklarını kullanarak itiraz eden, sözünü büyüten, sesimize ses olan ve bu hakkını kullanırken Saraçhane’de ve ülkenin dört bir yanında baskı ve şiddete maruz kalan, tutuklanıp aylarca haksız ve hukuksuzca tutsak edilen, yurtlarından, burslarından edilen gençlerimiz var!

“Gençlerimizin yeri zindanlar değil; okul sıraları, özgür yarınlardır!”

Bir kısmı bugün aramızda olan 301 gencimize yaşatılan zulümden sonra halen tutuklu bulunan gençlerimiz, Hatice Kübra Üstün, Irmak Gülbaz, Ahmet Fatih Demir, Zeynep Yıldırım, Abdurrahman Şanda, Civan Ozan Erkorkmaz, Büşra Ürgen, Ahmet Bulut, Ata Bulut Bostan, Emircan Yılmaz, Göksu Kökoğlu, Ali Yıldırım, Ahmet Yılmaz için özgürlük talep ediyoruz! Sürecin başından beri olduğu gibi, her bir genç özgürlüğüne kavuşuncaya kadar yanlarında olmaya devam edecek, onları asla yalnız bırakmayacağız. Biliyoruz ki; annelerin, babaların, kardeşlerin gözünden süzülen yaş, bu büyük adaletsizliğin sessiz tanığıdır. Bir gün bile yatarı olmayan suçlardan -yine tutukluluk tedbiri marifetiyle- gözdağı verilmek istenen gençlerimizin yeri zindanlar değil; okul sıraları, özgür yarınlardır! Gençlik biat etmez! Gençlik susturulamaz! Anayasal haklarını kullanan gençler tutsak edilemez!

“Hoş geldin Maya”

Yaşamımızın bu dönemi, bizler için türlü zorlukları, acıları, üzüntüleri, gözyaşlarını sıkça yaşadığımız günlerle dolu! Bununla birlikte umut, sevgi, dayanışma, onur ve sabır da bizimle beraber! 29 Temmuz’da tutuklu İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Ramazan Gülten ve İBB Kentsel Dönüşüm Uygulama Müdürü Pınar Çalışkan’ın bebekleri Maya dünyaya geldi. ‘Hoş geldin Maya; ilk nefesin, ilk çığlığın karıştı dünyaya, kokunla doldu oda. Gözyaşlarının arasında doğan gülüş, yeni bir başlangıç. Seninle büyüsün sevgi, umut, ışık. Adaletsizlik bitsin! Kavuşsun anneler, babalar ve çocuklar. Aralarında da biz en sevdiğimiz Ramazan Gülten’e’ diyen sevgili Pınar ve Ramazan’a birlikte mutlu, sağlıklı, huzurlu ve birlikte bir ömür diliyoruz!

“Sevgili Sinem ve Gürkan’a mutluluklar diliyoruz”

28 Mayıs’ta evlenen İPA Başkanımız, sevgili eşim Buğra Gökce ve ben Filiz Kahveci’nin ardından, tutuklu İBB Genel Sekreter Yardımcımız Gürkan Akgün ile avukat Sinem Keleş, 30 Temmuz’da Silivri Cezaevi’nde evlendi. ‘26 Temmuz’da dışarıda planlamıştık düğünümüzü. Ancak bugün burada içeride kıyacağız nikahımızı. Ailelerimiz yanımızda olacak. Arkadaşlarımızın bir kısmı burada, bir kısmı aşağıda bizi bekliyor. Bugün sadece bir nikah kıymıyoruz. Silivri’nin duvarlarının, tel örgülerinin umudu, sevgi, aşkı yenemeyeceğini gösteriyoruz’ diyen sevgili Sinem ve Gürkan’a mutluluklar diliyoruz.

“Mehmet Murat Çalık, Muhittin Böcek, Şükrü Genç tutuksuz yargılansın”

2 Ağustos’ta hâlâ tutuklu bulunan Avcılar Belediye Başkan Yardımcımız Erhan Daka’nın değerli babası Emir Daka’yı kaybettik. Sayın Daka, babasının vefat haberini cezaevinde aldı. Acısını ailesiyle paylaşamadı. Ortada henüz kesinleşmiş bir hüküm yokken, tutuklu yargılama uygulamaları, sadece bireyleri değil, tüm aileleri mağdur ediyor. Bu büyük adaletsizliği burada bir kez daha vurguluyor, merhum Emir Daka’ya Allah’tan rahmet, Sayın Erhan Daka’ya ve ailesine başsağlığı diliyoruz. 6 Ağustos’ta Beylikdüzü Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Murat Çalık, tedavi gördüğü hastaneden bir kez daha cezaevine gönderildi. Ailesinin, uzmanların yaşamsal bir riskle karşı karşıya olduğunu neredeyse feryat ederek dile getirdiği sevgili Başkanımızın hayatına kastedenlere sesleniyoruz: Yapmayın! Yaşam hakkı kutsaldır! Tutuksuz yargılama esastır! Sağlık durumları kötüleşen Beylikdüzü Belediye Başkanımız sayın Mehmet Murat Çalık, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Muhittin Böcek, önceki dönem Sarıyer Belediye Başkanımız sayın Şükrü Genç’in adli kontrol şartı ile yargılanması talebimizi yüksek sesle dile getiriyoruz!

“Mücadeleye etmeye, dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz”

Her hafta farklı isimlerin ve gençlerimizin hikayelerini, yaşadıkları hak ihlallerini sizlerle paylaşacağız. Bizlerle dayanışmak için İstanbul’un dört bir yanından gelen sevgili yol arkadaşlarımız, ekranları başında kalbi bizimle çarpan yurttaşlarımız, desteğiniz, dostluğunuz, sevginiz ve dayanışmanız bizim için çok kıymetli. İyi ki varsınız. Hep birlikte, annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz, çocuklarımız, eşlerimiz, yakınlarımız, sevdiklerimiz için mücadeleye etmeye, dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz…”

Aykut Erdoğdu, İpek Elif Atayman ve Rıza Can Özdemir’in yakınları yaşadıklarını anlattı

Basın açıklamasının ardından sırasıyla; önceki dönem CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu adına eşi Tuba Torun, eski Medya A.Ş. Genel Müdürü İpek Elif Atayman adına oğlu Efe Çakır, Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Rıza Can Özdemir adına Özge Saraç Özdemir ile kendisi de 19 Mart sürecinde tutuklanan ve bir süre cezaevinde tutulan CHP PM üyesi Berkay Gezgin söz alarak, yaşadıkları hukuksuz süreci kamuoyu ile paylaştı. 

Gezgin: “Biz susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz”

Süreçte tutuklanan 13 gencin hala cezaevlerinde bulunduğunu hatırlatan Gezgin, sözlerini, “Biz susmayacağız. Biz boyun eğmeyeceğiz. Ve Saraçhane’den yükselen bu ses, bu adalet çığlığı tüm Türkiye’yi saracak. Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nu ve tutuklu tüm yol arkadaşlarımızı yanımıza alacağız. Onlar da yanımızda, hak ettikleri yerde, bu mücadelenin başında yer alacaklar. Biz burada sadece adalet aramıyoruz. Biz burada geleceğimizi savunuyoruz. Gençler susturulamaz. Adalet geri dönecek. Ve biz gençler olarak, bu ülkeye özgürlüğü yeniden getireceğiz” dedi.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir