Dışarıdan içeriye mektuplar: “Baharın ardı özgürlük”
Martın sonu bahar, baharın ardı adalet. Buna o kadar çok inanıyorum ki. Yalnız sen ve senin gibi siyasetin dizaynı maksadıyla üretilmiş davalarla tutsak edilmişler için değil, bütün ülke için adalet. Yoksulluğun, çaresizliğin, ezilmenin, dışlanmanın baskısı altında hayatları bir tür hapishaneye dönüşmüş herkes için adalet.
Ekrem İMAMOĞLU – İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Sevgili Tayfun,
Bugünlerde İstanbul’da herkesin dilinde sen varsın. Adını, bu şehir için yaptıklarını, sana yaşatılanları bilmiyorlar belki ama herkes farkında olmadan senden söz ediyor.
Geliştirilmesine öncülük ettiğin Hızlı Tarama Testi hiç bu kadar revaçta olmamıştı. Yaşadığımız büyük deprem felaketi herkesi daha özenli, daha sorumlu davranmaya yöneltti. Herkes diyorum ama ülkeyi yönetenler hariç maalesef.
Bundan on yıl önce, Gezi Parkı park olarak kalsın diye harekete geçmenin ne kadar normal, ne kadar gerekli bir şey olduğunu herkese anlatmak pek kolay değildi. İnsanların gözlerinin inşaatla boyandığı günlerdi…
Bugün herhangi bir yönetici Gezi Parkı’na herhangi bir yapı dikmeye kalkacak olsa, “Orası bizim deprem toplanma alanımız, bizim hayat kaynağımız” diyerek bu rant hevesinin karşısına dikilmeyecek tek bir İstanbullu olabileceğini hiç zannetmiyorum. İstanbul’da kurdukları israf ve istismar düzenini hep birlikte yıktığımız o bir avuç insan Gezi Parkı’na dair kirli projelerini artık tamamen unutmak zorunda.
Bir zorunluluk daha var. Gezi Parkı park olarak kalmalıdır diyerek kente, doğaya, insana sahip çıktıkları için tutsak edilen, haksızlığa uğratılan, acı çektirilen, bedel ödetilen herkes için adaleti sağlamak zorundayız.
Martın sonu bahar, baharın ardı adalet. Buna o kadar çok inanıyorum ki. Yalnız sen ve senin gibi siyasetin dizaynı maksadıyla üretilmiş davalarla tutsak edilmişler için değil, bütün ülke için adalet. Yoksulluğun, çaresizliğin, ezilmenin, dışlanmanın baskısı altında hayatları bir tür hapishaneye dönüşmüş herkes için adalet.
Martın sonu bahar, baharın ardı özgürlük. Buna o kadar çok inanıyorum ki. Yalnız sen ve senin gibi tutsaklar için değil, bütün ülke için özgürlük. Farklı düşünen, farklı inanan, farklı yaşayan herkese özgürlük.
Az kaldı. Hep birlikte “nerede kalmıştık?” diyeceğiz. Cumhuriyet ve demokrasi yolculuğunda, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sosyal devlet kurma hedefinde “nerede kalmıştık?” diyeceğiz. Ve eskisinden de kararlı, eskisinden de cesur, yola koyulacağız.
Her şey çok güzel olacak.
Sevgi ve dostlukla.
Not: Her şey çok güzel olacak ama bunu, yeniden aramıza, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne döndüğünde görev ve sorumluluklarının bir nebze olsun azalacağı şeklinde yorumlamamanı tavsiye ederim. Aksine, her zamankinden çok daha fazla, çok daha ağır bir iş yükün olacak. Fakat sevgili eşini ve kızını görme imkânının Silivri’ye oranla daha fazla olacağının sözünü verebilirim.