Ders kitapları kadına düşman…
Ders kitapları kadına düşman…
Ders kitaplarında, Atatürk ilkeleri kaldırılarak yeni bir tarih anlayışı yaratılıyor. Laik hukuk yerine şeriat hukukuyla insan onuru, kadının özgürlüğü ortadan kaldırılıyor.
]Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu yıl uygulamaya koyduğu yeni müfredatta; lise din dersleri ve imam hatip okullarındaki meslek dersleri diye bilinen Fıkıh, Kelam, Akaid ve Temel Dini Bilgiler adındaki derslerin konuları içinde birçok sorun var. Yeni müfredatla birlikte kadınların bazen aşağılandığına, bazen aile ve toplumda küçük rollerin figüranı, bazen de hem yaşamdan hem de dinde ağırlıkla yapabileceği etkinlikten elinin ayağının çekilmesi adına güya dini metin ve geleneksel din kaynaklarıyla motive edilmeye çalışılan varlık olarak ele alındığına tanık oluyoruz. Kadınların etkisiz eleman ya da sadece eve mahkûm birey olarak görülmesi, Hz. Muhammet’e ve ilk dönem Müslüman bilginlere (selef) ağır hakarettir.
KİTAPLARDAN ÖRNEKLER ŞÖYLE:
Yaratılış konusu işlenirken kadın ikinci konuma İtiliyor
Kitapta kadın meselesinin ilk basamağı olarak Adem’in yaratıldığı ve ardından eşi Havva’nın, yani kadının Allah tarafından var edildiği ifade edilir. Aslında evrim gerçeği de elenip inkâr edilerek insanlığın başladığı iddia edilmekte ve Adem’in eşi vurgusuyla kadın, daha en baştan ikinci pozisyona indirilmektedir. “Yüce Allah insanları Hz. Âdem (a.s.) ve eşi Hz. Havva’nın çocukları olarak yaratmış ve onları çeşitli kavimlere ve kabilelere ayırmıştır.” (1) cümlesiyle geleneksel din anlayışına yaslanılmış ve evrim gerçeğine zımnen meydan okunmuştur.
Sosyal yaşamda kadınerkek ilişkilerine yasak getirilmiş
Ders kitaplarında, kadın erkek ilişkilerindeki flört gibi tercihlere radikal İslamcı gözüyle bakılmış, evlilik dışı ilişkiler konusunda “Aile kurumu için en büyük tehdit şüphesiz evlilik dışı ilişkilerdir. İslam, aile kurumunu tehdit eden evlilik dışı ilişkileri ve bunlara götüren yolları yasaklamıştır. Toplumda aile kurumunu tehdit eden evlilik dışı ilişkilerin başında zina gelmektedir. Kuranıkerim “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” buyurarak uyarıda bulunmaktadır.” (2) denilmiştir. Konu, sonunda bir ayete bağlanmış ama ayetteki “Zinaya yaklaşmayın” uyarısı, “Sakın ola ki, sağlıklı kadın erkek ilişkisine (sevgili olmak, karşı cins ile oturup kalkmak ve gezmek vb.) girişmeyin” mesajlı yasak zihniyetine yol açılmıştır. İslamcı bakış açısındaki “kızlıerkekli” yasağına paralel söylem kullanılarak erkek ile kadının birbirlerini tanımalarının sınırı zamanımızın modern koşullarına hiç mi hiç uymayan yöntem tavsiye edilmiştir: “Buna göre taraflar, yanlarında üçüncü bir şahsın-tercihen kızın bir yakını- bulunması kaydıyla bir araya gelebilir, birbirlerini görüp konuşabilirler.” (3)
‘İffet’ konusunda kadın
Kadını bire bir ilgilendiren “iffet” konusunda “İffet daha çok nikah ve aile kavramıyla birlikte değerlendirilmiştir” (4) ifadesiyle sosyal yaşamdaki kadın erkek birlikteliğine İslam hukukundaki muamelat bakış açısıyla yaklaşılmış ve radikal din görüşü öne çıkarılmıştır. Bir sonraki sayfanın hemen başında yukarıdaki yaklaşım ve anlamlandırmayla çelişen bir ifadeye yer verilerek “İffet kelimesi Kuranıkerim’de gözü ve gönlü tok olma anlamında da kullanılmıştır” ibaresi yer almıştır.
Tesettür konusunda kadına yüklenen dini emirler
Akaid kitabında, kâfir olma özellikleri sayılırken İslamcılığın propagandası ve simgesi haline getirilen “tesettür” konusu adeta imanın yedinci şartı gibi gösteriliyor, “tesettüre iman” anlamına gelecek “Mesela namaz ve tesettürün farz olduğunu inkâr eden… kimse kâfirdir” (5) ifadesi pervasızca savunuluyor. Fıkıh Okumaları kitabının 124. sayfasında “Giyim ve Tesettür” konusu baştan başa dincilik propagandasıdır ve giyim için kullanılan fotoğrafta da yüzünü dönmüş kara çarşaflı bir kadın profili kullanılmış. Kadının yüzünü peçe ve burkayla kapatma inanışı Arap genetikli bazı mezheplerde farzdır. İmam Hatip okullarındaki Fıkıh Okumaları kitabının 12. sayfasında bu durum “Kadının yabancı erkekler karşısında avret yeri ise yüzü, elleri ve –Hanefi mezhebine göre ayakları hariç- bütün vücududur. Şafiiler dahil diğer mezhep fakihlerine göre kadının ayakları da avrettir” şeklinde verilmektedir. Yine aynı kitabın 124. sayfasında, kadınların kapanmalarının emredildiği söylenen ayetler çarpıtılmış ve Ahzab suresinin 59. ayeti verilmeden önce “kadınlar bir ihtiyaç için dışarıya çıkmadan önce” kaydına vurgu yapılarak, hem kadının eve mahkûm kalıp sosyal yaşama iştirak etmemesi gerektiği ima ediliyor hem de dışarıya çıktığı anda zoraki bir giyime razı olması isteniyor.
Din dersi kitaplarında kadın hakkında sonuç değerlendirmemiz
İncelediğim tüm din dersi ve imam hatip meslek ders kitaplarının içerisinde “ kadın ve kadının değeri” ile ilgili şeri hukuka dayandırılan ya da atıf yapılan konuların varlığına ve kadın hakkında olumsuz ifade ve vurgulara tanıklık ettik. Yine, tüm ders kitaplarının kadın görsellerinde türbanlı veya başörtülü, hatta kara çarşaflı kadın fotoğraflarına yer verilerek açıkça tesettür propagandası yapıldığını belirtmeliyiz. Kanaatime göre, tüm din dersi müfredatının baştan sona yetkin kişilerce tekrar ve ivedilikle ele alınması, kadına karşı olumsuz algı ve yaklaşımların düzeltilmesi gerekmektedir.
Evlilik (nikâh) konusunda kadına biçilen rol
Evlilik konusuna oldukça sert girişle başlayan Fıkıh kitabının 156. sayfasında “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse (evlenmezse) benden değildir (Buhari, Nikah, 2-3; Müslim, Nikah, 1-3)” anlamlı hadis kaynak olarak verilmiş. Halbuki peygamber zamanına göre evlenme meselesi konjonktürel olabilir ama bağlayıcı olması düşünülemez. Çünkü en çok hadis nakleden sahabe Ebu Hureyre bile bekâr yaşayıp ölmüştür.
Evlilik Meselesi İnanca Endekslenmiş ve Fetvaya Bağlanmış
“Evlenmesi Haram Olan Hısımlar” bölümü erkeğe göre belirlenmiş, kadın ikinci sınıf kategoriye alınarak kendisi için sadece öğrencilere kıyaslamalı soru hakkı verilme lütfu (!) tanınmış. “Geçici Evlenme Engelleri” konusundaki maddelerde “Evlilikte inanç ayrımına dikkat edilmesi, örneğin müşrikle (Uzakdoğu dinleri, ateistler, deistler, agnostikler vb.) evlenilmemesi gerektiği” vurgulanmış. (6) “Süt Akrabalığı” konusunda fetva makamı, yani karar verme mercii olarak Suudi Arabistan’ın Cidde şehrinde toplanan Fıkıh Akademisi’nin verdiği hükmün geçerliliği ve yetkinliği savunulmuştur. (7)
Evlilikte Kadının Söz Hakkı, İrade Beyanı Elinden Alınıyor
Nikâhın Rükün ve Şartları adlı bölümde “Evlenmede velinin söz sahibi olması (velayet). Kadının velisi; babası, dedesi, abisi vs. olabilir.” (8) ifadesi, “ Kadın, evlenme akdinde bulunmayabilir, onun vekili olarak bir aile bireyi erkek olabilir, yani görücü usulü ve kadına irade beyanı tanımayan durum normaldir ve kadın hakları bakımından negatif ayrımcı mantık ve İslam hukukundaki bu sağlıksız ve çağdışı yöntem dine göre geçerlidir” anlamındadır.
Mehir Nedeniyle Erkeğe ‘Aile Reisliği’ Statüsü Tanınıyor
Medeni hukuka hiçbir atıfta bulunmayarak aile hukukunda erkeğin kadına vermesi gereken “Mehir ve Nafaka” konusunda “İslam hukukuna göre dinen evin reisi kabul edilen erkeğin ailenin tüm fertlerinin geçim masraflarını üstlenmesidir” ve “Ailede, bütün masraflar kocaya aittir. Kocanın zengin veya fakir olması hükmü değiştirmez. Nafakanın kapsamına yiyecek, içecek, tedavi, ilaç ve bazı durumlarda hizmetçi masrafları girer. Mesken temini ve tefrişi de kocaya aittir” (9) denilerek erkek egemen mantık kutsanıyor. Kadının sosyal hayattaki çalışma ve aile geçimine katkı sağlayabileceği gerçeği verilmiyor.
Çokeşliliğe kapı açılıyor İmam Hatiplerdeki Fıkıh Kitabında:
“Bir kadın bir erkekten fazla kişiyle, aynı anda evlenemez.” (10) cümlesinin ters mantıkla karşılığı, “Kadınlar, aynı anda çok erkekle evlilik yapamaz ama erkekler yapabilir” demektir. Dahası “Bir adam aynı anda kadının teyze, hâlâ ve kız kardeşi ile evli olamaz” cümlesiyle de açıkça, erkeğin çokeşli olabileceği belirtilmiştir. “Boşama Sonrası İle İlgili Hükümler” de (11), İddet (boşanma sonrası bekleme) süresinin kadın ile ilgili olduğu vurgulanarak, erkeğin zaten her şartta çok evlilik (teaddüdü zevcat) yapabileceği iması yapılmış oluyor.
Boşanmada kadının iradesi erkeğin iznine bağlanmış
Nikâhın rükün ve şartları sayılırken “Koca üç talakla boşadığı kadınla evlenemez.” (12) cümlesinde, erkeğe boşanma hakkı verdiği, bu noktada kadının söz hakkı ve iradesi olamayacağı savunulmuş. Boşanma konusunda “Fıkıh literatüründe boşanma, erkek tarafından yapılabildiği gibi boşama hakkı talep eden kadın tarafından da gerçekleşebilir.” (13) ifadesiyle, kadının boşanmadaki rolü erkeğin önceden bu şartı kabulüne ve kadına bu hakkın verilmesinin ana şarttan ziyade tali şart olduğuna vurgu yapılmaktadır. Yukarıdaki cümleden açıklıkla söylediğimiz anlam çıkmasa da İslam hukuku ile ilgili kitaplara müracaat edildiğinde sözünü ettiğim hususların gerçekliğinin ortaya çıktığı görülecektir.