Özel, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu: 61. Ulusal, 35. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Töreni ve Kültür sanat etkinliğinde buluştu

Example HTML page

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Önceki dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘61. Ulusal, 35. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’nde buluştu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘61. Ulusal, 35. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’nde konuştu. Hacıbektaş’ta bu yıl ortaya çıkan iki farklı etkinlik gündemine değinen Özel, “İktidar partisinin, burada yıllardır süren bilgeliği yok sayarak, buradaki canların meşru, resmi siyasi temsilcilerini akıllarınca dışlayarak, 15 Ağustos akşamı, apar, topar alternatif bir tören tertip etmelerini, en başta Hacı Bektaş’ın mirasına yapılmış büyük bir saygısızlık olarak görüyor ve kınıyorum” dedi. İBB ve Hacıbektaş Belediyesi arasında, ‘Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri Düzenleme Protokolü’ imzaladıklarını duyuran İmamoğlu da “Bu etkinliğin üzerinde dolaşan, ne yazık ki iyi niyetli olmadığını hissettiğimiz ve bu konuda büyük kaygı duyan Alevi-Bektaşi toplumunun müdahalelerine dönük en güçlü iradeyi göstererek, bunları aşarak, bu güzel festivali sahipsiz bırakmamak ve en güçlü şekilde bu buluşmaları desteklemek konusunda, 16 milyon İstanbullu adına aldığımız kararı, buradan gururla, siz kıymetli katılımcılarla paylaşıyorum. Hacıbektaş ilçemiz de bu değerli festival de asla sahipsiz kalmaz, kalamaz” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, “61. Ulusal, 35. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri” kapsamında Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesine geldi. Hacıbektaş Belediye önündeki meydanda düzenlenen etkinliklere katılan Özel ve İmamoğlu, önceki dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş ve coşkulu bir vatandaş topluluğuyla bir araya geldi. Hacıbektaş Gönüllü Semah Topluluğu’nun deyişler eşliğinde semah dönmesiyle başlayan etkinlikte, sırasıyla; Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Kaim, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Baş, Bakırhan ve Özel birer konuşma yaptı.

Önceki dönem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasında şu ifadelere yer verdi;

800 yıldır bu topraklarda Bir aydınlık varsa, Bir umut varsa, Bir direniş varsa

Dahası, insanlığa dair ne varsa orada onu görürüz, onu yaşarız…

Yani, Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli’yi… O çağının filozofu değil, geleceğin güneşidir!

Fikri derinliği söze değil öze bakar… Bu dergah, özünde de sözünde de eğri olanların değil, Dimdik duranların dergahıdır…

Bu topraklar binlerce yıldır, yüzlerce savaş, işgal, acı ve de gözyaşı görse de, bu topraklarda yetişmiş, bu toprakların suyunu içmiş, aşını yemiş Hacı Bektaş ve öğrencileri 800 yıldır onlarca devletin, yüzlerce mücadelenin mihenk taşıdır, sarsılmaz temelidir.

BU BİR TESADÜFMÜDÜR?

Bakınız Osmanlı’ya, kuruluşuna, Yeniçeri Ocakları’na… Bakınız Cumhuriyet’e, 101 yıldır Cumhuriyet’e sahip çıkanlara. Nerede bir kuruluş varsa orada Hacı Bektaş-ı Veli vardır…

Nerede bir gelecek varsa, o geleceği inşa eden bu dergahın erenleri vardır.

Unutmayın, Hacı Bektaş, sadece ruhsal arınmayı değil, toplumsal arınmanın da izdüşümüdür.

İhaneti görenlerin, yarı yolda bırakılanların, kötülüğe uğrayanların son sığınağıdır. Burası son kaledir!

O sığınak ki, arınarak çoğalanların ocağıdır.

O sığınak ki, onca acıyı ateşle kavurup, yüreklere su serpen dirilenlerin ocağıdır.

Yine unutmayın, Burası hem son kale, hem de ilk direniştir.

Ayağa kalkma zamanın ön sözleridir!

Bu topraklardan kimler geldi, kimler geçti…

Ama Hacı Bektaş gibi iz bırakanlar sayılıdır.

Çünkü o kerameti kendinden sananların değil, arındıkça mücadele edenlerin ayağa kalkışıdır.

Düşünün; O, “Her ne arar isen kendinde ara” diyen, çağının çok çok ilerisinde olan bir aydın, bir düşünürdü.

Dünya Ortaçağ karanlığında ezilirken, umudu insanda gören Hacı Bektaş-ı Veli, bu 5 kelimeye Dünya’yı sığdırmıştır.

Kötülüğü iyilikte yakan Hacı Bektaş-ı Veli, ihaneti dostlukla pişirmiştir.

Kurtuluşu başkalarından beklemek yerine, kendinde bulanların manifestosudur aslında bu cümle.

Evet, “Her ne arar isen kendinde ara” insan mutluluğu arar, huzuru arar, barışı arar, refahı arar!

Çünkü mesele senin ne bulduğun değil, ne aradığındır!

Bakınız, Hacı Bektaş-ı Veli bu cümleye bir Dünya’yı sığdırmış da, biz hala o Dünya’yı keşfedemiyoruz.

“Her ne arar isen kendinde ara” defalarca söyleyelim, defalarca başka anlam yükleyeceğimiz aydınlığın özüdür bu cümle.

Başkalarının kanatları altında uçmayı zirve sananlara inat, özgürlüğü kendi gücünde bulan yüreklerin haykırışıdır bu deyiş.

Bu deyiş; kimi zaman, hakikati bulmak için, darda kalan, yatağa aç giren çocukların direniş tümcesidir…

Yolundan dönenlerin, değerlerini peşkeş çekenlerin kötü sonunun müjdecisidir!

Sevgili dostlarım,

Aslında bu cümleyle, Hacı Bektaş bizlere;

Her karanlığın sonunun mutlak ışık olduğunu hatırlatır…

Onun içindir ki, kara bulutlar üzerimizde dolaşsa da hiçbir zulüm, hiçbir işgal, hiçbir hükümdarlık sonsuza kadar sürmemiştir.

Eğer umudunu kaybedersen gel Hacı Bektaş’a, eğer yolundan varsa şüphen “her ne arar isen kendinde ara” de, o sana doğru yolu gösterir.

PEKİ YA BİZLER?

Kimi zaman unutulan, kimi zaman onca kötülüğe uğrayan ama her fırsatta incinsen de incitme diyenler 8 yüzyıl önceden Dünya’mızı aydınlatmaya çalışan Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzurunda ne diyeceğiz?

Cellatlarla ve çocuklar aynı dünyada yaşamamalı.

Analar ağlamamalı.

Ekmek bölüşülmeli, Babalar da gülebilmeli.

Ayrı-gayrı olmamalı.

İnsan, üstün olacaksa, Kadın Erkekten üstün olmalı.

İnsan ayrılacaksa;

Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Beyaz-Siyah diye değil, ‘’İYİ VE KÖTÜ’’ olarak ayrılmalı.

“Özünü bilirsen özürden kurtulursun” der Hünkar Hacı Bektaş…

Evet, biz arınacağız; Kötülükten arınacağız!

Evet, Arınacağız; İhanetten arınacağız!

Evet, Arınacağız; İncitenlerden arınacağız!

Evet, Arınacağız; Menfaatperestlerden arınacağız!

Sevgili Dostlarım;

Arındıkça azalmayacağız, arındıkça çoğalacağız!

Arındıkça kardeşlik bağlarımız, sımsıkı bir birimizi tutan ellerimiz güçlenecek!

Arındıkça büyüyeceğiz, arındıkça önce insan, sonra çağa çığır açan toplum olacağız!

Bu bizim Hünkâr Hacı Bektaş’a sözümüzdür, Bu bizim Hünkâr Hacı Bektaş’a namus borcumuzdur!

Arınmalıyız, Ayağa Kalkmalıyız ve Haykırmalıyız; “Hep birlikte, daha iyiye” dedi

ÖZEL: “HACIBEKTAŞ’I BİRİLERİ ÜVEY EVLAT GÖRÜRKEN, BURADAKİLERİ ÖZ KARDEŞ BİLEN, BAŞTA EKREM İMAMOĞLU VE TÜM BELEDİYE BAŞKANLARIMIZA YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Konuşmasına, “Seçme seçilme hakkını, kadının adı yokken, yeri yokken, ‘Bizim nazarımızda kadın-erkek farkı yok’ diyerek, kadını karar süreçlerinin içine dahil edip, kadın sözünü erkek sözüyle bir gören ve aynı değerde gören ve bunu tüm insanlığa öğütleyen hünkarın huzurundayız” sözleriyle başlayan Özel, özetle şu ifadeleri kullandı:

“Yapılan son seçimlerde Belediye Başkanı seçilen çok değerli Ali Kaim, biraz önce konuşmasında, teşekkürde bulundu, ülkeyi yönetenlere de sitemlerde bulundu. Kendisi şunu ifade etti: ‘Biz, üvey evlat değiliz’ dedi. Konuşmasında itiraz ettikleriyle, razı oldukları vardı. Razı olduklarının başında adını andığı, Hacıbektaş’ı birileri üvey evlat görürken, buradakileri öz kardeş bilen, başta Ekrem İmamoğlu ve tüm belediye başkanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Bu topraklarda çok acı dönemler, çok acı günler, çok acı aylar, yıllar hep birlikte yaşandı. Yüzyıllardır kan, gözyaşı, zulüm, bir durduysa, üç yürüdü. Kerbela’da akan kan, Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta akmaya devam etti. Kerbela’nın direnci, sokak ortasında katledilen bilim insanlarının, sendikacıların, gazetecilerin, Berkin Elvanların, milyonların katıldığı cenaze törenlerinde o direnç vardı. Kerbela’nın yası; kimi zaman Berkin’in, Ali İsmail’in, Abdullah Cömert’in mezarının başına bir sis gibi kondu. Hünkar’ın yolundan gidenler nefis karanlığını marifet ışığıyla, gönül karanlığını aşk ışığıyla aydınlatmaya devam ettiler. Ellerine bir gün silah almadan, şiddete hiç başvurmadan, cahiliye döneminin araçlarına bulaşmadan mücadelelerine devam ettiler. Mazlumlar, zalimin kötülüğüne ne boyun eğdi ne ortak oldu ne onlara uydu.”

İKTİDARA “ALTERNATİF TÖREN” TEPKİSİ: HACI BEKTAŞ’IN MİRASINA YAPILMIŞ BÜYÜK BİR SAYGISIZLIK, KINIYORUM”

“61. Ulusal, 35. Uluslararası Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri için Hacıbektaş’tayız. Ancak bir soruna buradan benim de dikkat çekmem, benden önceki kıymetli hatiplere iştirak etmem, katkı vermem gerekiyor. İktidar partisinin, burada yıllardır süren bilgeliği yok sayarak, buradaki canların meşru, resmi siyasi temsilcilerini akıllarınca dışlayarak, 15 Ağustos akşamı, apar, topar alternatif bir tören tertip etmelerini, en başta Hacı Bektaş’ın mirasına yapılmış büyük bir saygısızlık olarak görüyor ve kınıyorum. Bugün Alevilerin en etkin şekilde, -değerli dernekler ve vakıflar adına konuşan Başkanımızın da ifade ettiği gibi- çözüm bekleyen, katkı bekleyen sorunları var. Türkiye, vicdanları yaralayan, bir türlü açıkça ifade edilmeyen bir ayrımcılıkla, Alevilere eşit vatandaşlık haklarını vermemiştir. Yürürlükte olan Anayasa’daki tüm ifadelere rağmen, uygulama sırasında ve kanun yaparken, kanunları uygularken, Alevi vatandaşlara eşit yurttaş muamelesi yapılmamakta, ayrımcılığa tabi tutulmakta, ötekileştirilmekte ve haklı talepleri duymazdan gelinmektedir. Cemevleri, Aleviler için ibadethanedir. Bizler için de ibadethane olacaktır. Bu yasal hak tanınına, bu anayasal hak kabul edilene kadar sizin mücadeleniz, benim mücadelemdir.”

“MADIMAK BİR ‘UTANÇ MÜZESİ’ OLANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

“Camilerin ibadethane görülüp, cemevlerinin ibadethane sayılmadığı; ‘ÇEDES Programı’ altında laik eğitimin örselenip katledildiği, Kültür Bakanlığı’na bağlı Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı adıyla, Alevilerin kabul etmediği bir kurumun ve işleyişin oluşturulduğu ve maalesef, vaktiyle, ‘Cemevi, cümbüş evi’ diyen, cemle cümbüşü bir tutan bir anlayışın yönettiği bu ülkede, cümbüşün yerinin Kültür Bakanlığı olduğu kabulüyle, bir inancı Kültür Bakanlığı’na bağlayarak, bu hakareti, bu hor görmeyi kurumsallaştıran bir anlayışa itiraz ediyoruz. Haklı itirazlarınızın yanındayız. Madımak utancıyla, bu devlet hala yüzleşmemiştir. Madımak bir ‘utanç müzesi’ olana kadar mücadelemizi, mücadelemiz olarak hep birlikte sürdüreceğiz. Yolculuğumuz, ülkemiz için barışa, adalete, hoşgörüye, güzel ahlaka, erdeme, bilime ve umuda giden bir yolculuğu temsil ediyor. Yolumuzu, bu toprakların değerleriyle; Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin, Abdal Musa’nın, Mevlana’nın, Yunus Emre’nin ve nice eren ve evliyanın öğretileriyle aydınlatıyoruz.”

“CHP GENEL BAŞKANLARINA VEFAMIZI GÖSTERMENİN EN ÖNEMLİ YOLU, ONLARIN PARTİSİNİ İKTİDAR YAPMAKTIR”

“Biz doğru durmaya ve dost kapısını açık tutmaya devam edeceğiz. Aslan ile ceylanın bir arada yaşayabildiği, bereketin ve hoşgörünün egemen olduğu bir ülkeyi gelecek nesillere miras bırakana kadar bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Ve sözlerimin sonuna geldiğimde; vefanın başkenti Hacıbektaş’tan bir ifadeyi tekrar etmeme, benim için bir andı, bir ahdı, ifade etmeme izin veririz. Burada, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘İki büyük eserimden biridir’ dediği partinin Genel Başkanı olarak bulunuyorum. Hacıbektaş’ta, vefanın başkentinden tüm Türkiye’ye söylemek isterim ki; bu partinin ilk genel başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de tüm genel başkanlarına da benden önceki genel başkanı, çok kıymetli Kemal Kılıçdaroğlu’na da vefamızı göstermenin en önemli yolu, onların partisini iktidar yapmaktır. Hep birlikte bunu başaracağımıza ant içiyorum. Ant içiyorum. Ant içiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

İMAMOĞLU: “HACI BEKTAŞ FELSEFESİ BENİM IŞIĞIM”

“Ben, yıllardır Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzuruna gelmenin ve burada bu manevi huzuru yaşamanın, gerçekten heyecanını yaşayan birisiyim” diyen İmamoğlu, Hacı Bektaş felsefesini kendisine bir ışık olarak gördüğünün altını çizdi. Anadolu’dan bütün dünyaya yayılan bu felsefenin merhamet, hoşgörü ve insan sevgisinden beslendiğine vurgu yaptı. “Bugün hikmetli öğretisiyle, hak ve hakikat aşkını anlatan Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzurundayız” diyen İmamoğlu, “Ancak üzülerek söylüyoruz ki, ne yazık ki bugünler, dünyanın dört bir yanında acıların yaşanmaya devam ettiği, açıkçası ülkemizde de farklı sıkıntıların arttığı, hatta tüm varlıkların can hakkını savunan Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzurunda söylemeye dilim varmıyor ama, kedinin köpeğin bile öldürülmesinin yasaya dönüşme çabasının gösterildiği günlerde Hacı Bektaşi Veli’nin huzurundayız. Bugün biz insanlar, bütün canlıların vebali üstünde olan, düşünen, üreten, duygulanan ve tabii ki sorumluluğu olan varlıklarız” ifadelerini kullandı.

“HACI BEKTAŞ-I VELİ’NİN YOLU, YOLUMUZDUR”

Bu sorumluluğun bütün yöneticilerin üzerinde olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Sevgiyle, akılla ve bilimle bütün sorunların üzerinden gelmemiz gerekir ve bu yönde en üst düzey çabayı ortaya koymamız şarttır. Ama ne yazık ki, farklı meziyetler göstererek üzmeyi, kırmayı, yok saymayı ve insanları kutuplaştırmayı, kavga etmeyi, kan dökmeyi dahi düşünecek kadar ve buna kendi hakkıymış gibi davranacak kadar ileri seviyede şiddeti savunanların olduğu bir ortamdayız. Ve ben şunu ifade etmek isterim ki; hep birlikte, kararlı bir biçimde bu memleketin velilerinin, değerlerinin, ermişlerinin. Hacı Bektaş-ı Veli’nin yolu, yolumuzdur. Bu yol, bize birleşmeyi emreder. Bu yol, bize bir olmayı, iri olmayı, diri olmayı emreder. Bu yol bize, bu memleketin içerisinde 86 milyon yurttaşımızın hiçbirisini dışarıda bırakmamayı, 86 milyon insanımızın, bu canım vatanın her varlığının, her nimetinin, her karış toprağının eşit hissedarı olmayı emreder. İşte bu yolda yürümeye kararlı insanlarız” şeklinde konuştu.

“KILIÇDAROĞLU VE ÖZEL’LE BİRLİKTE HACIBEKTAŞ’A ÇOK ÖZENLİ HİZMETLER SUNDUK”

İBB’deki tüm çalışma arkadaşları ve 16 milyon İstanbulluyla birlikte Hacıbektaş ilçesine hizmet etmenin onurunu yaşadıklarının altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi: “Göreve başladığımızdan bu yana, ilçemizde yaşanan bütün sorunlara yüzümüzü dönerek, Hacıbektaş ilçemizin hak ettiği konuma kavuşması için, üzerimize düşen sorumluluğu en üst seviyede yerine getirme konusunda özenli bir gayret gösterdik. 12-13 yıl önce, buraya geldiğim ilk andan itibaren, üzüntüyle izlediğim, buradaki çevre koşullarının ve ortamın iyileşmesi konusunda o günden bugüne görev aldığımız her ortamda ayrı bir gayret içerisinde olmaya, özenli davranmaya çaba gösterdik. Hem önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hem şimdiki çok değerli Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel ile birlikte ve bütün çalışma arkadaşlarımla birlikte, Hacıbektaş’a çok özenli hizmetler sunduk. Söz veriyoruz, sunmaya devam edeceğiz.”

“BU İLÇEYE HİZMET ETMENİN, İNSANLIĞA HİZMET ETMEK OLDUĞUNU BİLEREK HAREKET ETTİĞİNİZDE, BU GURURU YAŞARSINIZ”

“Çünkü, biz biliyoruz ki, Hacıbektaş ilçemiz sağlıklı hizmet alabilmiş ve alt yapı, üst yapı konusunda insanlarını mutlu edebilmiş bir ilçe olursa ve bu topraklarda Hacı Bektaş Veli gibi isimlerin olduğu yere hizmet etmenin, insanlığa hizmet olduğu bilincine varırsak… Çünkü onların felsefesi, sadece bu topraklara değil, az önceki konuşmacıların ifade ettiği gibi, bütün dünyaya yayılmış, kabul görmüş evrensel bir felsefe olduğunu bilerek ona hizmet etmenin, bu ilçeye hizmet etmenin, insanlığa hizmet etmek olduğunu bilerek hareket ettiğinizde, bu gururu yaşarsınız. Bu anlamda, devletimizin ve ülkemizin her türlü kurum ve kuruluşumuzun, Hacıbektaş ilçesine ve buradaki maneviyatın ihtiyaçlarına, -tek şartla- buradaki maneviyatın temsilcilerine, manevi duygu ve düşüncelere en üst seviyede saygı duyarak hizmet etmek zorundadırlar. Bunu görev kabul etmeliyiz ve ona göre hareket etmeliyiz. Manevi alanların düzenlenmesi, çevrenin toparlanması ve özellikle burada yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz Mihmandar Konutları ile buraya örnek bir gelişim ortamının sunulması ve hatta orada bir kreş ve aşevi ile ilgili daimi bir hizmet ortamının oluşmasıyla birlikte, hizmetlerimiz sürmektedir.”

İBB VE HACIBEKTAŞ BELEDİYESİ ARASINDA PROTOKOL İMZALANDI

“Özellikle şunu söyleyeyim. Burada çok önemsenen ve her birimiz burada bulunduğumuzda onur duyduğumuz, uzun yıllardır büyük gayretlerle, ulusal ve uluslararası tarafıyla sürdürülen Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinliklerini, bu yıldan itibaren yaptığımız bir protokol ile dünyanın, belki de medeniyetlerin beşiği olan İstanbul’umuzun, Hacıbektaş ilçesiyle, belediyemizle birlikte ‘Ev Sahibi Düzenleme Protokolü’nü yapmış olmanın da gururunu yaşıyorum. Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri’nin Alevi toplumunun hafızasında, duygusunda bir var olma mücadelesi olduğunu, bu etkinlikleri gerçekleştirmek adına canla, başla, dayanışmayla mücadele eden canların birlik mücadelesi olduğunu yakinen biliyor ve hissediyorum. Bu yüzden bu etkinliğin üzerinde dolaşan, ne yazık ki iyi niyetli olmadığını hissettiğimiz ve bu konuda büyük kaygı duyan Alevi-Bektaşi toplumunun müdahalelerine dönük en güçlü iradeyi göstererek, bunları aşarak, bu güzel festivali sahipsiz bırakmamak ve en güçlü şekilde bu buluşmaları desteklemek konusunda, 16 milyon İstanbullu adına aldığımız kararı, buradan gururla, siz kıymetli katılımcılarla paylaşıyorum. En güçlü şekilde devam edecek. Hacıbektaş ilçemiz de bu değerli festival de asla sahipsiz kalmaz, kalamaz.”

“KİŞİNİN ÇEKTİĞİ KENDİ AMELİ / KİŞİ HİZMET İLE BULUR KEMALİ”

“Bu anlamda, bugüne kadar hizmet eden tüm kamu görevlilerine, belediye başkanlarına, siyasilere, özellikle bu bayrağı buraya kadar taşıyan Alevi-Bektaşi kurumlarına, yöneticilerine ve 72 millete bir nazardan bakan, sadece Anadolu’dan değil, Alevi-Bektaşi kültürünün yayıldığı bütün coğrafyalardan akın ederek, bugün burada bulunan ve bizimle olan tüm canlara gösterdikleri özveri ve çabalara da ayrıca teşekkür ediyorum. Kesinlikle, ‘Kişinin çektiği kendi ameli / Kişi hizmet ile bulur kemali’ diyen Ahmet Cemalettin Çelebi’nin nefesinde söylediği gibi, bizi ancak halka hizmet, güzele hizmet, insana hizmet kemale erdirebilir. Bu duygularla; memleketimin her insanına, her inancına, her etnik kökenine, ‘86 milyon insanımıza eşit hizmet edebilme sorumluluğunu yerine getirebilmeyi bana Yaradan nasip etsin’ diyerek görev yapan bir kardeşiniz olarak, bugün burada bulunmanın en yüce onurunu ve gururunu yaşayarak, bu duygularla hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.”

Erkan Baş, Hacıbektaş’tan seslendi: ‘Burası bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi değil, bizim ülkemiz!’

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’nde bir konuşma yaptı. Etkinlikleri takip etmek üzere ilçede bulunan binlerce yurttaşa seslenen Baş, “Burası bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi değil, burası bizim ülkemiz” ifadelerini kullandı.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, 16-17-18 Ağustos tarihlerinde düzenlenen Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesine gitti. Etkinlikler kapsamında ilçeye gelen yurttaşlarla bir araya gelen Baş’a, Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay da eşlik etti.

Akşam saatlerinde yapılan törene de katılan Erkan Baş, sahneye çıkarak bir konuşma yaptı. Baş, sözlerine, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına rağmen cezaevinde tutulan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’dan selam getirdiğini söyleyerek başladı.

‘HACI BEKTAŞ VELİ’NİN KARŞILAŞTIĞI ÜLKE, BİZİM YAŞADIĞIMIZ ÜLKEDEN FARKLI DEĞİLDİ’

Erkan Baş’ın konuşmasında şu ifadeler yer aldı:

“Bu toprakların gördüğü en büyük bilgelerden biri olan Pir Hacı Bektaş Veli’yi ve bizlere bıraktığı hakikat mirasını hep beraber özlemle andığımız günlerden geçiyoruz. Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş Bektaş Veli’nin karşılaştığı ülke aslında bugün bizim yaşamak zorunda kaldığımız ülkeden pek de farklı değildi. 13. Yüzyıl, Anadolu’nun alın teriyle yaşayan tüm insanlarının açlık ve yoksulluk içinde kıvrandığı, halkı ağır vergiler altında ezen zalim hükümdarların sefa sürdüğü, insanların en temiz dini duygularını istismar eden din tüccarlarının tıpkı bugün olduğu gibi servetine servet kattığı bir coğrafyaydı. Hacı Bektaş Veli, bir başına yürüdüğü bu yolda hiçbir zalimin sofrasına ortak olmadı. Onlar için ‘Çalışmadan geçinenler bizden değildir’ dedi. Zalimlerin tezgâhı sürsün diye, halk içinde bugünkü gibi düşmanlıkları körükleyenlere ‘Başkasının ayıbını arayacağına önce kendi ayıbını gör’ dedi. Bu hayatta en büyük erdemin insan olmak ve insanlıkta ortaklaşmak olduğunu, ‘Dili, dini, rengi ne olursa iyiler iyidir, iyiler her an iyidir’ sözüyle buyurdu.

‘CUMHURİYET’İN İKİNCİ YÜZYILINDA HALA, BİR DİNİN BİR MEZHEBİNİN TAHAKKÜMÜ ALTINDAYIZ’

Bugün halkımızın en derin yoksullukları yaşadığı, kadınların ölüm ve kölelik arasında seçime zorlandığı, ağaçların, ırmakların ve sokakta yaşayan dilsiz dostlarımızın katledildiği bu topraklarda Bektaş Veli’nin erenleri, kadınları yola ortak ettiler. Dostlukla kaynayan bir kazanda bitmeyen aşları pişirdiler. Biz de onların mirasından ilham alıyoruz. Eşitliğin, özgürlüğün, dostluğun, ortaklığın tohumunu 800 yıl önce bu topraklarda Hacıbektaş’ta atanları mücadelemizde yaşatıyoruz. O tohum bugün daha da yeşerecek. Hayatını emeğiyle ve onuruyla yaşayanların iktidarına adamış milyonlara dönüşecek. Sevgili canlar, Cumhuriyet’in ilk yüzyılını geride bıraktık. Ne yazık ki, biz, özellikle Cumhuriyet’in son çeyreğinde yobazlara, gericilere bu ülkeyi karanlığa mahkum etmek isteyenlere hak ettikleri, vermek istediğimiz yanıtı veremedik. Hala, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında, bir dinin, bir mezhebinin, bir yorumunun tahakkümü altındayız. Buna karşı çıkmak, bununla mücadele etmek hala en temel görevlerimizden birisi olmak zorundadır. ‘Alevilik vardır, Alevilik haktır’ demek buna karşı çıkmanın yoludur.

‘CEMEVLERİ ALEVİLERİN İBADETHANESİDİR, BUNU ER YA DA GEÇ KABUL EDECEKSİNİZ!’

Amasız ve fakatsız söylüyoruz, Hacıbektaş’tan bir kez daha söylüyoruz, Alevileri bakanlık eliyle, iktidar gücüyle, parayla bölmeye, parçalamaya, suni gündemler yaratmaya çalışanlara söylüyoruz, Cemevlerini olduğundan farklı göstermeye çalışanlara Hacıbektaş’tan da bir yanıt vermemiz gerekiyor: Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, bunu er ya da geç kabul edeceksiniz! İstemeseniz de inkar da etseniz, yok da saysanız sonunda kabul edeceksiniz.

Kardeşlerim, bugün Hacıbektaş’tan, özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz için haykırmak zorundayız. Bu yobazların iktidarının çocuklarımızın elinden laikk, çağdaş, bilimsel, parasız eğitimi almasını, çocuklarımızın eğitim hakkına ulaşmasını, gasp etmesini kabul etmiyoruz. Bu bağnaz, bu yobaz eğitim anlayışına karşı hiçbir dinin, mezhebin propagandasının yapılmadığı her yurttaş için eşit, parasız, bilimsel eğitim mücadelesini, laik eğitim mücadelesini yükseltiyoruz. Cumhuriyet’in birinci yüzyılında Maraş’ta, Çorum’da, Madımak’ta kanımızın aktığı canlarımızın alındığı bir yüzyıldı. Tüm katliamların bütün bu zulümlerin hesabını sormak zorundayız. Madımak’ta helalleşmeyeceğiz, Madımak katilleriyle helalleşmeyeceğiz! Bugün iktidarda bulunanların Madımak katillerini affettiklerini asla ama asla unutmayacağız! Bugün iktidara gelenlerin Madımak’ta canlarımızla kıyanlar olduklarını hiç aklımızdan çıkartmayacağız!

‘BURASI BİZİ ÖLDÜRMEK İSTEYENLERİN ÜLKESİ DEĞİL, BİZİM ÜLKEMİZ!’

Değerli kardeşlerim, zor zamanlardan geçiyoruz, bunu biliyoruz. İktidarı elinde bulunduranların hukuku katlederek, halkı yok sayarak bizi bu karanlığa mahkum etmeye çalıştıklarını, bizi yobazlıklarıyla boğmaya çalıştıklarını görüyoruz, biliyoruz. Ama şu gerçeği asla unutmamamız gerekiyor: Burası bizi öldürmek, bizi katletmek isteyenlerin ülkesi değil, burası bizim ülkemiz! Burası emeğiyle, alın teriyle, onuruyla, namusuyla yaşayan, kardeşlik ve barış isteyenlerin ülkesi. O yüzden 72 millete bir nazardan bakılan bir coğrafyadan, bütün kardeşlerime, bütün Türkiye’ye seslenmek istiyorum: Bunlar bizi birbirimize düşmanlaştırarak, bunlar bizi birbirimize kötü gözle bakmamızı sağlayarak iktidarlarını korumaya çalışarak bu ülkeye çok büyük bir kötülük yapıyorlar. Bu kötülüğe karşı Hacı Bektaş’tan sizlerin izniyle, onayıyla, bütün Türkiye’deki emekçi kardeşlerime seslenmek istiyorum. Hepimizin rengi farklı, dini farklı, dili farklı, kültürü farklı, inancı farklı, memleketi farklı. Ama Türkiye’de de dünyada da 2 şeyin rengi hep aynıdır kardeşlerim: Alın terinin rengi hep aynıdır, gözyaşının rengi hep aynıdır. Alın terinin ve gözyaşının birleştirdiği bir halkı hiçbir kuvvet yenemez! Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.”

Konuşmaların ardından ödül törenine geçildi. “Dostluk ve Barış Ödülü” Veliyettin Hürrem Ulusoy’un, “Yaşayan İnsan Hazinesi Hizmet Ödülü” Ali Adil Atalay’ın, “Akademik Araştırmalar Ödülü” Meral Salman Yıkmış’ın, “Kültür Sanat Ödülü” de Kılavuz Bakır’ın oldu. Etkinlik; semah dönülmesi ve konserlerle son buldu.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir