Kocasakal hakimlere seslendi:” Biat etmeyin”.
İstanbul Barosu Genel Kurulu olağanüstü toplandı. Yönetimin Genel Kurul iradesi ile değişeceğini söyleyen binlerce avukat, bu saldırının da tüm muhalefete yönelik sürdürülen baskılardan ayrı düşünülemeyeceğini belirtti
İstanbul Barosu’nun Olağanüstü Genel Kurulu dün (17 Mart) Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve 11 yönetici hakkından “Yargı görevini yapan etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla dava açılmasının ardından alınan karara pek çok hukuk örgütü destek verdi.
Genel Kurul’un açılış konuşmasını yapan Kocasakal, “Savcılık yaptım, avukatlık yapıyorum ve bugün karşınıza sanık olarak çıktım” dedi. Kocasakal Genel Kurul aşamasına gelinmesini şöyle anlattı: “Avukatlık onurunu korumak için bedel ödemeye hazır olduklarını belirten Kocasakal, “4 yıla kadar hapis istemi ile yargılanıyoruz. 3 tane daha hakkımızda suç duyurusu var. Ergenekon Davası’nda meslektaşlarımızla görüşürken bunun kayda alındığını, Silivri’deki odasındaki heyete aktarıldığını ve heyetin odasından konuşmalarımızı izlemesine tepki gösterdim. ‘Bu bir suçtur, bunun hesabını sorarız’ dediğim için suç duyurusunda bulundular. Ama hesabını soracağız. Ben baro başkanı olarak böyle bir hukuksuzluğu gördükten sonra sessiz kalabilir miyim?Bunun için mi seçildik?
‘Bunun adı ileri faşizmdir‘
Hukuk devletinde bireylerin sabaha karşı yaka paça, soyut isnatlarla gözaltına alınamayacağını söyleyen Kocasakal, “Bağımlı şekilli kurgulu yargı, hak ve özgürlüklerin en büyük düşmanı iktidarların en büyük silahı haleni gelir. Ne yazık ki Türkiye’de yaşanan budur bugün. Bağımsız ve tarafsız yargı toplumsal düzenin bel kemiğidir. Türkiye bugün omurilik felcidir. Bunun adı ileri faşizmdir. Buradan sonra gideceğiniz bir yer yoktur” diye konuştu.
Kocasakal, avukatların zorla salonlardan çıkarıldığını belirterek, “Avukatlara baro olarak artık kask ve kalkan vereceğiz” diye espiri yaptı. Kocasakal ayrıca ÇHD üyesi avukatların DHKP-C operasyonu ile tutuklanmasını da eleştirdi ve “Bir avukata sorguda savcı ‘Neden hep bu tür davaları alıyorsunuz?’ diyor. Size ne? Ben avukatım istediğim davayı alır, istediğimi de almam. Siyasi dava almak bir avukatı örgüt üyesi mi yapar? Böyle sakat bir mantık olur mu? Biz adliyenin müşterisi değil sahibiyiz. Adliyede bizim, duruşma salonu da bizim” dedi.
Akit yazarından provakasyon
Kocasakal’ın konuşmasının ardından günün ilk gergin anları yaşandı. Konuşmaların daha rahat yapılmasını sağlamak için kürsüden basın emekçilerinin inmesinin istenmesi üzerine Yeni Akit muhabiri Mehmet Özmen inmek istemediğini belirtti. Divan üyelerinin ısrarı üzerine gerginlik çıkaran Özmen, mikrofona yönelerek konuşma yapmaya çalıştı. Özmen’in konuşmasına izin verilmeyince, Özmen yumruklarıyla saldırmaya başladı. Zorla dışarı çıkarılan Özmen salon çıkışında kalp hastası olduğunu söyleyerek kendini yere attı. Aralarında “Provasyon yapıyor” diye konuşan avukatlara sözlü saldırıda bulunan Özmen, bir anda kafasını kaldırarak, “Asıl provakasyon yapan sizsiniz” diye bağırdı. Özmen, sağlık personeli tarafından sedyeyle dışarı çıkarıldı ancak daha sonra Kongre Merkezi içinde yürürken görüldü.
Ayhan Erdoğan: ‘Muhalefet susturulmaya çalışılıyor’
Etkinlik uluslararası alandaki hukuk örgütlerinden temsilcilerin konuşmalarıyla sürdü. Daha sonra Çağdaş Avukatlar Grubu adına bir konuşma yapan Av. Ayhan Erdoğan, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verenler, hak arayanlar, sendikada örgütlenmek isteyenler, doğasına toprağına suyuna sahip çıkanlar, bilimsel eğitim diyenler, YÖK’e karşı duranlar, Adil ücret diyenler, yani kısaca demokratik talepte bulunanların güvenlik kuvvetleri ve yargı ile susturulmaya çalışıldığını söyledi.
‘Düşünen yanar’
Artık düşünenin yandığını vurgulayan Erdoğan, Ergenekon davasıyla başlayan süreci Balyoz, KCK, Oda TV, Devrimci Karargah, Hopa, DHKPC, Pınar Selek ve benzeri davaların takip ettiğini ve bu davaların toplumun farklı kesimlerinden farklı düşünenler hatta karşıt düşünenlerin aynı torbanın içinde konularak sürdürüldüğü politik davalar olduğunu belirtti.
Toprağına, deresine, doğasına sahip çıkan Hopa halkının iktidar tarafından ‘eşkiya’ olarak tanımlandığını ve fakat iktidarın kolluk gücü tarafından katledilen Metin öğretmen’in hesabı iktidar tarafından verilmediğini söyleyen Erdoğan, Hopa davasında taş silah olarak iddianamede yer alırken, Samsun’da Halkevini ve TKP binasını basan faşistler için aynı taş silah olarak değerlendirilmediğini de ifade etti.
‘Avukatlar zorla salondan çıkarılıyor’
Sürdürülen davalarda savunma görevinin yapılmasının sürekli olarak engellendiğini söyleyen Erdoğan, “Ergenekon ve KCK, davalarında Mahkemenin dava avukatlarını jandarma marifetiyle salondan zor kullanılarak çıkartması ülkemiz tarihinde hiçbir dönemde görülmemiştir. Mahkemeler savunmayı adeta ortadan kaldıracak şekilde avukatlara davaya girme yasağı koymakta ve adil yargılanma hakkının ihlali yanında sanıkları da savunma hakkından mahrum bırakmaktadır” dedi.
‘KCK tutuklamaları Baro Yönetiminin başına geleceklerin habercisiydi’
Av. Ayhan Erdoğan Baro yönetimini de eleştirerek şu sözlere yer verdi: “Bu gün savunma örgütü olarak meslek temsilciliğinin yüklediği görevini yerine getirmesi nedeniyle kovuşturmaya uğrayan İstanbul Barosu Yönetimi, KCK davasında savunma görevi yapan avukatların gözaltı aşamasında ‘bu resim içinde yer almayacaklarını ifade etmişlerdir. KCK tutuklanmalarının bugün başlarına gelecek olanın habercisi olduğunu fark edememiş olan Baro yönetimi tarihsel bir hataya düşerek sahip çıkacaklarının savunma olduğunu görememişlerdir. Artık ok yaydan çıkmıştır. Savunmaya bu şekilde dokunulduktan sonra yol açılmıştır. İktidar hızını alamamış ve bu kere Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticisi ve üyesi avukat arkadaşları tutuklayacak bir süreç başlatmıştır.”
‘Değişiklik ancak Genel Kurul iradesiyle olur’
Çağdaş Avukatlar Grubu olarak yargılananların inançlarına, kimliklerine, felsefi düşüncelerine ve siyasi tercihlerine bakmaksızın herkesin adil yargılanma ve eksiksiz savunma hakkı ile toplumun tüm kesimlerinin hak arama özgürlüğü olduğuna inandıklarını vurgulayan Erdoğan “İstanbul Barosunun yönetim değişikliğinin ancak ve ancak Genel Kurul iradesiyle olması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.
Özgürlükçü Hukukçular’a şoven tepki
Özgürlükçü Hukukçular Platformu adına konuşma yapan Fırat Epözdemir’in konuşması ise birçok kez salondan birkaç kişinin şoven tepkileri ile bölündü. Epözdemir’in konuşması sırasında salonu, Özgürlükçü Hukukçular Platformu üyeleri devrimci avukatların fotoğrafları ile donatıldı. Şoven-faşist tepkilere sloganlarla yanıt verildi.
Epözdemir konuşmasında Cumhuriyet tarihi boyunca katledilen, tutuklanan avukatları anarak, bunların pek çoğunun sorumlusu olan Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt adına İstanbul Barosu’nda ödül verilmesini eleştirdi. Eleştiriye faşist söylemlerle tepki verildi.
İfade özgürlüğünün olduğunu hatırlatan Epözdemir, konuşmasına kaldığı yerden devam etti. Özgürlükçü Hukukçular olarak her zaman ezilenlerin yanında yer aldıklarını ifade eden Epözdemir, baroya yapılanın haksız ve demokratik olmayan bir müdahale olduğuna dikkat çekti. Epözdemir “Biz kim tarafından kime karşı yapılırsa yapılsın her türlü hukuksuzluğun karşısında olduk. Sandıkla gelen baro yönetimi sandıkla gitmelidir” diye konuştu. Epözdemir’in kürsüden inmesinin ardından bazı avukatlar fiziksel saldırıda bulunmaya çalıştı.
‘Yalnızca savunma değil, toplumsal muhalafetin bir parçasıyız’
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) adına yapılan sunum da saldırılar sırasında başladı. Bir taraftan ÇHD binasına yapılan saldırının görüntülerinin yer aldığı video gösterisi akarken, öbür yanda Özgür Hukukçular’a saldırı da sürüyordu.
ÇHD adına konuşma yapan Güray Dağ, hapishanede tutuklu bulunan avukat arkadaşlarının “Yüreğimiz sizinle birlikte” dşyerek selamlarını ilettikleri mektuplarını paylaştı. Dağ, Toplumsal muhalefetin yalnızca savunması değil aynı zamanda bir parçası olarak avukatların hiçbir gerekçe olmadan tutuklanmaya çalışılmasını eleştirdi. Siyasi iktidarın “Kimin nasıl avukatlık yapacağıne ben karar veririm” demek istediğini belirten Dağ, tutuklu avukat sayısına ve avukatlara açılan davalara dikkat çekti. Avukatların ne bu ülkede ne de başka bir coğrafyada baskılara teslim olduğunu söyleyen Dağ, “Bugün de direneceğiz” dedi.
‘Devrimci avukatlar onurumuzdur‘
Güray Dağ’ın konuşması sırasında avukatlar da tek tek taşıdıkları harflerle salonda “Devrimci avukatlar onurumuzdur” yazdı.
Genel Kurul’un binlerce imza ile mnergesi sunulan sonuç bildirgesini ise İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu okudu.
Standlara ilgi yoğundu
İçerde konuşmalar yapılırken, salonun dışında da avukatlar meslek alanında yaşadıkları sorunlara ilişkin sürdürdükleri kampanyalarını paylaştı. Çağdaş Avukatlar Grubu, Devrimci Avukatlar, Kartal Hukukçular Derneği, İşçi Avukatlar, Hukuk Öğrencilerinin çıkardığı Aksak Terazi dergisi standları Genel Kurul boyunca çalışmalarını katılan avukatlarla paylaştı.
Sendika.Org