İYİ Parti İBB Grup Başkanvekili İbrahim Özkan; Kanal İstanbul, doğayı yok ederken ekonomiyi de tükedecek!

Example HTML page

İBB Meclisi 8’inci seçim 4’üncü toplantı dönemi ocak ayı 3’üncü bileşimi Meclis Başkan vekili Ömer Faruk Kalaycı Başkanlığında Yenikapı Dr. Kadir Topbaş Gösteri ve sanat merkezinde yapıldı.

Kanal İstanbul Gündeminin görüşüldüğü toplantıda İYİ Parti İBB Meclisi Grup Başkanvekili İbrahim Özkan partisinin görüş ve düşüncelerini içeren bir konuşma yaptı.

Konuşmasında İYİ Parti İBB Grup Başkanvekili İbrahim Özkan; Kanal İstanbul, doğayı yok ederken ekonomiyi de tükedecek! ifadesinde bulundu.

HABER ETKİN/HABER MERKEZİ: YENİKAPI/ İSTANBUL

Özkan konuşmasına şu ifadelerle devam etti:

Biliyorsunuz Kanal İstanbul, 12 Haziran seçimlerine giden yolda bir seçim vaadi gündemi olarak, Nisan 2011’de dönemin başbakanı bugünün Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan tarafından seçim kampanyası sırasında ilk kez dile getirildi.

Sayın Erdoğan o gün projeyi tanıtırken demişti ki; ”Çünkü Türkiye bir istikrar ülkesi, Türkiye bir güven ülkesi. Türkiye 2023’e böyle büyük böyle çılgın, böyle muhteşem bir projeyle girmeyi fazlasıyla hak etmektedir.” demişti.

Maalesef bugün, tutarsız AK Parti politikalarıyla, Türkiye bir güven ülkesi de bir istikrar ülkesi de değildir…Dolayısıyla ülkemiz 2023’e böyle bir projeyle girmeyi de hak etmemektedir. Sayın Erdoğan’ın sözlerinden çıkarım yaptığımızda bu konunun aslında burada bugün hemen kapanması gerekir.

ÇED RAPORUNUN BİLİMSELLİĞİ SORGULANIYOR

Bakın bugün Türkiye ekonomisi ciddi bir kriz içinde, hukuk desen tam anlamıyla işlememekte, adalet, liyakat, öngörülebilirlik kalmadı,  en önemlisi ülkede güven kalmadı güven…Kongre yaparken “Güven ve İstikrar” sloganıyla çıkması da AKP’ye güven, Türkiye’ye istikrar  getirmedi maalesef…

Bilimsel olarak sorgulanabilir Çevresel Etki Değerlendirmesi yani ÇED Raporu projenin önünü açsa da, ilgili uzmanlığa sahip pek çok  bilim insanı bunu reddediyor ve projenin çevresel, ekonomik, sosyal ve yönetişim sorunları hakkında ciddi endişeler doğurduğuna dikkat çekiyor.

KANAL İSTANBUL, DOĞAYI YOK EDERKEN EKONOMİYİ DE TÜKETECEK!

Gayrimenkul odaklı ekonomik kazanımlara indirgenen bu proje, İstanbul’un çevresel olarak en değerli ve habitat bakımından en  zengin bölgelerinden birinde doğanın dozerlerle yok edilmesi anlamına geliyor

Böyle bir projenin altından ekonomi de doğa da kalkamaz…Dolayısıyla kazanç değil sadece kayıp olur. Hem İstanbul hem de ülkemiz  için ne yazık ki…

Bilindiği üzere Türkiye, Paris İklim Anlaşmasını Ekim 2021’de onayladı ve 2015’ten bu yana da Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni  taahhüt ediyor. 

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren  bir evrensel eylem çağrısıdır. Ocak 2016’da yürürlüğe girmiştir. 

17 ana başlıktan oluşan sosyal, kültürel ve ekolojik meselelerin çözümüne odaklanır. 

Türkiye Paris İklim Anlaşmasını aslında 2016’da imzalamıştı. Ama AK Parti iktidarı, zengin ülkeler listesinde yer aldığımız için onaylamayı  reddetmişti. Çünkü Paris İklim Anlaşması, zengin ülkelerin, iklim değişikliğine uyum sağlayabilmeleri için yoksul ülkelere  yardımda bulunmasını öngörüyor. Biz yardım yapacak kadar zengin değiliz dediler, onay vermediler. Oysa hani bizi dünya  kıskanıyordu. Lafa gelince, dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz, ilk 10 ekonomi arasına da girmek üzereyiz, ama o gün  imzalamadık, bir anlamda, “boşuna kıskanmayın biz o kadar da zengin değiliz” dedik.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE, BAKANLIĞIN ADINI DEĞİŞTİRMEKTEN FAZLASIDIR!

Türkiye Cumhuriyeti, 2016’da onaylamadığı anlaşmayı, şaşırtıcı bir şekilde Ekim 2021’de  onaylamaya karar verdi. Ve onayladığı günden beri de 3,2 milyar dolar destek aldı.

Bu desteği niye aldı peki? 

Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirebilsin, ülkenin sosyal, kültürel, ekolojik sorunlarını çözsün diye aldı.

Rant ve talan projelerinde sınır da rakip de tanımayan AK Parti Hükümeti, gelen bu para karşısında çevreye olan eşsiz  duyarlılığının bir göstergesi olarak büyük bir hamle gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, “Çevre ve  Şehircilik Bakanlığı”nın adı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı oldu. Çevre ve Şehircilik zaten yan yana  yeterince tezat yaratıyordu, bir de bu tezatlığa ‘iklim değişikliği’ de eklendi. Ne kadar değişik, alengirli ve AK Partinin  rantiyeci iklimini yansıtacak bir isim olmuş değil mi?

Biliyorsunuz hükümet, Kanal İstanbul’u sürekli Süveyş Kanalı ile eşdeğer görmekte. Oysaki Süveyş Kanalı tamamen  bir zorunluluktan doğmuştur, ancak yerine yeni ve daha pahalı bir kanal açılması düşünülürse işte Kanal İstanbul onunla  kıyaslanabilir.

Süveyş Kanalından geçerseniz koskoca Afrika Kıtasını dolanmamış, uyanıklık yapmış olursunuz; Kanal İstanbul’dan  geçerseniz de boğazdan bedava ve daha kestirme geçme fırsatınız varken enayilik yapmış olursunuz.

SINIRLAR ÇİZİLİRKEN EKOLOJİK EŞİKLER DİKKATE ALINMADI!

Üstelik, boğazlarımızı ticaret gemilerine kapatma yetkimiz yok, kimseyi paralı olan kanaldan geçmeye de zorlayamayız. Çılgın proje demelerinin nedeni de tam da bu bence…Ne kadar enayi var onu test etmeye hazırlanıyorlar.

Sanki, Türkiye’nin en büyük sorunu İstanbul’un Deniz Trafiği..Ama tabi, ekonomiyi gözlerdeki ışıkla eş tutanlar; ay sonunu getiremediği  için çocuğunun kumbarasını açmak zorunda kalanları, daha ucuz olsun diye fırında bayat ekmek arayanları, yarım simit alanları, vergi ve  zamlarla ümüğü sıkılanları anlayamaz. 

AK Parti iktidarı, Kanal İstanbul’un ekonomik getirisinin çok fazla olacağını iddia ederek kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyor aklı sıra…  Sadece paraya ve ranta odaklı bu zihniyet, ekolojik dengeyi, çevreyi, sağlığı, güvenliği hiçe sayarak adeta bunlar yokmuş gibi  davranıyor. 

ÇED Raporu’nun ekosistemler ve canlılarla ilgili bölümleri incelendiğinde proje etki alanının ekolojik olarak belirlenmediği görülüyor.  Bu da demek oluyor ki, “en çevreci proje, müsilajı bitirecek” diye duyurdukları kanalın, fayda maliyet analizinde ekolojik maliyet  “0” düşünülüyor. 

Bu asla gerçek bir maliyet hesabı olamaz…Yok edilen ekosistem, habitat ve canlı türleri ile bunların sağladıkları hizmetlerin de  hesaplanması halinde, ancak o zaman Kanalın gerçek maliyeti ortaya çıkacaktır. 

ÇED Raporu’nda, kanalın neden olabileceği kuvvetli çapraz rüzgâr, hava kirliliği ve asit yağmurları ve bunların gerek çevresel  gerekse halk sağlığına etkileri de değerlendirilmemiş.

KANAL İSTANBUL, TÜRKİYE’NİN SIFIR KARBON TAAHHÜDÜNE AYKIRI!

Oysa, Kanal İstanbul Çalıştayı’na katılan bilim insanları ve sektör temsilcileri, Kanal İstanbul Projesi bir kez üstlenildiğinde,  Marmara Denizi çevresindeki bölgelerde ve özellikle İstanbul’da geri dönüşümü olmayan bir çevresel tahribat  yaratacağı ve gelecek nesillerin bunun bedelini ağır ödeyeceği konusunda çılgın projenin mimarlarını uyarmıştı.

Yoksulluğun azaltılması, borçların silinmesi, hastalıkların kontrol altına alınması gibi konularda uluslararası çalışmalarıyla  tanınan bir isim var, Prof. Dr. Jeffrey D. Sachs..Kendisi BM Milenyum Projesi’nin de direktörü…Kasım ayında Türkiye’ye geldi  ve sürdürülebilirlik ve iklim krizi konusunda ülkemizle ilgili önemli tespitlerde bulundu. Dedi ki;

“Türkiye Paris Sözleşmesi’yle uzlaşı halinde sıfır karbon konusunda bir taahhütte bulundu, fakat önemli olan bu  konudaki aksiyon planlarının neler olduğudur.”

Özetle diyor ki; “Hedeflere ulaşabilmeniz için tutarlı ve sürdürülebilir bir aksiyon ve eylem planına, net bir stratejiye  ihtiyacınız var.”

Peki, tutarsız politikalarıyla hem tabanında hem kamuoyunda sürekli güven kaybeden AK Parti İktidarı için bu mümkün  mü?

Ülkemiz bugün maalesef ciddi sürdürülebilir kalkınma sorunları yaşıyor. Sürdürülebilir Kalkınma 2021 Raporu’na göre,  Türkiye 165 ülke arasında 70.4 endeks puanı ile 70. sırada yer alıyor. 

KUZEY ORMANLARI İLE BİRLİKTE, İSTANBUL’DA YAŞAM DA TEHDİT ALTINDA!

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “Kanal İstanbul belki de dünyanın en çevreci projesi olarak hayata geçirilecektir” iddiasında  bulunuyor. Peki ama öyle mi?

Bakalım, “Kanal İstanbul” Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Paris İklim Anlaşması ile Uyumlu mu?

Türkiye için ekolojik, sosyal ve ekonomik önemi çok yüksek olan İstanbulumuz, Türkiye’nin sürdürülebilirlik seviyesini çok  önemli boyutta değiştirebilir. Sürdürülebilirlik dönüşümünde en yüksek kapasiteye sahip şehrimiz çünkü.. Aynı şekilde,  İstanbul’daki sürdürülebilirlik karşıtı politikalar, ülkenin sürdürülebilirliğine yüksek ölçüde zarar da verebilir. 

16 milyonluk nüfusu ile Türkiye’nin en kalabalık ili olmaya devam eden İstanbul, diğer şehirlere kıyasla da çok daha fazla  sera gazı açığa çıkarıyor tabi… Dünya çapında en yüksek karbon ayak izi olan ülkeler ve şehirleri arasında da 26.  sırada İstanbul. 

Bakın, Kanal İstanbul denen Çılgın Müteahhitlik Projesi, İstanbul’un rant uğruna sürüklendiği, kitlesel ormansızlaşmayı  daha da artıracak. Kanal İstanbul ile son 50 yılda 27 bin hektar kadar azalan İstanbul ormanları daha da azalacak.  Projenin yer alması planlanan kuzey ormanları, Dünya çapında önemli 200 ekolojik bölgeden, Avrupa’da ise acil  korunması gereken 100 ormandan biri olarak kabul ediliyor.

KANAL İNŞASIYLA YAYGIN YOKSULLUK SORUNU ÇÖZÜLEMEZ!

Ülkemiz için bu ilk hedefe ulaşmakta önemli zorluklar var. Çünkü Kanal İstanbul projesinin açlık ve yoksullukla  mücadeleye katkı sağlayacak tek bir boyutu yok..!

TÜİK 2019 verilerine göre hane halkı gelir ve yoksulluk araştırması raporunda yoksulluk oranı kaç biliyor musunuz, yüzde 15…  Peki, bu ne demek biliyor musunuz? Türkiye de her yüz kişiden 15’i Yoksul! demek..! Bakın bunlar TÜİK verileri…En fazla  yoksul da nüfusa oranla İstanbul’da bulunuyor.

ABD’li ekonomi profesörü Steve Hanke’nin işsizlik, enflasyon, faiz oranı ve milli gelir gibi ekonomik göstergeleri esas alarak  hesaplanan Dünya Sefalet Endeksi’nde Türkiye 156 ülke içinde 21’nci sırada… 

Bu da demek oluyor ki; 156 ülke ekonomisi arasında en kötü 21. ekonomiyiz ve maalesef bunlar daha iyi günlerimiz…

TARIM ALANLARININ YOK EDİLMESİYLE GIDAYA ERİŞİM HAKKI İHLAL EDİLİYOR!

Proje bölgesindeki tarım alanlarının yüzde 60’ının inşaata açılacağı tahmin ediliyor. Proje; kanalın geçeceği bölgedeki  tarım arazilerini ve balıkçılığı da etkileyecek. 

Dökülen harfiyatlar yüzünden, proje yakınlarındaki tarım arazileri de verimini kaybedecek. Tarım arazilerinin yok olması  durumunda tarımdaki işsizlik artacak. Geçim kaynağı sıkıntısı başlayacak. 

Yani, lüks gayrimenkul projeleri ve süper zengin müşteri grupları uğruna gıda kaynaklarına zarar verecek olan Kanal İstanbul, açlığa son  vermeyecek, tam tersi açlığa sürükleyecek, sıfır açlık hedefine de zarar verecek bir proje ne yazık ki…

2 MİLYON NÜFUSLU YENİ ŞEHİR İNŞA ETMEK, ŞEHRİ YIKIMA SÜRÜKLEMEKTİR!

Projenin şantiyesinin %44’ü tarım alanı, %11’i su, %7’si ise orman… 170 bin kişiye gıda, 1,6 milyon kişiye su ve 1,2 milyon kişiye de  oksijen sağlıyor bu alan..

2 milyon nüfuslu bir şehirden bahsediyoruz. Kanal İstanbul ve çevresine inşa edilmesi planlanan uydu kentler, şehir iklimini ve şehrin hava kalitesini olumsuz  etkileyecek ve bu durum halk sağlığını tehdit edecek.

NİTELİKLİ EĞİTİM ÜRETME HEDEFİYLE ÇELİŞMEKTEDİR!

Kanal İstanbul, Sürdürülebilirlik Hedeflerinden biri olan Nitelikli Eğitim Hedefiyle de çelişmektedir.

Bize verilen süre maalesef 15 dakika olduğu için konuşmamın bundan sonrasını başlıklar halinde geçeceğim mecburen;

  • KANAL İSTANBUL, MEVCUT EŞİTSİZLİKLERİ DAHA DA DERİNLEŞTİRECEK!
  • İSTANBULLULARIN İÇME SUYU KAYNAKLARI FÜTURSUZCA YOK EDİLMEK İSTENİYOR!
  • KANAL İSTANBUL’LA ARTAN ENERJİ TALEBİ KARŞILANAMAYACAK!

Kanal İstanbul, herkes için makul fiyatlı, güvenilir ve sürdürülebilir enerjiye erişim sağlamak için herhangi bir çözüm  sunmuyor, Erişilebilir Temiz Enerji Hedefi ile de çelişiyor, görüldüğü üzere…

  • EKONOMİ, SÜRDÜRÜLEMEZ HALE GETİRİLECEK!
  • İSTANBUL’UN BİR KANALA DEĞİL, YENİLİKÇİ ALTYAPILARA İHTİYACI VAR!

Kanal projesi, bu anlamda cumhurbaşkanlığı genelgesinin eylem planı ile ilgili verdiği resmi sözlerden uzaklaşmakta, Avrupa Yeşil Mutabakatının şartlarına ters düşmekte ve Türkiye’nin uluslararası ticaretteki payını açıkça riske atmakta ve dolayısıyla doğrudan İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme hedefi ile çelişmektedir. 

  • KANAL İSTANBUL’LA, GELİR VE SERVET DAĞILIMI DAHA DA BOZULACAK!
  • KANAL İSTANBUL, ŞEHRİ BÜTÜNÜYLE YAŞANAMAZ HALE GETİRECEK!

Değişen iklim özellikleri, deniz seviyesinin yükselmesi ve deprem olmak üzere üç büyük risk zaten şehri büyük ölçekte tehdit  ediyor.  Kanal İstanbul projesinde ise bu risklerin tamamı göz ardı edildiğini gözlemleyebiliyoruz.

  • ÜLKENİN KISITLI KAYNAKLARI, ÜLKE ALEYHİNE HEBA EDİLİYOR!
  • PROJE, GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN EKOLOJİK FELAKETE NEDEN OLACAK!
  • DENİZ YAŞAMINDAKİ ZARARIN GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYACAK!
  • BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK ORTADAN KALDIRILACAK!

Kanal İstanbul, Karadeniz ile Marmara Denizi arasındaki mevcut boğaz sistemini tehlikeye atarak sudaki yaşam için de büyük riskler  oluşturmaktadır. Mevcut proje hususları bu riskleri göz ardı etmekte ve İstanbul çevresindeki deniz yaşamını geri dönüşü olmayan  zararlara maruz bırakmaktadır.   Müsilaj sorununun çözümünün adresi de Kanal  İstanbul projesiymiş gibi lanse ediliyor ama tam tersi bir durum hasıl maalesef..

BARIŞ VE DEMOKRASİNİN DEĞİL, OTOKRASİNİN SEMBOLÜ

Kanal İstanbul, mevcut iktidarın siyasi kampanyaları sırasında ilan edilmiş, dayatılmış bir projedir. Projenin çıkış  şekli esas olarak ne demokratik ne de bilimseldir, bunun yerine otoriter olarak ortaya çıkmıştır.

KANAL İSTANBUL, İNSANLIĞIN ORTAK GELECEĞİNE YÖNELEN CİDDİ BİR TEHDİTTİR!

Görüldüğü üzere, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, birbirinden bağımsız değildir; hepsinin birbiriyle etkileşen bir dişli çark sistemi gibi çalışması gerekir.

Kanal İstanbul projesinin hedefleri, BM sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle herhangi bir politika tutarlılığı göstermemektedir. 17 hedefin tam 17’si ile de çelişmektedir.

Keşke zamanımız olsaydı da tüm başlıkların içine teker teker girebilseydik.

Son olarak şunu söylemek isterim ki; 2021 Yılı Yatırım Programı’nda, 2013 yılında yapımına başlanan bir bölünmüş yol projesi için bin TL kaynak ayrılması dışında Kanal  İstanbul’a ilişkin herhangi bir yatırım kararı yer almıyor. 

Bu da iktidarın, gündemi bitik ekonomiden çevirip, hedef şaşırtmak için yine bu kanala başvurduğunun, proje ısrarının da sadece  söylemde kaldığının bir göstergesidir.

İktidar, bir an önce bu konulara kafa yormayı bırakıp, mevcut kaynaklarını ve enerjisini, ekonomi gibi deprem gibi, pandemi gibi çok  daha acil sorunlara ayırmalı, bu sorunları daha da körükleyecek gereksiz konuları da acilen rafa kaldırmalıdır.

Bakın Sadi Şirazi’nin şu sözü çok kıymetlidir; 

Üç şey devamlılığını sürdüremez: Ticaretsiz mal, tekrarsız bilgi, cesaretsiz iktidar ifadelerinde bulundu.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir