Eyüpsultan’da Serdar Tuncer ile Şiirli Muhabbet
Eyüpsultan Belediyesi’nin Ramazan ayına özel olarak düzenlediği Ramazan Sohbetleri “Serdar Tuncer’le Şiirli Muhabbet” programıyla devam etti.
Teravih namazı sonrası Zal Mahmut Paşa Külliyesi’nde düzenlenen programda Serdar Tuncer konuşmasına, dinleyicileri selamlayarak başladı.
“KULLUK, İNSANIN HAYATINDA YAPTIKLARINI ALLAH RIZASI İÇİN YAPMA ŞUURUNUN ADIDIR”
Tuncer, selamlama konuşmasının ardından sözlerini şöyle sürdürdü: “Allah iyiliğinizi artırsın, muhabbetinizi daim etsin. Dertli gözüküyorsunuz Allah derdinizi artırsın. Bu mevzu izaha muhtaçtır. Allah bizi ibadet edelim diye göndermedi dünyaya, kulluk edelim diye gönderdi. İbadetler kulluktan bir cüzdür. Ama kulluk ibadetlerden ibaret değildir. Allah ibadetlerimizi yapmamızı istiyor ama ibadetlerden arta kalan zamanda yaptığımız işleri de rızası için yapmamızı istiyor. İnsanın hayatında ne yapıyorsa onları Allah rızası için yapma şuurunun adı kulluk. Üç asır evvel Eyüp Sultan’da şadırvanda bir amca abdest alıyor, bir delikanlı geliyor dua istiyor. Adam diyor ki ‘Allah derdini artırsın’. Çocuk da amin diyor. Niye? Çünkü çocuğun derdi kulluk. Çocuğun derdi, her şeyi Allah rızası için yapmak.”
“ALLAH DERDİ ARTTIKÇA İNSANA DERMAN OLUR”
“Bütün dertler dermanı bulunca iyileşir, Allah derdi arttıkça insana derman olur. Niyazi Mısri efendimizin sözleri ‘Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş’. Bunu bildiği için amin demiş. Bu bir beddua değil, dua.”
“DERTTEN NE ANLADIĞIMIZ DEĞİŞMİŞ”
“Dertten ne anladığımız değişmiş. Üç asır önceki o çocuğun derdi Allah’ın rızasıydı. Bugün dert şu ‘Evin borcunu nasıl bitireceğim ? O arabayı nasıl alırım? Allah, dostları dert deyince neyi anlıyorsa bize de onu anlamayı nasip etsin, o derdi de artırıp bize derman eylesin.”
“GÖKKUBBEYİ YİTİRMİŞİZ”
“Geride kalan zamanda çok şey kaybetmişiz. Gökkubbeyi yitirmişiz. Bir zaman gökkubbe bizimmiş. Ne demek gökkubbenin bizim olması, hayatımızda çelişki yok tutarlıyız, bir mutabakat metnine hep beraber eyvallah demişiz. Eşkıya da gönül vermiş o metine, evliya da gönül vermiş. Kendi kavramlarımızla düşünüyoruz, ahenk içinde hayat, bir zaman böyleyiz. Sonra yaşanan travmalar, yenilen dayaklar, gökkubbe yıkılıp gitmiş. Başkalarının kelimeleri, başkalarının kavramları, başkalarının doğru, iyi ve güzel tarifleri, arada biz herc ü merc olmuş gitmişiz.”
“KÖTÜ OLAN GÜNAHKAR DEĞİL, GÜNAHTIR”
“Kötü olan günahkar değildir, kötü olan günahtır. Günahkar bizim kardeşimizdir, günah bizim düşmanımızdır. Biz günaha düşmanız, günahkara dostuz. Cerrahın ameliyatta alması gereken kanserli uru düşünün. Uru oradan kesecek atacak. Doktor ura düşmandır hastaya dosttur.
“GÜNAHIN NE OLDUĞUNU BİLMİYORUZ”
“Bana sorarsanız günahın ne olduğunu da pek bilmiyoruz. Günahı sadece bedenin günahları olarak biliyoruz. Peki kalbin günahları. Ucub, kibir, riya, gurur, enaniyet, haset. Bunları ne yapacağız. İnsan hırsızlık yapsa biliyor günah işlediğini, döner tövbe eder, Allah da tövbesini kabul eder. Ama nice insan vardır ki kibrin içinde yüzer de kibirli olduğunu bilmez onun için kibrine tövbe etmez. Şair diyor ki ‘Tövbe Ya Rab hata rahına gittiklerime, bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime’.”
“TEVAZU HERKESİ KENDİNDEN İYİ BİLMENDİR”
“Bir de tevazu tarifi yapayım. Tevazu: sabah evden çıktın, akşam eve dönene kadar karşılaştığın herkesi kendinden iyi bilmendir. Bunu nasıl diyeceksin? Ölçüyü vermişler: Evden çıkıyor kendinden yaşlı birisini görüyor, diyor ki bu benden iyidir. Ömrü benden uzun, benden çok ibadet etmiştir, ona hürmet etmem lazım. Yaşça kendinden küçük olanı görüyor, diyor ki yaşı benden küçük günahı benden azdır. Ona hürmet etmem lazım. Bakıyor ki kendinden günahkar birisi, diyor ki; o belki günahına tövbe eder de Allah hiç işlememişe çevirir. Kendinden çok bileni görüyor, hali hal değil. Diyor ki; en azından biliyor ama yapamıyor, bir gün bildiğinden amel eder benden öte gider, ben hem bilmiyorum, hem yapamıyorum, o benden iyidir. Bilmeyeni görüyor, o benden iyidir diyor. Çünkü bilmiyor, ben bildiğimle de amel edemiyorum. Sarhoşu görüyor o benden iyidir diyor. İçki sarhoştur, günahtır, sarhoşluk verir. İçki içenin günah işlediğini anlarız, sarhoş olur, sallanarak dolaşır. Bütün günahlar içki gibi sarhoş etseydi o zaman belli olurdu kim ayık kim sarhoş. Gıybetin sarhoş ettiğini bir düşünün, ayık adam bulamazdık memlekette.”