CHP’li Gürsel Tekin AKP güneş görmüş dondurma gibi eriyor: Ağzını açanın videosu çıkıyor

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, AKP güneş görmüş dondurma gibi eriyor:  Ağzını açanın videosu çıkıyor. Hepsi korkusundan susuyor. Toplum da onları izliyor.

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Yurt Gazetesi İstanbul temsilcisi ve Yazarı Abdullah Ağırkan’ın son günlerde ülkenin içinde bulunduğu gündeme dair özel mülakatında; İktidar bloğu içerisinde ciddi bir çatırdama ve çatışma yaşanıyor. Bloğun öğeleri birbirleriyle saray mücadelesi veriyorlar. Rant kavgasının yarattığı çatışma da yaşanan pisliklerin ortaya saçılmasına neden oluyor. Toplum da büyük bir dikkatle olanları izliyor. YouTube videoları birkaç saatte on milyonlara ulaşıyor. Şurası çok açık, AKP güneş görmüş dondurma gibi eriyor.  Vatandaşın bu düzenden sıtkı sıyrılmış durumda. İlk seçimde de AKP sandığın dibini görecek. Benim AKP’ye bir tek tavsiyem var. Korkunun ecele faydası yok. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz. Türkiye’ye daha fazla bedel ödetmeden, daha fazla rezalete imza atmadan, hemen Türkiye’yi seçime götürün, 83 milyon kazansın dedi.

GÜRSEL TEKİN ABDULLAH AĞIRKAN’IN SORULARINA ŞU İFADELERLE CEVAP VERDİ;

Organize suç örgütleri ve devletin bazı kurumlarının, yetkililerinin bu kadar ortak düzeyde anılması ne anlama geliyor?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce, Osmanlı’nın son zamanına kadar bakın, Türkiye’nin çağdaşlaşma projesi esasında bir hukuk devleti olma projesidir. Amaç temel hak ve özgürlüklerin hukuk garantisi ile korunduğu, herkesin hak ve hukukunun belli olduğu bir toplum düzeni yaratmaktır. Nitekim Tanzimat Fermanı’nın, Genç Osmanlıların başlattığı “Kanun-i Esasi” tartışmalarının, II. Abdülhamit’in tahta çıkmadan önce “Kanun-i Esasi’yi ilan etme” sözü vermesinin arkasındaki düşünce budur. Çünkü Türkiye keyfi rejimin, istibdat rejimin, despotik rejimin bedelini ağır ödemiş bir ülkedir. Bu ülkenin vatandaşlarının hakları nedir, bu haklar nasıl korunur, vatandaşlar bu haklarını nasıl kullanırlar? Mesele bu soruya cevap vermektir. Cevap da hukuk devletidir. Hukuk devletinin en önemli özelliği de kamunun yargılamaya açık olmasıdır. Yani bir hukuk devletinde idari organlar ve makamlar eylemleriyle yargı denetimine açıktır. Kim ne yaparsa gider hesabını verir. Demokrasinin de işlemesinin tek yolu budur. Aksi halde, devleti yönetenler hesap vermez, seçkin, ayrıcalıklı bir zümre haline gelirse, o zaman kalan herkes ikinci sınıf insan muamelesi görür. İktidar zümresi geniş halk kesimlerini sömürmeye, onların haklarını gasp etmeye başlar. Dünyanın çeşitli diktatörlüklerinde, otoriter rejimlerde yaşanan tablolar bunun sayısız örnekleri ile doludur. AKP Türkiye’de hukuk devleti ile mücadele etmeye başladıkça, kamu makamlarını kullananlar da ayrıcalıklı bir zümre haline dönüştüler. Dediler ki “Biz iktidarız, devleti yönetiyoruz, kimse bize dokunamaz, o zaman her şeyi yapabiliriz.” Gerçekten de her şeyi yaptılar. İnsanların mallarına mülklerine el koydular, FETÖ borsası kurup masum insanlara iftiralar atıp para sızdırmaya çalıştılar, parasını veren örgüt üyelerini de protokolde baş köşeye oturttular. Rant için olmadık işler yaptılar. Bakanlara parayı peşin veren rüşvetçiler televizyon kanallarına kahraman diye çıkartılıyorsa, rüşvet alan bir Bakan Meclis’te peçete sallayıp elini kolunu sallayarak gezebiliyorsa, bir başkası da gider mafya ile yan yana gelir, küpünü doldurmak için her şeyi yapar. Çünkü onlar kendilerinin hukukun üstünde olduğunu düşünüyor, yargının kendilerine dokunamayacağına inanıyor, onlar da biliyor ki bu ülkede adalet yok. Yakanda AKP rozeti varsa her şeyi yapabilirsin. Buna inanıyorlar. Bu gerçekse, gerçekten yargı suçlulara dokunamıyorsa o zaman hukuk devleti yok demektir. Hukuk devleti yoksa devlet yok demektir. AKP Türkiye’de devlet geleneğini çökertti. Devlet kurumunu tahrip etti. Devletin itibarına, saygınlığına, maddi ve manevi kişiliğine tarihte en çok zarar veren parti Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Bunu düzeltmek çok büyük zaman istiyor. AKP’nin iktidarda kaldığı her gün Türkiye için ağır bir bedeldir. Bir an önce sandık gelmeli, daha büyük skandallar, rezaletler yaşamadan, millet daha ağır bedel ödemeden yeni bir dönem başlamalı.

Siz 90’larda siyasetin içinde olan biri olarak dün ve bugün benzer şeyler var mı?

90’larda birçok kötü olay yaşandı. Ancak 90’ların karanlık atmosferinde bile çok namuslu gazeteler, gazeteciler, basın organları, savcılar, hakimler vardı. Susurluk olayı ortaya çıktıktan sonra ilgili bakan hemen istifa etmek zorunda kaldı. Mafya – siyaset – bürokrasi üçgeni araştırıldı. Bugün Susurluk’tan kat kat büyük iddialar ortaya atılıyor, kimse soruşturmuyor. Bu ülkenin İçişleri Bakanı çıkıyor diyor ki: “Mafya babasından ayda 10 bin dolar para alan bir milletvekili var.” Böyle bir şey varsa, bu ne demek? Yani bir suç örgütü bir milletvekili maaşa bağlamış demek. Bir suç örgütü liderinden emir ve talimat alan, suç örgütü üyesi milletvekili var. İçişleri Bakanı’nın görevi nedir? Böyle bir şeyi biliyorsa hemen gereken talimatı verecek, ilgili adli ve idari süreç başlayacak. İçişleri Bakanı ne yapıyor? Adını açıklayamam diyor. Bakın bir suç işlendiğini görüp bunu adli makamlara ihbar etmemek vatandaşlık görevine aykırıdır. Bunu bir İçişleri Bakanı yapıyorsa bunun adı görevi ihmal suçudur. Ne demek açıklayamam? İçişleri Bakanlığı bostan korkuluğu olsun diye mi kuruldu? Suç işleyen varsa yargının önüne çıkar. 600 milletvekilini ve yüce Meclis’i zan altında bırakmaya kimsenin hakkı yok. Çıkın açıklayın kardeşim, kimmiş? Zaire’de, Uganda’da olmayacak, bizim devlet terbiyemize asla yakışmayacak olaylar bunlar. Bir İçişleri Bakanı dedikodu köşesi yazarı gibi böyle bir iddia ortaya atıp hayatına devam edemez. Ama bütün bunlar oluyor. Utanmadan, yüzleri hiç kızarmadan bunları yapıyorlar, devlet geleneğini, hukuk devletini ayaklar altına alıyorlar ondan sonra da çıkıp nutuk atıyorlar. Kimse kusura bakmasın, Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir zaman bu kadar liyakatsiz, bu kadar beceriksiz bu kadar iş bilmez bir kadro tarafından yönetilmedi. Bu kadar itibarsız bir konuma düşürülmedi.

Muhalefet devlet çürütüldü derken ne demek istiyor…

Hukuk devleti kayboldu demek istiyor. Liyakat kayboldu demek istiyor. Devletin koca kurumları liyakatsiz, ehliyetsiz adamların eline teslim edildi, onlar da kanun, nizam tanımadan bu kurumları yönetti, en sonunda kurumlarımız yok oldu, tahrip oldu demek istiyor. Türkiye’de en çok tüketilen içecek çaydır. Çay-Kur geçen yıl 547 milyon zarar etti. 4 yılda toplam zarar 2 milyar 106 milyon lira. Kim ödüyor bunun bedelini? Kim karşılıyor bu zararı? Tayyip Erdoğan cebinden mi karşılıyor? Hayır. Millet karşılıyor. 83 milyon kaybediyor. İşte devletin çürümesinin sonucu bu. Bu düzen birilerinin sürekli kazandığı, milletin de sürekli kaybettiği bir düzendir. Devlet zayıflıyor, hukuk yok oluyor, ülkeye inanç kayboluyor, en sonunda Türkiye çok ağır bir tablo ile karşı karşıya kalıyor. Devleti çürütürseniz, milleti çökertirsiniz. Tarihimizin belki de en ağır krizlerinden biriyle karşı karşıyayız. AKP zihniyeti Türkiye’yi bu noktaya getirdi. Tek çözüm de bu ülkeyi seven, bu ülkede mutlu, huzurlu yaşamak isteyen herkesin demokrasi ve adalet ortak paydasında el ele girmesidir.

Mafya ve Derin yapıların tekrar hortlaması olarak tarif etmek mümkün mü sizce de bu gün olanları?

Ölen şeyler hortlar. Mafya, siyaset, bürokrasi üçgeni ölmedi ki hortlasın. Sadece el değiştirdi. Organize suç örgütleri şekil ve yapı değiştirerek siyasetle kolkola varlıklarını sürdürdü. Belli suç örgütü yöneticileri ve üyeleri hatta iktidar tarafından devletin kritik makamlarına yerleştirildi. Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala ne diyor? “Ben göreve geldiğimde 81 il Emniyet Müdürü’nün 79’u FETÖcüydü.” O göreve bu adamları kim getirdi? AKP getirdi. Çeteler, illegal yapılar altın devrini AKP döneminde yaşadı. Kimi zaman Valilere talimat verdiler, terör örgütü üyelerine dokunmadılar. Kimi zaman terör örgütü üyeleriyle el ele verdiler, bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’na terörist dediler, kimi zaman mafya babaları için özel af çıkardılar. Hepsini yaşadık. Biz geldiğimiz zaman bu dönem bitecek. Çeteler devri son bulacak, hukuk devleti sayfası açılacak.

Yargının sessizliği ne anlama geliyor…

HSK üyelerini yargıçlar ve savcılar kendi aralarından seçerse böyle bir tablo ortaya çıkmaz. HSK hükümet kontrolünde. Yargıçların tüm özlük hakları hükümetin insafına kalmış durumda. Ağzını açan savcı sürülüyor, soruşturmaya uğruyor, ondan sonra “yargı neden sessiz kaldı” diye insanlar soruyor. Eskiden bir yargıç, “Hakimler vicdanları ile cüzdanları arasına sıkıştı” demişti. Nerede o günler diyoruz. Şimdi vicdanına sıkışan hakim de kalmadı, hakimler iktidarın demir pençesi içine sıkışmış durumda.  Nefes alamıyor. 83 milyonluk ülkede bu kadar büyük suçları soruşturacak bir tane savcı çıkmıyorsa, bir hükümetin yerin dibine batması lazım. Bir tane bile işini yapan savcı yoksa bu ülke nasıl ayakta kalacak? Ancak AKP bunları düşünmez. Çok mutlu olduklarına eminim. “Hiçbir savcı işini yapmıyor, hiçbir hakim çalışmıyor, kimse suçların peşine düşmüyor, cangıl gibi memleket” diyerek keyiflerine bakıyorlardır. Hukuk devleti sıralaması var. Türkiye 128 ülke arasında 107’inci sırada. Gana, Senegal, Mali üstümüzde. AKP’lilerin hepsi Mercedes’e biniyor ama bu millete Kenya kadar hukuku çok görüyor. Çünkü biliyor ki bu ülkede Almanya’daki kadar güçlü bir hukuk devleti olursa kimse devleti soyup Mercedes’e binemez.

Muhalefet bu süreci, iddiaları yargıya taşıyacak mı?

Gereken her adımı atacağız. Yargının zaten harekete geçmek için ayrıca suç duyurusuna ihtiyacı yok. Adam diyor ki “Bir AKP milletvekilinin talimatıyla karakolda eski bir milletvekilini dövdüm.” Bu suç. Bu takibi şikayete bağlı olmayan bir suç. Resen takip edilmesi lazım. Savcılar bunu soruşturmayacaksa neyi soruşturacak? Biz de Meclis’te her iddianın peşine düşeceğiz. Er ya da geç hesabını verecekler.

AKP-Hükümet çok sesiz bu nasıl yorumlanmalı…

Ağzını açanın videosu çıkıyor. Hepsi korkusundan susuyor. İçişleri Bakanı TRT’ye çıktı çok ağır ifadelerle bir takım iddialarda bulundu. Arkasından sustu. Tek kelime etmedi. AKP suçluların sessizliği içinde. Millet de puanı vermiş durumda. Herkes sandığın gelmesini bekliyor. Millet sandığa şiirler yazıyor. “Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. / Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar” diyor. Sokağa her çıktığımda, kimle konuşsam bu duyguyu alıyorum. AKP’ye bir haberim var. İki seçim sonra AKP tabela partisi olacak. Şimdiden ona göre hareket etsinler.

Hakkında çok ciddi iddialar olan yetkililer istifa eder mi-ya da etmesi gerekir mi adil yargılanma için?

Almanya Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanı doktor tezinde intihal olduğu iddiaları nedeniyle istifa etti. Bu kadar açık. Örnek ortada. Başka bir şey söylemeye de gerek yok.

Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz pek çok şey konuşuldu, yazıldı ne beklenmeli günün sonunda…

İktidar bloğu içerisinde ciddi bir çatırdama ve çatışma yaşanıyor. Bloğun öğeleri birbirleriyle saray mücadelesi veriyorlar. Rant kavgasının yarattığı çatışma da yaşanan pisliklerin ortaya saçılmasına neden oluyor. Toplum da büyük bir dikkatle olanları izliyor. YouTube videoları birkaç saatte on milyonlara ulaşıyor. Şurası çok açık, AKP güneş görmüş dondurma gibi eriyor.  Vatandaşın bu düzenden sıtkı sıyrılmış durumda. İlk seçimde de AKP sandığın dibini görecek. Benim AKP’ye bir tek tavsiyem var. Korkunun ecele faydası yok. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz. Türkiye’ye daha fazla bedel ödetmeden, daha fazla rezalete imza atmadan, hemen Türkiye’yi seçime götürün, 83 milyon kazansın.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir