CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke: “İktidarda olduğumuz tüm alanlardan başka bir geleceğin ve Türkiye’nin mümkün olduğunu topluma gösteriyoruz”

Example HTML page

 CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, bugün İstanbul’da düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı’nın açılışında, CHP’li belediyelerin kadınların toplumsal yaşamdaki eşitliğini sağlamak adına hayata geçirdiği uygulamaları örnekleyerek “Bizler bugün iktidarda olduğumuz tüm alanlardan başka bir geleceğin ve Türkiye’nin mümkün olduğunu topluma gösteriyoruz. Toplum da çok açık bir mesaj veriyor: ‘Biz böyle bir Türkiye istiyoruz’ diyor” dedi.

Kadın Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı, bugün CHP’nin ev sahipliğinde İstanbul’da başladı. Toplantının açılışında CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, katılımcılara hitap etti. Böke, şunları söyledi:

“Bu hafta İstanbul’da bu buluşmayı ve toplantıyı yapıyor olmamız, hem zaman hem mekan açısından hem anlam bakımından oldukça önemli bir program gerçekleştirdiğimizi ortaya koyuyor. Önemli çünkü İstanbul sadece tarihi ve kültürüyle öneme sahip bir kent değil. İstanbul toplumsal cinsiyet eşitliği için de büyük bir mücadele kenti ve bu alanda büyük bir öncü. İlk feminist yayınlardan küresel anlaşmalara isim vermeye ve çağdaş hak mücadelesini dünden bugüne taşıyan ve yarına taşıma kararlılığı gösteren bir büyük iradeyle İstanbul hem Türkiye’de hem de Türkiye’nin çok ötesinde kadın hakları hareketlerinin gelişimini şekillendirmeye ve gelişmeleri yansıtmaya bütün gücüyle ve bütün tarihi mirasıyla devam ediyor. İsmini bu kadim şehirden alan İstanbul Sözleşmesi mesela…

“İstanbul Sözleşmesi’nin varlığını yeniden tüm dünyaya gösteren bir buluşma”

Bugün ikinci oturumda konuşacağımız İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadele alanında uluslararası düzeyde altın standart kabul ediliyor. Kadınların yaşam hakkını güvence altına alan bu sözleşmenin kökleri ülkemizde, bu coğrafyada, tam da bu kentte yatıyor. Ve en önemlisi bu sözleşme kadınların onlarca, yüzlerce yıllık bir büyük mücadelesinin sonucunda kök salmış bir sözleşme. Birisinin lütfuyla, birilerinin canı istedi diye bahsedilmiş bir hak değil. Kazanılmış, büyük mücadeleler verilmiş ve orada ısrar edilmiş olan güçlü kadınların varlığı nedeniyle İstanbul Sözleşmesi var. Bu İstanbul’dan, Türkiye’nin bütününden, Şili’den, Meksika’dan, İspanya’dan, Dominik Cumhuriyeti’nden, Finlandiya’dan, Pakistan’dan; bu salonda temsilcileri bulunan milyonlarca kadının verdiği bir büyük mücadeleden doğmuş bir altın standart, bir sözleşme İstanbul Sözleşmesi. Ve bu hakkın kazanımı nasıl omuz omuza dayanışmayla bir büyük mücadeleyi gerektirdiyse bugün de o hakkın uygulanması, o hakkın korunması için de aynı düzeyde bir büyük omuz omuza ve dayanışmayla mücadelenin sürmesi gerekiyor. Bu nedenle belki de yeniden İstanbul’da buluşuyor olmamız çok önemli. O kökleri hatırlayan, hatırlatan ve o gücün varlığını yeniden tüm dünyaya gösteren bir buluşma bizim bu buluşmamız.

“İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatmak için mücadele vermeye devam eden milyonlarca kadın ve CHP var

2011 yılında ilk imzacılarındandı Türkiye. Ve 2021 yılında bir tek adamın imzasıyla ve iradesiyle ülkemiz, hiçbirimizin onayı olmaksızın bu sözleşmeden çıkartıldı. Ancak bunun karşısında kararlılıkla dimdik duran ve İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatmak için büyük mücadele vermeye devam eden milyonlarca kadın ve bu mücadelenin ortağı olmaya kararlı bir CHP var ve var olmaya devam edecek. Bugün burada yerel yönetimlerde iktidarda olan belediye başkanlarımızın işte o İstanbul Sözleşmesi’ne can vermek için, yaşatmak için; aynı partimizin Kadın Kolları’nın örgütlerinin yaptığı mücadele gibi bunu sürdürme kararlılığı, yarına dair umudumuzun ve yarına dair başka bir şeyin mümkün olduğunun güvencesi.

“Biz kadınlar biliyoruz ki bu mücadelelerin hiçbiri tek başına verilemez”

Bugün de 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve yol arkadaşlarımız bir darbeyle tutuklayan zihniyet ve bu zihniyete karşı kararlılıkla ‘eşitlik, adalet, özgürlük, demokrasi’ diyen bu kadınların meydanlardan haykırışı ve mücadeleye öncülük etmesi. Bir kez daha İstanbul’dan demokrasinin kök saldığına, kadınların eşitlik mücadelesine öncülük yaptığına ve kadınların çok iyi bildiği, ‘Demokrasi yoksa eşitlik de yoktur. Eşitlik yoksa demokrasi de var olamaz’ diyen anlayışıyla yeni ve büyük bir mücadelenin başlangıcını ve sonuç almaya doğru attığı güçlü adımları hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Çünkü biz kadınlar biliyoruz ki bu mücadelelerin hiçbiri tek başına verilemez. Gerçekten bir değişim olabilmesi için, gerçekten kurtuluş olabilmesi için hep birlikte mücadele vermemiz gerekiyor. İşte bu bilinç ve anlayışla zaten o meydanlarda cesaretle en önde duranlar kadınlar ve gençler. Tam bu nedenle İstanbul’da bugün bu buluşmayı yapıyor olmamız, İstanbul’da bu hafta dünya liderlerinin, dünya siyasi temsilcilerinin, örgütlü güç ve hak mücadelesi verenlerin toplanıyor olması Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde verdiği öncü kavganın nasıl bir önemde olduğunu bir kez daha herkese gösteriyor. O meydanlardan kadınlar dünyaya ve Türkiye’ye bir şey haykırıyorlar ve diyorlar ki ‘Kadınlar eşitlikten demokrasiden özgürlükten asla vazgeçmeyecekler.’ Vazgeçmeyeceğiz. ‘Asla taviz vermeyecekler.’ Vermeyeceğiz. Ve cesurca en önde durmaya da kararlılıkla devam edeceğiz.

“Demokrasisiz sosyal adalet, sosyal adaletsiz barış ve barışsız demokrasinin olması mümkün değildir”

İstanbul’un kadınların ön saflarında bulunduğu bu büyük demokrasi adalet ve eşitlik mücadelesi, tam da bugün kendisini bu toplantının başlığında hayata geçiriyor. Sürekli değişen bir dünya ve böylesi bir değişim, belirsizliğin olduğu bir anda kadın hakları, sosyal adalet ve barış için büyük bir mücadele. Bizi bugün buluşturan bu kürsülerden ortaklaştığımız adaletsizlikler olduğu kadar belki de daha önemlisi meydanlarda buluşturan mücadele azmimiz, direncimiz, kadınların haklarını savunmaya dair kararlılığımız, azmimiz ve dönüştürücü gücümüz. Bu dönüştürücü güç biz kadınların meselenin bütüncüllüğünü kavramış olmamızdan geliyor. Meselenin esasında mücadeleyi bu bütüncüllükten tanımladığımızda çözülebileceğini bilmemizden geliyor. Meselenin yerel yönetimler, ulusal politikalar ve uluslararası politikalarda da aynı bütüncüllükle ortaya koyduğunda başarının ve mücadelede kazanımı gerçekleştiğini biliyor olmamızdan geliyor. Çünkü yüzlerce yıllık bir mücadelenin güçlü mirasçılarıyız bizler. Ve bu bütüncüllük bugün konsey toplantılarının başlığında sosyal adaletin hakları olmazsa olmayacağını; hakların olmadığı yerde, demokrasinin olmadığı yerde barışın kurulamayacağını; barışın tesis edilmediği yerde sosyal adaletin de alan bulamayacağını; bu bütüncüllük olmadan hiçbir mücadelenin kazanılamayacağını çok net ortaya koyuyor. Bir kez daha hatırlatalım: Demokrasisiz sosyal adalet, sosyal adaletsiz barış ve barışsız demokrasinin olması mümkün değildir. ‘Bugün birini, yarın öbürünü yaparım’ diyen bir zihniyetin de kalıcı bir sonuç alması mümkün değildir.

“Düzen, kadının en büyük mücadelesinin yaşam hakkı üzerinden kurulmasına sebep oluyor”

Bugün içinde bulunduğumuz kurulu düzen, büyük bir erkek egemen düzen. Bu düzen gücü elinde tutanların güçsüz olanlar karşısında o güce sahip olanları koruduğu, kolladığı bir düzen. Ve bu düzende işte o koruyup kollama hali daha saldırgan, kadın açısından varoluşsal bir şiddete karşı mücadeleyi ortaya çıkartan belki de bir yaşamsal sonuç doğuruyor. İşte düzen, kadının en büyük mücadelesinin yaşam hakkı üzerinden kurulmasına sebep oluyor. Öldürülmemek, varolabilmek, sokakta özgürce yürüyebilmek… Çünkü düzenin bütün bu özellikleri, düzenin yapısı bu şiddeti ortaya çıkartıyor. İşte tam da bu varoluşsal mücadelede kadınlar bu yapıyı değiştirme, düzeni dönüştürme kararlılığını o yüzden gösteriyor. İstanbul Sözleşmesi gibi altın standart kabul edilen uluslararası sözleşmeler kadar ulusal düzeyde de aynı standardı yakalayan politikalar için mücadele tam da bu nedenle gerekli. Ama yetmez, bulduğumuz bütün iktidar alanlarından bu anlayışı var etmeye dair kararlılıkla devam ediyoruz.

“CHP olarak iktidara gelmeden yerel yönetimlerimizdeki iktidar alanlarından İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatmaya devam ediyoruz”

Burada temsil ediliyor olan kadın belediye başkanlarımız ve onlarla birlikte yol yürümekten onur duydukları açık olan erkek belediye başkanlarımız diyorlar ki ‘Belediyelerde şiddet mağdurlarına 7/24 destek sağlamak amacıyla kadın destek hatları açacağız.’ Açıyorlar. ‘Şiddet görmüş veya risk altındaki kadınlara güvenli barınma imkanı sunan kadın dayanışma evleri kuracağız’ diyorlar. Kuruyorlar. ‘Aile içi krizlere müdahale etmek amacıyla aile danışmanlık ve eğitim merkezleri hizmeti açacağız’ diyorlar. Açıyorlar ve kadınların yaşam mücadelesine omuz veriyorlar. Yani biz CHP olarak merkezi iktidara gelmeden yerel yönetimlerimizdeki iktidar alanlarından İstanbul Sözleşmesi’ni yaşatmaya devam ediyoruz. Ama buradan bir kez daha Türkiye’nin bütün kadınlarına söz veriyoruz: İktidara geldiğimiz ilk gün İstanbul Sözleşmesi’nin altına hepimizin adına hep birlikte imza atıyor olacağız.

“CHP’nin tüm belediyeleri, kadınların ekonomiye katılabilmesi için katkı veren anlayışı gerçek yapmak üzere mücadele veriyor”

O bütüncüllük, bu düzenin bir başka şiddet boyutunu daha ortaya çıkartıyor, o da ekonomik ve sosyal dışlanma. Bu da bir nevi şiddet. Kadınların iş bulmasını engelleyen, düzenin hayatının parçası olması önünde engelliler oluşturan, üretimden, istihdamdan uzak tutan bir anlayış. Eğer üretime girebilirse emeğini sömüren bir anlayış. Eşit iş yaptığı halde ücretini vermeyen bir anlayış. O kadına fiziksel ve psikolojik şiddeti ortaya çıkartan düzenin ta kendisi, tam da bu dışlanma ve şiddete yol açıyor. Onun için mücadele bütüncül. İşte tam da bu nedenle yine yerel yönetimlerimiz kadınların yönetici olmasını da sağlayan, sadece seçimlerde kota doldurmak için aday göstermeyen, seçilmesini güvence altına alacak, karar alma aşamalarına taşıyacak, onlarla birlikte yönetecek bir anlayışı gerektiriyor. Çünkü biliyoruz ki işte olduğu zaman belediyelerimizde gördüğümüz istihdam ofislerinden kadınlara, özellikle genç kadınlara istihdam alanında destek veren politikalar; yetmez, kendi işini kurmak isteyen, girişimcilik öğrenmek isteyen kadınlara bu konuda eğitimler veren, hukuki destekler veren, danışmanlık hizmetleri veren istihdam merkezleri; yetmez, kadınların gelir sahibi, meslek sahibi olabilmesi, ekonomiye katılabilmesi için yetenek ve beceri eğitimleri veren, üretim alanları açan, atölyeler kuran, kadın kooperatiflerinin gelişmesi için katkı veren bir anlayışı burada temsil ediliyor olan CHP’nin tüm belediyeleri, bir gerçek yapmak üzere büyük bir mücadele veriyor.

“İktidarda olduğumuz tüm alanlardan başka bir geleceğin ve Türkiye’nin mümkün olduğunu topluma gösteriyoruz”

En önemlisi kreşler kuruyor. Bakımı bir hizmet olarak gören sosyal devlet anlayışı yerine, bakımı kadınların omuzlarına bırakılan bir yük haline getirmiş olan bu anlayışın karşısında, ‘Biz varız. Her mahalleye kreş açacağız. Kadınlara yük değil; çocuklarıyla keyifli zaman, ebeveynleriyle geçirecekleri güzel bir hayat vadediyoruz’ diyorlar. Yani bizler bugün iktidarda olduğumuz tüm alanlardan başka bir geleceğin ve Türkiye’nin mümkün olduğunu topluma gösteriyoruz. Toplum da çok açık bir mesaj veriyor: ‘Biz böyle bir Türkiye istiyoruz’ diyor. Nereden biliyoruz? En son gerçekleşen yerel seçimlerde, 31 Mart 2024’te CHP birinci parti oldu ve o günden bugüne birinci parti olmaya da devam ediyor. Tam da bu nedenle iktidar, CHP’ye ve CHP’nin İBB Başkanı’na, belediyelerine tutukluluklarla gözdağı vermeye ve saldırmaya devam ediyor. Başaramadılar, başaramayacaklarını çok iyi biliyoruz.

“İstanbul’dan tüm Türkiye’ye güçlü bir mesaj yayılıyor: ‘Başka bir düzen mümkün’ diyor halk”

İstanbul’dan tüm Türkiye’ye ve Türkiye’den dünyanın bütününe bir güçlü mesaj yayılıyor: ‘Başka bir düzen mümkün’ diyor halk. Ve o başka bir düzende ‘Otokrasiye karşı, demokrasi mümkün’ diyor. ‘Haksızlıklara, şiddete karşı sosyal devlet mümkün. Görüyorum, istiyorum’ diyor. Halkın bu iradesini susturabileceğini zanneden bir anlayışla karşı karşıyayız. Oysa başka, yeni, daha eşit, daha adil, daha barışçıl bir düzenin varlığına halkı ikna etmiş olan icraatlarımız zaten yaptığımız işlerin ta kendisi. Vaatlerimiz, ‘Belki olur’ dediğimiz gelecek hayali değil; yaptığımız işlerle başka bir şeyin mümkün olduğunu gören yurttaşlar, buna sahip çıkan ve o başka gelecek kurmak konusunda demokrasi mücadelesini en önde vermeye kararlılık gösteren bir öncülük yapıyorlar. Bize düşen bu öncülüğe sahip çıkmaktır. Bu öncülükte gereken yerde yanlarında, gerektiğinde arkalarında, gerektiğinde önlerine düşerek Türkiye’ye ve tüm dünyaya CHP’nin yöneticileri, buradaki sosyal demokrat partilerin temsilcileri, kadın hareketlerinin güçlü mücadele veren aktivistleri olarak hep birlikte o bir başkayı hayal olmaktan, hedef olmaktan çıkartıp gerçeğe dönüştürmektir.

“‘Siyasette kadınların yeri güçlü olmalı’ diyen anlayışı mikrofonda bırakmayan yönetimin parçası olduğum için çok güçlüyüm”

Ben çok güçlü hissediyorum bu mücadelenin parçası olduğum için; ama bir o kadar da ‘Siyasette kadınların yeri daha güçlü olmalı’ diyen bir anlayışı kürsülerde, mikrofonda bırakmayan bir yönetimin parçası olduğum için. Burada CHP’nin merkez yönetiminde kadınlar ve erkekler eşit sayıda varlar. Kotamızda yazdığı için değil, henüz kotamızda yazmazken siyasi anlayışımız böyle olduğu için eşit temsille buradayız. Ve biliyoruz ki sözde kalmayan, yapanlar geleceği kuracaklar. Sözde bırakmayıp bunu eyleme taşıyan, icraatı var edenler yapacaklar. Çünkü biliyoruz ki demokrasi eşitlik olmadan olmaz, eşitlik de demokrasi olmadan olmaz. Çünkü biliyoruz ki kadınların siyasetteki varlığı, kadınların hayatın her alanındaki varlığının güvencesi. Ve kadınlar siyasette nasıl bir eril dille, ne tür cinsiyetçi saldırılarla, hangi zorluklarla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar biliyoruz ki ‘Biz buradayız, vardık, varız ve hep birlikte var olacağız’ demeye devam edecekler.

“İmamoğlu ve yol arkadaşlarımıza selamlarımızı iletiyoruz”

Hiç şüphe yok ki o başka düzeni hep birlikte kuracağız. Demokrasi kazanacak, adalet tesis edilecek, eşitlik var olacak. Çünkü biliyoruz ki Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında bu mücadelede kararlı milyonlarca kadın, umut ve direnç var. Bugün işte bu büyük iradenin ve demokrasi ve adalet mücadelesinin kalbinin en güçlü şekilde attığı İstanbul’a, Türkiye’ye hepiniz hoşgeldiniz. Bir kere de hepinizden İstanbul’da, Silivri’de yatıyor olan ve bizi şu anda izliyor olan İBB Başkanımız ve cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarımıza güçlü sevgilerlerimizi ve selamlarımızı iletiyoruz. Söylemlerimiz eyleme dönüşecek, şüpheniz olmasın.”

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir