Bugün günlerden Gezi
Emel Bilenoğlu
Taksim’e yolu düşüpte Gezi Parkı’nın içinden geçmeyenimiz varmıdır acaba? Hatta geçerken oturupta soluklanmayanımız? Belki yıllardır orada bir park olduğunu bile farketmeden yürüyüp geçmişizdir
önünden ! Oysa bugün biliyoruz o minicik şehir parkı orada her sabah günaydın diyor bize..
” Günaydın İstanbul , günaydın Türkiye , günaydın gençlik ,günaydın hala uyuyormusunuz” Bir avuç genç vardı Park’ta dertleri o üç beş ağaç dedikleri yeşil alanı kaybetmek te değildi … Zaten Türkiye’de kesilen ağaçlar için halk ayaklanması olsaydı 3. Köprü için kesilen ağaçlara beşikteki bebeklerin bile ayaklanması gerekirdi…
Aslında polisin derdide oradaki bir avuç genç değildi , zira öyle olsaydı daha ilk günden sular bu kadar bulanık da
değilken savaşa gider gibi-
gitmezlerdi Taksim’e ….. Peki neydi bizi sokaklara döken bunca insanın yaralanıp bunca gencin ölmesine sebep olan !!
Bir senedir bunun yorumlarını dinliyoruz , siyaset bilimiyle uğraşan arkadaşlarımız , sosyologlar , pisikoloklar anlatıyorlar…
Arkadaşlar olayın tek cevabı var bizim mahremiyetimize dokunuldu .. O Park’ta oturan gençler geleceklerinden endişelendiler ve haklıydılarda…
Çünkü o gençlerin isteklerini demokratik olarak dinleyip onlarla konuşmak yerine onlara devletin yaptırım gücü kullanıldı !
Dayak yediler yılmadılar , gaz yediler yılmadılar , tazyikli su ya karşı meydan okudular , birdiler bin oldular …
Söylemek istedikleri tek şey vardı KARIŞMA BENIM HAYTIMA sen git işini yap . Yol yap , mecralarda okul yap oralara öğretmen gönder ,
tarıma destek ver çiftçiler açlıktan madenlerde ölmesin toprağın üstü daha güvenli ,turizmi canlandır , genç kızlarımıza özgür birer birey olmaları için eğitim ver ,
özgüven ver çocuk yaşta gelin olmalarına mani ol , git Güneydoğu’ya yatırım yap ters göçe katkıda bulun oradaki insanların işe ihtiyacı var …..
daha sayamayacağım milyon tane iş bekliyor seni … Sen benim evimin içine girme ,çoluğuma çocuğuma mahremiyetlerime karışma!!!!
Ülkemin kaynaklarını parsel parsel satma , bizi bölme .. Tek derdi buydu çocukların , kendi çocuklarına özgür yaşayabilecekleri bir ülkeyi miras bırakmak…
Enselerinde polis korkusuyla işe gidip gelen ve kendilerini özgür hisseden ama aslında ayaklarındaki görünmez prangaların ağırlığıyla yürüyen ,
etrafındaki dolapların görünmemesi için taktıkları at gözlüklerinin çemberinde dünyaya bakan bir nesil istemiyorlardı…
Işıl ışıl neşe dolu geleceğe umutla bakan bir nesil istiyorlardı , öyleki o çocuklar üç beş ağaç için sokakta çadırda yatarken-
o şehrin belediye başkanı yada valisi hatta başbakanı bir haftasonu giyip kot pantolonunu , takıp koluna hanımını gelip o parka,
o şehrin içine kapanıp kalmış küçük cennete girip , o gençlere sorsaydı sizin derdiniz ne diye , o gün o gençler geleceğe umutla bakarlardı…. Uzun lafın kısası gençler uyandı ve artık asla uyutmayacaklar , artık onlar o koltuklarda kimseyi rahat oturtmayacaklar,
o “ben ne dersem o ” masalları Sultan Süleyman zamanında oluyormuş dostlar .
Şimdilerde Muhteşem Yüzyıl son iki bölümünü oynatıyor yeni trend sosyal medyada KRAL ÇIPLAK ve seyir herkeze açık Bu anlamda hayatını kaybeden tüm fidanlara Allah’tan rahmet diliyorum ,
onlar tarihe geçen isimler olacaklar , tarihe geçecek olan birçok isim gibi onlarda milyar kez anılacaklar ve hep iyi anılacaklar.
Ve Gezi parkı da anılacak her sene, bugün ,o bize “uyandın mı Türkiyem “diye sorarken biz de ona-
“iyiki doğdun Gezi Parkı iyiki doğdun ve bizi uyandırdın diyeceğiz.
” Bugün günlerden Gezi tarihe not edin…