AKP’li Ömer Çelik; Boğaziçi’nde demokratik protesto hakkının aşıldığını öne sürdü
Boğaziçi Üniversitesi protestolarına ilişkin konuşan AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “Demokratik protesto hakkı taleplerinizi mercilere iletmek için kullanılır. Demokratik protesto hakkı aşıldı” dedi. Çelik ayrıca sosyal medya şirketlerinin keyfi kararlarla kamu otoritesi gibi davrandıklarını iddia etti.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik parti genel merkezinde, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu.
Burada yaptığı açıklamalarda, Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasına yönelik devam eden protestolara ilişkin konuşan Çelik, demokratik protesto hakkının aşıldığını öne sürdü. Çelik, “Boğaziçi Üniversitemiz göz bebeğimiz bir üniversite. Demokratik protesto hakkı taleplerinizi mercilere iletmek için kullanılır. Şunu da görüyoruz, en son yayınlanan bir bildiride gördüğümüz gibi; meselenin atanan kişinin değerlendirilmesiyle ilgili tartışma olduğunu görüyoruz” dedi.
Çelik, şöyle devam etti:
“Atanan rektör bizden önceki uygulamaların bazılarında olduğu gibi, başka bir partinin parti meclisi üyesi olsaydı, ya da aktif olarak danışmanlık yapan birisi olsaydı ve atansaydı bazı kesimlerin bu eleştirileri ortaya koymayacağını öngörmek mümkün.”
‘SOSYAL MEDYA ŞİRKETLERİ KAMU OTORİTESİ GİBİ DAVRANIYOR’
Sosyal medya şirketlerine yönelik de eleştirilerde bulunan Çelik, “Sosyal medya şirketleri birer özgürlük mecrası olarak ortaya çıktılar ama şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan keyfi kararlarla kamu otoritesi gibi davranıyorlar” şeklinde konuştu.
Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:
“Yurt dışında Pençe, Barış Pınarı operasyonları bütün gücüyle sürüyor. İçeride de operasyonlar kesintisiz bir şekilde yürüyor. Türkiye terörle en ilkeli mücadele eden ülkedir. Terör örgütleri arasında hiçbir ayrım yapmadan. Maalesef müttefiklerimiz ayrım yaparak yanlış bir ısrar içindeler. PKK ile mücadelemizi sürdürdüğümüz gibi DEAŞ’a göz açtırmayan çok başarılı operasyonlar gerçekleştirildi. Yalova, Balıkesir merkezli çok ciddi sonuçlara ulaşıldı.
Türkiye DEAŞ’la mücadele konusunda hem Suriye’deki iradesini hem de Türkiye içindeki mücadelesini güçlü şekilde devam ettiriyor. Boğaziçi Üniversitesi’yle ilgili olarak çeşitli ülkelerin açıklamalarını duyuyoruz. Bu açıklamalarda Türkiye’nin egemenlik haklarıyla ilgili olarak hiçbir şekilde kabul etmediğimiz açıklamalar bulunuyor.
Son derece kaba saba standart açıklamaları yapmakla yetiniyorlar. Biz bu tepkileri verdiğimiz zaman insan hakları konusu evrensel bir konudur diyorlar. İnsan hakları konusunda hassasiyetle ilgili bir sorgulamayı yapabileceklerini değerlendirmiyoruz.
BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylarla ilgili olarak çeşitli devletlerin açıklamalarını yakından takip ediyoruz. Bu açıklamalarda Türkiye’nin egemenlik hakkına dönük olarak hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz bir takım cümleler oluyor. Genelde kendi ülkeleriyle ilgili detaylı anlayış bekleyenler, bizim ülkemizdekilerle ilgili kaba saba açıklama yapmakla yetiniyorlar. Biz bu tepkileri verdiğimiz zaman, insan hakları konusu evrensel bir konudur diyorlar. İnsan hakları konusundaki hassasiyetimizle ilgili bir sorgulamayı bunların yapabileceği bir durumu değerlendirmiyoruz. Atanmış bir yöneticiyi biz yönetici olarak kabul etmiyoruz ifadesinin ötesinde, fiziki engelleme, üniversite yönetimini çalıştırmama gibi bir duruma gelince güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu olacaktır. Demokratik protesto hakkı aşıldı.
Boğaziçi Üniversitemiz göz bebeğimiz bir üniversite. Demokratik protesto hakkı taleplerinizi mercilere iletmek için kullanılır. Şunu da görüyoruz, en son yayınlanan bir bildiride gördüğümüz gibi; meselenin atanan kişinin değerlendirilmesiyle ilgili tartışma olduğunu görüyoruz. Atanan rektör bizden önceki uygulamaların bazılarında olduğu gibi, başka bir partinin parti meclisi üyesi olsaydı, ya da aktif olarak danışmanlık yapan birisi olsaydı ve atansaydı bazı kesimlerin bu eleştirileri ortaya koymayacağını öngörmek mümkün. Burada demokratik protesto hakkı, demokratik eleştiriyle eylemin bir şiddete veya oradaki öğrencilerin eğitim-öğretim hayatını engellemesine, terörle iltisaklı grupların bu işlerin içine girmesi gibi meselelere hassas olmak gerekir.
Burada tabi bu tip meselelerde herkesin sağduyulu olması gerekir. Grupların sızması konusunda, işte valilik açıklama yapıyor kimler hangi eylemlere katılmış, bunların iltisakları nedir gibisinden… Burada sağduyu ile hareket etmek zorunludur.
TWITTER’IN SANSÜR KARARLARI
Sosyal medya şirketleri birer özgürlük mecrası olarak ortaya çıktılar ama şimdi kafalarına göre yargı kararı olmadan keyfi kararlarla kamu otoritesi gibi davranıyorlar.
PKK yöneticilerinin hesaplarına resmi onay verirken, mavi onay verirken KKTC yöneticileri niçin bundan mahrum kalıyor? Diyarbakır annelerini anlatan Twitter hesabı engellendi. Buradaki keyfi kararın arkasındaki ilkeler nedir? Hiçbir şekilde böyle bir şey gözükmüyor. Peygamberimize, Müslümanlara dönük nefret suçu olan tweetleri niçin engellemiyorsunuz? Hangi mahkeme kararıyla ya da hangi ilkelerle hareket ediyorsunuz? Bunların net bir şekilde bilinmesi lazım.
Sosyal medya ulusal iradeleri aşan, kavga eden, hukukla kavga eden bir mekanizmaya dönüştü. Bu arkasından bir dijital faşizm, diktatörlük getirecektir. Burada bu kriz alanına daha çok olumsuz katkıda bulunmak yerine mantıklı ve ilkeli bir yaklaşım getirmek gerekir. Hele KKTC’deki bazı yöneticilerinin hesaplarına yapılan muamelenin mantığı nedir?”