Türkiye İşçi Partisi lideri Erkan Baş, milletvekili adaylarını tanıttım toplantısında konuştu

Example HTML page

14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerine Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında, 49 il ve 52 seçim bölgesinde kendi amblemiyle girecek olan Türkiye İşçi Partisi (TİP), bugün İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen etkinlik öncesi Milletvekili adayı listelerini duyurdu.

Seçim hazırlıklarını tamamlayan TİP, partisinden milletvekilli adayı olan isimleri kamuoyu ile paylaştı. Buna göre; Genel Başkan Erkan Baş İstanbul 3. Bölge ilk sıradan aday olurken, Sera Kadıgil İstanbul 1. Bölge birinci sıradan aday oldu. Ahmet Şık, İstanbul 2. Bölge’den aday olurken, mevcut Hatay Milletvekili Barış Atay da Antalya’da 2. sıradan aday gösterildi.

MİLLETVEKİLİ ADAYLARI TANITIM ETKİNLİĞİ BAŞLADI

Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen Milletvekili Adayları Tanıtım Etkinliği’ne binlerce parti üyesi ve gönüllü katılırken, Genel Başkan Erkan Baş’ın salona girdiği sırada büyük coşku yaşandı.


TİP’in Seçim Bildirgesi şöyle:

“Türkiye İşçi Partisi sadece seçimlerde başarı kazanmak için değil, köklü bir siyasal ve toplumsal dönüşüm için güçlerini topluyor, hazırlıklarını yapıyor ve hedeflerine doğru ilerliyor. Bu kapsamlı mücadelenin bizlere yüklediği görev, Türkiye’de halkın sigortası olmak, halk adına ihlal edilemez kurallar koymak, deyim yerindeyse Halkın Kırmızı Çizgileri’ni çekmek ve tüm varlığımızla bunları savunmaktır. Seçim Bildirgemizin özeti mahiyetinde olan “Halkın Kırmızı Çizgileri” başlıklı metnimizi sizlerle paylaşıyoruz.

SARAY REJİMİ İLE HESAPLAŞACAĞIZ: HALK YÖNETECEK!

Halkın iradesini gasp eden tek adam rejimi ile hesaplaşacak, bu rejimin halkımıza reva gördüğü yoksulluk ve yolsuzluk düzenine karşı mücadeleyi yükselteceğiz. Söz, yetki ve kararın halka ait olabilmesi için anayasanın demokratik ve toplumcu bir şekilde düzenlenmesine yönelik girişimlere öncülük edecek, ulusal ve yerel düzeylerde halkın kendi seçtiği temsilciler yoluyla ve meclisler kanalıyla yönetime katılmasının önünü açan düzenlemeleri savunacağız. Gerçek bir halk egemenliğine gidecek yolun önündeki ilk engeli aşmak amacıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam rejimi karşısındaki güçlü ortak adayı destekleyecek, Parlamento seçimlerinde sosyalist seçeneği yurttaşlarımıza sunacak, mecliste ve sokakta halkın taleplerinin takipçisi olacağız.

TEMEL İHTİYAÇLAR ÜCRETSİZ SAĞLANACAK!

Yurttaşlara temel insani haklar olarak eğitim ve sağlık hizmetleri ile ihtiyacı kadar su, enerji, internet ve iletişim hizmetini tümüyle ücretsiz sağlayacağız. Enerji üretimi ve dağıtımını kamulaştıracağız. Barınma ihtiyacını kâra konu olmayacak şekilde sosyal konutlar aracılığıyla çözeceğiz. Yurttaşların temel ve zorunlu ihtiyaçları asla rant ya da kâr konusu olamaz. Bu halkçı anlayışı tüm gücümüzle savunacağız.

EMEKÇİLER İNSANCA YAŞAYACAK!

TİP sadece adıyla değil, programıyla ve üyeleriyle de bir işçi partisidir: Plaza çalışanından çiftçisine, doktorundan oyuncusuna, metal işçisinden öğretmenine, mimarından mühendisine tüm işçilerin, emekçilerin haklarını savunur. Taşeron işçiliğe, güvencesiz, güvenliksiz, kuralsız ve esnek çalışmaya, gençlerin ne eğitimde ne istihdamda olmasına, çocuk işçiliğine karşıdır. Çalışıma hakkını, insanca ücret ve çalışma koşullarını, eşit işe eşit ücreti, örgütlenme ve grev hakkını savunur. Tüm yurttaşların çalışma hakkını güvence altına almak ve gençlere gelecek kaygısı yaşatmamak üzere kamusal istihdam sağlayacak, işsizlikle mücadele edeceğiz. İşsizler için oluşturulmuş fonların sadece bu amaçla kullanılmasını sağlayıp, faydalanma koşullarını kolaylaştıracağız. Çalışamayacak durumda olanlara devlet desteği sunacağız. Emekliler için insanca yaşanabilir ve asgari ücretin altında olmayan bir emeklilik maaşını, kazanılmış hakların gasp edilmediği bir emeklilik hakkını sağlayacağız.

KAMUCU, EŞİTLİKÇİ, PLANLI, EKOLOJİK EKONOMİYİ SAVUNACAĞIZ!

Hırsızlığa, yolsuzluğa, kamusal varlıkların yağmalanmasına, halkın borçlandırılmasına, ülkemizin kendi kendine yetemeyecek duruma düşürülmesine, tarımı ve hayvancılığı çökerten politikalara karşıyız. Ülke kaynaklarının nasıl kullanılacağını, üretimin hangi alanlarda yoğunlaşacağını halkın ihtiyaç ve talepleri temelinde ve doğal varlıklara zarar vermeden, ekolojik dengeyi gözeterek planlayacağız. Özelleştirilen kamu iktisadi teşekküllerini geri alacağız. Neoliberal yağmanın hesabını soracak, halktan çalınanları geri alacağız. Sanayide ve tarımda ülkenin ihtiyaçlarına göre yatırım ve destekleri, kamunun planlama ve yönlendirmesi ile sağlayacağız.

LAİKLİKTEN ASLA TAVİZ VERMEYECEĞİZ!

Dinin toplum üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmasını, dinsel değerlerin siyasete alet edilmesini, eğitimin imam-hatipleştirilmesini, çocukların zihninin hurafelerle doldurulmasını, bilimin itibarsızlaştırılmasını, yobazlığın saltanatını, Cumhuriyet’in ilerici kazanımlarının birer birer elimizden alınmasını reddediyoruz. Türkiye’nin siyasal düzenini, yasalarını ve eğitim müfredatını dinselleşmeden kurtarıp tarikatlardan, cemaatlerden ve dogmalardan arındıracak adımları atacağız. Alevileri, kadınları, LGBTİ+’ları yok sayan gerici anlayışa karşı eşit yurttaşlık taleplerinin sesi olacağız. Laikliği mutlaka kazanacağız.

BARIŞI VE KARDEŞLİĞİ KAZANACAĞIZ!

Faşizme, şovenizme, halklarımız arasına nefret tohumları ekilmesine, baskı, şiddet ve savaş politikalarına karşıyız. Kürt sorununda toplumsal uzlaşı ve eşit yurttaşlık esasına dayalı, TBMM’yi merkeze alan siyasal bir çözüm mümkündür ve hayati önemdedir. Anadilinde eğitim ve kamusal hizmet sunumunun önünde engel olarak duran tekçi uygulamaları ortadan kaldıracağız. Kürt halkının iradesini gasp eden kayyum uygulamalarına ve siyasi tutuklamalara son vereceğiz. Her ne sebeple yapılmış olursa olsun ve kimden gelirse halkta tedirginlik ve korku yaratan şiddet eylemlerinin karşısında duracağız. Bu topraklara barışı getirecek, halkların kardeşliğini kazanacağız.

KADIN MÜCADELESİNİ SAVUNACAĞIZ!

Kadınlara yönelik düşmanlığa, şiddetin her türlüsüne ve tacize, kadınların ikinci sınıf insan muamelesi görmesine, emeğinin sömürülmesine, toplumsal yaşamdan dışlanmasına karşıyız. İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri döneceğiz. Anayasa ve yasalardaki ayrımcı düzenlemeleri ortadan kaldıracağız. 4+4+4 kesintili eğitim sistemini kesintisiz hale getirecek; kız çocuklarının okuldan uzaklaşmasını engelleyeceğiz. Kadın istihdamını artıracak, yeterli sayıda ve nitelikli kreşler açacak, kamu istihdamında %50 cinsiyet kotası koyacağız. Ev içi ve bakım emeği yükünü kadınların üzerinden alacağız. Ataerkiyi yıkacak, toplumsal cinsiyet eşitliğini mutlaka sağlayacağız.

GELECEĞİMİZDE GENÇLER SÖZ SAHİBİ OLACAK!

Her gencin, eğitimin ilk kademesinden son kademesine kadar eşit olanaklara erişmesini ve eğitimini tamamladıktan sonra işsiz, yoksul, geleceksiz kalmamasını sağlayacağız. Üniversiteleri kayyumlardan, liseleri tarikat ve cemaat yapılanmalarından arındıracağız. Öğrenciler kampüste baskı ve şiddete uğramayacak, bilimle uğraşacak. Okullarda, sokaklarda, siyasette gençler söz sahibi olacak. Yaşlıların gençler adına konuştuğu, gençlerin kaderine razı olduğu bir düzeni kabul etmeyeceğiz. Gençlerin kültür, sanat ve düşünce alanındaki yaratıcılığından ve coşkusundan korkan anlayışı reddediyoruz. Türkiye’yi, gençlerin terk etmek değil, kalıp özgürce gelişimine katkı koymak isteyeceği bir ülke haline getireceğiz.

AYRIMCILIĞA İZİN VERMEYECEĞİZ, ADALETİ ve ÖZGÜRLÜKLERİ SAVUNACAĞIZ!

Bağımsız ve tarafsız yargıyı tesis edecek, hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıracak, temel hak ve özgürlükleri herkes için erişilebilir kılacağız. Etnik, dinsel, mezhepsel, cinsiyet ya da LGBTİ+ temelli hiçbir ayrımcılığa izin vermeyeceğiz. Sağlamcılığa karşı engelli yurttaşlarımızın eşit ve bağımsız bireyler olarak yaşamalarını güvence altına alacak; eğitim ve istihdamda engellilere yönelik ayrımcılıkla mücadele edeceğiz. Basının, bilimin, üniversitelerin, internetin, kültür ve sanatın üstündeki baskılara son vereceğiz. Üniversite şenliklerini ve gençlik festivallerini geri getireceğiz. Muhafazakar dayatmaya karşı yurttaşların özgür ve eşit yaşamalarını savunacağız.

DOĞANIN VE YAŞAM ALANLARIMIZIN TALANINA İZİN VERMEYECEĞİZ!

Ekolojik yıkıma, kentsel dönüşüm adı altında yağmaya, doğanın arsa olarak görülmesine, plansız ve denetimsiz kentleşmeye, kamusal alanlarımızın elimizden alınmasına, yeraltıyerüstü varlıklarının enerji ve madencilik faaliyetleri için yok edilmesine ve bunların kâr hırsıyla hoyratça tüketilmesine, fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarıyla karbon salımının körüklenmesine, iklim krizinin ‘yeşil boyama’ ile kapitalizmin oyun alanı haline getirilmesine, hayvanlara kötü muameleye karşıyız. Planlı, kamucu ve doğa yararına yenilenebilir enerjiyi destekleyecek, nükleer santral projelerini derhal iptal edeceğiz. Tarım ve orman alanlarına, sulak alanlara, canlıların hayatına, tarihi ve kültürel varlıklara zarar veren projeleri durduracağız. Herkesin temiz suya erişim hakkını güvence altına alacağız.

ÜLKEDE, BÖLGEDE VE DÜNYADA BARIŞ

Bölgede ve dünyada militarizme, başta NATO olmak üzere tüm askeri paktlara ve savaş politikalarına karşı barışı savunacağız. Türkiye’nin komşu devletlerin iç işlerine müdahale etmesine, sınır dışına asker gönderilmesine, cihatçı terörü desteklemesine karşıyız. Tüm bölge ülkeleri ile birlikte askeri bütçelerin azaltılması girişimlerine öncülük edecek, ne ülkemizde yabancı asker olmasına ne de ülkemizin yabancı ülkelerde asker bulundurmasına onay vereceğiz. Avrupa Birliği ülkeleri ile imzalanan “Geri Kabul Anlaşmasını” iptal edecek; göç ve mülteci politikasını öngörülebilir, şeffaf ve denetimli halde yürüteceğiz.”

’35 GÜN SONRA TAYYİP ERDOĞAN’IN FOTOĞRAFINI TÜM DEVLET DAİRELERİNDEN İNDİRİYORUZ’

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin Seçim Bildirgesi’nin açıklanmasının ardından kürsüye çıktı. Konuşmasına, yurttaşları selamlayarak başlayan Baş, “Kardeşler 35 gün kaldı, tam 35 gün. 35 gün sonra 20 yılın talanını, karanlığını, yalanını, soygununu bitiriyoruz, hesap soruyoruz. Tam 35 gün sonra Tayyip Erdoğan fotoğraflarını tüm devlet dairelerinden indiriyoruz, hep birlikte söküp atıyoruz. Daha önemlisi, kendisini hayatımızdan çıkarıp atıyoruz” dedi.

’20 YILLIK TALANIN, SOYGUNUN HESABINI SORACAĞIZ’

Baş’ın konuşmasının tamamı şöyle:

“Kardeşler, dostlar, geleceğe umutla bakmak isteyen gençler; plazalarda, fabrikalarda, madenlerde çalışanlar, üretenler, ter dökenler hoş geldiniz! Emekçilerin ekmek kavgasını sırtlayanlar, kadınların, LGBTi+’ların eşitlik mücadelesini sırtlayanlar hoş geldiniz!  Kürt halkının özgürlük mücadelesine omuz verenler, Enes Kara’lar için laiklik mücadelesini sürdürenler, Gezi’nin en güzel çocukları hoş geldiniz, hoş geldiniz, hoş geldiniz!

Kardeşler, 35 gün kaldı, tam 35 gün! 35 gün sonra, 20 yıllık talanın, 20 yıllık soygunun hesabını soracağız. 35 gün sonra Tayyip Erdoğan fotoğraflarını devlet dairelerinden hep birlikte çıkarıp atacağız! Daha önemlisi kendisini hayatımızdan çıkaracağız!

‘ZAFERE EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKIYLA ULAŞACAĞIZ’

Kardeşler, buraya uzun bir yoldan geldik. ‘Memleketin çıkarına olmayan, milyonların umudu Emek ve Özgürlük İttifakının; ittifakımızın çıkarına olmayan TİP’in çıkarına olamaz’ dedik! Memleketimizi bir an evvel Saray karanlığından kurtarmak için tüm müttefiklerimizle hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık. Buradan başta HDP olmak üzere tümüne, Türkiye İşçi Partisi adına yoldaşça sevgilerimizi iletiyorum. Nihayetinde Emek ve Özgürlük İttifakı olarak, yeni yüzyılın asli kurtarıcı ve kurucu gücü olarak, seçim stratejimizi ortaya koyduk. Bu ülkede barışı, kardeşliği, adaleti sağlama mücadelesinde hep omuz omuzda yürüdüğümüz mücadele arkadaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum.  Bizi başka ittifaklarla karıştıranları birlikte hayal kırıklığına uğrattığımız için çok mutlumuz. Zafere hep birlikte yürüyeceğiz, zafere Emek ve Özgürlük ittifakıyla ulaşacağız!

Kardeşler, bugün itibarıyla en önemli görevimiz ülkemizin dört bir yanında Emek ve Özgürlük İttifakı’nı güçlendirmektir. Son derece önemli bir adımı attık ve şimdi ittifakımız bir seçim ittifakı haline geldi, bu ittifak Türkiye halklarının yarınlar için sigortasıdır. Ve an itibariyle halkımıza emanettir.  Türkiye İşçi Partisi’nin ittifakımızın başarısı için pek çok yerde seçimlere girmeyeceğini dün açıklamıştık, sözlerime başlarken TİP üyelerine, gönül verenlere seslenmek istiyorum. Seçimlere girmediğimiz yerlerde Yeşil Sol Parti listelerinden seçimlere giren dostlarımızı en güçlü hale getireceğinize güveniyoruz. Emek ve Özgürlük ittifakının tek partiyle seçimlere girdiği her yerde hepimizin sorumluluğu ittifakımızı güçlendirmek için Yeşil Sol Parti’ye oy vermektir.

‘TİP, OY PUSULASINDA HALKIMIZA EMANET’

Ve Türkiye İşçi Partisi, 53 seçim bölgesinde, oy pusulasında bir seçenek olarak halkımıza emanettir!  Kardeşlerim ben 44 yaşındayım, 44 yıldır oy pusulasında Türkiye İşçi Partisi olmamıştı, bugün bunu başarmış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz, bu mücadeleye dünden bugüne emek veren tüm yoldaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Bu kararı verdiğimizde ateşten gömlek giydiğimizi biliyorduk, bu güne kadar layık olmaya çalıştık ve ne mutlu ki o onurlu tarihe herhangi bir leke düşürmedik. Bu bizim için büyük bir onurdur, izninizle bunu da not düşmek istiyorum… Bu vesileyle bu seçimlerde partimizi destekleme kararı alan UİD-DER, Yeşiller Partisi ve İşçi Demokrasi Partisi’nden mücadele arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Bizi zaman zaman düzenin diğer partileriyle karşılaştırıp şaşırıyorlar. Neden onlar gibi konuşmuyoruz, onlar gibi davranmıyoruz, onlar gibi boyun eğmiyoruz diye şaşırıyorlar. Cevap basit: Biz bir çıkarın, bir hesabın, bir ikbal beklentisinin peşine düşmüş değiliz. Biz kendi kaderini halkın kaderiyle birleştirmiş, kendi varlığını halkın varlığıyla bütünleştirmiş, kendi çıkarını halkın çıkarıyla özdeşleştirmiş bir partiyiz. Biz başkasına benzemeyiz! Söz konusu halkın hakları ve çıkarları olduğunda, kural da tanımayız yasak da; zor da bilmeyiz korku da; emir de almayız hiza da.

‘BİZ SADECE PARTİ DEĞİL HALKIN TA KENDİSİYİZ’

Bizim seçim hazırlığımız da başkalarına benzemez. Biz holdinglerin akıttığı kaynaklarla değil, halkın kıt kanaat bir araya getirdiği yardımlarla çalışırız. Biz halkın vergilerini Hazine yardımı adı altında kasalarına indiren partiler gibi değil, üye ve gönüllülerin karşılığı asla ödenemeyecek emekleriyle ayakta dururuz.  Şimdi sahaya çıkınca etrafa bakıp bilboardlarda bizim resimlerimizi göremeyecek yurttaşlara seslenmek istiyorum, bilboardlarda olacak paramız yok ama yüz bin kişilik gönüllü ordumuz var, bizi belki renkli panolarda göremeyeceksiniz ama biz milyonların gönlündeyiz. Biz parlamentoya keyif sürmeye gönderecek vekiller değil, mücadelemizi büyütüp güçlendirecek yoldaşlar göndermek için yarışırız. Burası TİP, burada sen ben kavgası olmaz. Burada herkes bir önündeki arkadaşını seçtirmek, partisini milyonlara ulaştırmak için çalışır! Biz sadece bir parti değil, halkın ta kendisiyiz. Halk için, halk yararına, halk tarafından harekete geçirilen inatçı bir iradeyiz biz. Bizi asla susturamayacak, durduramayacak, korkutamayacak olmalarının sebebi de budur.

‘TİP LİSTELERİNİ DİRENEN YURTTAŞLARIMIZA AÇMIŞ OLMAKTAN ONUR DUYUYORUZ’

Geçtiğimiz 5 yıl boyunca, bu seçime hazırlandığımızı söylerken sürekli tekrar ettiğimiz bir söz vardı: Önümüzdeki seçimde Meclis’e daha fazla TİP’liyi göndermek değil niyetimiz. Bizim niyetimiz, Meclis’i ait olduğu yere, halkın ellerine emanet etmektir. Bu yüzden, ‘TİP’lileri değil halkın temsilcilerini, sözcülerini, direnişçilerini buluşturacağız’ dedik. ‘Direnen işçileri, direnen kadınları, direnen gençleri, direnen aydınları, direnen çevrecileri, direnen LGBTİ+ları, direnen, mücadele eden toplum kesimlerinin sözcülerini Meclis’e taşıyacağız’ dedik. Elbette bunu arzu ettiğimiz seviyede yapabildiğimizi söylemeyeceğiz ama Türkiye İşçi Partisi’nin listelerini tüm direnen yurttaşlarımıza açmış olmaktan, onlara yer verebilmiş olmaktan onur ve mutluluk duyduğumuzu da söylemeden geçemeyeceğim. Bunu mümkün kılan, partisini ülkemizin direnişçileriyle buluşturan, ‘TİP Senin’, ‘TİP Senin Sesin’ diyen tüm partili yoldaşlarıma, arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum. TİP de onun başarısı da öncelikle yoldaşlarımın gece gündüz dur durak bilmeden harcadıkları emeklerin sonucudur. Var olsunlar.

Ve adını, emeğini, mücadelesini Türkiye İşçi Partisi’yle birleştiren tüm vekil adaylarımıza, dostlarımıza da teşekkür ediyorum. Onlar sadece bize güvenerek hepimizi onurlandırmakla kalmadılar, aynı zamanda ülkemizin içinden geçtiği bu zorlu süreçte kurtuluş mücadelesine güç katarak imrenilecek bir örnek oldular. Var olsunlar.

‘ÇALDIKLARI HER KURUŞUN HESABINI MUTLAKA SORACAĞIZ’

Başlıyoruz kardeşler, başlıyoruz! 35 gün sonra bu büyük kötülükler saltanatına son noktayı koyuyoruz. AKP ve Tayyip Erdoğan bu ülkeden çok şey çaldı. Türkiye’de gençleri, kadınları, emekçileri, yoksulluğa, işsizliğe, umutsuzluğa ittiler!  Bizleri haksızlığa hukuksuzluğa alıştırılmaya çalıştılar. Ama en çok da gençlerimizin, insanlarımızın yaşama sevincini çaldılar, geleceği kapkaranlık bir nokta haline getirdiler. Kardeşler, belki yitirdiğimiz yıllarımızı geri alamayacağız… Ama bu ülke ve onun güzel insanları için bu topraklarda mutlu ve eşit bir hayatı düşleyen herkes için yeni bir gelecek umudunu hep birlikte yeşerteceğiz. Yıllardır halktan çaldıklarıyla lüks içinde yaşayanlar, bu memleketin havasını suyunu toprağını peşkeş çekenler, mafyalar, avantacılar kulak versinler. Çaldığınız her kuruşun hesabını mutlaka soracağız! Halktan çaldıklarınızı teker teker geri alacağız ve bu ülkenin bu ülkenin emekçileriyle yaşanabilir, eşit, özgür ve adil bir memleket kuracağız. 

‘TİP, TÜRKİYE’DE BİR KIRMIZI ÇİZGİ OLACAK’

Bizim varlığımız değerli kardeşlerimiz, Türkiye’de kırmızı bir çizgi olacak. Türkiye’de kıpkırmızı kalın bir çizgi çekeceğiz! Ve diyeceğiz ki, ‘Burada Türkiye İşçi Partisi var, bu çizgiyi geçemezsin!’ Emekçilerin haklarına, kadınların özgürlüğüne, Kürt halkın eşitliğine, LGBTi+’ların varoluşuna, doğamızın korunmasına, gençlerin bugünlerine, emeklilerin kazanılmış haklarına, Alevilerin eşit yurttaşlığına, laikliğin olmazsa olmazlığına kıpkırmızı bir çizgi çekeceğiz! Türkiye İşçi Partisi’nin var olduğu ülkede, hiç ama hiç kimse bu kırmızı çizgileri geçmeye cüret edemeyecek! 

‘SİYASASL İSLAMCILARIN BESLEYİP BÜYÜTTÜĞÜ KARANLIK YAPILARA GÖZ AÇTIRMAYACAĞIZ’

Halkın servetine çökenler, sırtını Saray’a dayanıp şişenler bizi iyi dinlesin! Yaratığınız bozuk düzenin hesabını sormak için geliyoruz! Kendine mürit arayan, halkımızı Ortaçağ karanlığına mahkum etmeye çalışan, Aladağ’da çocuklarımızı, öğrenci yurtlarında Enes Kara’mızı bizden alan tarikatlar cemaatler iyi dinlesin! Çok açıkça söylüyoruz: Siyasal İslamcıların besleyip büyüttüğü, holdinge dönüşmüş karanlık yapılara göz açtırmayacağız. Eğitimden, sağlıktan, ticaretten ellerini çektireceğiz. Yurttaşlarımızın inanç ve inançsızlık özgürlüğünü garanti altına alacağız.  AKP’nin propaganda aygıtına dönüşmüş, halka her gün küfreden, ‘9 yaşındaki çocukla evlenilebilir’ diyen o ahlaksız Diyanet İşleri Başkanlığını derhal kapatacağız, derhal!

‘BU ÜLKENİN GÜZEL ÇOCUKLARININ HAYALLERİNİ ÇALANLARLA HESAPLAŞACAĞIZ’

Kardeşler biz buradayız! Sokaklardayız, fabrikalardayız, plazalardayız, Meclis’teyiz. Bu ülkede laikliğe, barışa, adalete, özgürlüğe ve eşitliğe karşı duran herkese karşı kırmızı çizgimizi çizeceğiz. Hesaplaşacağız. Kimileri ‘Devri sabık yaratmayacağız’ diyor, buyursunlar desinler! Biz, her sınavla, her atamayla umudu çalınan gençlerin, alın teri dökse de hakkını alamayan öğretmenlerin, mühendislerin, işçilerin; siyasal İslam’dan başka hayat bilmeyen öğrencilerin hesabını sormak zorundayız. Bu karanlığın hesabını soracağız ve hesaplaşacağız ki önümüzdeki yüzyılda, hiç kimse bu yüzsüzlüğü bu arsızlığı bu yolsuzluğu ve acımasızlığı tekrarlamaya cüret edemesin. 

Herkes bilsin! Biz, Ali İsmail’in, Abdullah Cömert’in, Berkin Elvan’ın katilleriyle, ‘Emri ben verdim’ diyenlerle hesaplaşacağız. Biz, Somalı, Ermenekli, Kozlulu, Amasralı  madencileri göz göre ölüme gönderen patronlarla, o patronların önüne yatanlarla, yerdeki madenciye tekme vuranlarla hesaplaşacağız! Biz, Çorlu Tren Katliamı’nın sorumlularıyla, sevgili Emine ve Ali Büyüknohutçu katilleri başta olmak üzere bu memleketin havasına suyuna karşı savaş açanlarla, bu halkı adaletsizliğe boğanlarla hesaplaşacağız! Biz, bu halkı 20 yılın sonunda ev almayı geçiyorum bir kira dahi ödeyemez hale getirenlerle, kendileri karun kadar zenginleşirken, halkın çocuklarını süt içemeyecek duruma getirenlerle hesaplaşacağız!, Kardeşler, her şeyin en iyisine layık olan bu ülkenin güzel çocuklarının hayallerini çalanlarla, onlara başka coğrafyalarda göçmen olma hayalleri kurdurtanlarla hesaplaşacağız!

‘ÜRETENLER İLE YÖNETENLER AYNI OLMADIKÇA BU ZULÜM BİTMEZ’

Türkiye İşçi Partisi yeniden siyaset sahnesine atıldığında önümüzde on yılları aşan ezberler ve herkesin baştan kabul ettiği kanunlar vardı. Neydi o kanunlar? Düzen partileri sanki kendi aralarında anlaşmış, çizgileri çekmiş, yurttaşı da ‘Benden değilsen ondansın, ondan değilsen bundansın’ diye adeta takımlara ayırmış. Alan memnun veren memnun, seçimleri de basit bir matematik hesabına dönüştürmüşler. Ne ala. Biz, tüm bunların üzerinde tek bir çizgi çektik, tek bir kırmızı çizgi. O kırmızı çizgi, işçiyle patron arasındaki kırmızı çizgidir. Emekle sermaye arasındaki kırmızı çizgidir. İşte o kırmızı çizgidir bu ezberleri bozan, bu kanunları yıkıp geçen! Korkuları bundandır, aman bunlar başımıza çıkmasın, Meclis’te televizyonda çok fazla konuşmasın, sokakları meydanları doldurmasın diye çabaları bundandır.

Başı açıkmış, kapalıymış, Sünniymiş, Aleviymiş, Türkmüş, Kürtmüş on yıllardır aynı şeyi dinleyip duruyoruz. Bu ezber on yıllardır ne Türkün ne Kürdün işine yarıyor, ne sünninin ne alevinin işine yarıyor. Bu ezber yalnızca onların düzeninin çarkını döndürüyor, bizi birbirimize kırdırıyor. Oysa tüm bunların üzerinde bir tek gerçek var o da şudur: Bu ülkede üretenler ile yönetenler aynı olmadıkça, işçi çalışıp patron kazandıkça bu zulüm bitmez, işsizlik bitmez, yoksulluk bitmez.

”TİP SENİN’ DEDİĞİMİZ İNSANLAR SESİMİZİ DUYUYOR, EZBERLERİNİ TERK EDİYOR’

Şimdi TİP Senin dediğimiz insanlar sesimizi duyuyor, onların bu ezberlerini terk ediyor. Bu çürük düzenin en büyük kabusu budur. Peki ben soruyorum, TİP kimin? Dev makinaların arasında gün boyu evine ekmek götürebilmek için canını dişine takıp çalışan fabrika işçisi kardeşim, TİP Senin! Merdiven altı atölyelerde üç kuruş paraya çalışmak mecburiyetinde kalan, bir de o haliyle çocuk büyüten, evini çekip çeviren kardeşim, TİP Senin! Akşam vakti evine giderken, tek başına seyahat ederken, plakasını arkadaşlarına gönderdiği taksiye binerken yaşadığı tedirginlikten illallah eden kadın kardeşim, TİP Senin! Hayatının 15-16 senesini okul sıralarında dirsek çürüterek geçirip mezun olduktan sonra iş bulamayan, iş bulsa hak ettiği ücreti alamayan, emekleri ve hayalleri çalınan genç kardeşim, TİP Senin! Devlete yıllar boyu parasını ödemesine rağmen konu emekliliğe gelince önüne binbir engel çıkarttıkları emekli kardeşim, TİP Senin! Sadece dilediği gibi yaşamak istediği için işsizliğe mahkum edilen, dakika başı ölümle, istismarla tehdit edilen LGBTİ+ kardeşim, TİP Senin! Cerattepe’de, Kazdağları’nda, HES direnişlerinde, hayvan hakları eylemlerinde bu memleketin dağına, taşına, suyuna, toprağına sarılan kardeşim, TİP Senin! TİP sadece yaşayanların değil, bizden koparılırken ölümsüzleşenlerindir aynı zamanda. Somalı, Ermenekli maden işçisi, TİP Senin! Metin Lokumcu, TİP Senin! Ali İsmail TİP Senin! Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu, TİP Senin! Şu anda evde, okulda, mesaide, tarlada, bu ülkenin dört bir yanında sesimizin ulaştığı güzel kardeşim, TİP Senin sesindir, TİP senin partindir!

‘TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ, GEÇMİŞİNDEN DAHA AYDINLIK OLMALI’

Bakın, bugün bu coşkulu toplantıdan sonra hiçbir şey dünkü gibi olmasın diye söz vereceğiz birbirimize. Dünden daha sıkı çalışacağız, dünden daha çok inanacağız, dünden daha çok gülümseyeceğiz. Tüm acılarımızı, hüzünlerimizi, anılarımızı bilip hatırlayarak inandığımız yolda kararlı adımlarla yürüyeceğiz. Türkiye’nin geleceği, geçmişinden çok daha aydınlık olmalıdır. Biz olmazsak, bu başarılamaz. İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler olmazsa, iktidarı kendi ellerine almazsa memleket rahat bir nefes alamaz. Bırakın rahatlığı, insanca yaşamak bile mümkün olmaz, olmuyor.

‘HOCAMIZ METİN ÇULHAOĞLU’NUN DEYİMİYLE, ‘SOSYALİZMDEN AŞAĞISI KURTARMAZ”

Yakın zamanda kaybettiğimiz hocamız, ustamız Metin Çulhaoğlu’nun deyimiyle ‘Sosyalizmden aşağısı kurtarmıyor, kurtarmaz’ Yaşamak için bile sola, sosyalizme, eşitlik ve özgürlük mücadelesine ihtiyacımız bundan. Haydi diyorum kardeşler, önümüzde kazanılacak büyük zaferler var! Hak ettik, kazanacağız! Hayal ettik, kazanacağız! Emek verdik, artık kazanacağız! Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine! Selam olsun bu geleceği bereketli elleriyle yaratacak olan milyonlarca emekçiye!
Selam olsun bu memleketin inatçılarına! Yolumuz açık olsun, haydi başlıyoruz!”

CAN ATALAY’DAN MEKTUP

Hatay 1. sıra TİP milletvekili adayı Şerafettin Can Atalay, tutulduğu Silivri Cezaevi’nden Aday Tanıtım Etkinliği’ne mektup yolladı.

Atalay mektubunda şu sözlere yer verdi:

“Değerli dostlar,

Söylenecek çok söz, konuşulacak çok mesele var ama vakit dar, yapılacak iş çok… Üstelik seçimi kazanmak daha da çok çalışılacak günlerin başlangıcı olacak.

Büyük bir ırmağın kollarına benzeyenler yani bizler, memleketin bu karanlıktan çıkması için gereken sorumluluğu almaya talip olduk. O karanlığın en koyulaştığı anlarda mizahla, dişle, tırnakla, düşle, inatla umudun diri tutulmasını hep beraber sağladık.

Günümüzün kilit sorunu Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin ilk turda kazanılmasıdır. Sizler daha en başından çok önemli bir sorumluluk üstlendiniz.

Bu karanlık daha fazla sürmemeli, bu istibdat rejimi seçimin ilk turunda hak ettiği yere yolcu edilmelidir. Edilecektir.

‘EKSİLTMEYE DEĞİL ARTTIRMAYA, ÇOĞALTMAYA TALİBİZ HEP BİRLİKTE’

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın varlığı, hayatın içinde direnenlerin birliğinin eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir yönde gelişmesi için çok önemli bir kazanımdır. İttifak içerisinde solun, sosyalistlerin memlekete ilişkin iddialarını somutlaştırmaları pek çok tartışma yarattıysa da sel gider kumu kalır; baki olan yoldaşlıktır.

Her bir seçim bölgesi ile ilgili en iyiyi bulmak için tane tane konuşulduğuna inanıyorum. Beraberce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gereği kadar temsil için yollar/yordamlar konuşulduğuna eminim. Eksiltmeye değil arttırmaya, çoğaltmaya talibiz hep birlikte.

Bu ülke, en ucuz maliyet kalemi işçi canı sayılarak yola devam edemez. Memleketimiz, piyasa koşulları bahanesiyle insanlarımızın tren raylarında, madenlerde, ormanlarda, öğrenci yurtlarında, fabrikalarda, inşaatlarda ölümünü olağan sayıp gözünü kapatarak yoluna devam edemez.

Dün Fethullahcılar bugün Süleymanlılar ve diğerleri, insanımızın yoksulluğunu istismar ederek memleketi karanlığa sürükleyemeyecekler. Buna izin vermeyeceğiz.

Türkiye önemli bir eşikte. Cumhuriyeti savunduk, savunuyoruz ve savunacağız. Cumhurbaşkanı adayı Bay Kemal’in kendi ifadesi ile “Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız”. Eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin ülkesi yolunda ileri doğru ilk adımımız bu olacaktır.

‘SELAM OLSUN DÜNYANIN VE TÜRKİYE’NİN AYDINLIK GELECEĞİNE’

Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm mücadelesi böyle toplumsallaşacak.

Bu memlekette her şey Gezi ile başlamadı. Ama özgürlükçü dalganın yükselmesinde önemli bir dönemeç oldu. Gezi, bu memleketin eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi umudu oldu. Gezi’nin toplumsal, siyasal tüm bakiyesini, tüm toplumsal kesimlerle beraber ileriye, memleketin geleceğine taşıyacağız. Bunu yaparken aynı zamanda boğazımızda düğümlenmiş, gözümüzün kenarında kurumuş kalmış tüm acılarımızın, hak kayıplarımızın hesabını soracağız.

Neşesi daim, bir dalda biri al biri beyaz kirazlar gibi yaşayacağımız günlere yakınız. 

Selam olsun Dünyanın ve Türkiye’nin Aydınlık Geleceğine.

Hepimize kolay gelsin. Baki ilk selam.”

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir