Şişli’de Lozan Mübadelesi, 100. Yılında uluslararası boyutta ele alındı
Lozan Mübadilleri Vakfı(LMV) ile Şişli Belediyesi, Türk ve Yunan halkları arasında barış kültürünün ve çoğulcu toplum anlayışının gelişmesine, mübadillerin geride bıraktıkları ve getirdikleri kültürel mirasın korunmasına katkı sağlaması amacıyla 1-2 Nisan tarihleri arasında “100. Yılında Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Uluslararası Sempozyumu/Bellek, Kimlik ve Yeniden İnşa” başlığıyla önemli bir sempozyum düzenledi.
Türkiye’den Lozan Mübadilleri Vakfı (LMV) ve Şişli Belediyesi ile Yunanistan’dan da Küçük Asya İncelemeleri Merkezi (KMS) ve Azınlık Grupları Araştırma Merkezi’nin (KEMO) paydaşlığında; Lozan Mübadelesi’nin 100. yılı dolayısıyla “100. Yılında Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi Bellek, Kimlik ve Yeniden İnşa” konulu uluslararası bir sempozyum gerçekleştirildi.
1-2 Nisan tarihlerinde Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde düzenlenen sempozyuma; Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, Brezilya ve Kanada üniversitelerinden 36 akademisyen ve araştırmacı ile bağımsız araştırmacılar katıldı.
Mübadele konusu çok yönlü tartışıldı
Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi’nin 100. yılında düzenlenen bu sempozyumda mübadele konusu çok yönlü masaya yatırıldı.
Sempozyumda önemli şu soruların yanıtları akademisyenlerin sunumlarıyla yeniden ele alındı:
- Zorunlu göçün tarihsel şartları nelerdi?
- 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa’daki diğer imparatorlukların yıkılmasının, göç hareketleri ya da zorunlu göç üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
- Siyasal yaklaşımların geri dönülemez şekilde değişimi ve ulus – devlet süreci yeni yüzyılın kurgulanmasında nasıl bir etki yarattı?
- Bu süreçte zorunlu göç şart mıydı?
- Mübadele insan haklarına ne kadar uygundu?
- Halklar üzerinde ne gibi travmalar yarattı?
- Zorunlu göçün ülkelerin ekonomik ve toplumsal yaşamlarında ne gibi tahribatları ya da katkıları oldu?
- Vatanlarını terk eden halkların kendileriyle birlikte götürdükleri kültürel zenginlik, geride kalan ülkenin çoğulcu yapısı üzerinde ne gibi tahribat yarattı ya da gittikleri ülkelere neler kattı?
- Geride bırakılan tarihi ve kültürel miras ne kadar korundu?
- Mübadillerin sonraki kuşakları bu mirası nasıl anlamlandırıyor?
Mübadele tarih çerçevesi dışında da değerlendirildi
Sempozyumu en önemli kılan ayrıntılardan biri, konunun sadece tarih disiplini çerçevesinde değil de; hukuk, sosyal antropoloji, halk bilim gibi farklı disiplinler açısından da ele alınması oldu.
Sempozyumda, tarihsel süreç baz alınarak göç olgusu 3 evrede değerlendirildi; mübadele öncesi, mübadele sırası ve mübadele sonrası.
Toplantıda bir sunum gerçekleştiren sempozyumun davetli ana konuşmacısı Prof. Dr. Zafer Toprak, mübadele öncesi dönemin, bütün Avrupa’yı içine alan göç olgusuyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Toprak, 20. Yüzyıla girerken Osmanlı İmparatorluğu ve Avrupa’daki diğer imparatorlukların yıkılması ve egemenliğin imparatorlar ve padişahtan halka geçmesiyle birlikte baskın bir siyasal yaklaşım olan ulus- devletin ülkeleri ve sınırları yeniden şekillendirdiğine vurgu yaptığını sunumunda, Türk – Yunan Nüfus Mübadelesi’nin de ülkelerin siyasi ve sosyal istikrarı sağlama adına gerçekleştirildiğini aktarıldı.
“Mübadele şart mıydı?”
Sempozyumda, mübadelenin insan haklarına uygun olarak yapılmadığı hatta zorunlu yerinden etmenin insan hakları ihlali olduğu konusu güncel bir görüş olarak gündeme gelirken katılımcılar, konunun bu eksen etrafında masaya yatırılmasının da çok önemli bir gelişme olduğu konusuna vurgu yaptılar.
Prof. Dr. Toprak da, “zorunlu yerinden etmenin”, Nürnberg Mahkemeleri’nden sonra ciddi bir insan hakları ihlali ve suçu olarak kabul edildiğinin altını çizdi.
Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin de sempozyumun sonunda gerçekleştirilen değerlendirme toplantısında önemli konuların altını çizdi. Mübadeleye tabi tutulan halkların yaşadıkları zorlukları değerlendiren Keskin, bu konuda şunları aktardı: “Mübadeleye tabi tutulan kişilerin karşı karşıya kaldıkları büyük bir maddi ve manevi yıkım söz konusu… Mekânsızlaşma, itibarlarını ve statülerini terk etmeleri, mülklerini kaybetmeleri, sağlık sorunları, adaptasyon sürecinde yaşadıkları büyük sıkıntılar, gittikleri ülkelerde potansiyel düşman olarak görülmeleri ve zorbalığa maruz kalmaları, dil sorunu, vatan hasreti gibi pek çok alt başlıkta bu büyük yıkımının nedenlerini bulabiliriz.”
Kültürel miras kollektif belleği oluşturuyor…
Sempozyumda, mübadillerin çocukları ve torunları olan Türk ve Yunan akademisyenler, yazarlar ve tarihçiler de sunum gerçekleştirdi. Kişisel tarih anlatılarının zaman zaman duygusal bir ortam yarattığı sempozyumda, kültürel mirasın korunmasının öneminin altı ayrıca çizildi. Özellikle mübadillerin sonraki kuşak çocuklarının bu mirasın korunması ve kimliklerinin bir parçası olarak anlamlandırmasının Türkiye ve Yunanistan arasında bir kültür köprüsü kurulması noktasında kilit bir rol oynadığı aktarıldı.
Geçmişin acı deneyimlerinden devralınan bu mirasın, kültürel çoğulculuk ve zenginlik çerçevesinde korunması için müze ve anı evlerinin sayısının günden güne arttığı da sunumlarda paylaşıldı. Ayrıca iki ülke arasında atalarının doğdukları toprakları ziyaret ve mübadil buluşmalarının yoğunlaştığına da dikkat çekildi.
Mübadelenin Ayak İzleri Sergisi açıldı
Sempozyumun gerçekleştirdiği Şişli Nazım Hikmet Kültür Evi Fuaye Alanı’nda; Karikatürist Semih Poroy’un “Mübadelenin Ayak İzleri” isimli karikatür sergisi de açıldı. Mübadelenin metninin 19 maddesinin karikatürlerle anlatıldığı ve Şişli Belediyesi’nin katkılarıyla hazırlanan sergi, 9 Nisan’a kadar Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde açık olacak.