AKP Ülkeyi Tahrip Ediyor…
İstanbul-EYÜP- CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, partisinin Eyüp İlçe Başkanlığı tarafından Pınar Düğün Salonu'nda düzenlenen ''CHP ve Demokrasi'' konulu söyleşiye katıldı.Toplantıya katılan isimler kısaca şöyle;Eski İl Başkanı Şinasi Öktem,Eski büyükşehir grup başkanvekili Kemal Akar,Eski Bakırköy İlçe Başkanı Hüdaverdi Talay,eski Sarıyer İlçe Başkanı Serdar Sarıoğlu,Eski İl Sekreteri Muhittin Tığlı,il Yönetim Kurulu Üyeleri Yüksel Kılıç,Mustafa Ataş,Hüseyin Derin,Saniye Coşkun İçe yönetim kurulu üyesi ve örgütten sorum İlçe Başkan yardımcısı Sinan Akçiçek'in sunumunu yaptığı toplantıya ilgi diğer ilçelerden de yoğun oldu.Akçiçek'in İlçe Başkanı Ahmet Kartalkanat'ı kürsüye davet etmesi ile başladı.Kartalkanat'ın yaptığı açılış konuşması ile başlayan ve çok büyük bir izleyici topluluğu tarafından dikkatle izlenen söyleşide,Kartalkanat;Demokrasi için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söylerken,sayın Koç’la aslında yıllar önceye dayanan bir tanışıklığı olduğu öğrencilik dönemlerinden itibaren sayın Koç,CHP için mücadele eden biri idi yıllar sonra tekrardan onunla olmaktan mutluluk duyduğunu ;belirten Kartalkanat sözlerini parti içinde demokrasinin kazanması gerektiğini söyledi.
İlçe Başkanı Ahmet Kartalkanat’ın konuşmasından sonra kürsüye gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç yaptığı konuşmada, demokrasinin, kitaplarda yazdığı gibi konfeksiyon tarzı dikilmiş hazır elbise olmadığını belirtti.
Demokrasinin, toplumlarda bedel ödenerek kazanılmış ve kazanıldıktan sonra da bedel ödenerek korunması gereken bir idari sistem olduğunu ifade eden Koç, bu nedenle, kurallı bir demokrasinin uygulanabilmesi için, demokrasinin tüm kuralları ile yerleşebilmesi için toplumun belirli bir eğitim ve refah seviyesinde olması gerektiğini vurguladı.
Demokrasinin aynı zamanda, seçimlerle çoğunluğu elde etmiş yapının karşısında olanların da hakkının, hukukunun korunduğu sistemin adı olduğunu ifade eden Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Demokrasi, çoğulculuğu kapsamaz ise o zaman orada bir sıkıntı var demektir Türkiye'deki gibi. Demokrasilerde iki büyük tehlike var, ikisi de Türkiye'nin kapısını çalmış durumda. Birinci büyük tehlike; seçimle iktidara gelen çoğunluk, temel hak ve özgürlükleri tahrip etmeye başladıysa bu demokrasi için ciddi bir alarm durumudur. İkinci büyük tehlike; bir çoğunluk iktidara geliyor, din, ırk, sınıf gibi bir zümrenin çoğunluğu olarak toplumun diğer kesimlerine baskı oluşturuyorsa, o demokrasi de sağlıklı bir demokrasi değildir.''
''Toplum ayrıştırılıyor''
Türkiye'de toplumun her açıdan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından bilinçli bir şekilde ayrıştırıldığını, kamplaştırıldığını ve bölündüğünü savunan Koç, şunları kaydetti:
''Böyle bir yapıda demokratik işleyiş sıkıntıya girer. Demokratik rejimler, temel hak ve özgürlükleri koruyabilmek için bir şekilde sayısal çoğunluğu elde edenlerin her istediklerini, bu çoğunluğa dayanarak yapamamaları için birtakım fren sistemleri koymuştur. Bakıyorsunuz bu fren mekanizmalarının hiçbirisi AKP kamyonu gibi tutmuyor. Yargı bağımsız mı? Hayır. Yargı, 'Gereken talimatı verdim' diyen bir Başbakan'ın elinde maalesef bağımsızlığını kaybetmiştir. Medya bağımsız mı? Hayır. Ana muhalefet partisinin genel başkan yardımcısı ve parti sözcüsüyüm. Benim muhatabım Hüseyin Çelik. Hükümette de Bülent Arınç. Konuşmaya başladığı zaman hadi Başbakanı geçtim, 20 televizyon kanalı ne konuşursa konuşsun, canlı yayına geçiyor mu? 20 tane canlı yayın arabasının, genel merkezin önüne gelip CHP adına görüşlerimin bir kelimesini yayınladığını gördünüz mü? Hani basın özgürdü, tarafsızdı.''
''O kumaştan demokrasi elbisesi çıkmaz''
Bazı kişilerin gazete köşelerinde günah çıkardığını ifade eden Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Televizyon ekranlarından her gece evimize davetsiz misafir olarak gelen siyaset vicdanlarını devre mülk olarak kiraya vermiş şahsiyetsiz, şerefsiz eski solcular… Biraz ağır oldu ama onlar için hafif bile bu. 'Bu Tayyip Bey de ne yapıyor?', 'Bu AKP'nin uygulamaları iyi değil'… Kardeşim 10 yıldır siz bunları allayıp, pullamadınız mı? Onların çeşmesinden akan rantın altına maşrapanızı, kovanızı koymadınız mı? Şimdi neden şikayet ediyorsunuz? Boşuna uğraşmayın, Tayyip Erdoğan'ın kimliğinden, AKP'nin siyasi yapısından demokrat çıkartamazsınız. O kumaştan demokrasi elbisesi çıkmaz. Bunu söylediğiniz zaman 'siz geri kafalısınız', 'siz statükocusunuz'. Demokrasi, hak ve özgürlüklerin bizatihi demokrasiyi yok etmesi için kullanılan bir rejim değildir. Demokrasi içinde geldiler, çoğunluğu sağladılar. Ama kendilerini getiren demokrasiyle, hak ve özgürlükleri yok ederek demokrasiyi tahrip ediyorlar.''
''TBMM'de 326 tane Recep Tayyip Erdoğan oturuyor''
Çift başlılık tartışmalarına değinen ve bu konuyla ilgili genetik yapıları aynı olan ''siyam ikizi'' benzetmesini hatırlatan Koç, şunları söyledi:
''Aslında bakıyorsunuz Sayın Abdullah Gül, bir anda topa girmek için Çankaya'da bekliyor, 'fırsat olsa da tekrar siyasete atlasam' diye. Ama aşağıdakinin egosu o kadar şişmiş vaziyette ki en yakın siyaset yoldaşına dahi şans vermeyecek durumda. Çankaya'da da bir Recep Tayyip Erdoğan oturuyor. Meclis başkanı, parti değiştirmekten başı dönmüş bir kişi. O da bir Recep Tayyip Erdoğan. Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, birkaçı dışında üniversite rektörleri. Her biri, bir Recep Tayyip Erdoğan.
TBMM'de 326 milletvekili var farklı bölgelerden. TBMM'de 326 tane Recep Tayyip Erdoğan oturuyor. Türkiye bu, tek adam. Her şeyi anlayan, her şeyin uzmanı. Yeni yapılan tankın özelliğini bilen, toplu konutu bilen. Bir başka uzmanlık alanı var, Türkiye'nin kuruluş aşamasından bugüne kadar gelen hepimizin ortak tarihinden her Allah'ın günü husumet çıkaran, düşmanlık üreten bir Başbakan var. Dikkat edin varsa CHP, yoksa CHP.''
Her şeyden önce iş, aş anlamına gelen sosyal demokrasinin sosyal, kültürel, ekonomik açıdan dışlananın yanında olabilmek olduğunu ifade eden Koç, ''Ülkeyi ayrıştırmaya çalışan, yoksulluğu, işsizliği 'ne yapalım canım bu sizin kaderiniz' diye sadaka anlayışıyla, onları biat eden seçmen durumuna düşüren bir anlayış, maalesef ülkeyi yönetiyor. Fakat tarih, en acımasız bilimdir. Şu anda tarih, Türkiye'yi tekrar ciddi bir sınavdan geçiriyor. Bir kavşak noktasındayız. Bu kavşağın bir kenarı uçurum. Burada bizim çok önemli tespitlerde bulunmamız gerekiyor. Bir yerlerde çizilen uzun vadeli planlar çerçevesinde ya özünden, değerlerinden, gücünden, bütünlüğünden yavaş yavaş uzaklaştırılacağız ya da kendi ayaklarımızın üzerinde duracağız'' şeklinde konuştu.