İBB Başkanı İmamoğlu canlı yayında anlattı: İstanbul’un deprem planlaması
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Habertürk’te Serap Belet ve Kürşad Oğuz’un moderatörlüğündeki Olaylar ve Görüşler programında açıklamalarda bulunuyor.
İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
Hepimizin başı sağolsun. Ne yazık ki, bazen tarifte güçlük çekiyorum, insanımızı kaybettik ama bir gerçeklik var ki, insanlarımıza el birliğiyle kötülük yaptık. Ev değil bir nevi tabutlarında yaşattık. Bunu ısrarla söyleyeceğim; çünkü bu hatadan hep birlikte dönmeliyiz. Mümkün olduğu kadar çoğul kullanıyorum, biz diye tarifliyorum. Sürece sen, siz diye tarifle bakar isek doğru sonuca ulaşamayacağız diye düşünüyorum. Düzelecekse hep birlikte düzelecek. Yeni bir başlangıcın ve hassasiyetle de bunun üzerinde durmamız gerektiğini, siyasi bir konudur ama partiler üstü bir yere oturtulması gerektiğini düşünüyorum. İBB başta olmak üzere önemli bir operasyon gücü vardır. Orada konuşmalar geçerken biz bir yandan ekiplerimizi hazırlıyoruz. Orada ekrana bilgi yansıtıldı ve bana gönderildi. İstanbul’un Hatay’la eşleştirildiği, Ankara’nın Malatya ile eşleştirildiği gibi hatırladıklarımı söylüyorum. Şunu söylemeliyim, açıkçası Hatay’da havalimanının olması handikaptı, hava nakli konusunda uçakların gecikmesi, uzun zaman arkadaşlarımızın İstanbul’da havalimanında beklemesi gibi sorunlar yaşadık. Gecikmeler oldu, daha hızlı olabilirdik. Ulaşmaları akşamı buldu. Ekiplerimizle hatta ilk anda otobüs çıkarsaydık, yetişebilir miydik diye tartıştık.
23 gündür yaptığımız şey hem o bölgenin ihtiyaçlarına odaklanmak hem de yöneticimiz kadromuzla İstanbul depremiyle ilgili seferberlik planı hakkında talimat verdim. Yürüyen sürecimiz vardı.
AFAD AÇIKLAMASI
Vatandaşlarımıza dönüp ‘size söz veriyorum, gerekirse çuvaldızı kendimize batırarak konuşmalar yapacağımızdan herkes emin olsun’ dedim. Sürece dahil olduk, hiçbir bakanlıkla temasımız olmadı. Hatay’a ikinci gidişimizde yeterince diyalog kuramadık. Hatay’da büyükşehir belediye başkanımız var. Personelden hayatlarını kaybedenler vardı. Kalkıp da tam göbeğinde bulan belediyelerden organizasyon beklemek çok güçtü. Biz dolayısıyla AFAD’a yüzü dönük çalıştık. Onların yönlendirmeleriyle hareket ettik, AFAD bu işin çatısı. Baktık ki, diyalog kopukluğu var. Arkadaşlarımız muhatap bulamıyor, diyaloğa geçemiyordu. 7 gün sonra ikinci gidişimde AFAD’ın merkezine gittim. Sorumlu vali ile görüşmek istiyoruz diye arkadaşımızı gönderdim ama açıkçası cevap alamadık. Somut randevulaşamadık. AFAD’a yine de gittim. Bir vali ile Sağlık Bakanı’nın toplantıda olduğunu söylediler. Kapıyı açtık, içeri girdik, 1 saate yakın konuştuk. ‘Sizin koordinasyonunuzla çalışmak istiyoruz’ dedim.
“BUGÜN KIZILAY’IN BÜTÇESİ SIRADAN BÜTÇE”
O saatten sonra AFAD’ın koordinasyon toplantısına bizim arkadaşlarımız da katılmaya başladı. 7 gün sonra. Arkadaşlarıma ‘AFAD’ın dosyasını bana çıkarın’ dedim. Sayın Cumhurbaşkanının imzasıyla güçlü bir genelge yayınlanmış. Mesela başkanlığın talebi üzerine askeri kargo uçakları dahil olmak üzere tüm kuruluşların hava, deniz, kara araçları herhangi gecikmeye mahal vermeksizin görevlendirilir, diyor. Kurumun yapısında ve genelgede sorun yok. Daha bir sürü şey anlatabilirim. Kızılay’la hiçbir diyalog arayışımız olmadı. Kızılay deyince akla ne gelir? Bu tür afetlerde çadırı sağlayan, kan ihtiyacını sağlayan, ekiplerini bölgeye gönderen. Ama Kızılay’ın nasıl küçüldüğünü hepimiz biliyoruz. Bugün Kızılay’ın sıradan bir bütçesi var artık. Az önce AFAD’la iletişimsizliği anlattım. Sayın Mansur Yavaş’ın yaşamış olduklarına birçok kısmı daha ilave edebiliriz. Bürokrasi, siyasetten izin almadan bu ülkede konuşabiliyor mu? Bin tane örnek verebilirim konuşamadığına dair. Depremle ilgili 6., 7’nci toplantımız. Resmi titri olan niye bir kişi katılmaz? O hattı temsilen en kaydadeğer Kızılay İstanbul Başkanı geldi.
“BÜROKRASİ SİYASETTEN İZİNSİZ KONUŞAMIYOR”
Kafasını kimse kuma sokamaz. Yıllardır kamu yöneticileri, yıllarca bu milletin, devletin emek verdiği, deneyim kattığı, okuttuğu, yurtdışına doktoraya yolladığı, devletin farklı alanlarda kamu yöneticisi olan insanlar siyasi iradeden izinsiz konuşamıyor. O bölgeye 8 gün gittim. Belki iletişim hatlarımızda 6-7 fotoğrafımı göremezsiniz. Tabii ki İstanbul halkına bilgi vereceğiz. 30 bine yakın gönüllü gelmiş, tabii ki insanlar daha çok yüreklensin diye anlatacağız. Biz gidip de orada şov yapmadık, orada derdimiz yok; tam aksine biz olumsuzlukları konuşmadık. Bugün 24’üncü günü, olumsuzluklarla ilgili ilk defa konuşuyorum. Bürokrasimizde iletişim yok, adı nettir bunu. Örneğin ben Cuma günü toplantıya katıldığımda bunları yine söyleyeceğim. Kapalı toplantımızda ne olmuşsa, ne geçmişse hepsini söyleyeceğim. Mesele İstanbul’da siyasi tansiyona göre bir toplantıda bürokrasiyle buluşabilirsiniz ya da buluşamazsınız, biliyor musunuz? Olması gereken koordinasyon yok, onu demek istiyorum.
“GÜNÜ GELİNCE SAATİNİ, DAKİKASINI ANLATIRIM”
Maraş’a gittiğimin 3. günüydü. Seyahatimizin yüzde 80’inde telefonda görüşmek mümkün değildi. Adıyaman, Maraş’ın merkezi de dahil. Bu çok büyük talihsizlik. Bizim mobil cihazlarımız var, verici istasyonu gibi çalışabilen. Bir enkazın başında kurulum yapılır yapılmaz, o enkazdan atılan mesajlar oradaki insanların canlı olduğunu anladılar ve hemen oraya geldiler. Telefon açmakla ilgili iletişim mümkün değildi. Mümkün olduğu kadar AFAD’a uğramaya çalıştık. Genel başkanımızla uğradığımızda yanılmıyorsam 3 vali vardı, oturup konuştuk. Bilgi aldık, dileklerimizi ilettik. Bir yerde AFAD buluşmasında tarif şöyle, ‘her enkazda insanımız var, bütün işler şöyle yolunda böyle yolunda’. Kardeşim biz oradan geliyoruz, bunu yapmayın. Vatandaşla konuşmuyorsun, orada ana muhalefet partisinin genel başkanı var, belediye başkanları var. Orada ‘oturup toplantı yapalım, şöyle sorunlar var’ demelilerdi. Dudaklar kapalı, diller kilitli. Bu net ve somut bir vaka. Ben x afette koştuğumda, 2-2,5 saat konuşamadık, ne zaman talimat geldi, ondan sonra konuşmaya başladık. Şimdilik isimsiz konuşuyorum, günü geldiğinde saati, dakikayı her şeyi anlatırım. Şu anda meseleyi taze görüyorum.
“İMAMOĞLU AFAD’IN TOPLANTILARINA ÇAĞRILMADI”
Mesele sistemde, rejimde. En tepeden her konuda icazet alınır mı? Bu şehirde biz Rum vakfının hastanesinin yangınını söndürdük. Cumhurbaşkanı danışmanı, ‘Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla yangını söndürdük’ dediler. Bu rejim ve sistem sorunu. Bugün biz İstanbul Deprem Seferberliği’ni açıkladık. Nisan ayında Afet Eylem Planı’nın İstanbul’da nasıl uygulanması gerektiğine ayrıca hazırlık yapıyoruz. Tabii ki AFAD da yapacaktır. AFAD’da Ekrem İmamoğlu konuşsun mu, konuşmasın mı tartışıldı. Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da AFAD’ın toplantılarına çağrılmadı. İBB tam 5 bin 402 personeli Hatay’da görevlendirdi. Şu anda yaklaşık 2 bine yakın çalışanımız orada. İhtiyaçlar değişti. Çadır, gıda, sağlıkla, hijyenle ilgili ihtiyaçlara koşuyoruz. İlaçlamasından, çöp toplamasına kadar. İSKİ ekibimiz su temini noktasında Hatay’ın su idaresiyle yoğun çalışma içerisinde. Şu anda cerrahi operasyon yapabilen sağlık birimimiz var. 15 bin ekmek üreten mobil fırınımız var. 558 TIR yardımı bölgeye ulaştırdık. Bunun büyük kısmı Hatay’da organize edildi.
“İSTANBUL’DA İLK ÇALIŞTAY DEPREM ÇALIŞTAYI’YDI”
Geçtiğimiz 20 yılın, depremle bizim görev aldığımız 2019 arasındaki zaman diliminde dönüşüme muhtaç, yıkılmak zorunda olan bağımsız birim sayısının 5 katı kadar bina yıkımı yaptık. Bu başarı mı, inanın değil. Bir önceki dönemin 5 katına çıkmak başarı değil. İstanbul Güçleniyor diye bir sayfamız var. Bu sayfayı açtığınızda aslında bütün detaylarıyla herşeyi görebilirsiniz. 3,5 yılda depremle ilgili yaptığmız yatırımın tüm detaylarına kadar kaç proje görebilirsiniz. Deprem deyince sadece bina yenilenmesi değil. Su, isale hatlarının depremde dayanıklı olmasına varıncaya kadar. Birçok konuyu içeren yatırım süreci sözkonusu. İstanbul depremiyle ilgili göreve geldiğimiz ilk an itibariyle düğmeye basıp yaptığımız çalıştay vardı; 2-3 Aralık 2019. İlk yaptığımız çalıştay deprem çalıştayıydı.
Bütün eylemimizi bu sayfadan görebilirsiniz. İçerik olarak ne yaptığımızı görebilirsiniz. İstanbul Planlama Ajansı diye yapı kurduk. Bu yapının hiçbir anı depremi konuşmadan geçmedi. 6’sı sabahı verdiğim talimat; “hemen hızlıca elimizde ne var toparlayalım, 28 Şubat’ta vatandaşlarımızla paylaşalım” dedim.
“BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM OLMAZ İSE MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Seferberlik planı açıkladık, birçok konunun içine girdik, hangi toplantıya eşlik ettin? Fikrini bizimle paylaşma özenini gösterdin? Hiç! Sayın Bakana gittim. Ziyaret ettim, ısrar ettim. En son istişare toplantısı yaptı İstanbul’da. Orada ısrarla şunu söyledim ‘sayın bakanım, sayın katılımcılar, İstanbul depremini tek başına çözemezsiniz’ dedim. Çözemediler mi? Niye çözemediniz? Bütüncül yaklaşım olmaz ise mümkün değil. Tam bir seferberlik, siyaset üstü bakış. Bakanlık, büyükşehir belediyesi, ilçe belediyeleri, finans sektörü, sigortacılık sektörü.
“SAYIN KURUM’LA CENTİLMENLİK ANLAŞMAMIZ OLDU”
Kentsel dönüşüm dendiği yerde size bir şey söyleyeyim. Kirazlıtepe’de size yardımcı olmak istiyorum diye Üsküdar Belediyesi’ne söyledim. Sayın Murat Kurum’a ‘Siyaseti bir kenara itin, beni sizin doğru yaptığınız doğru işlerde siyasetin s’sini anmayacağım’ dedim. Onunla centilmenliği bozmadık. Ama centilmenliği bozan AK Parti’nin başka temsilcileri oldu. Bir araya gelmeye rejim müsaade etmez. Sayın Cumhurbaşkanı ‘şunu engellediniz, bunu engellediniz’ diyor.
“BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSEK 100 SENEDE BİTİREMEYİZ İSTANBUL’U”
İstanbul meselesine samimi yaklaşıyorsanız, konseyi kurun biz ona tabi olalım. Şu kapıdan giren, öbür kapıdan çözümle çıksın. 2015’de Beylikdüzü’nde 5 bin konutluk, 80’li yıllarda yapılmış kooperatif alın, Siteler diye geçer. Göreve gelir gelmez meclis kararlarını alıp, süreci başlattık. 7 sene sonra temel atabildik. Bu sistemsizlik 7 senede o da 1300 konutta temel atmamıza imkan tanıdı. Biz bu şekilde devam edersek 100 senede bitiremeyiz İstanbul’un dönüşümünü.
“MÜHİM OLAN İSTANBUL’UN TARANMASI”
Benim umudum hiç bitmez. Ben koşa koşa gider masaya katılırım. Ne gerekiyorsa yaparım. İstanbul’da hafta sonu yaptığımız toplantıdan sonra birtakım stratejiler belirledik. Bir kere tespit çalışmalarının güçlenerek devam etmesi lazım. AFAD’ın, Şehircilik Bakanlığı temsilcilerinin şimdi sıcak baktığı yönde duyumlarımız var. Buna da seviniyoruz açıkçası. Bir kısmını ilçe belediyelerine aktarılacak. Mühim olan İstanbul’un taranması şart. Yüzde 35’de başarılı olabildik. 120 bine yaklaştık şimdi, insanlar ‘gelin binamızı kontrol edin’ deniyor. Sokağa çıkıyorum 10 kişiden 7’si ‘gelin binamıza bakın’ diyor. Şu ana kadar 2000 öncesi yapıların kapılarını çaldık. Silivri’den başladık. Fay hattına yakın bölgelere odaklandık. Zemini zayıf, yapı stoğu eski olan yapılara odaklandık. Esas hedef o zaten.
“RUHSATLI, PROJESİ OLAN YAPILARA YÖNELECEĞİZ”
İki kritik husus var. Bir tanesi 2000 öncesi olması. İkincisi ruhsatı ve projesi olmayanlar. Hiçbir kayıt yok. Bu ne yazık ki yüzbinlerce. Yaklaşık 600-700 bin civarında yapı bu şekildi. Şimdi mahalle mahalle isim de verebiliriz. Öncelikle bu meseleyle ilgili şunu söyleyelim, tapu sorunun çözümü ile ilgili cidid adımlar atıyoruz. Tapu sorununun ardından planlama ile ilgili oradaki dönüşümü hızlandırma meselesi. 70 yıla dayanan yapı stoğundan bahsediyoruz. Bugünün sorunu değil bu, birikmiş. Ne yazık ki, kalıcı çözüm yerine insanların önüne fırsatmış gibi sunulan imar affı, yapı tescil belgesi gibi tariflenen süreçlerle gelinmiş. Biz güçlendirmeyle ilgili bir altlık oluşturmaya başlayacağız. İlk çıkımış mecburen ruhsatlı, projesi olan binalara eğileceğiz.
“RUHSATLARIN ÇOĞUNu İLÇE BELEDİYELERİ VERİR”
Biz İstanbul için deprem konseyi öneriyoruz. Belediye başkanı değil iken bir bakandan randevu aldım. ‘Ben müteahhit olarak yapı denetim firmasıyla pazarlık ediyorum, denetleyecek kişiye parayı ben veriyorum, böyle olmaz’ dedim. Şimdi sistem değişti ama yine mış gibi değişti. ‘Kamu kurumları, belediyeler üzerinden bu alana ekstra ödenek ayrılarak bu işi yaparız’ dedim. Ruhsatı veren ilçe belediyesi, biz sorun gördüğümüz yeri denetleriz. Yetki alanlarımız belli. İmara aykırı ise gider soruşturmayı açar, mühürleriz. Ruhsatların büyük çoğunlu ilçe belediyeleri tarafından verir.
“2019’DAN BU YANA BÖYLE BİR EYLEMİN İÇİNDE OLMADIK”
2019 öncesi 15 yılda İstanbul’da arsanız var. Emsali 1 diyelim. Siz geldiniz bunu mekanizmalar üzerinden 2,5 yaptınız. Kamunun arazisi var, örneğin Ataköy sahili, yeşil alanı, donatı alanı vs. Kalktık burayı konut, ticaret ilan ettik. Bu sıfırdan devletin rantı. Bir emsal artışı, özel ya da kamu, iki sıfırdan üretilen konut ya da ticari alanlar. Kendi satış değerleri üzerinden İstanbul’daki rantın ederi 85 milyar dolar. Büyükşehir, ilçe belediyeleri, şehircilik bakanlığı, TOKİ var. 2019’dan sonra biz öyle bir eylemin içerisinde olmadık, olmayacağız. Böyle bir planımız yok. İstanbul’da kalkar, deprem olduktan sonra, toplantıyı yapmadan 1 gün önce, 1,5 milyon konutu İstanbul’un kuzeyinde belirlediğimiz alanlara taşıyacağız derseniz Bakanlık olarak, ve sübhanallah deriz size. 1,5 milyonluk konut 15 tane Beylikdüzü demek.
“İSTANBUL’DA 2 AY SONRA DEPREM OLURSA…”
Deprem Konseyi derken İBB, ilçe belediyeleri, devletin bakanlıklarının içinde olduğu kurumsal hatta oturtalım, İstanbul’a 20 yıllık projeksiyon ortaya koyalım. Peki 2 ay sonra deprem olursa! Dua edeceğiz, Allah gecinden versin diye. ‘Kanalistanbul bizim namusumuz’ diyen bakanlar var. Bağdat Caddesi’ndeki plan süreçleri yaklaşık 20 yıllık mesele. Oradaki imar akışları, emsalin artışı meselesi falan. Her birinin ayrı hikayesi var. Biz İBB olarak bu süreçlerin hiçbirine ne imza attık ne onay verdik. Ne zamandtan sonra? 2019’dan sonra.
“BİZ BUNU KÂRSIZ VATANDAŞIMIZA SUNMAK İSTİYORUZ”
İstanbul’da güçlendirme yapılacak binalarla ilgili bir yolculuğa çıkıyoruz. Bunun tek merkezi biziz, yeni bir şey icat etmiş değiliz. Halihazırda İstanbul’da zaten güçlendirme yapılıyor ama bunu seferberliğe dönüştürmek istiyoruz. Biz bir güvence merkezi olmaz istiyoruz. Bütün şehircilik ekibimize KİPTAŞ odağı üzerinden güçlendirme birimi kuralım dedik. Bu birim başvuruları alsın, güçlendirip, güçlendirilemeyeceğini belirtsin. Ehliyetli ekiplerle irtibata geçiyoruz. Bu işin hammaddesini üretenlerle görüşüyoruz, ben bile görüşüyorum. 250-300 bin lira arası daire başı maliyetten bahsediliyor. Güçlendirmenin detayına göre artabilir. Biz bunu kârsız vatandaşımıza sunmak istiyoruz. Çok uzun olmamak kaydıyla taksitlendirme imkanı sunmak istiyoruz.
“İKİ ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA OLAN AİLELERE VERİYORUZ”
Aynı evde iki asgari ücret gelirinin altında olan hanelere böyle bir fırsat sunmak istiyoruz. Her vatandaşa değil, ödeme açısından bir adaleti olmasını istiyoruz. 1 milyon liralık paraya ihtiyacı var diyelim. Kotayı gelir seviyesi üzerinden koymak zorundayız. İki asgari ücretin altındaki herkes. Bu önerimiz Ocak’ta İBB Meclisi’nde gönderildi. Şu anda mecliste, çıkmasını bekliyoruz. Kira desteğimizi de gönderdik. Devletimizin kentsel dönüşüm konutlara verdiği kiranın tam 3 katını veriyoruz. Sadece konut sahiplerine değil, kiracıları da destekleyecek biçimde, çünkü ir an evvel boşaltmaları gerekiyor. 1 milyon vereceğimiz vatandaşımızın faizini üstleniyoruz. Onun rahatlıkla ödeyebileceği seviyeye getiriyoruz.
“GELİRİ İKİ ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA OLAN AİLELER”
Bankadan daha düşük faizli kredi elde etme vatandaşımız var. Türkiye’de en az kredi riski, konut ödemeleridir. Yılda 15 binlik konuta varan seviyeye ulaşabilir. Burada güvence olsun istiyor, KİPTAŞ’ı halkanın içine koyuyoruz. Binanın hızla bitmesi lazım, insanımızı evin içine koymak istiyoruz. Öncelikli yüksek riskli yapı grupları olacak. 2 asgari ücretli çalışsa bile aslında biz ona bu imkanı sunuyoruz. 100 metrekarelik bir ev, 2 oda 1 salon kredi imkanını vermiş oluyoruz. 14 bin 77 konuta ulaşabiliyoruz. Ocak ayında görüşülsün diye gönderdiğimiz yazıdır bu. Deprem bizim hiç gündemimizden çıkmadı. Kamu bankalarından 1 kuruş alamıyoruz biz. Özel bankaların işine gelen metodoloji sunuyoruz.
“HIZLI TARAMA İŞLEMİNİ DEVLET DE ÖNEMSİYOR”
Ben işini iyi yapanlar, işini iyi yapmayanlar diye bakarım, şucular, bucular diye bakmam. Karşıma aldığım her yükleniciye şunu dedim, işini iyi yaptığı takdirde başımın üstünde yerin var. Çok net ifadtelerim budur. Az önce bahsettim, yapı sektörü, inşaat malzemecileri, finans sektörü, sigortacılık sektörü o işin içinde olacak. Bu işe kurumumuzun finansla ilgili birimi eğildi, genel sekreterimiz eski finansçı, bu işi pişirdi getirdi. Hızlı tarama işiyle önce dalga geçildi, şimdi devlet önemsiyor bunu. Bu ülkede daha iyi daha yeşil konutlar olsun diyen arkadaşımız şu anda hapiste.
Tespitleri yaptık, şimdi kendi yatırım planımızla süreci işletiyoruz. İlgili kurumlara, Karayolları’na başka işletmelere ait hatlar var. Bunların yazışmalarını yaparak, bunların değerlendirilmesi sonucunda yenilenmesini talep ediyoruz.
“VATANDAŞ KULLANMAYACAK AMBULANS KULLANACAK”
Deprem anında, biz mesela genel başkanımızla Adıyaman’dan 2 saatte çıkabildik. Bir minibüsteydik. Makam arabasını tercih etmedi genel başkanımız. Düşünsenize 2 saatte Adıyaman’dan çıkabildik. Ambulans, iş makinaları, arama kurtarma ekipleri. İstanbul’u düşünün TEM karayolu, D-100 karayolu başta olmak üzere hattın kesintisiz şekilde sadece görevli araçlara tahsis edilmesi konusunda tedbirler alınacak. Vatandaş kullanmayacak, ambulans, arama kurtarma ekibi, iş makinaları kullanacak şekle getirecek ana arterden bahsediyorum. Bizim anlattığımız bütüncül planın parçaları. Bu planın bir adı var. Türkiye Afet Müdahale Planı. Biz bunun İstanbul’daki parçasıyız. Bunun içinde MSB var, Ulaştırma Bakanlığı, 39 ilçe belediyesi var. Devletimizin hiçbir kurumunu reddederek bir şey anlatmıyoruz. Tam aksine onun parçası olduğunu hatırlatarak düzenin doğru kurulmasını bahsediyoruz.
“5 BİN KİŞİYİ BU SÜRECİN PARÇASI YAPACAĞIZ”
Yüzbinlerce gencimiz yeni fırsatla 1 aylık bedelli askerliğe gidiyor. 1 ay afet gönüllüsü olma adına bütün öğrenmesi gerekenler öğrensin. Bu ona hayat boyu yeter. Bu muazzam kaynak. İstiyoruz ki bu kaynak büyüsün. Meslek odalarıyla hızlıca bir protokol yaptık. İstanbul’da 5 bin meslek odalarına kayıtlı 5 bin kişiyi hızlıca bu sürecin parçası yapacağız. Eğitim kadar bu işin meraklısı olacak. Dünyada bunun örnekleri var. Geçmiş dönem İSKİ Genel Müdürümüz Raif Bey, Naci Hoca ve ben üçlü toplantı yapmıştık. Mesele şu, isale hatlarının en az hasarla, en şiddetli depremden sağlıklı çıkması. Barajların sağlamlığıyla ilgili DSİ ile protokol yapıyoruz. 3 yıl önce çalışmalar bile bugün sonuç veriyor. Bu iş kısa, orta, uzun vade diye tarifleyeceğiz süreç. Benim derdim, heba olan 24 yıl. Şimdi Maraş’ı milad, kırılma anı kabul edelim. Adana eylem planı çalışıyor, Mersin aynı şekilde çalışıyor. Sahil şeridindeki kentsel dönüşümle ilgili süreçte işbirliği yürütüyoruz.
“KUZEYE AKAN YENİ BİR ARTER OLUŞTURACAĞIZ”
Kuzey hattını önemsiyoruz. 2,5 milyona yakın insanımızı ama çadırkent ama mevsimine göre konaklayabileceği rezerv alandan bahsediyoruz. Bu çadırkent, konteyner kent olabilir. İstanbul’da temel duruşumuz, dua ediyoruz, olabilince geç deprem, hızlı bir organizasyon ve iyileşen İstanbul ve dolayısıyla en has hasar. Ama yine bu süreyi insanlarımızın dışarıda geçirmesi olabilibir. Kuzeye doğru insanlarımızı akıtacak yeni bir arter oluşturma çabasındayız.
“BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSEK İSTANBUL BİZE DİZ ÇÖKTÜRÜR”
80’li yıllarda Beylikdüzü ve yakın çevresi uydukent olarak tariflendi. Şu anda orada 3,5 milyon insan yaşıyor. Bakırköy eski Bakırköy değil. Ayameme, Çınçın deresi tıklım tıklım yapı doldu. Bırakın yeni konut üretmeyi, 15, milyon evin eşyasını taşımaya kalksanız 10 senede taşıyamazsınız. 1,5 milyonluk konutu nereye taşıyorsun? Kuzey ormanlarını mı yok edeceğiz? Siz yeni yerleşim yeri yapıyorum derseniz, İstanbul’u 40 milyon yaparsınız. Kuraklığı ve susuzluğu konuşurken, İstanbul’a 20 milyonu, Marmara bölgesine 30 milyonu yığdık. Bu şekilde devam edersek İstanbul bize diz çöktürür biliyor musunuz?
“İSTANBUL’DA YENİ TOPLANMA ALANLARINI TESPİT EDİYORUZ”
Uzay fotoğraflarına baktığınızda toplanma alanların yetersiz olduğunu görmek çok kolay. Esenler’i, Bağcılar’ı örnek verebiliriz. Bugün itibariyle toplanma alanlarıyla ilgili yeni alanlar tespit edildi. Az önce bahsettiğimiz koridorlarla ilgili süreçlerin imar planlarına işlenmesini ve bir daha değiştirilmemek üzere Meclis kararları alınmasını öneriyoruz. Mümkün olanlarına bakıyoruz. Deprem Konseyi meselesinin gündemi olmalı bunlar. Yeni toplanma alanlarıyla ilgili çalışmalarımız var. Nerede nasıl üretebiliriz. Sayıyı oldukça yukarıya çıkardık. Çok rapor açıkladık. Biz hızlıca 3 ay içerisinde 30 toplanma alanı. Acil toplanma ve geçici barınma alanları. Burada tuvalet, sağlık hizmetleri noktalarıyla ilgili yatırımlarımızı yapacağız, 3 ayın içerisinde 30 noktamızın bitirildiği şekilde İstanbul’a anlatacağız. Semt parklarının birçoğu acil toplanma alanları.
“ALET VE EKİPMANLARIN SAĞLANACAĞI MERKEZLER”
Bu tür alanlarda su deposundan jenaratörüne, depremden 3-4 gün içerisinde hiltid en tutun da bir çok ihtiyacı içinde barındıran konteynıra. Alet ve ekipmanların sağlanacağı merkezler oluşturulması lazım. Bu çok büyük organizasyon ve afet planı istiyor. Tam da bu işi iyi organize edilmesi adına, kusursuz işleyişi tasarlamamız lazım. Mesela niçin asker görünmedi sahada dedik. Silahlı kuvvetlerin nasıl plana dahil olacağı konuşulması lazım. Mesela bu konunun gizliliği diye bir şey olmaz. Hatay’da bu yaşandı. Aynı şey diğer yerlerde de yaşandı. Kendi yakınını kaybetmiş belediye çalışanı var. Biz diyoruz ki, bu planın Ankara’dan Zonguldak’a, Edirne’den Kırklareli’ne eylem planına dönüşmesi lazım ki, çünkü arama kurtarma meselesinin en kritik saatleri ilk saatler.
“DEPREMLE İLGİLİ İSTANBUL YASASI’NA İHTİYACIMIZ VAR”
Yazılarımızda ‘depreme dayanıklılık konusunda yeterli olmayan binalarda iletişim cihazlarını koyamazsınız’ diyeceğiz. Sağlam kamu binalarının kullanılmasını tavsiye edeceğiz. Eğer x şebekesinin testi varsa kabul edilecek. Bütün bunların olabilmesi için yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Depremle ilgili İstanbul Yasası’na ihtiyacımız var. Yaptırımları güçlü, geriye dönüş imkanı olmayan yasal düzenleme.