İYİ PARTİ’Lİ İBRAHİM ÖZKAN; CUMHURBAŞKANINA DOĞALGAZ SORULUYOR, “BİZ İBB’MİYİZ BORCUMUZ OLSUN” DİYOR..!
İBB Meclisi 8’inci seçim 4’üncü toplantı dönemi Şubat ayı 1’inci bileşimi Yenikapı Kadir Topbaş gösteri ve sanat merkezinde İBB Meclis Başkan Vekili Zeynel Abidin Okul başkanlığında yapıldı.
İYİ Parti İBB Meclisi Grup Başkanvekili İbrahim Özkan yapmış olduğu gündem dışı konuşmada kendisinin ve Partisinin ülke ve İstanbul ile ilgili görüşlerini, düşüncelerini dile getirdi.
İbrahim Özkan yapmış olduğu konuşmasında geçekleşen tarihsel olaylara şu ifadelerle değindi; Kucağında bebeğiyle İnebolu‘dan aldığı cephaneyi İstiklal yolunda Ankara’ya taşırken donarak şehit düşen milli mücadelemizin yiğit kadını Şerife Bacıyı, Genel Başkanımız sayın Meral Akşener’in ve birçok kız çocuğunun hayallerini şekillendirmiş, ülkemizin ilk kadın belediye başkanlarından Leyla Atakan’ı, 5 Şubat 1993 gecesi Bolu – Gerede karayolunda meydana gelen elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden doğduğum toprakların ve mahallemin delikanlısı, Türk siyasetinin dahi çocuğu Adnan Kahveci’yi, 27 Şubat 2011’de ebediyete göç eden, siyasi çizgisinden üslubuna kadar Türk siyasetinin renkli ve özgün simalarından Necmettin Erbakan’ı, yüreği her daim vatan sevdasıyla çarpmış büyük dava adamı Ozan Arif Şirin’i, geçtiğimiz yıl 12 Şubatta aramızdan ayrılan, 13 yıl boyunca Büyükşehir Belediye Başkanı olarak İstanbul’umuza önemli hizmetler sunmuş olan Kadir Topbaş’ı saygı ve rahmetle anıyorum dedi.
Özkan sözlerine şu ifadelerle devam etti;
İBB’NİN AKP İLE MÜCADELESİ KARDA DA DEVAM ETTİ
Belki de metrekareye son 50 senenin en yoğun kar yağışını aldı İstanbul biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde…İBB’yi kaybetmeyi bir türlü hazmedemeyenler, en iyi bildikleri şeyi yaptı, İBB’nin karla mücadelesini de ‘kara propaganda’ malzemesi olarak kullandı.
İBB, karla mücadelede yetersizdi, kar yağarken İBB Başkanı yemek yiyordu dediler. Oysa, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ekibiyle koordinasyon ve uyum içinde, 7/24 çalışan İBB Afet Koordinasyon Merkezi ekibinin başında ve sürekli sahadaydı.
İBB’nin sorumluluk alanlarına giren yollarda da trafik akışı rahatken, İktidarın sorumluluğundaki yollar henüz kar yağar yağmaz kapandı. Türkiye İstanbul’un kalbi ise Ankara-İstanbul Otoyolu da bu ülkenin aort damarı biliyorsunuz. Ankara-İstanbul Otoyolunu açamadılar, zamanında tedbir almayarak ülkenin ana damarını tıkadılar. Kuzey Marmara Otoyolu’nda onlarca vatandaşımız özel araçlarında saatlerce aç susuz mahsur kaldı.
Karayolları, yeterli koordinasyonu sağlayamadı. İBB yine de burası bizim sorumluluk alanımızda değil demedi ve bu alanlara da gerek araç-gereç ile gerek insanların su ve erzak ihtiyaçlarını karşılayarak müdahale etti.
CUMHURBAŞKANINA DOĞALGAZ SORULUYOR, “BİZ İBB’MİYİZ BORCUMUZ OLSUN” DİYOR..!
Bakın öyle bir bilinçaltı oluşmuş ki Cumhurbaşkanına İran’daki doğalgazı soruyorlar o da “burası İBB değil bizim borcumuz yok” diye cevap veriyor. Çünkü bilinçaltlarında sadece İBB var. Hazmedilemeyen bir konu haline geldi.
Devleti bir şehir belediyesi ile yarışır hale getirdi bu iktidar.
Başarısızlık hükümet kanadında her alanda var ama bilinç altlarında İstanbul’a bunu nasıl aksettirebiliriz yatıyor.
Ulaştırma Bakanı bizim sorumluluğumuzda diyerek ihmali kabul etmek zorunda kaldı. Kendi ihmallerini kabul ettiler de “İBB karla mücadelede başarısızdı” demekten vaz geçemediler.
KÖYLERDEKİ AHŞAP ÇATILAR BİLE YOĞUN KARDA ÇÖKMÜYOR
Bütün uçuşların iptal edildiği ve tüm pistlerin kapandığı İstanbul Havalimanı’nda yolcular ve çalışanlar kar nedeniyle saatlerce mahsur kaldı. Havaalanı tanıtımında yer alan uyku kabinleri yerine vatandaşlara geceyi geçirmeleri için karton dağıtıldı. Yolcular kendilerine dağıtılan kartonların üzerinde uyudu, karton bulamayanlar ise betonun üzerinde sabahladı. İstanbul Havalimanı’nda kar nedeniyle kargo terminalinin çatısı çöktü. İşçiler canlarını son anda kurtardı. Ulaştırma Bakanı çıktı ve insanların aklıyla alay edercesine, kargo tesisinin çöken çatısı için “Orası zaten yıkılacaktı” dedi. El-insaf..!
Yani nasılsa ne diyorsun diyen yok, bir hesap sorabilen yok, öyle pervasızlar ki..Orada işçiler ölse, ‘Bu işin fıtratında var’ deyip geçecek kadar da gamsızlar maalesef…
Yahu o alan, İstanbul Havalimanında gümrüklü bir alan değil mi? 3-4 sene önce açılmış bir havalimanı içinde niye geçici bir bina var. İhale etmişsiniz ve İspanyollar tarafından yapılmış. Bu binayı siz nasıl teslim almışsınız?
Köylerdeki ahşap çatılarda bile daha fazla kar oluyor ve o evler çökmüyor. Ama AK Parti bu, uzmanlığı da çökme ve çökertme…
Bir de bu hesapsız kitapsız işlerin, inat ve rant projelerinin mimarları, bu kafayla Nükleer Santral yapmaya kalkıyor. Giden bakanın dediği gibi, Allah sonumuzu hayreylesin…
ATATÜRK’E SIĞINMAYA MECBUR KALDILAR
İstanbul Havalimanında bunlar yaşanırken, Atatürk Havalimanı sapasağlam ayaktaydı. Akıl ve bilimi bir tarafa bırakanlar, yine Atatürk’e sığınmaya mecbur kaldılar. Ulaştırma Bakanı ve İçişleri Bakanı biliyorsunuz ancak Cumhurbaşkanı talimatıyla İstanbul’a gelebildi. Bakanları taşıyan uçak, plansız, programsız, rastgele seçilmiş ve rant için etrafı heba edilmiş, seçilen yeri de işletmesi de yanlış İstanbul Havalimanına inemedi. Uçak ancak, Cumhuriyetin ilk çeyreğinde ölçüp biçilerek, en uygun en doğru yere yapılmış, uluslararası ödüllü Atatürk Havalimanına inebildi. Adından rahatsız olanlar, Atatürk’e sığınmaya mecbur kaldılar.
İleride, bu ülkeye yapılan en büyük kötülük nedir derseniz, inanın size, ortasına pandemi hastanesi yapılmış Atatürk Havalimanının fotoğrafını göstereceklerdir. O kadar kıymetli bir havalimanının göbeğine, pistleri kırılarak pandemi hastanesi yapıldı. Bunları kabul etmek mümkün değil…
İSTANBUL’DA YAĞAN KARIN ADI FELAKET; ISPARTA’DA YAĞAN KARIN ADI BEREKET OLDU
Ay’a sert iniş yapmayı planlayanlar, 2022 yılında Ispartayı günlerce elektriksiz bıraktı. Hemen hatırlatalım Isparta Belediye Başkanı Ak Partili…AK Parti’nin ampulü de, Türkiye’ye elektriği biz getirdik masalları da bir işe yaramadı.
Bakın İBB, İstanbul’da 1 metreyi bulan kar yağışıyla başarılı bir mücadele verdi. Isparta Belediyesi ise beceriksiz yönetim anlayışlarının elinde 30 santimlik karda boğuldu. Isparta günlerce karanlıkta, günlerce soğukta kaldı.
Ocakta kaynattığı suyun buharı ile çocuğunu ısıtmaya çalışan da vardı Isparta’da, soğuktan donup ölen de ne yazık ki..
Şehirde hayat adeta felç oldu, Isparta Belediye Başkanı çıktı “bereket yağıyor” dedi.
İstanbul’da yağan karın adı felaket, Isparta’da yağan karın adı bereket oldu.
Uzaya gitmeye, Ay’a sert inmeye kalkanlar Isparta’ya günlerce gidemediler. Talimatla İstanbul’a gelen bakanlara, acilen Isparta’ya gidin talimatı da verilmedi nedense?…
İstanbul’da karın faturasını Belediye Başkanı sayın İmamoğlu’na kesmeye çalışanlar, Isparta’da sorumluluğu Valiye yıktılar. Her işleri takiyye görüldüğü üzere…Yani, anlayacağınız İBB’nin AK Partiyle mücadelesi karda da devam etti.
MOBESE ‘SUÇ VE SUÇLULAR’ İÇİN VAR; İMAMOĞLU’NU TAKİP İÇİN DEĞİL
Türk Ceza Kanununun 134. maddesine göre; Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
MOBESE görüntüleri suç ve suçlular ve bunların suça erişmesini önlemek için var, yani önleyici tedbir niteliğinde, ama gördük ki, daha da ileri gidiliyor ve mobese görüntüleri üzerinden kişiler takip ediliyor. Bu açıkça hukuk güvenliğinin ağır bir ihmalidir. MOBESE görüntülerinin magazinsel bir hale getirilmesini de anlamak mümkün değildir.
İBB KARLA MÜCADELEDE YETERİNCE BAŞARILIYDI
İBB tüm ekipleriyle sahadayken, günlerce önce alınması gereken tüm tedbirleri almış, sayın İmamoğlu tüm birimlerle koordinasyon halindeyken, tüm bu çabaları yok saymalarını, görevinin başındaki 7 bin 500 personele de haksızlık yapmalarını şiddetle kınıyorum. Bu asla kabul edilemez.
Ben ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum, karla mücadelede büyük bir özveriyle çalışan tüm İBB ekibine..İBB, karla mücadelede yeterince başarılı olmuştur.
İHMALLERİ YÜZÜNDEN DÜNYA’YA REZİL OLDUK
Bakın, kar sadece İstanbul’a yağmıyor ki, Sibirya’da çok daha fazla kar yağıyor. Ama bizde, İstanbul Havalimanının pistlerini açamadılar, insanları mağdur ettiler. Bizim itaatkar ve kanaatkar insanlarımız, kendilerine verilen kartonlarla kenarda köşede uyudular. Çok utanç verici görüntülerdi. Ama yabancılar ortak bir dil geliştirdiler, “We need Hotel” dediler. Yani otele ihtiyacımız var diye bas bas bağırdılar.
O insanların bağırışlarına, kanuni haklarını, insani haklarını istemelerine karşı, oraya çevik polis ekibini yolladılar. Ve bütün dünyaya bu görüntüler servis edildi. Oysa iktidar daha düne kadar “Biz Aşılıyız” maskeleriyle karşılamaya hazırlanıyordu turistleri..Maskeyle rezil olmaktan kurtulduk diye seviniyorduk ki bizi dünyaya rezil edecek bir şey daha bulmakta zorlanmadı AK parti iktidarı..
YUNANİSTAN SORUMLU ŞİRKETİ AFFETMEDİ; BİZİM İŞİMİZ İSE ALLAH’A KALMIŞ
Türkiye’de bilgi gizliliği inanılmaz fazla. Kuzey Marmara Otoyolundaki sözleşme nedir, orada yüklenici ne kadar kar küreme aracı bırakacak, ne kadar tuz kullanacak bunların hiçbirinin detayını bilmiyoruz ki…
Otoyolun işletmecisi , sadece yoldan geçenlerden para almak için mi var ? Yolun o yoldan geçilebilir olmasını sağlamak işletmecinin görevi değil mi ?
Bu sözleşmelere ulaşmak mümkün değil. Kuzey Marmara’da bu karla küreme neden yapılmadı ve ne kadar araç olması gerekiyordu bunları vatandaşın bilmesi lazım. İstanbul Havalimanı için de durum böyle.. Garantili geçiş için verilen paraların hesabını firmalar bize soruyor, bizim de bunu sormamız lazım. Bu araçlar neden yolda kaldı, bu kar küremeleri, yollardaki tuzlamaları niye yapamadınız diye sorulması lazım bu şirketlere…Vatandaş olarak bunu öğrenmek bizim hakkımız. İstanbul Havalimanında da milyarlarca liralık zararlar oluştu. Önce bunları kamuoyuna açıklamaları lazım…
Bakın, Yunanistan’da da aynı durum oldu ama Yunanistan sorumlu şirketi affetmedi. Araç başına 2 bin Euro tazminat ödenmesine hükmedildi. Bizden de şükretmemiz, Allah daha büyük afetlerden korusun diye dua etmemiz isteniyor, yani bizim işimiz Allah’a kalmış.
AFET YÖNETİMİ İÇİN ACİLEN ORTAK BİR YAPI OLUŞTURULMALI
Kurumlararası afet yönetiminde koordinasyon çok önemli. Geçtiğimiz yaz yangınlara herkes kendince müdahale etmeye çalıştı. Oysa bunlar tek merkezden koordine edilmeliydi. Merkezi İdarenin afet yönetimi AFAD üzerinden yapılıyor. İBB’nin de Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) var. Bunlar İstanbul Valisinin koordinasyonunda ortak bir çalışma düzeni oluşturmak zorundadır. Bu çift başlılık kabul edilebilir değil ama bunun sebebi de İBB değil, bu konulara siyaseten bakan merkezi idarenin bakanlarıdır. Bu konuda acilen devlet aklının hakim olması lazım.. Mağdur olan halkımız. Allah İstanbul’u da büyük bir depremden korusun. Bir an önce ortak bir yapı oluşturulması, birimler arası koordinasyonun muhakkak sağlanması lazım. Bu koordinasyonsuzluk gösterdi ki, çok yakında yaşanması muhtemel deprem felaketi çok büyük yıkımlara sebebiyet verecektir. Bir an önce bu anlamsız çatışmalara son verip koordineli bir şekilde afete hazırlık yapılması en önemli önceliğimiz olmalıdır.
AK PARTİ DÖNEMİNDE İBB 34 TALİHLİYE MİLYONLARCA LİRALIK BURS VERMİŞ
Değerli Meclis Üyeleri,
AKP döneminin İBB yönetimi, talihli 34 kişiye, toplamda 63 milyon liradan fazla burs vermiş. KYK borcu yüzünden yüz binlerce gencimize icra gönderildiğini de hatırlatırım.
Şirketlerin eğitim bursu vermesi elbette doğaldır, buna kimsenin itirazı olamaz ama asıl mesele eğitim dönüşü bu personelden maksimum faydanın alınabilmesidir. Bu talihliler içinde öyle isimler var ki, çalışıyor görünüp burs almışlar, o tarih aralıklarında maaşlarını da almışlar. Zorunlu hizmetlerini gelip yapmışlar mı? Maalesef, hayır! Çok ısrar edersek, Milletvekillikleri bitince gelip işbaşı yapacaklarmış. Şanslı bursiyerlerden AK Parti Milletvekili Merve Kavakçı öyle dedi. Demek kendilerine garantörlerinden biri çıkıp da “Bak sana burs verdik okuttuk. Bir taraftan da hesabına maaşını yatırdık. Bu paralar bizim değil İstanbullunun parasıydı, gel de kul hakkı yeme, Gel İBB’de çalış” kimse dememiş. Ama biz diyoruz, Ekrem Başkanın da dediği gibi İBB’nin kapıları kendilerine açık, gelip asli görevlerini yerine getirsinler, İBB’den aldıkları milyonluk bursun az da olsa karşılığını ödesinler.
Talihli bursiyerler arasında AK Parti Kadın Kolları Başkanı Rabia Kalender İlhan da var.
Rabia İlhan Kalender’de İBB’de hiç çalışmamış, zorunlu hizmetini de yapmamış. Burs sözleşmesi kapsamında Kalender için şirket bütçesinden 671 sterlin, 9 bin 940 dolar, 123 bin 722 lira ve 128 bin 247 euro yani bugünkü kurla 2 milyon TL’nin çok üzerinde masraf ödenmiş.
Kalender’in KİPTAŞ A.Ş.’de işe girişi, o dönem KİPTAŞ Genel Müdürü olan Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım’ın onayı ile 5 Şubat 2007’de yapılmış.
Bakın bunları biz kamu vicdanına açıklamakla mükellefiz, “İBB sadece usulsüz burs alan bu kişiler hakkında değil garantörleri hakkında da suç duyurusunda bulunuldu. İsmet Yıldırım da bunlardan biridir.
İBB HAKKI OLAN PARAYI GERİ İSTİYOR
Eski Aile Bakanı, AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Betül Sayan Kaya da şanslı bursiyerlerden… İBB iştiraki İSBAK’ın mühendis kadrosundan işe alınmış. Normalde şirketlerin yönetim kurulu kararında destek verilecek öğrencilerle ilgili yönetim kurulu karar Mayıs ayında alınıyor. AK Partili Fatma Betül Sayan Kaya için bu karara gerek görülmemiş. İşe başlama tarihi olan 14 Kasım 2008’de burs başvurusu da kabul edilmiş. Yani aynı gün. İBB’den bugünkü değeriyle 1 milyon 200 bin lira burs almış. Bakın, o da Allahın şanslı kullarından…
Onlar yüzünden İSBAK şirketi zarara uğratılmış.
Bunlar, İBB Teftiş Kurulunun raporları, 6 Aralık 2021’de de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuldu. İBB parasını geri istiyor çünkü İBB’nin hakkı bu para ,daha da çok İstanbullunun hakkı bu para.
Çocuğunu yoksulluktan aç yatırmak zorunda kalan annenin bu para , çocuğuna kışlık kıyafet alamayan babanın bu para. Sağlıklı beslenemeyen bebelerin kursağına gidecek bu para.
Kimlere gitmiş görüyorsunuz değerli meclis üyeleri.
SAYAN AİLESİNDEN AİLE BOYU TALAN…
Sayan ailesi zaten AK Partinin en imtiyazlı ailelerinden.. Devletin birçok kademesinde görevdeler. Eski aile bakanımız Fatma Betül Sayan Kaya’nın erkek kardeşi, Ulaştırma Bakanlığında Bakan Yardımcısı, hem de çift maaş alanlarından. Türk Telekom yönetim kurulunda aynı zamanda kendileri..Ve öğrendik ki o da, tıpkı Fatma Betül Sayan Kaya gibi üniversiteye başladığı gün İBB’de işe başlatılmış ve bankamatik memuru olmuş. Kız kardeşleri de İBB meclis üyesi iken zaten İstanbul ihale kraliçesi olmuştu hatırlarsanız. Aile boyu talan anlayacağınız..
SÜLEYMANİYE’NİN SİLÜETİNİ BOZAN O İNŞAAT MÜHÜRLENDİ
Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki İBB yönetimi ile adama kişiye, kişilere, gruplara, cemaatlere, vakfa, derneklere hizmet işi bitti. İstanbullunun kaynakları İstanbulluya geri dönüyor.
İBB, İstanbul’un tarihi ve manevi değerlerini korumada asla taviz vermiyor. Geçtiğimiz günlerde, Süleymaniye Camii önünde yükselen, ruhunu da silüetini de bozan kaçak inşaat İBB tarafından mühürlendi. Bu kaçak inşaat, sayın Göksu’nun “çatlasanız da patlasanız da destek vermeye devam edeceğiz” dediği o vakıflardan birine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın başkanlığını yaptığı İlim Yayma Vakfı’na ait…
AK PARTİ’DEN TARİHİ ESERLERİ YIKMA GİRİŞİMİ: SÜLEYMANİYE İÇİN KATAR-TÜRKİYE-KİPTAŞ İŞBİRLİĞİ..!
Biliyorsunuz yaklaşık 25 yıl, kesintisiz olarak bilfiil AK Parti yönetimindeydi İBB. 2019 yılının Şubat ayında yani yerel seçimlerden hemen önce Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkmış ve yıllardır kendi ellerinde değilmiş gibi İstanbul’daki plansızlık ve kaçak yapılardan şikayet etmişti.
Süleymaniye etrafındaki restorasyon çalışmalarını da kastederek demişti ki;
“Tarihi eserler vesaire Katar-Türkiye-KİPTAŞ işbirliği ile yıkılıp aslına uygun şekilde inşa edilecek”
Ağızlarından sabah akşam ecdadı düşürmeyenler, ecdadın kemiklerini sızlatacak bu açıklamayı yapmıştı.
Tarihi eserler yıkılmaz, tarihi bir incelemesi yapılır ve aslına uygun onarılır, restore edilir. Yıkılıp yerine yenisi yapılan esere, tarihi eser denilemez. Bu bir…
Tarihi eserler vesaire değildir, bu iki…
Tarihi eserler üzerinden yine bir rant yaratan ve Katarsız iş yapmayan AK Parti, görüldüğü üzere Katar’ı da bu rant işbirliğine katmaktan geri kalmamıştır. İlk seçimde bu millet de AK partiyi tarihe gömmeye hazırlanmaktadır. Bu da üç…
Bakın bu tarihi rant işbirliğinde adı geçen KİPTAŞ bugün ellerinde değil, alın size İBB’ye saldırmaları için bir sebep daha..
Her fırsatta söylüyorum; İBB ellerindeyken İstanbul’u devasa bir rant kapısı gördüler ve her gün farklı bir rant projesiyle sömürdüler.
Bakın, ecdada sahip çıkmak kurgu dizilerle değil, ecdat yadigarı tarihi değerlere sahip çıkmakla olur.
İBB, tüm rantiyecilere karşı duruyor ve İstanbul’un tarihine sahip çıkıyor. İyi ki İBB Miras var ve iyi ki İBB Miras ekibi kültürel varlıklarımızı yeniden canlandırıyor.
CEMEVLERİ TİCARETHANE DEĞİL İBADETHANEDİR
Biz Millet İttifakı olarak bu Mecliste, aylarca cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmesi için uğraştık. Buradaki Cumhur İttifakı verdiğimiz önergeyi reddetti. Gerekçe olarak da bu tür kararların TBMM’de alınması gerektiğini söyledi. Peki TBMM’de alındı mı? Hayır..!
Cemevleri, Ticarethane değil, ibadethane sayılmak istiyor. Hem ibadethane değil ticarethane gözüktükleri için Cemevlerine on binlerce liralık elektrik faturaları geldi. Cumhurbaşkanı, Enerji Bakanlığına talimat verdi, elektrik tarifesi artık farklı hesaplanacak dediler. Cemevleri, ibadethane sayılacak diyemediler.
Yeri gelmişken Aleviler hakkında bir iki söz etmek isterim, sosyal medyada bu sıralarda haddini bilmezler türedi çünkü… Aleviler bu ülkenin öz değeridir. Türkiye Cumhuriyetinin temel taşı ve aydınlık yüzüdürler… Bilim, onların olmazsa olmazıdır. Mezhebine, ırkına, dinine bakmaksızın herkese can derler. Çünkü onlar için önce insan gelir. İncinsen de incitme felsefesini özümsemiş, eli kalbinde olan bu insanları üzmeyin..!
Cemevlerine ibadethane statüsünü acilen ve tamamen verin…
ELEKTRİK FATURALARI ÇARPIYOR DOĞALGAZ FATURALARI YAKIYOR
İktidarın iş bilmezliğinin faturası tam 20 yıldır vatandaşa kesiliyor. Sayelerinde hayat zaten pahalıydı, paramız pula dönmüş, alım gücümüz düşmüş, geçim sıkıntısı da yeterince belimizi bükmüştü. Bir de buna 2’ye 3’e katlanan elektrik ve doğalgaz faturaları eklendi. Elektrik faturaları çarptı, doğalgaz faturaları da cep yaktı. Öyle çığırından çıktı ki bu çarpılmalar, Elektrik faturası bir ev parası kadar gelen işletmeler bile var. Bunun adına zam denebilir mi bu düpedüz soygun..
Ama Ak Parti bu kaşıkla verip kepçeyle almak varoluş sebepleri..
Yine de şükredelim halimize, ya sarayımız olsaydı ne yapardık..! Gerçi farketmiyor , onu da biz ödüyoruz. Kendi yaşadığı yere gelen elektrik faturasını tek dert etmeyen yer orasıdır herhalde.
MAZOT 15.5’U AŞTI, İĞNEDEN İPLİĞE YENİ ZAMLARIN DA ELİ KULAĞINDA
Ülke çöküşe geçti derken bize kızıyorlar ama bakın; Son gelen zamlarla Motorin 15.5’u geçti. İçtiğimiz sudan tutun yediğimiz ekmeğe, yemeğe kadar hatta giydiğimiz kullandığımız ne varsa hepsi mazotla taşınıyor, Mazotun 15.5’u aşması demek iğneden ipliğe her şeye yeniden zam gelmesi demek… Üstelik ülkemiz enflasyonu tüm gelişmiş Avrupa ülkelerinin toplamını aşmış durumda..
Maaş hesaplamaları bitti, TÜİK Başkanı değişti, yıllık enflasyon yüzde 48,69 çıktı. Oysa, maaş ve zamlar, yüzde 36,5’a göre hesaplanmıştı.
Paramız sistematik olarak pul ediliyor, saraya göre ayarlanmış enflasyon rakamları ile milyonlarca çalışan ve emeklinin hakkı yasal yollarla gasp ediliyor ve bunu 20 yıldır bize başarı hikayesi olarak pazarlıyorlar.
ENAG yani Enflasyon Araştırma Grubunun tamamen bilimsel hazırlanan verilerine göre ise enflasyon aylık yüzde 15.52 artarken, yıllık enflasyon yüzde 114,87 oldu.
Enflasyonun etkilemediği “ben hep 50 liralık alıyom yeğen” cileri bile etkileyen bir pahalılıktan bahsediyoruz.
2002 de 50 TL ye 31 litre benzin alırken, bugün 50 TL ye 3,5 litre benzin alır hale geldik. Millet aracını otoparktan çıkarmaya korkar hale geldi. Korkmayan da çok gidemiyor zaten…
Akaryakıt kuyrukları ve sıra kavgalarına henüz alışmıştık ki gelmemiş olan zamlar yüzünden de kavgalar yaşanmaya başlandı. Zam gelecek diye bazı benzin istasyonunda çalışanlar, sürücülere yakıt vermiyor ve bu yüzden kavgalar yaşanıyor maalesef…
Milletin kanalında geçim derdi var görüldüğü gibi… Kanal demişken, Bizler “Minik serçe, balıkçı, kar” diye oyalanırken Türkiye parsel parsel pazarlanıyormuş. Bize “cambaza bak” yapılırken, Kanal İstanbul çevresindeki tarım arazileri imar garantisi verilerek satılığa çıkarılmış..Meğerse Araplar için yeni bir şehir inşa etme peşindelermiş. Araplara şükür ettirdikleri bu yerin ismine de Yenişehir demişler. Adamlar videolar paylaşıyor, şükürler olsun beklediğimiz gün nihayet geldi diyerek. Vatandaşlık alıp, konutlarını dikmeye hazırlanıyorlar.
Sezen’in şarkısında dediği gibi;
Ah İstanbul İstanbul olalı
Hiç görmedi böyle keder…
İSTANBUL’DA HALK EKMEK 2 LİRA, FIRIN EKMEĞİ DE 3,5 LİRA OLDU
Halk Ekmek aylardır, halkımız ucuz ve kaliteli ekmeğe ulaşabilsin diye ekmeğe zam yapmamak için çırpındı biliyorsunuz. Ama yükselen maliyetler karşında dayanacak gücü kalmadı. Mazotun litresi 15,5’u aştı, elektrik faturası 4’e katlandı. Dün 125 lira olan unun çuvalı bugün 300 lira oldu.
İBB’nin Edirnekapı Halk Ekmek Fabrikası’na gelen elektrik faturalarındaki artış miktarı:
2021 Eylül: 202.974,80 TL
2022 Ocak: 755.127,20 TL
Artan maliyetler yüzünden, 1.25 TL olan 250 gramlık Halk Ekmek 75 kuruş zamla 2 lira oldu. Bakın, maliyeti 2.15 lira olmasına rağmen fiyatı 2 lirada tutuldu.
Halk Ekmek gibi fırıncılar da artan maliyetler, yüksek elektrik ve doğalgaz faturaları yüzünden zam yaptıklarını açıkladılar. İstanbul’da artık 250 gramlık normal ekmek, Halk Ekmek’te 2 lira, fırınlarda ise 3,5 liraya satılıyor…Fırınlarda 3 lira olan ise 250 değil 210 gramlık ekmek…Bunu da hatırlatmış olalım.
ASGARİ ÜCRETE GELEN ZAM, MAAŞLAR CEBE GİRMEDEN ERİDİ
Çok sayıda ücretli, zamlı asgari ücreti ilk kez bu ay aldı. Aldı almasına da, verilen yüzde 50’lik zam daha maaşlar cebe girmeden eridi gitti.
Yüksek enflasyon ortamında fiyatlar hızla artarken maaşlar, zamları karşılamıyor.
Ülkemizde 16 milyon kişi açlıkla, 50 milyon kişi yoksullukla boğuşuyor. Son 10 yılın en yüksek dış ticaret açığını verdik, Enflasyonda son 20 yılın rekoru kırıldı, fiyatlar kontrolden çıktı, Asgari ücret açlık sınırının altına düştü.
Aldıkları düşük zamlarla alım gücü iyice düşen işçiler, emekçiler de hak arayışına gidiyor haklı olarak…
Esnaf kuryelerle başlayan eylemler, tekstil, gıda ve perakende sektörlerine de sıçradı. Sefalet zammı değil insanca yaşamak istiyoruz diyorlar. Sefalet demişken, 2022 Ocak ayı dönemi itibarıyla sefalet endeksinde Arjantin’i geçmişiz. Bu da demek oluyor ki; artık Arjantin’den sefiliz, aslında biz artık dibinde dibindeyiz.
Zor durumdaki çiftçi tarlasını bankalara rehin bırakırken,Emekli 2 bin 500, asgari ücretli 4.250 lira ile hayatta kalmaya çalışırken, yeni atanan Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürünün 3 ayrı yerden ayda 136 bin 500 TL maaş aldığını biliyor muydunuz?
Çarşı pazardaki fiyatlar, vatandaşı da pazarcıyı da korkutuyor. Sebze fiyatları bir yılda yüzde 107 arttı. Domatesteki artış yüzde 142, patlıcandaki artış yüzde 166 oldu. Domates 28, zam şampiyonu patlıcan 40 lira..Nereye eksen orada biten, gübre, çapa bakım istemeyen en ucuz ürünlerden maydanozun demeti bile 5 lirayı aştı. Hem zaten maydanozda demet dönemi de bitti, yarım demet alıyor vatandaşlar.
Tarladan çıkan ürün sofraya gelene kadar yaklaşık 4,5 kat pahalanıyor. Çünkü paramızdaki değer kaybı, tarımsal girdi maliyetlerini artırıyor. Çünkü, ithalata bağlı tarımsal üretim kalemlerindeki artış, gıda fiyatlarına doğrudan yansıyor. Gübrenin, yemin fiyatının artması gıda üreticilerini zor duruma düşürüyor. Tarımsal girdi fiyatlarındaki artış yüzünden çiftçinin eli gübreye uzanmıyor.
Öyle büyüdük öyle büyüdük ki; Buğday ithalatında Çin’i bile geçerek dünya lideri olduk. Milli tarım demişlerdi ya ithal cenneti olduk ne yazık ki…
İYİ PARTİ KALKINMA KONGRESİ
Merkez Bankası rezervleri eridi, iktidar ekonomi biliminin gerçeklerine aykırı yanlış politikalarında ısrar ettikçe erimeye de devam edecek. Ülkeye derin yoksulluk ağları ördüler, paramızı pul, istikrarı güveni yerle bir ettiler. Eğer iktidarın ekonomi kurmayları Partimizin düzenlediği İYİ Kalkınma Kongrelerine katılsalardı, İstikrarlı Türkiye için atılması gereken adımları, ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak İYİ politikaları, uzman isimlerden dinleme şansı bulur, ülkeyi çıkmaza sürükleyen yanlış politikalarında ısrar etmekten vaz geçerlerdi.
AKP’NİN GİTMESİ DEMEK ÜLKENİN YENİDEN İHYASI DEMEK
Hayatın her alanında milletimizi yoran AK Parti iktidarının beceriksiz yönetimi yüzünden;
Eğitimde fırsat eşitsizliği katlanarak artıyor. Sınav birincisi öğretmen adayları mülakatta ‘keyfi’ eleniyor. KPSS’den yüksek not aldığı hâlde mülakatta elenen binlerce gencimizin, umutları da yarınları da çalınıyor…
Doktoruna uygun çalışma koşulları ve hayat standardı oluşturamayan bir ülke haline geldik. Değer göremeyen genç doktorlarımız çareyi yurt dışında arıyor. ‘Hekimler göçü’ durdurulamıyor. Eğer hekimlerimize gereken değeri veremezsek , kaybettiğimizde anlayacağız ne kadar önemli olduklarını…
Zamlar artık günlük değil, saatlik geliyor. Bugün aldığımız bir şey düne göre pahalı, yarına göre ise daha ucuz maalesef..Kontrolden çıkmış fiyatlar karşısında halkın alım gücü de sabrı da giderek tükeniyor.
Görüldüğü üzere AK Parti demek; umutları çalınan gençler, değer göremediği için göçü durdurulamayan hekimler demek,
AK Parti demek, yarınını göremeyen milyonlar demek,
AK Parti demek; istikrarsız politikalarla ülkeyi iflasa sürüklemek, çileyi çeken millete de ‘sınanıyoruz’ demek..
AK Parti demek; millet fahiş zamlarla, yüksek faturalar ile boğuşurken, iktidar cazgırlarının milletle alay etmesi demek. Bir İktidar Cazgırının çıkıp “Topluma kuru fasulye dağıtıcan, herkes kendi gazını kendisi üretecek” yorumu yapabilmesi, karakterden bolca ödün veren, tuzu kuru borazanların, geçim sıkıntısı bilmemesi demek…
AK Parti demek; Liyakatı kaldırıp, aklı ve bilimi sıfırlamak,
sırtını kara propagandaya, yalı boyu kavaklara yaslamak demek…
AK Parti demek; istikrarsız ve tutarsız politikalarıyla enflasyonu fırlatmak, aklı selim bir tane ekonomi kurmayı kalmayınca, savaşa gider gibi ‘enflasyonla mücadele timi’ kurmaya kalkmak demek..
AK Parti demek; gıda enflasyonunda ülkemizi dünya birincisi yapmak, sonra da temel gıdada KDV’yi yüzde 1’e indirip alkış beklemek demek. Suçu perakendeciye yüklemek, ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek demek.
AK Parti demek; genç işsizliğinde rekora koşmak demek demek. İstihdam yaratmayı beceremeyip, üniversiteye girişte baraj puanlarını kaldırmak demek. Yükseköğretimin cazibesini yitirmesi, eğitimin kalitesinin düştükçe düşmesi, halkın cahil kalması için büyük ve derin bir çaba göstermek demek…
AK Parti demek; Merkez bankasının yedek akçesini dahi harcayanların, ekonomiyi gözlerdeki ışıkla eş tutanların, ekonomiyi düzlüğe çıkarmak için milletin yastığının altındakilere göz dikmesi demek…Güveni, üretimi, yatırımı sıfırlayıp, bir de utanmadan, biz ekonomide başarı hikayesi yazdık demek…
AK Parti demek; , Millet fahiş faturalarla boğuşurken, sarayın ışıldaması için gelen milyonlarca liralık faturayı da milletin ödetmek demek.
AK Parti demek; millete porsiyonları azaltın öğütleri vermek, itibardan asla ödün vermemek demek.
AK Parti demek millete sabır, dua, şükür; yandaşa, eşe dosta, beşer onar maaş, adrese teslim ihale demek.
AK Parti demek; Her şartta, her koşulda çarpıp, bölüp, ayrıştırırken ‘ayrıştırıcı değil birleştirici olduk’ demek…
Ama hatırlatalım; “Böl yönet politikası” ile ülkeyi yönetenler, en çok saray ve şürekasını mutlu ederek “Başarılıydık” derler. Bölmeden yönetenlere ise, Tarih “Başarılıydı” der.
AK Parti demek; ülkenin kaynaklarını boşa akıtmak, verimli tarım arazilerini rant için gözden çıkarmak, ülkenin dört bir yanına derin yoksulluk ağları örmek demek.
AK Partinin gitmesi ise, ülkenin yeniden aydınlanması, yeniden ihyası demek..Tüm sorunların çözümü, ülkenin sürüklendiği bu çıkmazdan kurtuluşu demek..
Sözlerimi burada noktalarken, Şubat ayı meclisinde alınacak kararların İstanbulumuza hayırlar getirmesini diliyor, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum dedi.