Bahçeli’den Diyanet’e sert tepki

Example HTML page

Bahçeli’den Diyanet’e sert tepki

Bahçeli, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın 9 Kasım’daki Kadir Mısıroğlu ziyaretini sert sözlerle eleştirerek,


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Bahçeli, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın 9 Kasım’daki Kadir Mısıroğlu ziyaretini sert sözlerle eleştirdi. Bahçeli, “”Diyanet işleri Başkanı 9 Kasım cübebsini giyip Atatürk’ü hakaret eden fesli Türk düşmanını ziyarete gitmiştir. Bunu tamamen insani duygularla yapılan hasta ziyareti olduğu Diyanet İşleri Başkanı tarafındna açıklanmıştır. Sorarım sana bula bula 9 Kasım’ı mı buldun? Diğer tarihlerin suyu mu çıktı, torbaya mı girdi?” diyerek Erbaş’a istifa çağrısında bulundu.

Bahçeli’nin konuşmasından satır başları:

“Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki mühimmat patlaması milletimizi kahretmiştir. Arızalı mühimmat ile ilgili olduğu belirtilmiştir. Arızalı mühimmat ile ilgili detaylar tahkikat sonrası belli olacak, ortaya çıkacaktır. Daha önce de Mehmet Saraç Kışlası’nda patlama yaşanmış, 25 askerimiz şehit olmuştu. Yeni mühimmat patlaması düşündürücüdür. Demek ki, Afyonkarahisar’dan gerekli dersler çıkarılamamıştır. Mehmetlerimizin canı devlete emanettir. Vatan görevini yapan her asker bizim için çok değerlidir. Herhangi bir gevşeklik, ihmal varsa en ağır şekilde cezalandırılmalıdırlar Tunceli Nazımiye’de donmak, Hakkari’deki patlamada şehit olmak kaderimiz olmamalıdır.”

“Bölünmemizi, birbirimizden kopuşumuzu planladılar, hangi melun tuzağı kurguladılarsa başaramadılar. Bir öldüysek, bin dirildik. Egemenlik haklarımızdan asla taviz vermedik. Ülkemizi teslim almak için her şeyden istifadenin peşindeler. Bunun için terör örgütlerini teşvik ederek, tembihleyerek vahşi emellerini diri tutuyorlar. Suskun muyuz, şuurlu muyuz buna bakıyorlar. Korkak mıyız yoksa sabırlı mı bunu analiz ediyorlar. Türk Milleti’ni tanımayanlar, hayallerini anlamayanlar mutlaka rezilliklerinde boğulacaklardır.”

“Emperyalizm terör örgütlerini stratejik hedefleri için arsızca seferber ediyor. ABD, terör örgütleri ile aynı hizaya girmekten geri durmuyor, gocunmuyor. ABD 3 PKK elebaşının başına ödül koyduğunu açıklamıştır. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi, YPG’yi terör örgütü olarak tanımadıklarını söylemiştir. Püf nokta burasıdır. Geçen hafta sormuştuk, YPG, PKK’dan nasıl ayrıştırılacaktır? ABD’nin bu planı yeni bir aldatmacadır. YPG’yi kuran, kumanda eden PKK terör örgütüdür. ABD, YPG’ye eğitim vermekte, kol kola gezmektedir. ABD ile YPG arasında Irak ve Suriye’nin paylaşılması konusunda alçak bir paslaşma vardır. Güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör devletinin faaliyeti alçakça devam etmektedir. 12 milyon ödül konulan teröristlerin delikli 1 lira kadar değeri yoktur. 1 dolarlık FETÖ’cüler neyse YPG/PKK’lı teröristler aynıdır. ABD 3 PKK’lının yeri bilmeyecek midir? Eğer bilmiyorlarsa, uyduları bozulmuştur. YPG’nin tasması ABD’nin elindedir. YPG neyse PKK’da odur.”

“PKK’nın isim hakkı dolmuş, YPG’ye devredilmiş olabilir. Terör faaliyetlerinin devamı YPG üzerinden planlanıyor olabilir. İsmi ne olursa olsun Türk Milleti’ne silah doğrultmuş tüm terör örgütlerini yok etmek mubahtır. Ödül parasının sponsoru kim olacaktır? ABD, terörle arasına müdahale koymadıkça YPG demek hem PKK hem de ABD demek olacaktır. Önümüzde başka bir seçenek kalmamıştır. Trump yönetiminin karşılıklı egemenlik haklarına hürmet eden bir anlayışa dönmesi şarttır. Türkiye’yi kafeslemek için zaman ve zemin yoklamak, bunu YPG ile yapmak vahşettir, kaostur. Dünya soğuk savaştan çıksa da sıcak çatışmanın tuzağına çoktan düşmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nın sancıları henüz geçmiş değildir.”

“Suriye’yi Türkiye’yi taşımaya, Türkiye’yi Irak’a çevirmeye kalkanları geri adım atmayan, kahraman bir millet beklemektedir. Fırat’ın doğusu da, batısı da tertemiz yapılmalıdır. Dünyanın kaç bucak olduğu gösterilmelidir. Terörizme karşı bir olacağız, zalime karşı dimdik duracağız. Bir kahraman ve dualı bir ecdadın ahvadıyız.”

“Bir milletin fertleri tarihleri hakkında bilgisi varsa tarih şuuru tezahür etmiş demektir.

Tarih şuuru varsa, huzur vardır. Tarih şuuru, anlam bunalımına çözümdür, köksüzlüğe reçetedir. 11 Kasım 2018 tarihinde, Birinci Dünya Savaşı’nın sonlanmasının100’üncü yılı Paris’te kutlanmıştır. Paris’te toplananların alayı 100 yıl öncesi için sahte üzüntüsünü paylaşırken, Ortadoğu’da yaptıklarına ne diyeceklerdir. Milliyetçilik adeta öcü gibi anlatılmıştır. Madem milliyetçilik vatanseverliğe ihanet ise, Fransa’nın deniz aşırı yerlerde sömürgecilik yaparak, insanların haklarını ihlal etmesine ne denecektir. Sömürgecilik başkadır, milliyetçilik başkadır. Birinci Dünya Savaşı’nda 20 milyon kişi hayatını kaybetmişti. Tahribat korkunç boyutlara ulaşmıştı. 100’üncü yılı anılan bu ateşkes anlaşması, Osmanlı’nın ölüm fermanı olmuştu. Savaşı keyiflerince başlattılar, bölüşünce bitirdiler. En çok acıyı biz çektik, en çok külfete biz katlandık. Osmanlı Beyliği, 1299’da Söğüt ve çevresinde kurulmuştu. Beylik aşamasından, devlet aşamasına geçince 95 bin kilometrekareye ulaştı. En geniş sınırlara ise 24 milyon metrekarede hüküm sürerek ulaştı. Karlofça Antlaşması’na kadar 400 yılda 24 milyon toprak kazanılmıştı. Her gün 164 kilometre toprak denetimimize geçmişti. Bugün 64 ülke ve özerk bölgelerin olduğu düşünülürse coğrafyanın büyüklüğü anlaşılmaktadır.”

“215 yılda 20 milyon metrekare toprak kaybettik.

Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’nda günlük toprak kaybımız 9 katına ulaşmıştır. Her 4 buçuk ayda İtalya, her 19 günde İsviçre, Hollanda, her 5 günde Lübnan kadar toprak kontrolümüzden çıkmıştır. Türk Milleti enkazdan çıktı. Engin mücadelesiyle devletini kurmayı başardı. Biz makus anlaşmanın nesini, neyini anacağız. Kaybolan imparatorluğumuzun ardından oh iyi odu mu diyeceğiz? Osmanlı’nın cellatlarından neyi duyacağız? Ecdadımıza haysiyetsizce saldıranlar hiç pişmanlık duymuşlar mıdır? Bize Macron ne söylüyor? Söylese de inandırıcılığı olacak mıdır? Kanlı sayfa açıktır. Çatışmalar ve çekişmeler sadece bünye değişmiştir. Ahımızı alanlar gün yüzü göremedi, göremeyeceklerdir. Paris’te kutlanan ateşkes antlaşması ayaklarımızın altındadır. Hiçbir anlam ifade etmemektedir.”

“Birlik beraberliğimizi çürütmeye başlayan bir akıntı hız kazanmaktadır.

Atatürk üzerinden Cumhuriyet ile hesaplaşılmaktadır. Mukaddesata tahammülsüzlük sergilenmektedir. Türklük üzerinden millet ile hesap görülmektedir. Bitmiş, kapanmış ezan tartışması ile vicdanımız örselenmektedir. Türkiye üzerinde kumar oynanmaktadır. Bir yandan bunlar olurken, Diyanet İşler Başkanı’nın esef verici ziyareti gündeme oturmuştur. Cübbesini giyip, eline hediyesini alığ fesli Türk düşmanını ziyarete gitmiştir. Bunun hasta ziyareti olduğu Diyanet tarafından açıklanmıştır. Kimin, nerede, kimle düşeceği bizim tartışacak konumuz değildir. Fesli provakötürü ziyaretin tarihi manidardır. Diyanet İşleri Başkanı sorarım sana, bula bula 9 Kasım’ı mı buldun? Diğer günler torbaya mı girdi? Mustafa Kemal’e saldıran şahsı 9 Kasım’da ziyaret neyin nesidir? Yunan galibiyetine şükür diyen fesli münafığı 9 Kasım’da ziyaret etmek arka çıkmak, yanında olmak değil midir? Ne istiyorsunuz Cumhuıriyet’ten. Diyanet İşleri’nin görevi, vatansızları anma görevi değildir. Mustafa Kemal , milletimizin ortak değeridir. Bu yolun sonu karanlıktır, hüsrandır, buhrandır. Tartışmalı görevler içinde olan Diyanet İşleri Başkanı’nın erdemli kararı alması gereğini derhal yapması tavsiyemdir”

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir