İşsizlik Kartopu Misali -Dolar 322’ye Vurmuş Durumda…
Nerede Kalmıştık
İşsizlik Kartopu Misali -Dolar 322’ye Vurmuş Durumda…
İşsizlik kartopu misali büyürken,diğer yandan da Doların 322 dayanması 15 temmuz darbe girişimine bağlamak işin bahanesi değil gelinen süreç açısından 14 yıldır Ülkenin kötü yönetiliş biçimidir…
Ne yazık ki işin asıl sorumlusu olan yönetim AKP İktidarı ve Saraylı gözümüzün içine bakarak bizler ile alay etmeye devam ediyor. ”Eğer ki Türkiye 14 yıldır iyi yönetilse idi bugünkü süreçte ne 15 Temmuz darbe girişimi olurdu nede FETÖ diye Bir terör örgütü.”
Bu sürecin sorumluları Türkiye Halklarına hesap vermeden dünün olumsuzluklarını temizlemek mümkün değildir. Bu günkü yaşadığımız olumsuz koşulların nedeni alğı ekonomisi ile alğı yönetim biçiminin iflası ve dayatmasıdır.
1-2004 yılından itibaren FETÖ desteklendi ve büyütüldü AKP İktidar tarafından olağan üstü bir destekle, 17-25 Aralıkta kutulardaki paranın bölüşümün de yaşanan sorunlara kadar bu ilişki devam etti . Kutulardaki paranın böllüşümün de anlaşılmayınca taraflar arasında güç düellosu devreye girdi. Yargı ve Emniyetteki gücü ile yeteri başarı sağlayamayan FETÖ bu sefer de Ordu içinde ki gücünü denemeye karar verdi ve yaşadığımız süreç sonuçlarını şimdi yaşamaya başladık. İşin garip tarafı hala gözümüzün içine bakarak yeni alğı operasyonlarına devam ediyorlar.
Öyle ki ne elde ederler ise kar sayıyorlar bunları elde etmek içinde MHP lideri Devlet Bahçeli ile anlaştılar.Referandum sonrası 1-Devlet Bahçeli Cumhurbaşkanı Erdoğanın yardımcısı olacak,2-yardımcı Süleyman Soylu taki 2019 daki yapılacak seçime kadar…
Bu sürece kadar kendi içlerindeki FETÖ operasyonlarını gerçekleştirmeyecekler anlaşma yoluna gidecekler. Yapacakları 5 maddelik değişiklikle Türkiyeyi 2019 seçimlerine kadar yönetecekler.
TBMM etkisizleştirilecek şeklen işler gibi gösterilecek, Bakanlar Cumhurbaşkanı tarafından atayacak 3/1 oranında lütfedip meclise bırakacaklar. Herşey içi boş hale dönüşecek sıradanlaşacak adım adım uçuruma biraz daha yaklaşmış olacağız.
Öyle Görünüyor ki İşsizlik oranları artmaya devam edecek.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ağustos ayı istihdam ve işsizlik verileri, Türkiye ekonomisinin durgunlaşmaya devam ettiğine işaret ediyor. Mevsim etkilerinden arındırılmamış temel işgücü verilerine göre, geçen yıl yüzde 10,3 düzeyinde olan işsizlik oranı bu sene yüzde 11,5 seviyesine yükselmiş. Kamu istihdamındaki yüzde 1,7’lik artışa ve olumlu mevsimlik koşullara rağmen, bu durumun ortaya çıkması engellenememiş.
Ortaya çıkan sonuçlar, neden böyle olduğunun ve bundan sonra neler yaşanabileceğinin sorgulanmasını gerektiriyor. Hemen belirtelim, işsizlik artışı bir sonuçtur; gerek küresel ve bölgesel koşullardaki değişimden, gerekse içeride benimsenen politika tercihleri ve buna bağlı önceliklerden etkilenir.
İşsizlik oranlarında ve istihdamın yapısındaki değişiklikler ise, orta vadede kendilerini etkileyen tüm diğer değişkenler üzerinde belirleyici olur. Sürdürülebilir olmayan eğilimler söz konusu olduğunda, bu etkileşim istikrarsızlığı besleyen bir kısır döngüye dönüşür; kalıcı çözümler lehine uzlaşmaz tavır içinde olan tüm kesimleri cezalandırır.
İşsizlik rakamları açıklandı. Ağustos ayında işsizlerin sayısı 435 bin kişi arttı. Artışın nedeni, işgücüne yeni katılanlar değil. Yani 435 bin kişi, geçtiğimiz ağustos ayında işini kaybetmiş.
Dolar 322 ye fırlamış.
İşsizlik oranı yüzde 11.3’e çıkmış gibi görünüyor ama unutmayalım ki artık bir iş bulma ümidi kalmadığı için iş aramaktan vazgeçen ve bu nedenle işsizlik istatistiklerine girmeyenler ile birlikte bakıldığında işsizlik oranı yüzde 19.4’e ulaşıyor.
Yani memleketimizde çalışabilir nüfusta, her beş kişiden biri işsiz. Genç nüfusta işsizlik oranımız yüzde 19.9!
Her beş gençten biri işsiz, sokakta.
Şimdi böyle bir tabloda, Avrupa Birliği’ni tartışıyoruz.
Cumhurbaşkanı, Avrupa’nın, demokrasiden ayrılma eğilimine giren Türkiye’ye yaptırım uygulamasını isteyenlere “Sen kimsin ya” diye sesleniyor. Oysa daha dört gün önce ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, şöyle diyordu: “Açık konuşayım, Avrupa’dan kopmuş bir Türkiye algısı, gerçeklik farklı olsa da 3. Dünya ülkesidir.”
Şimşek, bunu acaba Cumhurbaşkanı’na anlatmak için hiç fırsat bulamadı mı?
Peki ekonomisi böylesine kırılganlaşmış, neredeyse durma noktasına gelmiş bir ülkenin yöneticisi olarak biraz daha dikkatli davranması gerekmez mi? Hayır gerekmiyor, hatta tam tersine ekonomi duvara tosladığı için bilerek böyle yapıyor.
Böylece ekonomideki gerilemeyi, kendi iş bilmezliklerine değil, “Türkiye’yi kıskanan dış güçlere” bağlayacak, onun için böyle davranıyor.
Dayatılan kısa vadeli bakış açısı ile bu gerçeklerin geniş kitleler tarafından algılanmasını engelleme ve günü kurtarma anlayışı ön plana çıkarılmıştır; sonucunun felaket olacağı bilinen, sürdürülebilir olmayan eğilimlere abone olma gafletinden kaçınılamamıştır.
Bu aşamadan sonra gelişen ekonomiler özelinde işsizliğin artmaya devam etmesi olasılığı iyice güçlenmiş durumdadır. Kalıcı çözüm lehine inisiyatif kullanılması veya çözümsüzlüğe teslim olunmaya devam edilmesinin, orta vadede bu eğilimleri terse çevirmesi pek olası değildir. Başta döviz olmak üzere finansal piyasalarda kronik olarak devreye giren güçlü sarsıntılar, bu sıkıntıların alameti niteliğindedir.
Ramazan Yiğit
18.11.2016