Doç. Dr. Alper Şener’den ‘ikinci koronavirüs salgın’ uyarısı: Hazırlık yapılmalı

Example HTML page

Doç. Dr. Alper Şener, ikinci bir salgın beklediğini, yaz döneminde buna hazırlık yapılması gerektiğini vurguladı.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, Radyo Karakutu’da yayınlanan Bidebunuizle programında Yavuz Oğhan’a konuştu.

3 ile 7 günlük dalgalanmalarda iyileşen vaka sayısının arttığını, yeni vaka sayısının ise minimum seviyede olduğunu ifade eden Şener, tedbirlerin bir anda kaldırılması halinde olgu sayısında patlama yaşanabileceğini, bu yüzden tedbirlerin kademeli olarak kaldırılması gerektiği değerlendirmesini yaptı.

“BU İŞE KAFA YORANLAR ÇOK RAHAT DEĞİL”

“Bu işe kafa yoranlar çok rahat değil. Önlemlerin ilk kalktığı zamanda olgu sayısında patlama olmazsa biz rahat edeceğiz” diyen Şener, virüs yükünü en düşük seviyede tutuncaya kadar maske kullanımına ve sosyal mesafe kurallarına dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.

Şener, “Bu önlemler kalksa dahi bizim dikkat etmemiz gereken bir şey var: Bu süreç artık bu şekilde devam edecek. Bulaşıcılığı yüksek olan bir hastalıktan bahsediyoruz. Bulaşıcılığı yüksek olan hastalıklarla mücadelenin metodu bellidir. Toplumun yüzde 60-70’inin bağışıklık kazanması lazım. Bunu da ya aşıyla yaparsınız, ya da doğal bağışıklık yöntemiyle. Aşı olmadığı için doğal bağışıklığa izin vermedik” ifadelerini kullandı.

“AŞI OLSANIZ DAHİ KORONAVİRÜS OLMAMA GARANTİNİZ YOK”

Dünya Sağlık Örgütü’nün kasım ayında ikinci bir salgın beklediğini, yaz döneminde buna hazırlık yapılması gerektiğine vurgu yapan Şener, “Toplumsal davranış olarak mesafeli olmaya, maske kullanmaya, hijyene, dengeli ve sağlıklı beslenmeye, ofis çalışmalarına uzaktan erişime, esnek mesaiye alışık olmalıyız. Aşı olsa da muhtemelen daha az temaslı bir düzen olacak. Çünkü aşının da bağışıklığı koruyuculuğu kısıtlı düzeyde. Aşı olsanız dahi bu virüsü kapmama garantiniz yok. Aşı olsanız dahi bu virüsün sizde ölümcül komplikasyon oluşturmama riski yok. Tıpkı gripte olduğu gibi” diye konuştu.

“GELENEKSEL MUTFAK ANLAMINDA TÜRKİYE’NİN AVANTAJI VAR”

Koronavirüsün farklı insanlarda farklı etkilere yol açmasına da değinen Şener, beslenme alışkanlıklarının altını çizdi. Şener, “Koronavirüse yakalanıp iyileşen 100 veya 90 yaşındaki kişiler fastfood hiç kullanmayanlar. Geleneksel metotla beslenenler. Türkiye deneyiminden bahsediyorum. O yüzden geleneksel mutfak ve bağırsak alışkanlıkları anlamında baktığımızda Türkiye’nin avantajı var. Beslenme alışkanlığı üzerine yoğunlaşmak lazım. Belki ileride şunu diyeceğiz: ‘Ölümün görülmediği Kovid-19 hasta grubunda şu diyeti yapanlar, şu besini iyi tüketenler, egzersizi iyi yapanlar, uykusuna dikkat edenler, fast food tüketmeyenler’ gibi bir bağlantı kurulacaktır” dedi.

“EN BÜYÜK SIKINTI BELİRTİSİZ VİRÜSÜ TAŞIYANLAR”

Dünya Sağlık Örgütü’nün aşı konusunda şu ana kadar 3 çalışmayı ciddiye aldığını, 2021 yılı Mart ayından önce koronavirüs aşısının olmasının mümkün görünmediğini dile getiren Şener, koronavirüsün tamamen silinmesinin çok zor olduğuna vurgu yaptı. Şener, “Bu tip virüsler toplumsal bulaşıcılığı yüksek olan virüsler. Kişiler hastalığı geçirip bağışıklık kazansa dahi etrafta belirtisiz virüs geçirenler var. Zaten en büyük sıkıntı belirtisiz virüsü taşıyanlar. Bunlara yönelik dünyanın bildiği bir strateji yok. Bu virüsün kökünü kazımaktaki en büyük sıkıntı bu” şeklinde konuştu.

Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir