Akar ve Soylu’dan Meclis’te Gara bilgilendirmesi
Mili Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TBMM’de yaptığı açıklamada Gara operasyonu hakkında bilgilendirmede bulundu. Soylu, “Bu operasyonda, ilk tezvirat şu oldu, bu evlatlarımız ayın 10’unda şehit oldu” dedi.
Mili Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TBMM’de yaptığı açıklamada Gara operasyonu hakkında bilgi verdi.
Hulusi Akar, “Teslim alınan birinci terörist tarafından, içeride 7 terörist ve alıkonulan 12’si Türk vatandaşı, 1’i yabancı 13 kişinin olduğu; alıkonulan 13 kişinin sözde mağara sorumlusu kod adı Sorej olan terörist tarafından hava hücum harekatının başlangıcında; başlarına birer kurşun sıkılarak şehit edildiği ifade edildi” açıklamasını yaptı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise açıklamasında İnsan Hakları Derneği’ni hedef aldı. Soylu, “1984’ten bu yana terör örgütü, 6 bin 21 sivil katliam gerçekleştirdi. O İHD denilen canı çıkasıcası dernek, bir tanesi için bir laf söyledi mi?” dedi.
Soylu, “Bu operasyonda, ilk tezvirat şu oldu, bu evlatlarımız ayın 10’unda şehit oldu” dedi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Şunu özellikle belirtmek isterim ki Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Irak’ın, siyasi birlik içinde istikrar ve refaha kavuşması da en samimi arzumuzdur. Bu çerçevede; yıllardır ülkemizin enerjisini tüketen terörü bitirmekte, 83 milyon vatandaşımızı, asil milletimizi terör belasından kurtarmakta kararlıyız.
Bu operasyonlar sonucunda belirli bölgeler, istikametler ve yerler teröristlerden büyük ölçüde temizlendi, temizlenmekte ve böylece teröristlerin hareket kabiliyetleri kısıtlanmış bulunmaktadır. Böylece hareket serbestisi kısıtlanan örgütün, Gara’da toplanmaya başladığı istihbar edilmiştir.
Ancak bulunduğu konum ve arazi itibarıyla, sıradağlardan dolayı, buraya kadar ulaşmanın zorluğundan dolayı çeşitli şekillerde Gara’da harekat, operasyon bugüne kadar icra edilmemiştir. Bu nedenle bu bölgede bulunan teröristlerin büyük bölümünün bir şekilde sözde PKK’nın sözde güvenli bölge olarak Gara’yı seçtiği ve oraya odaklandığı, sözde okul, eğitim merkezi ve toplantı alanı olarak bu bölgeyi kullanmaya başladığı da yine bize gelen bilgiler arasında bulunmaktadır.
Bugüne kadar girilmeyen bu bölgede teröristler, ‘her an gelebilirler’ diye korksalar da kendilerini nispeten rahat ve emniyette hissetmekteydiler. Bu bölgeyi zaten takip ediyorduk. Son beş ayda özellikle bu bölgeye yoğunlaştık. Bu operasyon kara desteği olmadan 35 kilometre derinlikte icra edilmiştir ve harekatın kritik ve önemli olması bundan kaynaklanmaktadır. Herhangi bir şekilde karadan irtibat ve destek olmadan yapılan harekat olması sebebiyle, nicelikten çok nitelik olarak diğer operasyonlardan son derece farklıdır.
Operasyon için gerekli gizlilik önlemleri içinde geniş bir hazırlık süreci yaşanmış, bu çerçevede; operasyon yapılacak arazi ile ilgili ayrıntılı harita çalışması yapılmıştır. Kuvvet ihtiyaçları belirlenmiş, hedeflere yönelik ayrıntılı çalışmalar icra edilmiştir. Dost ve müttefiklerimizle koordine edilerek yapılan harekat öncesinde; hedefler özenle seçilmiş, harekatın planlanması ve icrasında sivil halkın can ve mal güvenliği ile çevrenin korunmasına azami dikkat ve hassasiyet gösterilmiştir.
Harekat alanımızın çapı 75 kilometreye 25 kilometre olacak bir dikdörtgen şeklinde söylenebilir. Planlanan 50’den fazla hedeften 48’i vurulmuştur. Diğer hedefler güvenlik nedeniyle, hem kendi unsurlarımız hem çevre nedeniyle iptal edilmiştir. Hedeflerin vurulmasını müteakip 05.45’te hava hücum harekatıyla; helikopterler ile özel kuvvet unsurları hedef bölgelerine indirilmeye başlanmış ve böylece bölgeye giriş ve çıkışı önlemek, uygun arazi kesimlerini kontrol altına almak için gerekli uygulama gerçekleştirilmiştir. İlk temasta 2 şehit ve bir yaralımız oldu. Daha sonra yaralanan bu kahraman yüzbaşımız şehit oldu. Harekatın tamamında 3 şehit ve 3 yaralımız mevcut olup; yaralılarımız hastanede tedavi altındadır ve hayati tehlikeleri bulunmamaktadır. Yaralılarımızdan biri de taburcu olmuştur.
Arazinin niteliğini görmek bakımından bu fotoğraf önemli. (Mağara girişi) Buraya herhangi bir şekilde hava unsurlarıyla ne uçaklarla ne SİHA’larla etki etmek mümkün değil. Buraya mutlaka kara operasyonu yapmak mecburiyetimiz var. Diğer bir deyişle, bazı tezviratlara cevap vermek bakımından, buraya herhangi bir şekilde hava kuvvetlerimizin bombasının ulaşması mümkün değil, geometrik yapısı itibarıyla.
Güvenlik tedbirleri alınarak kapılar tahrip edilmeye çalışıldı. Bu esnada içeriden ateş ediliyor; el bombası atılıyordu, bunlara özel kuvvetler unsurlarımız gerekli karşılığı veriyorlardı. Ayrıca bölgede el bombası ve hafif silahlara karşı mağara girişinde sadece ve sadece göz yaşartıcı gazlar kullanılmıştır. Bunun dışında herhangi bir silah mühimmat kullanılması asla söz konusu değildir.
Bu uygulamalar sırasında; teröristlere teslim olmaları yönünde sürekli çağrıda bulunuldu. Yaptıkları şeyin yanlış olduğu, herhangi bir şekilde kurtulma imkanlarının olmadığı, dolayısıyla teslim olmaları gerektiği hususu tekrar tekrar hatırlatıldı. Daha sonra mağara içerisinde ilerleme sırasında çok dar geçitlerin ve ilave demir parmaklıkların olduğu görüldü. Bunlar başlangıçta bilinmediği için bunlarla karşılaşıldı. Dolayısıyla ilerleme çok zor oldu. Uzun süren bu çalışmalar sonunda akşam saatlerine doğru, birinci terörist Şervan Korkmaz kod adlı Osman Acer ‘ateş etmeyin, teslim olmak istiyorum’ diye dışarı çıktı ve teslim alındı.
Teslim alınan birinci terörist tarafından, içeride 7 terörist ve alıkonulan 12’si Türk vatandaşı, 1’i yabancı 13 kişinin olduğu; alıkonulan 13 kişinin sözde mağara sorumlusu kod adı Sorej olan terörist tarafından hava hücum harekatının başlangıcında; başlarına birer kurşun sıkılarak şehit edildiği ifade edildi.
Sözde mağara sorumlusu Sorej kod adlı terörist, YPG/PKK ilişkisini göstermek bakımından çok hayati öneme haiz olduğunu değerlendiriyoruz. En somut ispatıdır. Anılan terörist, turuncu listedeki 1986’lı, Şırnak Beytüşşebap doğumlu Kamuran Ataman’dır. Bu kişi 2017’den önce Beytüşşebap bölgesinde birçok katliama katıldı ve buradan bir şekilde kaçtı, Kamışlı, Derik bölgesinde 2017-2018 yıllarında sözde cephe sorumlusu olarak görev yaptı. Daha sonra bir şekilde yaralanma ya da hastalanma sonucunda Derik’teki hastanede tedavi gördü, bu tedaviyi müteakip de Gara bölgesine gönderildi ve 2019 yılı sonbaharında sözde cezaevi sorumlusu olarak görevlendirildi. Dolayısıyla YPG ve PKK arasında ilişki olmadığını söyleyen, içeride ve dışarıda bazı kişiler var. Bu ve buna benzer örnekler var, bu en son örnek. Bunun mutlaka görülmesi lazım. Dolayısıyla her yerde söylediğimiz gibi YPG’nin PKK’dan farkı yok. YPG, PKK’nın Suriye kolu diyebiliriz.
Operasyon başlatıldı. İçerisi tamamen karanlıktı. Fenerle de kısmi bir aydınlatma yapmak mümkündü, güvenlik sebebiyle operasyon dikkatli ve yavaş sürdürüldü. Mağara içerisindeki teröristler tarafından yapılan ateşe karşılık verilerek ilerlendi. Bir müddet sonra karşıdan gelen ateşler kesildi.
Operasyon, kahraman personelimiz tarafından, güvenlik kuvvetlerimiz tarafından oldukça zor şartlarda ve her ülkenin yapamayacağı bir şekilde gerçekleştirilmiş oldu.
Ancak şu anda dahi, döndükten sonra dahi oradaki operasyonlarımız devam etti. 14 Şubat günü bölgedeki unsurlarımız tarafından, paramotor ile kaçmaya çalışan 3 terörist tespit edildi ve etkisiz hale getirildi. Daha sonra bölgenin keşfi, incelemesinin devam ettiği cihetiyle tespit edilen üç hedef de yine hava kuvvetlerimiz tarafından vuruldu. Bu manada bizim oradaki gözetleme, istihbarat faaliyetlerimiz devam ediyor. Orada herhangi bir şekilde ortaya çıkan bir durum olursa onlara karşı da gerekli faaliyetleri yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Operasyon sonucunda teröristlerin hem psikolojik hem maddi bakımdan çok ciddi zayiata uğradıkları kesin. Bunun sonunda, sözde karargahları tarafından teröristlere yönelik yayınlanan talimatlarda özellikle önümüzdeki 15 gün süreyle hiçbir teröristin 3-4 kişiden aşağı olmayacağı, çünkü firarlar başladı, bu firarları önlemek için 3-4 kişiden aşağı olmayacağı, bir diğer tedbirin de telefon, internet, tablet gibi aygıtların kullanılmayacağı, televizyon, haber seyredilmeyeceği de orada teröristlere tebliğ etmiş bulunuyorlar.
Bu harekatla, bölgeye yerleşen, yeniden yapılanmaya çalışan ve bir şekilde hudutlarımıza, güvenlik güçlerimize ve halkımıza saldırı hazırlığında bulunan tüm unsurlar da büyük ölçüde temizlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, terör örgütü PKK’nın kendisini çok emniyette hissettiği Gara’da, 75 kilometreye 25 kilometrelik bir alanda, PKK’ya ağır zayiat verdirmiştir. Terör örgütü dün olduğu kadar bundan sonra da kendini artık burada rahat hissedemeyecektir. Asil milletimizin bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin ve milletimizin güvenliği için terörle mücadeleye, en son terörist etkisiz de hale getirilinceye kadar azim ve kararlılıkla devam edecektir. Hiçbir şehidimizin bugüne kadar kanı yerde bırakılmadı, bundan sonra da bırakılmayacaktır. Harekat sırasında hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, yaralı personelimiz için de acil şifalar diliyorum.
Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri, asil milletimizin sevgisi, güveni ve desteği ile Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Suriye’de, Irak’ın kuzeyinde, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Karabağ’da ve daha birçok coğrafyada bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkı sağlamak, dost ve kardeşlerimizin de hakkını, hukukunu korumak için büyük bir fedakarlık ve kahramanlıkla mücadelesini sürdürmektedir.”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Ünzile teyzeyi dün tanımadım. İçişleri Bakanlığımın ilk gününden itibaren evladı nasılsa biz öyleyiz. Dün, Balıkesir’de evladını toprağa veren Sülbiye anneyi dün tanımadım. Eskişehir’deki Ayşe Güler ablamızı dün tanımadım. Gardırop siyasetçisi değiliz biz, gönlümüzle üzerimize düşen meselenin nasıl yapılabileceğini bilerek, bu meseleleri milletimize layık bir şekilde gerçekleştirebilmek için, bize verilen sorumluluğu bu dünyada da öte dünyada da yerine getirebilmek için çaba sarf eden arkadaşlarınızız.
“İlkin anlamadım, bir daha eğildim, evladıyla ilgili, acısıyla yüreğiyle ilgili bir şey söylemedi. Üç defa ‘Dik durun, dik durun, dik durun.’ dedi.
Bu çocuklarımızın hiçbirisi pikniğe giderken, terörle mücadele içerisindeyken bir operasyondayken de kaçırılmadı. Açık bir şekilde söylemek istiyorum, bu olayın duyulduğu ilk andan itibaren, Avrupa ve Amerika, FETÖ’nün PKK inşasıyla gerçekleşen sosyal medya, diğer birtakım cereyanlar içerisinden söylenenler, elbette ki bir amaca matuf bir şekilde söylenmektedirler. Hem acımız var hem bıçağı içimize sokup biraz daha kanırtmak için söylemektedirler. Bu çocuklar, ailesinin, eşinin yanından, çocuğunun yanından kaçırıldılar.
Biz, bu ailelere sadece bir vatandaş muamelesi yapmadık, Allah şahittir, evlat olduk. Her üç ayda bir görüştük ama kimlerin nasıl görüştüğünü, bu ailelerimizi nasıl istismar etmeye çalıştıklarını, nasıl PKK’ya yönelik yeni bir alan açmak için çaba sarf ettiklerini söyleyeceğim. Hepimizin derdi, sadece benim derdim değil. Bu Meclis’teki herkesin, milletimizin derdi. Derdimiz ne bizim Gara’da? Niçin Avaşin-Basyan, niçin Hakurk, niçin Sinat-Haftanin? Niçin buralara giriyoruz? 2019 yılında terör örgütünün yaptığı tacizlerin yüzde 70’i o bölgelerden bize geldi. Allah razı olsun Türk Silahlı Kuvvetleri’mizden. Minnettarız, ölümü korkutarak o bölgelere gitti. Biz de içeride terörle mücadele ediyoruz. Niçin acaba ‘300’ün altına indirdik terörist sayısını diye, Türkiye’den artık 53 kişi katıldı, daha fazla kişi katılmıyor, anneler babalar artık evlatları artık dağa gitmiyor, okula gidiyor, öğreniyor.’ diye niye böbürleniyoruz, niye hoşumuza gidiyor, niye bu mücadelenin yakasını bir türlü bırakmıyoruz? Sebebi o. Sinat-Haftanin’de varsan, Avaşin-Basyan’da varsan, Gara’da varsan…
Gerçi bir milletvekili çok yakın bir zamanda gitti, oralarda boy gösterdi. Onu da biliyoruz. Nasıl boy gösterdiğini de biliyoruz. İsmini sorarsanız söyleriz.
“Bu operasyonda, ilk tezvirat şu oldu, bu evlatlarımız ayın 10’unda şehit oldu. Ailelere telefon açtılar, Belçika numaralı bir telefondan dediler ki ‘Bombalıyorlar çıkın deyin ki Türk Silahlı Kuvvetleri burayı bombalamasın.’ Çocuklarımız şehadete kavuştuktan sonra, onları katlettikten sonra, aileleri nasıl 5 yıl istismar etmişlerse ölümlerinde de istismar etmeye çalıştılar. Bunlar bu Meclisin ve milletimizin bilmesi gereken genel gerçeklerdir.
Biz ne böyle bir katli ne de başka bir şey biliyoruz. Burada şunu ifade etmem gerekir ki FETÖ ve PKK inşaası. Emre Uslu denilen müptezelden, FETÖ’nün bütün müptezellerine kadar, Türkiye’yi birbirine düşürmek için, PKK’nın Avrupa’da beslediği bütün müptezellere kadar, hainlere kadar, Allah’ınızı severseniz, terör örgütünden merhamet, vicdan bekleyen vicdansızdır, ahlak bekleyen ahmaktır. Terör örgütünden hukuk bekleyen ve ‘Acaba bir şey olur mu?’ diye ona yaslanan, hain oğlu haindir.
Bana Sayın Cumhurbaşkanım bizatihi talimat verdi; ‘Getirsinler, sınırdan alalım, herhangi bir şey olmayacak.’ Bir daha… Bakan Yardımcım Mehmet Ersoy… ‘Hiç devlet irtibat kurmamış.’ Yalanın boyu kadar olur mu? Yazıklar olsun.
DHKP-C’li ve MLKP’li militanlar için Bakanlığımıza gelenlere söylüyorum; İnsan Hakları Derneği. Adalet Ağaoğlu, kurucusu olduğu dernekten ayrılırken ‘Bu derneği PKK’lılar ele geçirdi.’ dedi. Şimdi dikkat edin, bir PKK’nın yayınladığı bildiri, HDP MKYK’nin yayınladığı bildiri ve İHD’nin yayınladığı bildiri birbiriyle örtüşük bildiridir. Üçünün de amacı şudur; ‘Devlet de PKK da sorumludur.’ Biz terazinin aynı kefesiyiz öyle mi? Neyle? Terör örgütü ile beraber aynı kefesiyiz. Evlatlarımızı aldığınız, katlettiğiniz yetmedi, bir de bizi dünyaya, ülkemizdeki insanlara karşı, hele de aileleri istismar ederek, ailelere karşı sorumlu yapıyorsunuz. Tam 5 kere Bakan Yardımcım, sadece bir yılda görüştü. Tarihi, saati hepsi bizde var. Biz devletiz. Neyin, ne zaman görüşüldüğünü hepimiz biliyoruz. Aileleri Irak, Erbil’e götürdüler, elleri boş döndü. Neden? Çünkü terör örgütünün ilk katliamı mı? Hayır.
1984’ten bugüne kadar terör örgütü 6 bin 21 sivil katliam gerçekleştirdi. O İnsan Hakları Derneği denilen canı çıkasıca dernek bir tanesi için bir laf söyledi mi? Onun peşine takılıyorsunuz. Orada, Diyarbakır Anneleri’nden, 7 tane bu ailelerden olanlar vardı. Şevket amca oradaydı, hepsi oradalardı. Bir tanesinin yanına gidip, sizin dertlerinizle dertlendiniz dendi mi? Devlet burada üstüne düşen her şeyi yerine getirmiştir. Bu konuda da her türlü muhataplığı da insani olarak ortaya koyabilecek hiçbir kapıyı kapatmamıştır. Naci Bostancı Başkanım şahit. Size gelmediler mi? Mehmet Uçum’a gelmediler mi? ‘Bu ailelerle görüşün.’ denmedi mi? Defalarca bunun için gerekli her türlü imkan ortaya konmuştur. Hatta Bakan Yardımcıma, ‘Eğer bir bombalama olmazsa teminatı biziz, siz merak etmeyin.’ dendi. Bunlar alınırken, bir bombalamayla karşı karşıya kalınır mı diye sorulduğunda, ‘Hayır.’ bunları getirin. Yeter ki her türlü teminatı biziz.”