TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Bizim görevimiz, direnişin parçası olmak ve büyütmek”
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Akbelen direnişçileriyle Meclis’ten seslendi: “Bizim görevimiz, direnişin parçası olmak ve büyütmek”
Akbelen Ormanı’ndaki çevre katliamına karşı Meclis toplanırken, TİP Genel Başkanı Erkan Baş da basın toplantısı düzenledi. Direnişteki köylülerin de eşlik ettiği toplantıda, tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay’ın “Akbelen’e sahip çıkma” çağrısında bulunduğu mektup da okundu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nda Limak Holding ve IC Holding iştiraki YK Enerji’nin kömür madeni sahasını genişletmek için başlattığı ağaç katliamına karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) önerisi üzerine olağanüstü toplandı.
Genel Kurul’daki toplantı öncesi Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Akbelen Ormanı’ndaki doğa talanına karşı direnen İkizköy, Çamköy ve Karacahisar köylüleriyle birlikte basın toplantısı düzenledi.
Yurttaşın sözünün siyasette gereken karşılığı bulamamasının Türkiye’deki en büyük sorunlardan biri olduğunu olduğu ifade eden Baş, Akbelen Ormanı için direnen yurttaşların çağrısı ile TBMM’nin olağanüstü toplanmasının da örnek alınması gereken bir tutum olduğunu belirtti ve direnen yurttaşları selamladı.
‘BU DİRENİŞİ KONUŞMAK EN BÜYÜK SORUMLULUĞUMUZ’
Direnişçileri ağırlamaktan mutluluk duyduklarını belirten TİP Genel Başkanı, “Tabii ki daha güzel günlerde, umut dolu konuları konuşmak için toplanmak isterdik ama topraklarına, köylerine, ormanlarına dönük bir saldırı ve bu saldırıya karşı bir direniş var. Bu direnişi konuşmak en büyük sorumluluğumuz” diye konuştu.
‘DİRENEN YURTTAŞLAR VARSA BİZİM GÖREVİMİZ, PARÇASI OLMAK VE BÜYÜTÜLMESİNE KATKI KOYMAKTIR’
TİP’in başta Muğla İl Örgütü ve Kent ve Ekoloji Çalışmaları Bürosu olmak üzere başından bu yana direnişin içinde olduğunu belirten ve direnişçi yurttaşlarla omuz omuza olduklarının altını çizen Baş, şunları söyledi:
“Oradaki direnen yurttaşlarımızla birlikteyiz, omuz omuzayız ve özel bir hassasiyet gözetiyoruz. Bu hassasiyet şudur; herhangi bir yerde direnen insanlar varsa, direnen yurttaşlar varsa, bize düşen görev o direnişin büyütülmesine, o direnişin bir parçası olmaya elimizden gelen en büyük katkıyı koymaktır. Özel olarak hassasiyet gösterdiğimiz konu kendimizi o direnişin öznelerinin, o direnişin gerçek sahiplerinin, o mücadeleyi büyüten yurttaşların yerine koymamak oldu.
Bu nedenle, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sürekli olarak bu haksızlığa, bu hukuksuzluğa, bu gaspa direnen ve bunun için örgütlenen yurttaşlarımızın hem mücadelesinin bir parçası olmaya devam edeceğiz hem de elimizden geldiğince onların sesini daha geniş kesimlerin duyması, seslerinin bastırılmasının engellenmesi için üzerimize düşen ne varsa yapacağız.”
‘TBMM’NİN TOPLANMASINI SAĞLAYANLARIN, GENEL KURULU İZLEMELERİNE İZİN VERİLMEDİ’
Yüzlerce kilometre yol katederek Milas’tan TBMM’ye gelen direnişçi yurttaşların, Genel Kurul çalışmalarını izlemesine izin verilmemesine tepki gösteren Erkan Baş’ın yanına, konuşmasını sürdürdüğü sırada Akbelen direnişçileri de geldi.
Baş, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“70’li 80’li yaşlarındaki abilerimiz, ablalarımız, teyzelerimiz, amcalarımız kilometrelerce yol yaparak bugün TBMM’de konuyu gündem hâline getirmeye çalıştılar. TBMM’nin toplanmasını sağlayanlar onlardı ve Genel Kurul toplantısını izlemelerine bile izin verilmedi. Sadece aralarından seçtikleri 3-5 temsilcinin Genel Kurul toplantısını izlemesine izin verdiler. Bunu da buradan şiddetle protesto ettiğimizi ifade etmek istiyorum.
Şimdi bize çok güzel bir sürpriz yaptılar. Biraz önce Genel Kurulu izlemelerine izin verilmemişti ama şimdi bizim yanımıza geldiler.”
CAN ATALAY’IN MEKTUBU OKUNDU
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, konuşmasını sonlandırmadan önce Silivri Cezaevi’nde hukuksuz bir şekilde tutsak bulunan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın mektubunu okudu.
Atalay tarafından gönderilen mektupta şu ifadeler yer aldı:
“Çevrecin daniskası olanlar, Paris İklim Anlaşması’na kömürden çıkmayı taahhüt ederek girdiler, bunun karşılığında 3 milyar 157 milyon dolar fon aldılar. Cumhurbaşkanı bu fonu Dışişleri Bakanı ve Çevre ve Şehircilik Bakanı’na ‘ucuz kredi buldular’ diyerek tebrik ederek karşıladı. Bakanlığın adına iklim değişikliği eklemiş olsalar da kömürden çıkma taahhüdü unutuldu. Çevresel yağmalara hızla devam ediliyor. Bugün hukuk yok sayılarak tutulmaya devam ettiğim Silivri Cezaevi’nde olmam sebebiyle Meclis oturumuna katılamıyorum. Toplanan Meclis’i, Akbelen’i sahiplenmeye, Akbelen’e sahip çıkmaya çağırıyorum.”
‘KÖYLÜ OLARAK KÖYDE YAŞAMAK İSTİYORUZ, MEMLEKETİMİZİ YOK ETMESİNLER’
Erkan Baş’ın ardından İkizköy’den Ayşe Çoban yurttaşlara seslendi.
Çoban, şu sözleri kaydetti:
“Biz doğayı, ağaçları, zeytin ağaçlarımızı tarımımızı çok seviyoruz. Bizi yerimizden, yurdumuzdan olmamak için sularımızın bitmemesi için azıcık nefeslerimizin tükenmemesi için köylerimizin bitmemesi için buralara kadar düştük, 4 senedir direniyoruz.
Ağaçları keserek, zeytinleri sökerek, tarımı yok ederek üretilen enerji olmaz diyorum. Ekmeğin üzerinden enerji üretilmez diyorum. Ekmek mi önemli, su mu önemli, cereyan mı önemli? Bizim ovalarımızı yok ederek, termiğin bacasından yakıp kül ederek bitirmesinler. Bizi mezarlığımıza dahi sokmuyorlar. 2 gün önce mezarının başını yaptırmak isteyen komşumuz vardı, oradan geçirmemişler, böyle bir şey olamaz. Herkesin vicdanına sesleniyorum. Biz köylü olarak köyde yaşamak istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz. Bizim başka isteğimiz yok. Memleketimizi yok etmesinler, akan derelerimiz yok olmasın. Hayvancılık yapıyoruz, pazarcılık yapıyoruz köyde köylü olarak yaşamak, üretmek istiyoruz.”
‘MÜCADELE AZMİ, ÜRETME AZMİ BANA GÜÇ VERİYOR’
Ayşe Çoban’ın ardından İkizköy ile Karacahisar köyü arasında oturan emekli öğretmen Hasan Yorulmaz da söz aldı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın direnişçilere “marjinal” demesine atıfta bulunan Yorulmaz, mücadele kararlılığını vurguladı.
Yorulmaz, şunları söyledi:
“Ben, İkizköy ile Karacahisar köyü arasında tam sınırda oturan bir çiftçiyim, emekli öğretmenim ama o yere geldim geleli 52 yıl oldu, hiç yoktan 400 ağaç sahibi oldum. Şu ellerimle, şu omzumla, şu ayaklarımla sabah 5’te köyden çıkarak bir saat yürür, akşam ezanına kadar 150 zeytini bir günde sulamaya çalışarak, sulayarak akşam karanlığında eve dönerek bunları meydana getirdim. Yaşım 75, hâlâ devam ediyorum. Rabbime şükrediyorum ki ben uğraştıkça bana güç veriyor ama bana güç veren bir şey daha var. O da mücadele azmi, üretme azmi.
‘ÇALIŞMAK, ÜRETMEK MARJİNALLİKSE; ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR MARJİNAL OLACAĞIM’
Ekilip biçilen toprağı olmayan köylü, köylü değildir. O yüzden bu toprakların elden çıkarılması söz konusu olamaz. Bunun için gereken her mücadeleye de hazırım. Bizlere ‘küçük grup’, ‘marjinal grup’ demeye çalışıyorlar. Çalışmak, üretmek, emek harcamak marjinallikse ömrümün sonuna kadar marjinal olacağım.”