Erkan Baş: Can Atalay, TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyeliği için adayımızdır, bu utanç da size düşsün!
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) haftalık basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında Türkiye gündemine ilişkin açıklamalarda bulunan Baş, Hatay’dan Milletvekili seçilen Gezi tutuklusu Avukat Can Atalay’ın seçimlerin üzerinden bir ay geçmesine rağmen tahliye edilmemesine tepki gösterdi.
Can Atalay’ın tahliye edilmemesiyle Anayasal suç işlendiğini belirten TİP Genel Başkanı, “Tam bir aydır Hatay halkının oylarıyla bu Meclis’e girmeye hak kazanmış, Hatay’dan 75 binin üzerinde oy almış milletvekilimiz Can Atalay; haksız, hukuksuz, adaletsiz bir biçimde esir tutuluyor” dedi.
Erkan Baş konuşmasının devamında Hatay halkının iradesinin gasp edildiğine dikkat çekerken, Can Atalay’ın tahliye edilmesi çağrısını yineledi. Baş, “Çok uzun değerlendirmeler yapabiliriz ama tek cümle söylemek gerekirse: Can Atalay bir an önce serbest bırakılmak zorunda! Nokta” ifadelerini kullandı.
Baş konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
“Soma’da, Ermenek’te, Çorlu Tren Katliamında, Aladağ faciasında, Gezi Parkı’nda ve nice toplumsal davada sevgili Can hiç durmadan çalıştı. Ailelere, yakınlarını kaybedenlere, mağdurlara, ezilenlere omuz verdi. Onları savundu.
Bu sürecin sonunda, genel seçimlerde bu ülkede yaşayan yurttaşlar Can Atalay’a bir görev, bir sorumluluk daha verdi. Şimdi daha önceki görevlerinin, sorumluluklarının bir devamı olarak Can hapisten çıkmalı, esaret bitmeli ve Hatay halkının mücadelesine katılmalıdır.
‘ANAYASA’NIN GEREĞİ DERHAL YAPILMALI’
Seçim sonuçları ne olmuş olursa olsun burası Dingo’nun ahırı değil. Bu ülkede hala yürürlükte olan bir Anayasa var. Ve biz bu Anayasa’nın gereğinin derhal yapılmasını talep ediyoruz.
Öyle, ‘o ne istiyor, bu ne düşünüyor, kimin keyfi ne diyor’ bunların hiçbir hükmü hiçbir önemi yok. Açık söylüyorum; biz istiyoruz diye de değil Hatay halkı bir karar verdi, iradesini ortaya koydu ve bunun gereğini yapmalılar.
Daha bir hafta olmadı milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacaklarına Anayasa’nın bağlı kalacaklarına hukukun üstünlüğüne temel insan haklarına namusları ve şerefleri üzerine yemin ettiler.
Maalesef Can, onlar engelledikleri için gelip yeminini edemedi ama 599 milletvekili bu değerler üzerine yemin etti.
Şimdi, o yemin eden bütün milletvekillerine çağrı yapıyorum. O yeminin gereği şimdi hep beraber ‘Can Atalay’a özgürlük’ demektir. O yeminin gereği seçilmiş bir milletvekilinin Hatay halkının iradesinin gasbedilmesine karşı ses yükseltmektir.
Bu, asla sadece bizim talebimiz değildir. Bu sadece TİP’lilerin talebi değildir. Bu TİP’e oy versin vermesin başta Hataylılar olmak üzere bu ülkede yaşayan milyonlarca yurttaşın ortak talebidir, ortak isteğidir.
‘MECLİS BAŞKANI RANDEVU TALEBİMİZE YANIT VERMEDİ’
Bu talebi yerine getirmek üzere Meclis Başkanından geçtiğimiz hafta randevu talep ettik. Belki üstlendiği görev nedeniyle konuyla bizden daha fazla ilgilenmesi gereken Meclis Başkanı, henüz randevu talebimize bile yanıt vermedi.
Bugün itibarıyla tam bir aydır bu ülkenin seçilmiş bir milletvekili Anayasa’ya rağmen daha önceki AYM ve Yargıtay kararlarına rağmen cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.
‘HİÇ KİMSE BUNU SİNEYE ÇEKECEĞİMİZİ DÜŞÜNMESİN’
Hiç kimse bunu sineye çekeceğimizi, bu hukuksuzluklara, bu anayasanın ayaklar altına alınma girişimlerine alışacağımızı beklemesin.
Daha dün Silivri’de sevgili Can’la beraberdik. Maalesef parlamentoda temsil edilen bir siyasi partinin genel başkanı olarak bir milletvekili arkadaşımla görüşebilmek için cezaevi ziyaretinde bulunmak durumundayım. Bunun kendisi bile başlı başına skandal değil mi?
Bakın eğer korktukları şey depremde işledikleri suçların üzerine gideceği ise Can’ın o kararlı duruşunu daha önceki davalarından bildikleri için ‘başımıza bir bela almayalım’ diye düşünüyorlarsa, başlarına çok daha büyük bir bela alacaklarını buradan açık ve net olarak ifade ediyorum.
Her hal ve şartta TİP başta Hataylılar olmak üzere bu ülkedeki yurttaşlara verdiği her sözü tutacaktır.”
‘İNSAN HAKLARI KOMİSYONU ÜYELİĞİ İÇİN CAN ATALAY’I ADAY GÖSTERECEĞİZ’
Can Atalay’ın cezaevinde olmasına rağmen çeşitli soru önergeleri ve araştırma önergeleri üzerine çalışmaya başladığını söyleyen Erkan Baş, “Can, cezaevi koşullarında bile milletvekilliğinin gerektiği görevleri elinden geldiğince yapmak üzere zaten hazırlıklarına başladı. Onun şu andaki beklentisi cezaevinden tahliye olur olmaz Hatay’a ulaşmaktır. Oradaki yurttaşları dinlemek, oradaki yurttaşlarla yapılacaklara ilişkin akıl birliğine varmak ve derhal üstlendiği görevi yerine getirmektir” dedi.
Baş öte yandan partisinin, TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyeliği için Can Atalay’ı aday göstereceğini duyurdu:
“Zaten koca bir hapishaneye dönmüş bir ülkede daha küçük bir hapishaneye bizi soktuğunuz için halka karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeyeceğimizi düşünüyorsanız hayal görüyorsunuz.
Önümüzdeki hafta sonu ben Hatay’a gidiyorum. Can’ı bırakmazsanız ondan sonraki hafta Ahmet gider, ondan sonraki hafta Sera gider. Üçümüz beraber gideriz. Ama Hatay halkının sesini, Hatay halkının mücadelesini her hal ve şartta büyüteceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Şimdi Meclis’te komisyonlar oluşturuluyor. İktidarın ayak oyunlarını falan halkımızın takdirine bırakıyorum.
Buradan ilan ediyorum. Can Atalay Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyeliği için adayımızdır. Bu utanç da size düşsün. Meclis’in İnsan Hakları Komisyonu üyesi bir milletvekilini cezaevinde tutmaya bu utanca ortak olmaya devam edebilecekler mi çok merak ediyorum.
Çok net, Can Atalay serbest bırakılana kadar; bu hukuksuzluk, bu aymazlık sona erene kadar mücadeleye devam edeceğiz. Buradan tüm yurttaşlarımıza, tüm milletvekillerine bu mücadeleye ortak olma çağrısında bulunuyoruz. Can Atalay’ın olmadığı Meclis bizim açımızdan yok hükmündedir.”
‘BU KADAR MI İNSANLIĞINIZI KAYBETTİNİZ?’
Açıklamalarının devamında 6 Şubat’taki Maraş merkezli depremlerin ardından evlerinden olan yurttaşların sorunlarının her geçen gün büyümeye devam ettiğini belirten Erkan Baş, depremzedelere gönderilen yüklü miktardaki elektrik faturalarını hatırlattı. Baş, “Yakınlarını, evlerini, yurtlarını, kentlerini kaybetmiş milyonlarca yurttaşımız şimdi bir de binlerce lira fatura borcuyla karşı karşıya” dedi.
TİP Genel Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Depremzede yurttaşlarımız şimdi de toplu bir biçimde gönderilen enerji faturalarının derdine düşmüş durumda. Yakınlarını, evlerini, yurtlarını, kentlerini kaybetmiş milyonlarca yurttaşımız şimdi bir de binlerce lira fatura borcuyla karşı karşıya.
İşte söylediğimiz bu; Can Atalay şimdi dışarıda olsaydı eminim en başında peşine düşeceği işlerden bir tanesi bu olacaktı.
Bakın adını da söylemekten çekinmeyeceğiz. Sabancı Holding ile Alman şirketi EVO’nun sahibi olduğu Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. AKP’nin beş paraya satıp üstüne bir de ödenek yağdırdığı, tek amacı halk üzerinden ceplerini doldurmak olan tekel enerji şirketlerinden bir tanesi. Zaten evlerini işlerini sevdiklerini kaybetmiş, aylardır varlıkla yokluk arasında gidip gelen milyonlarca insanımıza çadırlarda yaşayan, konteynerlerde yaşayan insanlarımıza bir de binlerce liralık fatura yolluyorlar
Bu kadar mı arsızsınız ya? Gerçekten bu kadar mı insanlığınızı kaybettiniz? Çok merak ediyorum, buna ‘evet’ diyen, bu faturaları hazırlayan, bu faturaları gönderen, buna onay verenler geceleri nasıl uyuyabiliyor?
‘O FATURALARIN HESABINI BİR GÜN SORACAĞIZ’
Mesela bunların çolukları çocukları aileleri sevdikleri yok mu? Nasıl yüzlerine bakabiliyorlar? Çocuklarınızın yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz? Öbür tarafta deprem zamanında milyonlarca lira yardım toplayıp televizyon şovları yapan iktidar cephesine bakıyoruz seçimler bitti nasıl olsa ses seda yok ama bu iş burada bitmez. Sabancı da onlara yanlayan o Alman şirketi de Toroslar Elektrik Dağıtım aş de hepsi bilsinler çok açık söylüyorum: O sırtınıza dayadığınız Saraylara güvenerek öyle şeyler yapıyorsunuz, 3-5 kuruş daha fazla para kazanacağız diye insanların hayatını cehenneme çeviriyorsunuz ama işte biz de buradayız.
Hep beraber el üstünde tutmamız, yaralarını sarmamız gereken depremzede yurttaşlara yollanan o faturaların da hesabını bir gün soracağız.”
‘KATLETTİKLERİ İŞÇİLERİN ADINI HER FIRSATTA HATIRLAYACAĞIZ’
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, konuşmasının devamında 26 yaşındaki Vedat Güçtekin adlı işçinin Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’na (TCDD) bağlı Marmaray trenin çarpması sonucu hayatını kaybetmesine ilişkin “Teknik bir sebep dedikleri 26 yaşında gencecik bir işçi kardeşimizin bir iş cinayetine kurban gitmesiymiş” dedi.
Marmaray’ın sosyal medya hesabından yapılan açıklamalarda iş cinayetinden ‘teknik sorun’ olarak bahsedilmesine tepki gösteren Erkan Baş, şunları söyledi:
“Gerçekten insan utanıyor, yerin dibine girmek istiyor. Bu kadar insanlıktan çıkmış, bu kadar işçiyi insan yerine koymayan, bu kadar işçiye, emekçiye düşman bir iktidarı yenemediğimiz için yerin dibine giriyorum.
26 yaşında… Henüz yeni evlenmiş, gencecik bir işçiyi hiçbir önlem almadan çalıştırdıkları için göz göre göre hayatını kaybetti. Vedat Güçtekin. Bu işçi kardeşimizin adı Vedat Güçtekin! Bu ismi hiç aklımızdan çıkarmayacağız. Parti avukatlarımız tüm örgütümüz hep beraber bütün bu sürecin takipçisi olacağız.
Katlettikleri işçilerin adını her fırsatta hatırlayacağız, her fırsatta anacağız. Onların isimlerini ve yeni iş cinayetlerinin önüne geçmek için mücadeleyi asla bırakmayacağız.”
‘ANNELER BABALAR ÇOCUKLARINI OKULA GÜVENLE GÖNDEREMİYOR’
Erkan Baş konuşmasında Antalya’daki Muratpaşa Anadolu Lisesi’nde görevli bir müdür yardımcısının, 10. sınıf bir kız öğrenciyi sözlü ve fiziksel olarak taciz ettiği iddiasını da gündeme getirdi.
Baş, “İyi ki Antalyalı yurttaşlarımız seslerini yükselttiler, sürecin takipçisi olacaklarını söylediler de en azından görevden alındı” derken Milli Eğitim Bakanına çağrıda bulundu:
“Buradan, doğrudan Milli Eğitim Bakanına çağrı yapıyorum. Dün halkın yükselen tepkisi karşısında görevden el çektirdiğiniz o müdür yardımcısıyla ilgili şeffaf ve etkin bir soruşturma yürütülmesi doğrudan sizin sorumluluğunuzdadır.
Öyle bir hale geldik ki anneler babalar çocuklarını okula dahi güvenle gönderemez noktadalar. Çocuklarını korumakla da görevli yetkililer istismar ediyor, devlet onlardan hesap sormayı bir kenara bıraksın halk sesini yükseltmese doğru düzgün bir soruşturma bile yürütmeyecek. Bu rezaletin üzerinin örtülmesine, unutulmasına fırsat vermeyeceğiz
O müdür yardımcısını da onu koruyup kollayanları da her fırsatta karşılarına dikileceğiz. Çok açık söylüyorum; ‘unutulup gider, nasıl olsa bir süre sonra yeniden göreve başlatırız’ diye düşünen varsa aklını başına alsın.
‘NE OLURSA OLSUN BU KARANLIĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ’
Daha bir hafta önce Mersin’de 16 yaşında bir lise öğrencisi seçim döneminde Erdoğan’ın sokakta asılan afişlerinden bir tanesinin üzerine kaş bıyık çizdi diye cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı bu ülkede.
Erdoğan’ın resminin üzerine kaş çiziyorsun, bıyık çiziyorsun, çocuksun tutuklanıyorsun ama çocuk istismar edenler nasıl aklanır diye 40 takla attırıyorsunuz. Ne olursa olsun bu karanlığa teslim olmayacağız. Bu karanlığın arkasına gizlenip suç işleyenlere asla teslim olmayacağız. Er ya da geç mutlaka onları yeneceğiz.”
‘ÜLKENİN YÜZDE 60’INI AÇLIK SINIRININ ALTINDA BİR ÜCRETE MAHKUM ETTİLER’
Konuşmasının son bölümünde dün başlayan asgari ücret görüşmelerine ilişkin görüşlerini belirten Erkan Baş, “Yoksulluk değil, açlık sınırının altında bir asgari ücrete bu ülkenin yüzde 60’ını mahkum etmiş durumdalar” dedi.
Partisinin yoksulluk sınırının altındaki hiçbir ücreti kabul etmeyeceğini söyleyen Baş, şu ifadeleri kullandı:
“Asgari ücret tespit komisyonu dün ilk toplantısını yaptı. Bu Saraylılar televizyon ekranlarında falan eğleniyorlar. Rasyonel sayılarmış, irrasyonel sayılarmış… Onlar o Saraylarında eğlenirken biz nefes alamayacak, ayakta duramayacak hale gelmiş milyonlarca işçinin emekçinin sesi olmaya çalışıyoruz
Daha önce defalarca bu kürsüde Meclis’te sesimizin ulaşabildiği her yerde söyledik: Türkiye’de asgari ücret artık bir genel ücret haline geldi. Çalışanların yüzde 60’ı artık asgari ücretle yaşıyor ve bakın değerli yurttaşlar bu asgari ücret tam tamına 6 aydır açlık sınırının altında kaldı. Yoksulluk değil açlık sınırının altında bir asgari ücrete bu ülkenin yüzde 60’ını mahkum etmiş durumdalar.
Milyonlarca emekçi asgari ücretin belirlendiği tarihten bugüne bu ücretlerle hayatta kalmaya çalışıyor. Saraylıların üzerinde oynadıkları rakamlar, çocukların beslenme çantasında olmayan meyveler, ödenemeyen kiralar, ödenemeyen faturalar, alınamayan ilaçlar, doldurulamayan dolaplar haline geldi
Üzerinde konuştukları rakam milyonlarca yurttaşın hayatı anlamına geldi. TİP yoksulluk sınırının altındaki hiçbir ama hiçbir ücreti kabul etmeyecektir.
Bizim emekçilerin ücretlerine ilişkin oldukça kapsamlı çalışmalarımız, politikalarımız var bunları önümüzdeki günlerde kamuoyunun dikkatine sunacağız ama basın toplantımızı bitirirken asgari ücreti de kapsayan işçi sınıfının yaşamsal sorunlarına ilişkin tartışmaları yapacağımız İstanbul Kartal’da gerçekleştireceğimiz işçi forumuna tüm yurttaşlarımızı davet etmek istiyorum. 18 haziran Pazar günü Kartal’da Hasan Doğan Spor Salonu’nda seçim sonuçlarını sadece rakamlardan ibaret gören işçilerin, emekçilerin bu ülkedeki mücadele tarihini unutturmak isteyen Türkiye’nin dört bir yanında hakkı için direnen ama iktidarın politikaları nedeniyle ihtiyaç duyduğumuz örgütlülüğe henüz ulaşamamış o mücadeleyi henüz sınıf kardeşleriyle birleştiremediği için sonuca ulaştıramamış tüm emekçileri, fabrika çalışanlarını, plaza çalışanlarını, sağlık emekçilerini, eğitim emekçilerini, motokuryeleri, emeğiyle alın teriyle geçinen tüm yurttaşlarımızı işçilerin konuşacağı işçi buluşmamıza işçi forumuna davet ediyorum.
Türkiye ancak emekçilerle ancak işçilerin mücadelesiyle değişecek ve Türkiye’yi bu karanlığa teslim etmeyecek olan, aydınlık güzel günleri yaratacak olan Türkiye işçi sınıfı olacaktır. Türkiye işçilerle değişecek diyorum.”