CHP’li Gülsüm Polat: Biz kadınlar “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” demekten asla vazgeçmeyeceğiz!
İBB Meclisi 8’inci seçim 3’üncü toplantı dönemi Kasım ayı 1’inci bileşimi Meclis Başkan Vekili Zeynel Abidin Okul Başkanlığında Yenikapı Dr. Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezinde gerçekleiştirildi.
Gündem maddelerinin görüşüldüğü toplantıda gündem dışı söz alan CHP İBB Meclis Üyesi Gülsüm Polat ”25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” dolayısıyla yapmış olduğu konuşmasında; Yürürlükten kaldırılan ”İstanbul Sözleşmesine” değinerek artan kadın şiddeti ve cinayetlerine dikkat çeken konuşmasında İstanbul sözleşmesini uygulamayan ve fesih eden anlayışın ”Kadına Şiddeti ve Kadın Cinayetlerini Özendirdiği” ifadelerinde bulunarak ”Öldürülen, katledilen, şiddet gören, korkutulan, taciz gören, yaşamı soldurulan, geleceği ellerinden alınan tüm kadınlar “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” demekten ve mücadeleden asla vazgeçmeyecekler! dedi.
Polat sözlerine şu ifadelerle devam etti;
Sayın Başkan, Değerli Meclis Üyesi Arkadaşlarım, Kıymetli Basın Mensupları
Sözlerime başlamadan evvel hepinizi saygıyla selamlıyorum, Kasım ayı meclisimizin İstanbul’umuza hayırlı olmasını diliyorum.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü üzerine konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım.
Ancak, konuşmama geçmeden önce kadın mücadelesinin önderlerinden Çiğdem Fatma Aydın Hanımefendiyi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadığımızı belirtmek isterim. Allah’tan rahmet diliyorum.
25 Kasım, dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve çocukların çeşitli biçimlerde maruz kaldıkları ve gittikçe artan her türlü şiddet ve istismarı hatırlatma günüdür…
25 Kasım, kadına yönelik şiddetin hem kadına hem de tüm topluma dayatılan ideolojik bakıştan, ekonomik koşullardan, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerden ayrı tutulamayacağı gerçeğini dünyanın gündemine tekrar tekrar taşıma günüdür.
Evet, Şimdi gelin Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü bizler için ne ifade ediyor, bizler neler yaşıyoruz, neler talep ediyor ve nelerle karşılaşıyoruz biraz bunları konuşalım, yani kendi gerçekliğimizle yüzleşelim…
‘’KADININ ADI BİLE YOK SAYILDI’’
Kadına yönelik şiddetin bu denli yaygın ve sistematik olduğu ülkemizde; 2011 yılinda bir yandan Istanbul Sözlesmesi imzalanırken diger yandan “Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı”nın ismi değiştirildi. İktidar, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı içine sıkıştırarak, kadını yok saydılar. 2018 ve 2021 yıllarında tekrar değişikliğe gidilmesine rağmen halen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak devam ediyor… Kadın örgütlerinin isyanına rağmen yine kadının adı yok!
Bir soruyla devam etmek istiyorum; Kadına Yönelik Şiddeti önlemekle birlikte, kadının sosyal statüsünü yükseltmek, toplum içerisinde bireylerin eşit olma durumunu tesis etmek ve her türlü alanda Kadınların öz kimliğiyle kazanım elde etmesini sağlayacak ya da sağlamakla sorumlu olan kurum hangisidir?
Evet, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı…
Peki, bu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bizim hafızamızda nasıl yer etti biliyor musunuz?
Kadına Yönelik Şiddetin engellenmesi noktasında en temel taşlardan biri olan Uluslararası statüde bulunan İstanbul Sözleşmesinin keyfi şekilde feshedilmesi sürecindeki aymaz tutumu ve açıklamalarıyla.
‘’CUMHURİYETLE ÖZGÜRLEŞEN TÜRK KADININI BİR KÖŞEYE SIĞDIRAMAZSINIZ’’
Sadece bu mu? Hayır.
Akla gelen başka bir soru; Kadınların siyaset kurumundan talep ettikleri onlarca haklı talep karşısında siyaset kurumu ne yaptı? Bilime, akla, hukuka ve vicdana aykırı şekilde emsal kararlara imza attı. Öyle ki ülkemizde yıllardır ısrar ve inatla;
- Kadının giyinmesi gereken kıyafetten dışarı çıkacağı saate
- Nerede kahkaha atıp hangi ortamda ne şekilde konuşacağına
- Okuyacağı okuldan, kalacağı yere, gideceği sosyal alanlara
- Evliliğine ve boşanmasına
- Kaç çocuk yapması gerektiğinden toplum ve aile yaşamındaki rolünün ne olacağına
- Yaşam tarzına ve alışkanlıklarına
Ve burada sayabileceğimiz onlarca konuda kadınlara yön vermeye, belirli kalıpların içine sokmaya çalıştılar.
Kasım 2002’den beri her gün kadın hakları üzerinden yeni bir siyaset geliştiren İktidar Partisi, kadını eşit görmek yerine sadece aile içinde tanımladı. Bu görüşün iktidar olduğu bir ülkede cinsiyet temelli şiddetin önüne geçmek mümkün değildir.
”İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ UYGULAMAYAN ANLAYIŞ KADINA ŞİDDETİ VE KADIN CİNAYETLERİNİ ÖZENDİRDİ”
Yine siyasi irade, 1 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekerek, kadın ve çocukları şiddet karşısında yalnızlaştırdılar. Boy boy afişler hazırlatıp, “Kadına şiddet azaldı” propagandası yapan İçişleri Bakanlığı’nın aksine veriler; psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalan kadın sayısının arttığını gösteriyor.
Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün verilerine göre Türkiye’de 2006-2020 yılları arasında toplam 2 milyon 123 bin 80 kadın, eril şiddet mağduru olduğu gerekçesiyle mahkemelerden koruma kararı talep etti. Bu taleplerin yüzde 13’ü yani 281 bin 293’ü yeterli kanıt olmadığı gerekçesiyle reddedildi.
Öte taraftan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin” hayata geçirildiği 2018-2020 yılları arasında mahkemeden koruma kararı talep eden kadın sayısı kayıtlara 851 bin 933 olarak geçti.
Şiddet bu denli yaygınlaşmışken koruma talep eden her 8 kadından 1’inin bu talebi mahkemelerce çeşitli gerekçeler öne sürülerek kabul edilmedi.
2020 yılında 6284 sayılı yasa gereği, şiddete uğradığını beyan ederek adli makamlara ve kolluk kuvvetlerine başvurduğu halde koruma talebi reddedilen kadın sayısı 2019’a göre yüzde 20 arttı.
Kadınları, birer ikişer hayattan kopartan karanlık tablonun şifreleri, günbegün artan şiddet karşısında, “Kadına yönelik şiddet azaldı” diye açıklama yapabilen iktidarın pervasız tutumunda gizlidir.
Kadınlar her türlü şiddetin, ayrımcılığın, ötekileştirmenin ve yok saymanın tüm biçimlerine karşı direniyorlar, direnmeye devam edecekler… Ülkenin gündemi o kadar ağır ki, rant kavgaları ve yolsuzluklar o kadar almış başını gitmiş ki, kimsenin vakti yok kadın cinayetlerini önlemeye!
Kadınlar sosyal, siyasal ve ekonomik hayattan dışlanıyorlar. Her gün binlerce evde, yüzlerce sokakta şiddete uğruyorlar. Şiddet her gün başka bir biçimde, başka isimlerde, başka bedenlerde karşımıza çıkıyor. Sonuçsa değişmiyor; koruma talebi reddedilen veya koruma kararı denilerek eline bir kağıt parçası tutuşturulan kadınlar istatistiklere “yeni ölümler” olarak kaydediliyorlar. Ne yazık ki siyasi irade “yaşamak istiyorum” diyen kadınları görmüyor, duymuyor, korumuyor.
İşte o kadınlar;
- Deniz FİLİZ: 36 yaşında, 1 çocuk annesi. Şiddet gördüğü kocasından birkaç kez ayrılma talebinde bulundu. Türlü baskılarla vazgeçirildi. Kıskançlık bahanesiyle kocası tarafından bıçaklanarak katledildi.
- Azra Gülendam HAYTAOĞLU: 21 yaşında pırıl pırıl bir üniversite öğrencisi. Cinsel saldırıya uğrayıp ardından boğularak katledildi. Cesedi 13 parçaya ayrılarak ormana gömüldü.
- Özler YÖRÜK: Üzerine kaynar su döküldü. 3 gün boyunca türlü işkencelere maruz kaldı ve sonunda boğularak katledildi. Cesedi ormanda yakıldı. 2018 yılında öldürülen YÖRÜK’ün kimliği 2021 yılında tespit edildi.
- Şebnem ŞİRİN: 25 yaşında hayatının baharında bir genç. Ayrılmak istediği Furkan Zıbıncı’nın cinsel istismar dahil 6 suçtan sabıkalı olduğu ortaya çıktı. Akılda kalan soru; Cinsel istismar suçuyla ilgili etkin soruşturma yürütülmüş müydü?
6284 ve İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansaydı bugün Şebnem aramızda olabilirdi.
Bunları zikrederken bile bu vahşet karşısında tüylerinizin diken diken olduğunu, yüreğinizin sıkıştığını görebiliyorum. Onlar sadece bir isimden ya da sayıdan ibaret değil. Her birinin büyük umutları, hayalleri, mücadeleleri barındıran hayatları vardı… Burada hikayesinden bahsedebileceğimiz yüzlerce, binlerce kadın daha var, fakat bunu bizlerin ne vicdanı, ne sabrı, ne de isyanı kaldırmaz.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre sadece bu yıl şiddet sonucu katledilen kadınların sayısı 228. Bu verileri görüp de öfkelenmemek, bu yaşananlar karşısında isyan etmemek mümkün değil. Vahşice katledilen, türlü sebeplerle şiddete maruz kalan tüm kadınların haklı davalarında yanında olmaya, bu utanç tablosunun son bulması için her platformda her türlü mücadeleyi göstermeye devam edeceğiz!
Veriler, İstanbul sözleşmesinden imzasını geri çeken siyasi iktidarın “pandemi süresince kadına yönelik şiddet azaldı” iddiasını da çürüttü. 2019 yılında toplam 264 bin 660 kadın koruma talebinde bulunurken, bu sayı 2020 sonunda 339 bin 792’ye yükseldi. Başka bir ifadeyle pandemi döneminde koruma talebinde bulunan kadın sayısı en az yüzde 28 arttı. Koruma taleplerinin yüzde 15’i mahkemelerce kabul edilmedi. Yani her 6 kadından 1’i pandemi süresinde kendisine şiddet uygulayan erkeklerle aynı ortamda yaşamak zorunda kaldı.
Oysa, hiçbir ayrım gözetmeksizin ülkede yaşayan herkesi şiddetten korumak devletin temel görevi olmalıdır.
”BİZ KADINLAR AYDINLANMA DEVRİMİNİN İZİNDEN GİDEN BAŞKAN EKREM İMAMOĞLUNA TEŞEKKÜR EDİYORUZ”
Ve Son olarak 2 yılda İBB olarak Kadın ve Kadın İstihdamı üzerine yapılan çalışmalar için de bir başlık açmak istiyorum. Göreve geldiğimizin hemen sonrasında;
- 13 Nisan 2020 tarihinde hizmet sunmaya başlayan Kadın Danışma Birimi’yle,
- 15 Nisan 2020 tarihinde faaliyete açılan Kadın Dayanışma Evi’yle
- 25 Kasım 2020 tarihinde hizmet sunmaya başlayan Kadın Destek Hattı’yla
- 19 hizmet noktasında İSADEM Aile Danışmanlık ve Eğitim Merkezlerimizle
- 20 Eylül 2020 tarihinde 15 merkezle hizmet sunmaya başlayan, sayısı bugün 30’u aşmış Yuvamız İstanbul Çocuk Etkinlik Merkezlerimizle
- 7 Mart’ta Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdiğimiz lansman ile tanıtımı yapılan 2021 – 2024 Yerel Eşitlik Eylem Planı ve uygulama adımları ile;
Kadınlar başta olmak üzere, eşit haklardan yararlanamayan tüm toplumsal gruplar için, yaşanabilir bir kent inşa etmenin yol haritalarını çizmekte, kentte yaşayanların ihtiyaçlarına ve sorunlarına karşılık bulabilmek amacıyla geniş yelpazede politikalar üretilmesini, bunların en uygun şekilde uygulamaya konulması, izlenmesi, iyileştirilmesi ve revizyonu için gerekli adımlar hızla atılmaktadır. Bu çalışmalara ek olarak Belediyemiz istihdam politikasında Kadınlara bugüne dek görülmemiş seviyede yer açmış ve uygulamasıyla tüm Türkiye’de örnek olmuştur. Bu şehirde güçlü kadınların olduğunu, bu kadınların yapamayacağı iş olmadığını ispatlamış olmanın gururunu yaşıyoruz. Bu hassasiyeti için De İBB Başkanımız Sn Ekrem İMAMOĞLU’na ayrıca teşekkür ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki kadın istihdamı kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesinde oldukça önemli bir unsurdur. Duyduğunuz gibi İBB olarak kadınlar için çok farklı alanlarda çalışmaları gerçekleştirmenin mutluluğuyla yeni ve daha faydalı projeleri planlamanın heyecanı içerisinde olduğumuzu da belirtmek isterim.
Gülsüm Polat sözlerinin sonunda; ”Öldürülen, katledilen, şiddet gören, korkutulan, taciz gören, yaşamı soldurulan, geleceği ellerinden alınan tüm kadınlar “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” demekten ve mücadeleden asla vazgeçmeyecekler !” İfadesinde bulundu.