İş hayatında LGBTİ’ler: “Derhal terk edin burayı”

Example HTML page

Türkiye’de LGBTİ’ler işsiz kalma, iş bulamama veya ayrımcılığa uğrama endişesiyle cinsiyet kimliklerini gizlemek zorunda.


“Beyaz yaka statüsüne ulaşamadım. Asla iş bulamadım. İş bulamadığım için intihar edecek noktaya geldim.”

Trans kadın Pınar, daha iş hayatına atılamadan üniversitede ayrımcılığa maruz kaldığını anlatarak söze başlıyor. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okurken bölüm başkanı kendisinden “kılık kıyafetini düzeltmesini” istemiş. “Henüz 20 yaşındaydım. Onların istediği modele girmediğim için okuldan uzaklaştırıldım” diyor. Yaşadıklarını DW Türkçe’ye anlatan Pınar, başvurduğu onlarca iş başvurusundan bugüne dek hep eli boş dönmüş. Pınar, Türkiye’de cinsiyet kimliği nedeniyle iş hayatında ayrımcılığa maruz kalan LGBTİ’lerden yalnızca biri.

Kaos GL Derneği ve Kadir Has Üniversitesi işbirliğiyle Prof. Mary Lou O’Neil, Dr. Reyda Ergün, Selma Değirmenci, Doğancan Erkengel tarafından hazırlanan, editörlüğünü Murat Köylü’nün üstlendiği “İstihdamda LGBTİ+” anketinin sonuçları, Türkiye’de LGBTİ’lerin çalışma hayatında yaşadıkları ayrımcılıkları ortaya koyuyor.

198 özel sektör ve 89 kamu çalışanının katıldığı anket üst düzey, orta düzey yönetici, uzman, işçi ve araştırmacıları kapsıyor. Anket sonuçları, LGBTİ çalışanların ayrımcılıkla karşılaşacaklarına kesin gözüyle baktıkları için iş arama ve işe alım süreçlerinden başlayarak bazı önemler aldıklarını, istihdamları boyunca cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerini gizlediklerini, konuşma biçimi, beden dili konusunda rol yapmak zorunda kalarak iş hayatlarını sürdürdüklerini gösteriyor. Anket sonuçlarının değerlendirildiği raporda, “Sürekli temkinli davranmak zorunda kalma halinin kendisi süregiden bir ayrımcılığa dönüşmekte ve LGBTİ çalışanlar üzerinde ağır psikolojik etkilere yol açabilmektedir” deniliyor.

“Ayrımcılıkla var ama ne yapacaksın ekmek parası”

Özel sektörden araştırmaya katılanların iş yerinde yüzde 58’i ayrımcılığa uğramış veya bunu önlemek üzere kimliğini gizlemiş. 198 kişinin yalnızca 32’si iş başvurusu esnasında cinsel kimliğine ilişkin tamamen açık davranabilmişken, 89’u cinsel kimliğini tamamen gizlemiş. Hukuk alanında personel olarak çalışan bir gay, “Açık davranamazdım. Çünkü kesinlikle işe alınmazdım. Küçük bir şehir, kendince muhafazakâr işverenler” diyor. Eğlence sektöründe hizmet personeli olarak görev yapan bir gay, “Müşterilerden sık sık ayrımcılıkla karşılaşıyorum ama ne yapacaksın, ekmek parası” derken, reklam sektöründe orta düzey yönetici olarak görev yapan bir trans kadın, “Trans olmam beni yalnızlaştırdı” diye konuşuyor.

Özel sektör katılımcılarının 8’i işe alım sürecinde mülakat ve testlerde doğrudan ayrımcılıkla karşılaştıklarını ifade ediyor. Bilişim sektöründe uzman olarak çalışan bir gay maruz kaldığı ayrımcılığı, “İş görüşmesi esnasında askerlikten neden muaf olduğum soruldu. Gerçeği söyledim. İş görüşmesi yaptığım kadın sert bir tonla ‘Derhal terk edin burayı!’ diyerek beni kovmuştu” sözleriyle anlatıyor. Özel sektörde ayrımcılığa karşı kurumsal koruma mekanizmaları olup olmadığına ilişkin soruya katılımcıların yüzde 94’ü bu tarz mekanizmaların olmadığı ya da bu konuda herhangi bir bilgisi bulunmadığı yanıtını veriyor.

Pınar: Mavi kimliği görünce vazgeçtiler

DW Türkçe’ye konuşan trans kadın Pınar, özel okul mezunu olduğunu söylüyor. Pınar, Fransızca ve İngilizce biliyor. Üniversite eğitimi yarıda kalsa da o güne kadar aldığı eğitim vesilesiyle kendinden emin bir şekilde iş bulabileceğini düşünmüş ama olmamış. Mülakatlarda, “Problem yok, çalışabiliriz” diyen iş verenlerin mavi kimliği gördüklerinde fikirlerini değiştirdiğini anlatıyor: “Operasyon geçirmemiştim. Kimliğimi verdiğimde uzun bir ‘Aaa’ çekiyorlardı. Biraz önce çalışabileceğini söyleyenler mavi kimliği görünce geri gönderiyordu.”

Pınar, iletişim fakültesinde okurken yarıda bırakmak zorunda kalmasının üzerine bir de işsizlik eklenince bir süre sonra intiharın eşiğine gelmiş. Bir gün evine fare zehiriyle dönmek üzereyken Kadıköy’den geçerken üçüncü sınıf bir barın camında “Tuvaletçi aranıyor” yazısını görmüş. Hemen içeri girmiş: “Adam bana acıdı, orada tuvaletçi olarak işe başladım. Altı ay sonra patronumun, ‘Pınar artık konsomasyona çıkman gerekiyor’ demesiyle ise hayatım bambaşka bir boyuta geçti.”

İş hayatında OHAL etkisi

Araştırmaya katılan kamu çalışanlarının yaşadıkları da özel sektör çalışanlarından pek farklı değil. “Cinsel kimliğiniz açısından işyerinizde açık davranabildiğinizi düşünüyor musunuz” sorusuna kamu çalışanlarının yüzde 36’sı “tamamen kapalı”, yüzde 39’u kısmen açık olduğunu, yüzde 7’si ise “tamamen açık” olduğu yanıtını veriyor. İşe alım sürecinde açık ya da örtülü ayrımcılıkla karşılaşıp karşılaşmadıkları sorusuna ise “Karşılaşmadım çünkü kimliğimi gizledim” cevabını verenlerin oranı yüzde 43.

Ankete katılan kamu çalışanlarına göre, Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamaları LGBTİ’ler için iş yerlerinde yaşadıkları sorunları derinleştirdi. “OHAL döneminde, kurumunuzdaki çalışma koşullarınız açısından herhangi bir değişiklik yaşadığınızı düşünüyor musunuz” sorusuna, katılımcıların yüzde 36’sı koşulların daha da kötüye gittiğini belirtiyor. Kamu çalışanları, OHAL döneminde baskıların arttığını ve dolayısıyla kamu sektöründeki LGBTİ çalışanlar açısından da koşulların zorlaştığını ifade ediyor.

“LGBTİ’ler yok sayılıyor”

Kamuda çalışanlara cinsel kimlikleri nedeniyle yaşadıkları sorunların iş yerindeki verimliliklerini nasıl etkilediği sorusunda, polis olan bir gay, “Herkesi potansiyel tehdit olarak görüyorum. İşimden, bulunduğum ortamdan tiksiniyorum” cevabını verirken, bahçıvan olarak çalışan bir gay ise “Sosyal medyalarımdan biri bulup fişleyecek diye çekiniyorum. Birisi bir şey ima etse beni anladığını düşünerek çekinmeye başlıyorum çünkü işimden olurum” diyor.

Kamuda sosyolog olarak çalışan biseksüel bir kadın ise kurumda bir ayrımcılıkla karşılaşmadığını fakat bunun nedeni kurumun LGBTİ bireylere bakış açısının olumlu olmasından değil, LGBTİ’lerin yok sayılmasından kaynaklandığını ifade ediyor.

Her iki sektör çalışanlarına ayrımcılıkla mücadele konusunda önerileri sorulduğunda toplumsal farkındalık kampanyaları, ulusal mevzuatta ayrımcılık yasağı, şirket içi eğitimler ve örgütlü mücadele ve dayanışma ağları ön plana çıkıyor. Raporda ayrıca, devletin koruma ve destekleme yükümlülüğünü yerine getirmesi gerektiği de vurgulanıyor.


Example HTML page

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir