CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, CHP olarak söz veriyoruz; sağlıkta adaleti, eşitliği ve hakkaniyeti sağlayacağız.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin olarak, “14 Mart Tıp Bayramı, artık sadece bir anma günü değil, aynı zamanda bir mücadele çağrısıdır. Sağlık emekçilerimizin yurtdışına gitmek zorunda kaldığı bir Türkiye’yi kabul etmiyoruz. Biz CHP olarak, kamucu bir anlayışla koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen bir sağlık sistemini hep birlikte kuracağız. Tüm vatandaşlarımıza hiç bir ayrımcılık olmadan eşit, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmetini götüreceğiz. Halkımızın kolaylıkla ulaşabildiği halka ait olan devlet hastanelerini yeniden açacağız” ifadesini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla sağlık sorunlarına ilişkin CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı yaptı. “106 yıldır hekimliğin onurunu, fedakarlığını ve mücadelesini simgeleyen bu anlamlı gün, ne yazık ki bir kutlamadan çok, halkımızın sağlık hakkını savunma ve sağlık emekçilerimizin sesini duyurma günü haline gelmiştir” diyerek sözlerine başlayan Şahbaz, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’na istifa çağrısını yineleyerek şunları söyledi:
“Açlık ve derin yoksullukla mücadele etmek zorunda kalan bir toplumun sağlıklı kalma şansı yoktur. Bugün sağlıksız bir çevrede, açlık koşullarında yaşam savaşı veren milyonlar, çok uzun saatler çalışmak zorunda kalan emekçiler, emekli aylığı yetmediği için 70 yaşında çalışmak zorunda kalan emekliler ve okula aç gelerek bir öğün yemek yiyemeyen, MESEM adı altında çocuk işçiliğe zorlanan çocukların sağlıklı kalma şansı yoktur. Hekimlerimiz, sağlık emekçilerimiz; gece gündüz demeden, canlarını ortaya koyarak halkımıza hizmet ederken, hak ettikleri değeri göremiyor. Aile hekimlerimiz ‘eziyet yönetmelikleri’ ile boğuşuyor, hastanelerde randevu alamayan, beş dakikada muayene olmak zorunda kalan vatandaşlarımız çaresizce bekliyor, ilaç yokluğu ise milyonlarca hastamızı tehdit ediyor. Şehir hastaneleri, halkın ulaşamayacağı mesafelerde, kamu kaynaklarını şirketlere aktaran birer kara delik gibi yükselirken, koruyucu sağlık hizmetleri adeta unutulmuş durumda. Sağlık Bakanlığı, halkın sağlığını korumak yerine, hastanelerin doluluk oranlarıyla övünen bir tüccar zihniyetine teslim olmuş görünüyor.
“Polikliniklere başvuran hasta sayıları ile övünen bir Sağlık Bakanlığı ile karşı karşıyayız”
Toplumu sağlıklı tutmak yerine acile, polikliniklere başvuran hasta sayıları ile övünen Sağlık Bakanlığı ile karşı karşıyayız. Bugün toplumun sağlığını korumak için harcanmayan bütçe, kaynak ‘hastalansınlar da tedavi edelim mantığı’ ile şehir hastanelerine, hasta garantili hastaneleri işleten müteahhitlere aktarılıyor. Sağlık Bakanlığı bütçesine baktığımızda toplam idari bütçenin sadece yüzde 6,9’una denk geldiği ve GSMH’nın sadece yüzde 4,3 ile dünyada Endonezya ve Hindistan’ın önünde sondan üçüncü sırada yer aldığımızı görüyoruz. 2025 bütçesinden koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay sadece yüzde 26,81 iken, tedavi edici hizmetlere yüzde 72’si ayrılmıştır. Hal böyle iken bile geçmişte bu bütçelerin gerçekleşmediğini çok daha azının koruyucu sağlık hizmetlerine çok daha fazlasının tedavi hizmetlerine aktarıldığını görüyoruz. 2024 yılında kişi başına düşen sağlık harcamasında 3 bin 72 lirayken, maaş ve SGK giderleri düşüldüğünde bu rakam 2 bin 60 lira olmaktadır. Bir doz grip aşısı tek dozunun 540 lira üzerinde olduğu düşünülürse bu miktarın ne kadar yetersiz olduğu da ortadadır.
2025 yılında şehir hastaneleri için 104,6 milyar lira ile Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 10,25’i ödenek ayrılmıştır. Ödenek düşmüş görünse de harcama gerçekleşmelerinin bunun çok üzerinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Sağlık Bakanlığı bütçesi şehir hastanelerine, müteahhitlere akarken, ilaca erişim her geçen gün neredeyse imkanszı hale gelmektedir. Ödenmeyen kanser ve nadir hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, yenilikçi tedaviler, bulunamayan ilaçlar, hastaların cepten harcamaları artık karşılanamaz hale gelmiştir. Bu ağır yoksullukta, ilaca ayrılan bütçenin azalması ile vatandaşlarımıza sağlıksızlık ve adeta ölüm dayatılmaktadır.
“Sağlıkta şiddete kurban verdiğimiz doktorlarımızı, sağlık emekçilerimizi saygıyla, minnetle anıyorum”
Vatandaşlarımız kamusal sağlık hizmetine ulaşamaz hale gelmiştir. Paran kadar sağlık bu dönemin şiarı haline gelmiştir. Hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız sistemdeki yanlışların aksaklıkların sonucunda maalesef hedef gösterilerek sağlıkta şiddetin mağduru olmaktadır. Bugün yüz binlerle ifade edilen beyaz kod başvuruları, şiddet vakaları ne yazık ki artık bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Ülkeyi yöneten partinin milletvekili ‘sağlık hizmetinde aksama olursa ben de gidin gırtlağına yapışın derim, halkı kışkırtırım’ diyerek bu zihniyeti maalesef ortaya koymuştur. Şiddetin kaynağı olan ve etkin tedbir almadığı için sağlık çalışanlarımız nerdeyse her gün darb edilmekte, can güvenliği olmayan ortamlarda çalışmak zorunda kalmaktadır. Sağlıkta şiddete kurban verdiğimiz doktorlarımızı, sağlık emekçilerimizi saygıyla, minnetle anıyorum.
Çalışma koşullarından ve sağlık sisteminden şikayet eden doktorlara ‘giderlerse gitsinler’ diyenler, yurt dışına giden genç hekimlerimizin ardından ‘bunların derdi para’ diyenler maalesef emeğe, nitelikli işgücüne ve insan onuruna değer verilmemektedir. Maalese bunun sonucunda binlerce genç hekimimiz, sağlık emekçimiz yurt dışına gitmek zorunda kalmıştır. İktidar, ‘Sağlıklı Türkiye Yüzyılı’ diyerek halkımızı hasta etmiş, sağlıksızlık dayatmıştır. Yılda doktora başvuru oranını kişi başına 12 ile dünyanın en yüksek ülkelerinden biri haline getirmiştir. Hastaneye başvuran hasta sayısı ile övünen sağlık bakanlığı, görevinin insanları sağlıklı tutmak olduğunu unutmuştur.
“Sağlık Bakanı’na sesleniyoruz; en ufak bir sorumluluk duygunuz, utanmanız varsa bir an önce istifa edin”
2024 yılında ortaya saçılan Yenidoğan Çetesi ise özelleştirme ve özel hastane politikalarının nerelere geldiğini acı bir şekilde ortaya çıkartmıştır. Sağlık Bakanının İl Sağlık Müdürü olarak görev yaptığı dönemde İstanbul’da 19 özel hastanede yuvalanan çete, SGK’dan haksız kazanç sağlamak niyetiyle bebeklerin yaşamına göz göre göre kast etmiştir. Onca ihbara rağmen etkin denetim yapılmamış, çeteye adeta göz yumulmuştur. CİMER şikayeti sonrası olay yargıya intikal edip artık mızrak çuvala sığmadığında olaylar ortaya dökülmüştür. O dönemin sorumlu İl Sağlık Müdürü, Sağlık Bakanı olarak hala görev başında, o koltukta oturmaya devam etmektedir. Sayın Sağlık Bakanına buradan bir kez daha sesleniyoruz; en ufak bir sorumluluk duygunuz, utanmanız varsa bir an önce istifa ediniz. Ülkenin sağlık sistemini çökerterek bugün paran kadar sağlık anlayışını dayatan AKP iktidarının bu ülkeye verecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Bir an önce istifa etmeli ve seçime gidilmelidir.
“Sağlıkta adaleti, eşitliği ve hakkaniyeti sağlayacağız”
14 Mart Tıp Bayramı, artık sadece bir anma günü değil, aynı zamanda bir mücadele çağrısıdır. Bizler, sağlıkta özelleştirmeye karşı durarak, halkımızın eşit, erişilebilir ve nitelikli sağlık hizmetine kavuşması için kararlılıkla çalışıyoruz. Hekimlerimizin, hemşirelerimizin, tüm sağlık çalışanlarımızın özlük haklarının iyileştirilmesi, güvenceli çalışma koşullarının sağlanması ve sağlık sistemimizin yeniden kamusal bir anlayışla yapılandırılması için buradayız. Sağlık emekçilerimizin yurtdışına gitmek zorunda kaldığı bir Türkiye’yi kabul etmiyoruz. Onların emeği, bu ülkenin en büyük zenginliğidir. Biz CHP olarak, kamucu bir anlayışla koruyucu sağlık hizmetlerini önceleyen bir sağlık sistemini hep birlikte kuracağız. Bu ülkenin kaynaklarını tüm vatandaşlarımızla eşit paylaşacağız. Yoksulluğu ortadan kaldıracağız. Tüm vatandaşlarımıza hiçbir ayrımcılık olmadan eşit, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmetini götüreceğiz. Halkımızın kolaylıkla ulaşabildiği halka ait olan devlet hastanelerini yeniden açacağız. Sermaye değil halk için, halkın ihtiyaçlarını karşılayacak bütçe yapacağız. Hekimlerimiz, sağlık emekçilerimiz için kamu çalışanı statüsünde iş güvenceli, insani çalışma koşulları, emeğinin karşılığı olan, emekliliğe yansıyan tek kalemde maaş ve şiddetten uzak güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları sağlayacağız. Bu duygu ve düşüncelerle, fedakarlıkla çalışan tüm hekimlerimize, sağlık emekçilerimize minnettarlığımı sunuyor, 14 Mart Tıp Bayramı’nı içtenlikle kutluyorum. CHP olarak söz veriyoruz; sağlıkta adaleti, eşitliği ve hakkaniyeti sağlayacağız.”