Özgür Özel’den Kadın cinayetleri eleştirisi: ‘Cezasızlık algısı var’
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, artan kadın cinayetleriyle ilgili “Maalesef geçtiğimiz hafta kadın cinayetleriyle, çocuk istismarlarıyla, aydınlatılmayan cinayetlere meşgul olduk ve üzülüyoruz. En son Narin Güran’ın katilleri halen daha ortaya çıkmadı. Türkiye’nin dört bir tarafından kötü haberler geliyor. İktidar partisi çıkmış, ‘Cezasızlık algısı var’ diyor. Cezasızlık algısı vardır. Çünkü bu memlekette bu suçları işleyenler, çok kısa sürede tekrar aramıza karışmaktadır. Peki bunu kim yapmaktadır? Bugüne kadarki yargı paketlerini kim yaptıysa, uyarılarımızı kim dinlemediyse, İnfaz Kanunu’nu zırt pırt kim değiştirdiyse, cezasızlık algısına sebebiyet verenler onlardır” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM’de partisinin grup toplantısında, Sinop’ta bakır madeni işletmesi ihalesinin Cengiz Holding’e verilmesini eleştirdi. Özel şunları söyledi:
“Geçen hafta bu kürsüde dedim ki ‘Ben haftaya bu kürsüye bir daha çıktığımda bir ihale olmuş olacak.’ Aynı Elazığ’da yaptıkları ve bizim Elazığ milletvekilimizin kapalı zarfla bana ve AK Parti’ye teslim edip de ihaleden sonra açtığımızda aynen sonucun çıktığı gibi, adrese teslim bir ihale var. İhaleyi Cengiz Holding’e verecekler. Çünkü öyle bir şartname yapmışlar ki o veya ona çok benzer, onun yan kuruluşu bir firma girebilir ve bu ihaleyi alacak. İhale bakır madeni ihalesi ve ihale Sinop Boyabat’taki bir maden alanına dair.’ Bugün buradayım, birkaç saat önce sabah 09.00’da ihale yapıldı ve Cengiz Holding’e ait Eti Bakır A.Ş. ihaleyi aldı, aynı söylediğimiz gibi. Adrese teslim ihaleyi verdiler. Peki ihale tutarı ne kadar? 3.5 milyar TL. MTA’nın raporuna göre sahada ne kadar cevher var? 79.8 – 80 milyon ton cevher var. Bunun bugünkü değeri ne kadar? 456 milyar lira. 3,5 milyara, 456 milyarlık cevheri alıyor. Rezervin tutarı ile ihale tutarı arasında 123 kat fark var. İhalenin iptali için bir çevre derneği yargıya başvurmuş, Genel Başkan Yardımcımız Deniz Bey yakından takip ediyor, hukukçularımız yakından takip ediyorlar. Biz de takip ediyoruz. Biz bunun peşini bırakmayız.
456 milyar liralık cevher hepimizin, bütün Türkiye’nin. Tayyip Bey bunu, 3.5 milyar lira veren Cengiz Holding’e veriyor, yandaşına veriyor. Siz, AK Partililer, MHP’liler 450 milyar liralık malınızı 3 milyara yandaşına versin diye mi Tayyip Beye oy verdiniz? Onlara versin de Tayyip Bey versin, o sussun diye mi Devlet Beye oy verdiniz? 456 milyarlık bu milletin bakır cevherini, 3,5 milyara Cengiz Holding’e peşkeş çekenlere yazıklar olsun, bunu unutmayacağız. Günü gelince bunu unutmayın, bunun hesabını sorun. Baba oğula vermiyor, kardeş kardeşe vermiyor, komşu komşuya vermiyor, bir malı 123’te birine, ne imtiyazı varmış? Nasıl bir ilişki varmış da bu Cengiz Holding nasıl bir yapıymış da veriliyor? Bir de bu işin bugünkü boyutu. Elazığ’da ne oldu? Verilenin 10 katı cevher çıktı. Fazlası çıktı. Burada da aynıları olacak. Bu hak değildir, vicdan değildir, insaf değildir, yapılan iş ahlaki değildir, yapılan iş ne ahlaka sığar, ne dine sığar, ne imana sığar. Bu kadar haksız kazanç, kazanç değildir. Bu soygundur, soyan Cengiz Holding’tir, soyulan hepimiziz, soyduran da bugünkü iktidardır. Buna sessiz kalmayacağız, takip edeceğiz. Ama vatandaşlarımızın bunu unutmamasını diliyorum.
“Ak Parti iktidarı boyunca hekime ve sağlık emekçilerine karşı şiddet hızla artıyor”
Geçtiğimiz hafta Türk Tabipleri Birliği’nin seçilen yeni yönetimi Sayın Alpay Azap ve Merkez Konseyi bizleri ziyaret etti. Tabii hepimiz çok sayıda acıyı yaşıyoruz, şöyle bir hatırlayalım. Sadece ekim ayında, yani değerli milletvekilleri, Meclis’in açıldığı 1 Ekim’den bugüne kadar Kahramanmaraş’ta Kadın Doğum Çocuk Hastanesi’nde sağlık çalışanları pompalı tüfekli bir saldırgan tarafından rehin alındı. Balıkesir Edremit Devlet Hastanesi’nde yatan bir hasta, hastaneye gelen birisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Körfez Devlet Hastanesi Acil Servisinde görev yapan hekimler bir kişinin saldırısına maruz kaldılar, darp dediler. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Serviste görev yapan asistan ve intern hekimlere hasta yakınları saldırdı. Buca Kuruçeşme 8 Nolu Aile Sağlığı Merkezinde saldırıya uğrayan bir aile hekiminin kafasında çatlaklar oluştu, ağır yaralandı.
Ak Parti iktidarı boyunca hekime ve sağlık emekçilerine karşı şiddet hızla artıyor. Bu konuda defalarca defalarca kanuni düzenlemeler yapıldı, yapılırken biz muhalefet partileri tabip odalarının, Türk Tabipleri Birliği’nin taleplerini söyledik, AK Parti bildiğini yaptı, onun bildiği ile hiçbir sonuç alınmadı. Acil servislerde çalışan hekimlerin yüzde 84’ü görevleri boyunca en az bir kez şiddete maruz kalmışlar Türkiye’de. Ankara Tabip Odası’nın yaptığı çalışmaya göre, 2015’ten bugüne beyaz kod uygulaması yani şiddete maruz kalan doktor beyaz kod veriyor 120 bin sözlü ve fiziksel şiddet olmuş, o günden bugüne kadar. Sağlıkdaki şiddetin önüne geçmek için öncelikle ve öncelikle ‘Hastalansınlar, iyileştiririz’ değil koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine vurgu yapmak lazım. Türk Tabipleri Birliği geldiler, önerilerini sundular. Bunu arkadaşlarımız bir kez daha ilgili komisyonlarda ve Genel Kurul’da dile getirecekler, hayata geçmesi için karşılık bulunması için çaba sarf edecekler. Ama en başta hekime karşı şiddetin önlenmesi için başta TTB ve diğer sağlık meslek örgütleri sağlık alanındaki sendikalara kulak kabartılmasını, hekim hasta ilişkilerinin sağlıklı şekilde işlemesine, yürümesine olanak vermek için güvenli çalışma ortamı için tıbbi, teknik ve idari önlemlerin alınmasını, artık hekimlerin hedef gösterilmemesi, ‘Biz gelmeden önce doktor hastayı azarlardı, şimdi hasta doktoru pataklıyor’ diye patavatsızlıklara bir an önce son verilmesini, cezasızlık algısıyla mücadele bugünlerde gündemdeyken esas olarak bunun sağlık çalışanlarına şiddet konusundaki caydırıcılığın artırılmasında da değerlendirilmesini ve hızlı bir şekilde bu konuda bir seferberlik ilan edilmesini talep ediyor TTB. Ayrıca birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini, deprem bölgesinde aksayan acil ve gündelik sağlık hizmetleri için yeni tedbirler alınmasını, teşvikler verilmesini hep birlikte oradaki hekim ve sağlık emekçisi sayısının artırılmasını, hekim emeğinin hor görülmemesini ve hekime karşı yapılan ücretlendirme noktasında bunların tek kalemden oluşup hekimlerin emekliliğine de yansımasını, hekimlerin gelecek kaygısının ortadan kaldırılmasını, yurt dışına hekim göçünün bir an önce sonlandırılmasını talep ediyorlar. Biz de hekimlerimizin, sağlık çalışanlarımızın, sağlık emekçilerimizin CHP olarak haklı taleplerinin her zaman olduğu gibi şimdiden sonuna kadar yanındayız. Doktorlarımızın, emekçilerimizin arkasındayız.”
“Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde eğitim konuşacağız”
Eğitimde sorunlar çok fazla. Bu cumartesi günü sabah saatlerinde Ankara Hasanoğlan’da, Hasanoğlan Köy Enstitüsü ki 1940’larda köy enstitüsü olarak efsanevi çalışmalara ve hizmet etmiş, çok kıymetli mezunlar vermiş Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde eğitim konuşacağız, çok önemli bir çalıştay gerçekleştireceğiz. O güne dikkatlerinizi çekmek ve eğitime önem veren, bugün evladının aldığı eğitimden memnun olmayan ve verdiği eğitim hizmetinden tatmin olmayan öğretmenleri, evladının aldığı eğitiminden memnun olmayan tüm velileri ve sektörün, alanın tüm paydaşlarını cumartesi günkü eğitim çalıştayımıza davet ediyorum. Bugün ebeveynlerin yarısından fazlasının çocuklarının eğitim masraflarının karşılamakta zorlandıklarını, her beş ebeveynden üçü imkanı olsa çocuğunu özel bir okula göndermek istediğini, devlet okullarına güvenmediğini ve çocuğunun aldığı eğitimden memnun olmadığını ifade ediyor. Toplumun yüzde 81’i eğitimi, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başarısız olduğu bir alan olarak tanımlıyor. Bu şartlar altında cumartesi günü, bu konuları gün boyunca uzun uzun konuşacağız tartışacağız.
“AK Parti’yi savunan herkese bu hesabı anlatmaya, evlatlarının hakkını bu iktidardan sormaya davet ediyorum”
Bir hususu üniversite öğrencilerine verdiğim sözden dolayı burada ifade etmek isterim. Adalet ve Kalkınma Partisi 22 yıldır iktidarda. Tayyip Bey dönüp dönüp öğrencilere diyor ki, ‘Biz gelmeden önce üniversite öğrencisine verilen burs 45 liracıktı, 45 liracık. Biz şimdi kaç lira yaptık?’ Oradan biri bağırıyor, ‘2 bin.’ ‘Ya 45 lira nerede, 2 bin lira nerede?’ Bakın, tam oradayız. Bu memlekette üç tane hesap var kabul gören. Çeyrek altın, asgari ücret ve simit. Doğru mu? Bakın, o küçük gördüğü 45 liracık, bir simit 20 kuruşken 2002’de 225 simit alıyormuş, bugün verdiği 2 bin lira 133 simit alıyor. İkinci hesap, o gün 45 lira, verilen asgari ücretin yüzde 27’siymiş, bugün 2 bin lira asgari ücretin ancak yüzde 11’i. Ve o gün çeyrek altın 26 lira, inanmayan çarpsın, Bugün 4 bin 900 lira. O gün küçümsediği 45 liracık, 26 liralık çeyrek altından 1.7 çeyrek altın alıyormuş, bugün 2 bin lira, 4 bin 900 liralık çeyrek altından 0.4 çeyrek altın alıyor. Yani çeyrek altın üzerinden dört kat, simit üzerinden iki kat, asgari ücret üzerinden üç kat azalmış üniversite öğrencisine verdiği burs. Şimdi buradan bütün öğrencilere diyorum ki, ‘Bizim zamanımızın öncesini bilmezler, eski Türkiye şöyleydi, eski Türkiye böyleydi.’ Tayyip Bey gölge etmesin, son 22 yıllık gölgeyi çeksin, eski Türkiye’dekini versin, eğer asgari ücrete göre verecekse 5 bin lira, çeyrek altına göre verecekse 8 bin 300 lira öğrencilere eğitim-öğretim bursu vermesi lazım. Tayyip Bey, bak işte, ‘Nereden nereye?’ diyorsun. 2 bin lira vermek nereye, rahmetli Ecevit’in bugünkü parayla verdiği 8 bin 300 lira nereye. Bütün öğrencileri ve ailelerini, gördükleri tüm AK Partili milletvekillerine, AK Parti’yi savunan herkese bu hesabı anlatmaya, evlatlarının hakkını bu iktidardan sormaya davet ediyorum.
“Tüm Türkiye’de öğrenci yurtları yapan bütün belediye başkanlarımızı da alınlarının ortasından öpüyorum”
Diğer yandan Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin barınma sorunu var. Devletin görevi ne? Öğrenciye yurt yapmak. Türkiye’de 100 öğrencinin 13’ü yurtta, 87’si başının çaresine bakacak. Evde mi kalır, özel yurda mı gider, bir yakının yanına mı gider, çadırda mı yatar ya da baş edemeyip memleketine mi döner? Yüzde 87’ye ‘Başının çaresine bak’ diyorlar. Diğer taraftan bu rakam İstanbul’da yüzde 2,6. İstanbul’daki 100 öğrenciden 2,6’sına devlet burs veriyor. Geri kalan yüzde 97,4’üne ‘Başının çaresine bak’ diyor. Bu yüzden, bu iktidara geçmişte oy vermiş ve bugünlere gelmiş tüm anne ve babalara diyoruz ki; ’Devletin asli görevi yurt yapmaktır.’ Biz yerel yönetimlere gelene kadar, İstanbul’a biz gelip de hiç olmayan yurtlara ilk adımı atana kadar İstanbul’da, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir tane yurdu yoktu. Şu anda 61 tane yurt var. Bunu da vatandaşlarımızın bilgisine sunuyorum. İstanbul Büyükşehir’i de Mersin’de, Ankara’da, Adana’da, Antalya’da ve tüm Türkiye’de öğrenci yurtları yapan bütün belediye başkanlarımızı da alınlarının ortasından öpüyorum.
“Kalıcı yaz saati uygulaması vatandaşlarımızı çıldırtıyor”
Kalıcı yaz saati uygulaması vatandaşlarımızı çıldırtıyor. Bundan sekiz yıl önce damat Albayrak, güya ‘tasarruf edeceğiz’ diyerek, ‘4,5 milyar tasarruf edeceğiz’ diyerek yaz saati uygulamasını kalıcı hale getirdi. Yaz saati uygulaması altı ayda bir ileri geri alınırdı, kalıcı hale getirdi. Videolarda, ‘Nasıl? Namaza kalkıyoruz, artık yatmıyoruz’ diye gençlerle yumruk çakıyordu. Neymiş efendim? Sabah namazına kalkıyormuş, yatmadan güne devam ediyormuş. ‘Bu hesapla 4,5 milyar lira avantaj sağlayacağız’ dedi, bir tane rapor bu hesabı doğrulamadı. Bir kuruş avantaj sağlandığına ilişkin çalışma yok. Aksine eskiden kış saati uygulaması varken, sabah okullarda, işyerlerinde ışıklar açılmazdı. Sokak lambaları çocuklar çıkmadan sönerdi ya da onlar yoldayken sönerdi. Şimdi okula varılıyor, zifiri karanlık, sokakta lamba yanıyor, okulda lamba yanıyor, sabah giyinirken evde lamba yanıyor ama güya bizimkiler tasarruf ediyor. Türkiye ile aynı zaman diliminde birçok Avrupa ülkesi var, hiç birisi bunu akıl etmiyor, hepsi zarar ediyor. Bir tek bizim aklı bollar kendilerince tasarruf ediyor. Ama esas mesele sabahın köründe servise giden işçi kardeşim, küçücük çocuklar karanlıkta ve korkarak, endişe ederek okullarına, iş yerlerine gidiyorlar. Buradan bir kez daha akıl ve vicdan sahibi tüm bürokratlarımıza diyoruz ki; ‘Lütfen çalışın, rakamları çıkarın, bu beylerin önüne koyun. Bu tuhaf uygulamadan lütfen bu ülkenin öğrencilerini, gençlerini, çocuklarını erken saatte işe giden emekçilerini kurtarın.’
“Narin Güran’ın katilleri halen daha ortaya çıkmadı”
Maalesef geçtiğimiz hafta kadın cinayetleriyle, çocuk istismarlarıyla, aydınlatılmayan cinayetlere meşgul olduk ve üzülüyoruz. En son Narin Güran’ın katilleri halen daha ortaya çıkmadı. ‘Efendim hangi odada olduklarını tespit ettik, yakında bulunacak’ diyorlar. Adalet Bakanı’nı takip ediyoruz. Van Yüzüncüyıl Üniversitesi’ndeki Rojin Kabaiş’in 18 gündür kaybını takip ediyoruz. Türkiye’nin dört bir tarafından kötü haberler geliyor. İktidar partisi çıkmış, ‘Cezasızlık algısı var’ diyor. Cezasızlık algısı vardır. Çünkü bu memlekette bu suçları işleyenler, çok kısa sürede tekrar aramıza karışmaktadır. Peki bunu kim yapmaktadır? Bugüne kadarki yargı paketlerini kim yaptıysa, uyarılarımızı kim dinlemediyse, İnfaz Kanunu’nu zırt pırt kim değiştirdiyse, cezaevlerini dünya kadar suçsuz, günahsız öğrenciyle, gazeteciyle, önüne geleni terörist ilan eden bu anlayış yüzünden kim doldurup, COVID’de kim çaresiz kaldıysa cezasızlık algısına sebebiyet verenler onlardır. Türkiye’nin geçtiğimiz hafta iki tane majör gündemi vardı. Bir tanesi İsrail korkusu vergisi, ikincisi cezasızlık algısı. İşte size Cumhur İttifakı’nın 2024 Türkiye vizyonu. İkisiyle de akılcı, kanıta dayalı, vatandaşın sesini duyan, sorunu gören ve çözüm için en doğrusunu öneren ama bu iktidarın peşine takılmayan, arkasına dizilmeyen, suçlarına, hatasına ortak olmayan, yaptığı kötülükleri görünmez kılmayan etkin bir muhalefetle bu hafta da Meclis’te ve tüm Türkiye’de doğruları söylemeye, savunmaya, doğru yolu göstermeye, suçluları işaret etmeye devam edeceğiz.”