HİÇ–EMEL BİLENOĞLU
Bu hikayeyi bilenler bilir , daha önce defaen anlatmışımdır . Bugünlerde yinelemek istedim..
Sene 1991 kışın bize acıyıpta sıcak yüzünü gösterdiği günlerden biri… Güzel okulumun terasında güzel İstanbul’un manzarasını seyrediyorum , çok sevdiğim arkadaşım Nergis geldi az sonra yanıma ,elinde iki bardak sıcacık çay derslerden ,ordan buradan konuşuyoruz..
Nergis durdu bir an dönüp bana-‘sana bişey söylemek istiyorum ‘dedi ! ‘Söyle’ dedim .
‘Ama aramızda kalsın’ dedi , ‘olur’ dedim. ‘ Ben Aleviyim biliyormusun’ dedi , bende ona ‘peki bu durumda ben ne oluyorum’ dedim , bana’ sanırım sen de Sünnisin’ dedi’. Peki bu durumda ne yapmamız gerekiyor’ diye sordum bana ‘HİÇ’dedi ….
Evet hiç hemde kocaman bir hiç….
Yüzyıllar boyunca insanları inançlarıyla yada yaşam tarzlarıyla bölmek yönetmenin en kolay yolu olmuştur. İnsan egosu gereği kendi seçimlerimizin ve kararlarımızın en doğrusu olduğuna inanırız ve böylece diğer insanların seçimlerini değiştirmeleri için yada onları yaşam alanlarımızdan berteraf edebilmek için üzerlerinde baskılar uygularız..
Çok azımız yaşamlarına dahil ettikleri insanların sadece meziyetleri ve kişisel özelliklerinden haz duyar, dini seçiminin ve diğer tercihlerinin onun kendi mahremiyetine girdiğini düşünür…
Yaşadıgımız bu acı dolu günlerde insanları birbirine kırdırmak için yazılmış eski bir senaryonun oyuncularıyız her birimiz. Çocuklar doğuyor , annelerini , babalarını , yaşadıkları ülkeleri , dillerini ,dinlerini seçemeden doğuyorlar ve doğdukları gün itibari ile de sırtlarına bu seçemedikleri yükleri alıyorlar.Hemde bu yükler bu ülkeyi yöneten insanlar tarafından gün be gün ağırlaştırılarak bu çocukların omuzlarına konuluyor. Daha acısı biz buna mani olamıyoruz , biz derken çuvaldızı kendimize batırmaktan gocunmam, zira engelleyemediğimiz sürece bu suça biz de ortak oluyoruz. Oysaki az önce de söyledim ya aramızdaki mezhep , din ,dil farklılıkları kocaman bir HİÇ dir , asıl olan insani duygularımızın terazisidir.
Hayatımız boyunca kişisel egolarımızı tatmin edebilmek uğruna insanların üzerine basıp dururuz , en tepeye , en yukarıya ulaşabilmek için de her nevi yolu denemenin mübah olduğunu düşünürüz. İşte tam da bu noktada vijdanımızla hesaplaşacağız ve önce insan olduğumuzu hatırlayacağız.Oysa ki bugünkü manzara bunun tam tersi yönde , maden işçilerinin , çocuk gelinlerin , eğitim hakkı kısıtlı kalmış çocukların , Alevilerin ,Sünnilerin ,Kürtlerin,Ermenilerin, ekmek almaya giderken çatışmada kalıp ölmüş çocukların ,hakkını aramak için sokağa çıkıp devletin polisi tarafından darp edilmiş vatandaşın üzerine basa basa yükselen bir yol görüyoruz ve o yolda yürüyen insanlar…
Bugün kendimizle hesaplaşma günü olsun , birbirimizin elinden nasıl tutarız nasıl ayağa kalkarız bunları düşünelim .. Bugün bizi Alevi Sünni diye birbirine kırdıranlara inat kolkola girip biz bu vatanın geleceği için HİÇ olmayı, kendimizden vazgeçmeyi kabul ettik diyebilelim . İnsanları Alevi , Sünni yada Müslüman , Musevi , Hristiyan yada Ateist olarak ayıramazsınız tıpkı nasıl giyineceğinize başınızı açık mı kapalı mı tutacağınıza kendimiz karar verecegimiz gibi nasıl inanıp ibadet edeceginede kendimiz karar verebiliriz diyebilelim . Çünkü bizim misyonumuz bize yaradanın lütuf ettiği bu hayatı Atatürk ‘ün bize hediye ettiği bu ülkede özgürce yaşayabilmek ve yaşatabilmek için mücadele vermektir.
Bu arada arkadaşımı merak mı ettiniz? Hala görüşüyoruz Edirne üniversitesi GSF de akademisyendir kendisi ve Nergis gibi birçok alevi ve hatta dininin meshepinin detaylarını bilmediğim, ve dahi aynı siyasi görüşü paylaşmadığım arkadaşlarımla sürecini bilmediğim yaşantımı renklendiriyorum .Bunu hepimiz yapabiliriz ,bölünmeden,dağılmadan , çatışmadan.