Anayasa Değişikliğine Hukukçu gözüyle Bakış ; Av.Tülay Ateş (9)
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE NEDEN HAYIR DİYORUM (9)
16 Nisan da yapılacak, partili cumhurbaşkanlığı sistemi Anayasa değişikliği için referandumda neden hayır dememiz gerektiğini, uzun yıllardır insanca bir yaşam için yılmadan mücadele eden ve Demokrasiyi içselleştirmiş yürekli bir hukukçu, birlikte yol yürüdüğüm can dostuma sordum. Av Tülay Ateş sade ,anlaşılır biçimde neden hayır dememiz gerektiğini yorumladı.
Yapılacak olan değişiklik maddeler halinde gazetemiz Haber Etkin de yayımlanacaktır..
Toplumun aydınlanmasına ışık tutacak bu değerli çalışmalarından dolayı Av.Tülay Ateşe Haber Etkin ailesi adına sonsuz teşekkür ederim.
Değerli Ramazan ;
11.maddesi ile cumhurbaşkanına meclisi fesh yetkisi verildiğindenBAŞKAN KENDİSİNİ VE BAKANLARINI MAHKEMEYE ÇIKARMA GİRİŞİMİNDE BULUNAN MECLİSİ FESH EDEBİLECEKTİR.
MADDE :9
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin dokuzuncu maddesi ile şimdiki anayasanın Cumhurbaşkanının sorumluluğu ve sorumsuzluk halini düzenleyen 105.maddesi değiştirilmektedir;
ŞİMDİKİ ŞEKLİ
Özetle; Cumhurbaşkanının anayasa ve kanunlarda belirtilen tek başına yapacağı belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan başbakan ve bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı TBMM üye tam sayısının üçte birinin teklifi üzerine ,üye tam sayısının dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.
“ Detaylı incelemek isteyenler aşağıdaki linki tıklayarak Anayasa’nın 105. maddesini okuyabilirler.” https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa82.htm
DEĞİŞTİRİLMİŞ ŞEKLİ
“E. Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu
MADDE 105- Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.
Soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclis Başkanlığına sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni ve kesin bir süre verilir.
Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde Genel Kurulda görüşülür. Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla Yüce Divana sevk kararı alabilir. Yüce Divan yargılaması üç ay içinde tamamlanır, bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilir, yargılama bu sürede kesin olarak tamamlanır.
Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı, seçim kararı alamaz.
Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanının görevi sona erer.
Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır.”
Öncelikle belirtmek isterim ki bu anayasa değişikliklerine Hayır demiş olmam, yürürlükteki 1982 anayasasını beğendiğim, onayladığım anlamına gelmemektedir. Yürürlükteki anayasa her ne kadar halkın % 91 evet oyuyla kabul edilse de, sonrasında bir çok maddesinde değişiklik yapılsa da faşist bir darbe anayasasıdır.
Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu ile ilgili olarak şimdiki anayasada değişiklik anayasası da cumhurbaşkanının yargılanmasını zorlaştırmaktadır. Sadece yürürlükteki anayasada CB işlemlerinde başbakan ve ilgili bakanın imzası olduğu için siyasi sorumluluk başbakan ve bakana ait olmaktadır.
Değişiklikle cumhurbaşkanının yargılanabilmesi için 600 üyeli meclisin 400 üyesinin oyu gerekmektedir. Bu sayı çok yüksektir. Başkan ile meclis çoğunluğunun aynı partiden olması durumunda (ki muhtemelen böyle olacaktır) , partisinin genel başkanı olan cumhurbaşkanının belirlediği ( Türkiye de özellikle sağ-muhafazakar partilerde ön seçim geleneği yerleşmemiştir) milletvekilleri, parti disiplinini ve gönül borcunu düşünerek cumhurbaşkanının yargılanmasına evet demeyecektir.
Üstelik değişikliğin 11.maddesi ile cumhurbaşkanına meclisi fesh yetkisi verildiğinden BAŞKAN KENDİSİNİ VE BAKANLARINI MAHKEMEYE ÇIKARMA GİRİŞİMİNDE BULUNAN MECLİSİ FESH EDEBİLECEKTİR.
Sayın Prof Dr. Selin Esenin belirttiği gibi “ cumhurbaşkanı hakkında bir soruşturma açılması ancak bir suç işlediği savına dayanabilir. Teklife göre, cumhurbaşkanının siyasal saiklerle görevden uzaklaştırılması mümkün değil. Teklif, cumhurbaşkanının Yüce Divana sevk edilmesini çok zor koşullara bağlıyor. TBMM’de soruşturma açma önergesi üye tamsayısının salt çoğunluğu ile verilebiliyor. Soruşturma açılmasına karar verilmesi TBMM üye tamsayısının beşte üçünün, Yüce Divana sevk kararı ise üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla alınabiliyor. Kısaca, bu düzenlemenin cumhurbaşkanına geniş bir dokunulmazlık kalkanı sağladığı, Meclisin cumhurbaşkanını denetleme yetkisini kullanmasını çok zor koşullara bağladığı görülüyor. BU DURUM, KAMU HUKUKUNUN EN TEMEL İLKELERİNDEN OLAN YETKİ VE SORUMLULUKTA PARALELLİK İLKESİYLE DE BAĞDAŞMIYOR.
Maddede yer alan bir başka eleştiri konusu hüküm, Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen cumhurbaşkanının görevinin sona ereceğine ilişkin düzenleme. Bu hükme göre, TBMM’nin üye tamsayısının üçte ikisinin oyuyla Yüce Divana sevk edilen, bir başka ifadeyle, Meclisin ezici çoğunluğunun güvenini yitiren ve ciddi bir suçlamayla karşı karşıya bulunan bir cumhurbaşkanı görevde kalmaya devam edecek. Bu durumdaki bir cumhurbaşkanı bir yandan üyelerinin büyük bölümünü atadığı (15 üyenin 12.sini CB atar) Anayasa Mahkemesinde Yüce Divan sıfatıyla yargılanacak, bir yandan da bütün yetkilerini kullanmayı sürdürecek. Böyle bir duruma düşmüş cumhurbaşkanının meşruiyetini yitireceği açıktır. Meşruiyetini yitirmiş bir cumhurbaşkanının Meclisin büyük çoğunluğunun kararına karşın görevde kalmayı sürdürmesinin derin siyasal bir kriz yaratması kaçınılmazdır.”
105 madde değişikliği ile, evet diyenlerin Cumhurbaşkanı yargılanabilecek propagandalarının çok da gerçekçi olmadığı görülmektedir. Bu nedenlerle anayasa değişikliklerine hayır diyorum.
Haber Etkin /Ramazan Yiğit